Şili’de eski diktatör Augusto Pinochet geçen ay 1970’de iki siyasi muhalifinin suikastıyla suçlandı. Peru’da 15 yıl önce katliamlar düzenlediği gerekçesiyle eski istihbarat şefi Vladimiro için bir savcı 35 yıl hapis istedi. Kolombiya’daysa 1989’da bir başkan adayına suikast düzenlediği için eski senatör ve adalet bakanı Alberto Santofimio tutuklandı. Kolombiya ve Şili’de cinayetler konusu uzun zamandan beri […]
Şili’de eski diktatör Augusto Pinochet geçen ay 1970’de iki siyasi muhalifinin suikastıyla suçlandı. Peru’da 15 yıl önce katliamlar düzenlediği gerekçesiyle eski istihbarat şefi Vladimiro için bir savcı 35 yıl hapis istedi. Kolombiya’daysa 1989’da bir başkan adayına suikast düzenlediği için eski senatör ve adalet bakanı Alberto Santofimio tutuklandı.
Kolombiya ve Şili’de cinayetler konusu uzun zamandan beri konuşulmaktaydı.
Şili başkenti Santiago’dan yapılan bir e-posta görüşmesinde Illinois Teknoloji Enstitüsü’nden tarih profesörü Margaret Power, “Bu üç olay çok önemlidir, çünkü, kendilerinin cezalandırılamayacağını sanmanın geçersizliği kamu önünde bildirilmektedir” dedi. Profesör Power Şili siyaseti üzerine detaylı yazılarıyla tanınmaktadır.
Power, “Her ne kadar 1964’deki Brezilya askeri darbesiyle başlayan ve Güney Amerika’nın çoğunu etkisine alan askeri diktatörlükler halen geçerli değilse de, standart uygulama suç işleyenlere karşı kayıtsızlıkla, gelecek ve barış hakkında konuşmak olmuştur” dedi.
Power, “Her birinin tamamen farklı siyasi tarihi ve sosyoekonomik sistemi olan üç ayrı ülkenin üç ayrı adalet sisteminin, politik suç işleyenleri adalet önüne çıkarmaya yönelik girişimleri çok çarpıcıdır ve gelecek duruşmalar açısından da çok önemli bir dayanak yaratmaktadır” dedi.
1974’te hayata geçişinden 1978’de dağıtılmasına kadar DINA (Ulusal İstihbarat Dairesi) başkanı olan şimdiki emekli general Manuel Conteras yakınlarda bu katliamların ardında Pinochet’nin olduğunu söyledi.
13 Mayıs’ta avukatlarınca verilen yazılı demecinde general Conteras, 1976’da Washington’da bir suikast sonucu öldürülen Orlando Letellier’in ve eşi Sofa Cuthbert ile beraber Buenos Aires’de 1974’de öldürülen general Carlos Prats’ın sorumlusunun Pinochet olduğunu bildirdi.
Salvador Allende’nin 1970-1973 arasındaki sosyalist hükümetinin alaşağı edilmesinde silahlı kuvvetler başkanı olan general Prats, general Pinochet’yi başa getiren CIA destekli askeri darbe hakkında bir kitap yazmaktaydı. Bu, Şilili sürgünlere karşı bir dizi cinayet ve yok etme harekatının başlangıcıydı.
Saldırıyı gerçekleştirenlerden Şili’de çalışmakta olan Amerikalı ajan Michael Townley daha sonra yakalanmış ve cinayetten ceza yemiş ve çok kısa bir süre de hapiste yatmıştı.
Allende hükümetinin eski bakanlarından Letelier darbeden hemen sonra hapsedilmişti. Daha sonra, 1974’de salıverilmiş ve Washington’da Politika Çalışmaları Enstitüsü’nde çalışmaya başladıktan iki yıl sonra asistanı Ronni Moffitt ile beraber öldürülmüştü.
Eski Şili başkan yardımcısı Bernardo Leighton ve eşi Anita 1975’de Roma’da makinalı tüfekle taranmışlar, Leighton yaralı kurtulmuş, eşi ise felçli kalmıştır.
