Bugün hastane önünde yaklaşık 100 kişinin katıldığı basın açıklamasında konuşan Hasta Hakları Derneği eski yöneticilerinden Mustafa Sütlaş, yaşam hakkının sadece soluk alıp vermekten ibaret olmadığını, sağlıklı yaşamın en temel hak olduğunu söyledi. Yeni Özdemir aileleriyle karşılaşmamamız için yeni bir örgütlenmeye giriştiklerini ve sağlık hizmetlerinin paralılaştırılması ile birlikte artacak olan bu tip vakaları takip edebilmek için […]
Bugün hastane önünde yaklaşık 100 kişinin katıldığı basın açıklamasında konuşan Hasta Hakları Derneği eski yöneticilerinden Mustafa Sütlaş, yaşam hakkının sadece soluk alıp vermekten ibaret olmadığını, sağlıklı yaşamın en temel hak olduğunu söyledi. Yeni Özdemir aileleriyle karşılaşmamamız için yeni bir örgütlenmeye giriştiklerini ve sağlık hizmetlerinin paralılaştırılması ile birlikte artacak olan bu tip vakaları takip edebilmek için bir sivil izleme grubu oluşturduklarını söyledi.
Baba Ömer Özdemir’in Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde yaptığı basın açıklamasının tam metni şöyle:
“Değerli Basın Emekçileri ve Değerli Yurttaşlarımız!
AKP Hükümeti’nin iktidara geldiği günden bu yana gündemde tuttuğu, sendikaların, siyasi partilerin, derneklerin ve milyonlarca yurttaşımızın muhalefetine rağmen adım adım hayata geçirmeye başladığı sözde “sağlık reformu” ilk meyvesini SSK Paşabahçe Hastanesi iken Paşabahçe Devlet Hastanesine dönüşen kurumda verdi.
08 Haziran Çarşamba günü doğum yapmak üzere hastaneye yatan bir yurttaşımız, sadece birkaç saat sonra kucağına almayı umduğu, sadece birkaç saat kala yapılan tetkiklerde her şeyin normal olduğu koşullarda, ne yazık ki bebeğini kaybetti.
Ağır doktor ihmalinin neden olduğu düşünülen bu kayba karşın mağdur anne ve baba gerekli hukuki süreçleri başlatmışlardır. Ancak bu durum, yaşanan kayıpta Hükümetin ve adım adım hayata geçirdiği sözde “sağlık reformunun” etkisini görmemize engel değildir.
Sadece birkaç ay öncesine kadar, yani bugün Paşabahçe Devlet Hastanesi olan hastane, SSK Paşabahçe Hastanesi iken kendi ambulanslarına sahipti. Bugün hastanenin kendi ambulansları yok. Sevki gereken acil hastalar ya 112’den gelecek ambulansı beklemek ya da kendi olanakları ile sevk edildikleri hastaneye gitmek durumundalar. Bugün adı Paşabahçe Devlet Hastanesi olan hastanede gece acil müdahaleyi gerektiren bir durum olduğunda ameliyatta olması gereken anestezi uzmanını bulmanız sadece şanslıysanız mümkün.
Değerli Basın Emekçileri ve Değerli Yurttaşlarımız,
Elbette sağlıkta yaşanan sorunların esas sorumlusu sağlık sisteminin kendisidir. Ama “sağlık sistemi” dediğimiz şeyin kendisi de, başta sağlıkçılar olmak üzere insanlardan bağımsız değildir. Binlerle ifade edilebilecek sağlık çalışanı, başından itibaren bu uygulama ve dönüşüme karşı çıkarken, binlercesi de ya bu süreci onaylamış ya da sessiz kalmak suretiyle onay vermiştir. Bu durum, bütün gücünü ve yürütücülüğünü sağlık çalışanlarını bireycileştirmekten, en başta “sağlıklı yaşam hakkının savunulmasına” dayalı doktor-hasta ilişkisi yerine, hizmeti satmaya ve satın almaya dayalı “müşteri” ilişkisinin yerleşmesinden alan sözde reform ve dönüşümün en önemli nedenidir. Bireycileşmiş ve hastaya yabancılaşmış bir doktorun ise ilgisizlikten kaynaklı kötü sonuçlara ve kayıplara yol açması fazlasıyla mümkündür. Nitekim bu bireycileşme ve yabancılaşma duygusunu hepimize sonuna kadar hissettirerek, bugün annesinin kucağında olması gereken bir bebek, kaybedilmiştir. Yarın başka bebeklerin ve hastalarında kaybedileceği endişesi hepimizde fazlasıyla oluşmuştur.
Bütün bu sözde “sağlık reformunun” savunucusu ve uygulayıcıları, olabilecek kayıpları ve halkın tepkisini hafifletmeyi de düşünmüşler elbette. 1 Haziran’dan itibaren yürürlüğe giren yeni TCK’da yer alan kimi maddeler, sistemi sorgulamaksızın neredeyse her sorunda sağlık çalışanlarını sorumlu kılmakta, bu yoldan sistemi aklamayı hedeflemektedir. Bunun sonucunda önümüzdeki dönemde birçok doktorun hastaya müdahale etmekten imtina edebileceğini görmek, yeni ölümlerin olduğunu görmek beklenmedik olmayacaktır.
Ve tüm bu uygulamaların bedelini her zamanki gibi halkımız ödemeye devam etmektedir.
Buradan bütün yetkililere ve kamuoyuna sesleniyoruz. Yaşanılan kayıpta doktor ihmali var ise, elbette cezalandırılmalı. Diğer yandan yeni kayıplara yol açması kesinlikle muhtemel bütün bu saydığımız hususlar bir an önce ortadan kaldırılmalı, hastanelerimiz kaybettikleri imkanlarına yeniden kavuşturulmalı, devlet hastanelerine gitmekten başka şansları ve imkanları olmayan yoksul insanların hayatlarıyla oynanmaktan artık vazgeçilmelidir. “Sağlıklı yaşam” ve “Yaşam Hakkı” en temel insan hakkıdır!”