George W. Bush’un henüz başkan değilken bir arkadaşına Irak’la savaşmak istediğini ve babasından farklı olarak da Saddam Hüseyin’i temizleyeceğini söylediğini biliyoruz. Dediği gibi de yaptı. Fakat ABD kamuoyu önemli ölçüde aleyhine dönerken ve bugün Amerikalıların çoğu bu savaşın yaşanan can kaybına değmediğini söylerken, şimdi tam da Bay Bush’un neyi başardığının bir muhasebesini yapma zamanı. O […]
George W. Bush’un henüz başkan değilken bir arkadaşına Irak’la savaşmak istediğini ve babasından farklı olarak da Saddam Hüseyin’i temizleyeceğini söylediğini biliyoruz. Dediği gibi de yaptı. Fakat ABD kamuoyu önemli ölçüde aleyhine dönerken ve bugün Amerikalıların çoğu bu savaşın yaşanan can kaybına değmediğini söylerken, şimdi tam da Bay Bush’un neyi başardığının bir muhasebesini yapma zamanı.
O hızlı bir savaş istemişti ve istediği olmadı. ABD işgal güçleri, saldırının başlamasından iki yıl sonra, ABD’nin baş edebilecek gibi görünmediği çetin bir Irak direnişiyle karşı karşıyalar. Gerçekten de direniş zaman geçtikçe zayıflamak bir yana daha da ölümcül bir hal alıyor. ABD, stratejisinin Irak hükümet güçlerini bu direnişle başa çıkabilecek seviyeye getirmek için eğitmek olduğunu söylüyor. Fakat başta Irak’taki ABD generalleri olmak üzere herkesin kabul ettiği bir şey var ki o da ABD’nin hedeflediğine yakın herhangi bir yerde bulunmadığı ve yıllar boyu da ulaşamayabileceği. Donald Rumsfeld’in kendisi Irak’ta on iki yıl daha kalmak gerektiğinden bahsediyor, ki bu da Irak hükümetinin yakın gelecekte ABD desteği olmaksızın direnişle başa çıkabilir bir duruma gelebileceğini düşünmediğini çok açık biçimde gösteriyor.
Bu noktada, küçük bir çatışmaya kendi başına girişebilecek çok az sayıda Irak hükümet birimi var. Eğitim işe yarayacak gibi görünmüyor. Şimdi, ABD’li eğitmenlerin işin ehli ve iyi motive edilmiş olduğu ileri sürülebilir. Öyleyse eğitim neden başarılı olamıyor? Bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi Iraklı birliklerin motivasyonu. Çok tehlikeli bir durum cereyan ediyorsa çoğunlukla buna dahil oluyorlar çünkü bu görece iyi ücretli bir iş. Bu yüzden ücret çeklerini biriktiriyor ve tehlikeden uzak duruyorlar, çünkü çoğunlukla yetersiz donanımlılar. Bu birliklerle bir süreliğine dışarı çıkan cesur bir Batılı ( Batılı muhabirlerin çoğu Bağdat’taki iyi korunan yeşil bölgede kalıyor) birliklerin ABD’li danışmanlar işitme mesafesinden çıktıkça Amerikan karşıtı şarkılar söyledikleri keşfetmiş.
Az sayıda yorumcu ABD tarafından eğitilen Iraklı birliklerle direnişçilerin apaçık karşılaştırmasını yaptılar. Direnişçiler, ABD eğitimi ve desteğinden mahrum olsalar da, ABD ordusunun da kabul ettiği gibi çok iyi savaşıyorlar. Bu işi kesinlikle para için yapmıyorlar. Ben onların yurtseverlik adına -ki bu Irak milliyetçi yurtseverliği ya da İslami cihat ya da her ikisinin birleşimi bir şey olabilir- savaştıklarını düşünüyorum. Ve bu çok kuvvetli bir motivasyondur. Her defasında, Amerikalı bir danışman çıkıp isyancıların ezilebileceğine işaret ediyor ve Britanya’nın Malezyalı asileri ve Kenya’da Mau Mau’yu ezişini örnek gösteriyor. Fakat burada çok bariz farklılıklar var. Malezya’da isyancılar Çin toplumu içinde köklenmişlerdi ve Malezya halkının çoğunluğunun sempatisinden de yoksundular. Ve Mau Mau da iyi bir silahlı donanım edinme şansına sahip olamadı. Bunların, yapısal olarak Batı’ya ve Batı destekli rejimlere karşı zafer kazanmış bütün direnişlere daha yakın olan Irak direnişiyle karşılaştırılabilir bir tarafı yok.