1995’de Contreras mahkeme edilmiş ve 7 yıl hapse mahkum olmuştu. Şu andaysa 1975’de solcu Sandoval’ın kaybolmasıyla ilgili olarak ikinci bir hapis cezası çekiyor.
1997 yılında Şili Anayasa Mahkemesine gönderdiği ifadesinde hiçbir önemli DINA operasyonunun Pinochet’nin izni olmadan yapılmadığını söylemişti Contreras. Ama Letelier ve Prat’ın ortadan kaldırılması olayında, Pinochet’nin ilk kez direkt emir verdiğini söylemektedir. Aynı zamanda da şimdi 580 zorla kaybedilen kişinin (‘desaparecidos’) akıbeti hakkında bilgi vermektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Ohio eyaleti Deyton Üniversitesi uluslararası çalışmalar direktörü ve aynı zamanda ‘Pinochet altında Şili: Gerçeği Ele Geçirmek’ adlı kitabın yazarı Mark Ensalako her ne kadar Kongre’nin sunduğu bilgilerin sağlığından şüphelenilmesi gerekiyorsa da DINA’nın Pinochet’den bağımsız da davranabileceğini belirtiyor. Bu öldürme ve kaybetmelerden sonra DINA üyeleri hiçbir zaman soruşturulmamışlar, aksine terfi ettirilmişlerdir.
1973-1989 arasındaki Pinochet rejimi sırasında güvenlik güçlerince 3,000 Şililinin öldürüldüğü ve 27,000 eski siyasi tutuklunun da işkenceden geçtiği tahmin edilmektedir.
Pinochet, Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Paraguay ve Uruguay’ın askeri hükümetlerince 1970 ve 1980’lerde ortaklaşa başlatılan CIA istihbarat ağının ‘Kartal Operasyonu’ altında işlenen insan hakları suçlarından soruşturma altındadır. Bu operasyon solcu muhalifleri takip etmiş, yakalamış ve yok etmiştir.
2001 yılında, bir mahkeme, siyasi tutukluların öldürülmesi davasında Pinochet’nin akli dengesinin davaya katılamayacak kadar bozuk olduğuna karar verdi. Temmuz 2002’de de Anayasa Mahkemesi bu kararı onayladı. Pinochet 89 yaşındadır.
Power askeriyenin de kendi açısından bir maliyet ödediğini söylüyor. “Pinochet’nin kredisi kalmamıştır ve gerçekten de bütün Şili ordusu lekelenmiştir” demektedir.
Bunun da son zamanlardaki görüntülerine dikkat çekmektedir Power. “Geçenlerde bir kar fırtınasında ölen askerler konusunda hemen ordunun suçlanması ve kurtulan subayların derhal suçlanması Şili toplumunun artık orduya nasıl baktığının bir göstergesidir. Artık orduya ne güveniyor ne de saygı gösteriyorlar” demiştir.
“Bence, 17 yıldır Şili vatandaşlarını öldürmesinin bir bedeli olarak Şili ordusu sürekli bu bedeli ödeyecektir. Bunca yıldır kendisinin sorumluluğunu kabul etmediği için, kısaca, Pinochet ve Şili Ordusu belki hiç hakim önüne çıkmayacak, ama inanıyorum ki, Şili toplumu daha şimdiden onlar hakkında kararını vermiştir.”
Kolombiya’daki İlerleme
Kolombiya’da ise eski senatör ve adalet bakanı Alberto Santofimio 1989’daki başkan adayı Luis Carlos Galan’a karşı suikasttaki rolünden dolayı 12 Mayıs’ta tutuklanmıştır.
Santofimino, “PatlakGöz” (Popeye) diye bilinen ve narkotik kralı Pablo Eskobar için ölüm timlerini yöneten ve bu suçtan hüküm giyen tek sanık olan Jon Jairo Velasquez tarafından ele verilmiştir.
Valasquez, Eskobar ile Santofimino’nun bir buluşmasında hazır bulunduğunu ve burada politikacının Galan’ın öldürülmesi gerektiğini söylediğini bildirmiştir. Valasquez Santofimino’nun, “Pablo, öldür onu. Eğer Galan başkan olursa seni yurtdışında arayanlara verecektir.”
O zamanlarda Santofimino 1990 başkanlık seçimlerine Liberal Parti tarafından girmiş ama muhalifi Galan oy yoklamasında ondan daha ileride gidiyordu.
Eskobar içinse (kendisi 1993’de polis tarafından vurulup öldürülmüştür) Galan’a suikast, narkotikçileri mahkemeye çıkarılmaları için ABD’ye verecek bir adayın yok edilmesiydi.
Eskobar’ın Medayin adıyla bilinen narkotik karteli 1980’lerde hükümetin suçluları öteki ülkelere vermesini önlemek için çok kanlı savaşlar vermişti. Kartel’in canileri hakimleri, bakanları, bir baş savcıyı, gazetecileri ve polisleri katlettiler. Yüzlerce Kolombiyalı ise bombalı saldırılarda canlarını yitirdiler.
Galan ise başkent Bogota’nın güneyinde kampanya sırasında vurulup öldürüldü. Galan’ın kampanya menajeri Sezar Gaviria onun yerine seçime katıldı ve kazanarak başkan oldu.
Santofimina 1995’de tutuklandı ve Kali kartelinden rüşvet alma suçundan 4 yıl hapiste yattı. Galan’ın suikastı ile ilgili olarak sorgulandı ama delil yetersizliğinden hiç bir zaman yargılanmadı. Bu suikasttan suçlu bulunursa 40 yıl hapis cezası alabilir.
14 Mayıs’ta yayınlanan bir makalede El Tiempo gazetesi, “Bundaki olumlu yan, geçen bütün zamana rağmen adalet gelmiş durumda” diye yazıyordu.
Peru’daki İler
leme
Peru’da Barrios Altos ve La Cantuta cinayetlerinin ardında kimin olduğundan kimsenin şüphesi yoktur ama şu ana kadar daha kimse hüküm giymiş değildir. 13 Mayıs’da özel savcı Pablo Sanchez Velarde, 1991’de Barrios Altos’da içlerinde 8 yaşındaki bir çocuğun da olduğu 15 kişinin kanun dışı katledilmesiyle ilgili olarak ve 1992’de La Cantuta Üniversitesinde bir öğretmenle 9 öğrencinin “kaybolmasıyla” ilgili olarak Peru’nun eski casus başı Vladimiro Montesinos için 35 yıl hapis cezası istediğini açıkladı.
İddiaya göre Montesinos ‘Kolina Grubu’ diye bilinen ölüm mangalarına cinayeti işlemeleri için emir vermişti. Barrios Altos davasındaysa kurbanlar Maocu Parlayan Yol teröristleriyle karıştırılan, bir partiye giden kişilerdi. La Cantuta davasında kurbanların vücutları önce gizlice toptan kalsiyum oksit altına gömülmüş, sonra da oradan alınarak yakılmışlardı.
1990-2000 yılları arasında Alberto Fujimori’nin başkanlığı sırasında Montesinos Ulusal Istihbarat Servisi’nin (SIN) başıydı. Montesinos yolsuzluk ve insan hakları suçlamalarıyla mahkemeye verilmiştir.
2001 yılında, baş savcı Nelly Caldem Fujimori’yi bu cinayetlerde parmağı olduğu gerekçesiyle resmen suçlamıştı. Fujimori aleyhine cezai suçlamalar da Peru Kongresi tarafından oybirliğiyle Fujimori’nin eski başkan olmasından dolayı taşıdığı dokunulmazlğının kaldırılmasından sonra işleme kondu.
Birkaç gün sonra da Anayasa Mahkemesi Hakimi Jos Luis Lekaros, Fujimoro’yu Japonya’da tutuklatmak için İnterpol’e uluslararası emir verdi. Ancak aradan dört yıl geçmesine rağmen Fujimori hala Japonya’da yaşamakta ve Montesinos da hala herhangi bir suçtan hüküm giyecek.