Bay Bush ayrıca ülkeyi yönetmeye muktedir, uzun dönem müttefiki ve güçlü bir rejimin iktidara gelmesini istemişti. Bunu da daha elde edemedi. Üç ölçüt konusunda ise -güç, ABD’nin güvenilir bir müttefiki rolü ve ülkeyi yönetebilme yeteneği- Irak hükümeti bu taahhüdü yerine getirebileceğini şimdi göstermek zorunda. Askeri güce net olarak sahip değiller. Öyleyse ülkeyi yönetebilme yeteneğine bakalım. Irak’ın bugün için sunduğu mevcut kaotik koşullar içinde, Ortadoğu’nun en büyük yetişmiş gücüne sahip bu ülke sürekli ‘kalifiye işgücü’ / profesyonel göçü veriyor. Saddam döneminde, bu profesyonellerden bazıları Irak’ı korku ve baskı yüzünden terk etmişti. Bugün, terk ediyorlar çünkü yaşamları günlük olarak mafya, direnişçiler, kör şiddet ve kaçırılmalar tarafından tehdit ediliyor. Kalifiye kadın iş gücü de kaosun yarattığı korku ama özellikle İslami köktencilerin baskıları yüzünden evde oturuyor.
Güvenilir bir ABD müttefiki olmak meselesine gelince, umarım Condi Rice kısa ya da orta vadede mevcut Irak hükümetine güvenmiyordur. Bir kere, Iraklılar rollerini/hukuklarını farklı etnik/dini gruplar arasındaki muazzam gerilim içinde almak zorundalar. Irak ordusu zayıfsa da, bu Irak’ın düzeninin (ve düzensizliğinin) geleceği olan milisler için geçerli değil. Neo-liberal bir dünya düzeninde iyi bir çocuk olmanın gerçekten de hiçbir ulusal projesi yok
Bush’un üçüncü beklentisi Birleşik Devletlerin dünya çapındaki tartışmasız hegemonyasını yeniden teyit ettirmekti. Fakat mevcut durumun adının filli bir çok kutupluluk olduğu ve ABD’nin bir düşüş eğilimini yansıttığı artık gazetelerin baygınlık veren bir tekrarı haline geliyor. Dick Cheney her istediğini söyleyebilir, fakat şayet hem ABD’nin her zamankinden daha güçlü olduğuna ve hem de dünyanın ABD’nin isteklerine itaat ettiğine inanan biri varsa şaşkınlık içinde olmalı.
Ve son olarak, George W. Bush dar kafalı bir taşralı olarak ABD’nin kendi evinde ilerleyeceğini ve ‘Pazarları kiliseye gidip günahlarını büyük bir klozette saklayan mutlu küçük bir kasabanın kalabalığından oluşan bir ülkede servetlerini yapan 19. yüzyıl hırsız baronlarının Birleşik Devletlerine’, o efsanevi cennet adasına döneceğini umuyordu. Bunun yerine, Birleşik Devletler gelecek on yıl için şiddete dönüşme riski taşıyan ve oldukça etkili olan ulusal bir kültür savaşının içinde yaşıyor. Birleşik Devletler İç Savaş’ın ardından içte asla büyük ayrılıklar yaşamamıştı. Doğrusu, ABD çeşitli yollardan İç Savaşı yeniden yaşıyor. Fakat, tüm bu şeylerle olduğu gibi, ikinci kez sadece komik değil, daha çok dramatik.
Geçmişe bakınca, Richard Nixon sadece ufak tefek suçlar işleyen bir suçlu ama en azından zeki biri olarak görünüyor. O Vietnam yenilgisinin üzerinde başkanlık yaptı fakat savaşı başlatan kişi değildi. Bununla birlikte, Nixon’un düşüşüne onun Vietnam yenilgisi koşullarındaki kemik kardeşliği (bizim kemik kardeşliği olarak çevirdiğimiz kelime yazının orijinalinde “skullduggery” olarak geçiyor. Birebir Türkçe karşılığı olmayan kelime ABD’nin gizemli masonik örgütü Kafatası ve Kemikler’in üyelerinin örgütle ilişkilerini tanımlamak için kullanılıyor -Çev.) neden olmuştu. W. Bush suçlanacak / reddedilecek mi? Şüpheli. Fakat onun kemik kardeşliği Tricky Dick’inkinden (Nixon’un lakabı -Çev.) çok daha derin ve tarih (ve elbette ABD halkı) onu çok daha sert bir şekilde yargılayacak.
Bu arada, Iraklılar ve Amerikalılar her gün ölüyor ve sakatlanıyor. Ve bu ölümlerin hiçbir iyi getirisi olmayacak.
1 Temmuz 2005
(fbc.binghamton.edu adresinden sendika.org tarafından çevrilmiştir)