Başkent Lima’dan bir e-posta ile yapılan görüşmede Kanuni Savunma Enstitüsü direktörü Ernesto de la Hara, IPS’ye, “Olumlu adımlar atılmıştır ama aynı zamanda da bunlar yetersiz ve yavaştır” demiştir. “Ama en kötüsü, sonucun hala belirsiz olmasıdır.”
De la Hara’ya göre, Peru, “çarpıtılmış ve biraz esnekleştirilmiş bir ‘gerçeğin'” yerine realiteyle alakası olan bir gerçeği koyacak bir Gerçek Komisyonu oluşturmuştur. Peru, Amerika İçi İnsan Hakları Mahkemesine (Inter American Court of Human Rights) geri giderek Fujimoro’nun 1995 affını iptal ettiklerini ve Fujimori tarafından konulan anti-terörist kanunların anayasaya aykırı olduğunu Anayasa Mahkemesinin kabul ettiğini bildirdi.
De la Hara, Gerçek Komisyonu’nun araştırılmasını önerdiği 47 davadan 15’ine kamu savcılarının bakmakta olduğunu ve 30 adedinin de mahkemelerde olduğunu söyledi. ‘Kolina Grubu’nun tüm üyeleri ise bu gün hapiste.
Yeni Eğilim
Bu değişikliklerin ardında birkaç neden olduğunu söylemekte Power.
Ona göre, neo-liberal ekonomi politiğin olumsuz sonuçları, “halkta kızgınlık, küskünlük ve örgütlenme yaratmış, bu hareketler de karşılık olarak hükümetleri, ülkelerinde ordunun işlediği suçları düzeltmeye zorlamışlardır.”
Bir başka neden de, İnsan hakları mücadeleleriyle ilişkili “güçlü, ve kökleri derinlerde toplumsal hareketlerin ortaya çıkışı”dır. “Bu hareketler hükümetten açıklık, dürüstlük, vatandaşlarına hem ekonomik hem de siyasi haklar talep etmişler ve bunlar uğruna da savaşacaklarını ispat etmişlerdir.”
Son olarak da “Güney Amerika’nın çoğunda seçilmiş ve aralarında işbirliğine gitmiş ilerici hükümetlerin oluşu”nu göstermektedir. Bunların çoğu kendi ülkelerini yöneten ABD destekli askeri diktatörlüklerin kurbanı olmuşlardır demektedir Power.
Dayton Üniversitesinden Ensalako, adaletin mümkün olacağına hiç inanmadığını itiraf ediyor. “Şimdi o kararımdan utanç duymaktayım. Cesur kurbanlar, hakimler ve eylemciler bunu mümkün kılmışlardır. Bir zamanlar tüm gücü elinde tutanları bazı cesur insanların cesaretinin yenmesi beni heyecanlandırmaktadır” demektedir.
Ama de la Hara “suçların işlendiğinden 10 ya da 20 yıl sonra davalar hala başlamakta. İnsan hakları açısından daha tek bir hüküm verilmiş değil ama Kolina Grubu davasının böyle bir hükümle bitmesi umulmaktadır.”
Peru’daki insan hakları ihlalleri için tazminat ödenmesi planları için de “önemsiz” diyerek; Askeri kanunları genel kanunlara katmanın siyasi iradesi ya da eski ihlallerle yüzleşecek ve önleyici tedbirleri alacak kaynak ve gücü olan bir insan hakları mücadelesi yoktur diyor de la Hara.
“Ne Peru’da ne de bölgede adaletten kaçma çemberi kapanmamıştır. Ya giderek ağırlığı olan sürekli bir kanuni başarı çizgisini elde ederiz ya da geriye dönüş olacaktır”
*Orijinal adı “Special Report: Crime and (Maybe) Punishment in Latin America -Özel Rapor: Latin Amerika’da Suç ve (Belki) Ceza” olan bu makale globalinfo.org’dan sendika.org tarafından çevrilmiştir