Tom Lewis, Socialist Worker, 8 Haziran 2005 Haftalarca sürerek giderek büyüyen, ülkenin doğalgaz ve diğer zenginliklerinin kamulaştırılmasını talep eden gösterilerin ardından Bolivya Başkanı Carlos Mesa 6 Haziran’da makamından ayrılmaya zorlandı. Socialist Worker gazetesi basıma verildiği saatlerde Mesa’nın yerini kimin alacağı belli olmamışsa da kesinlikle belli olan ulusötesi şirketlerin Bolivya’nın doğal kaynakları üzerindeki tahakkümüne ve ülkenin […]
Tom Lewis, Socialist Worker, 8 Haziran 2005
Haftalarca sürerek giderek büyüyen, ülkenin doğalgaz ve diğer zenginliklerinin kamulaştırılmasını talep eden gösterilerin ardından Bolivya Başkanı Carlos Mesa 6 Haziran’da makamından ayrılmaya zorlandı.
Socialist Worker gazetesi basıma verildiği saatlerde Mesa’nın yerini kimin alacağı belli olmamışsa da kesinlikle belli olan ulusötesi şirketlerin Bolivya’nın doğal kaynakları üzerindeki tahakkümüne ve ülkenin yerli seçkinlerine karşı oluşan halk hareketinin müthiş bir zafer kazandığıdır.
Bolivya’daki ayaklanma, Lucia Gutierrez hükümetinin Nisan’da Ekvador’da düşürülmesinden, ABD’nin yenilediği tehditlerine karşı Venezüella’da keskinleşen anti-emperyalist eğilimlere kadar Latin Amerika’yı bir uçtan bir uca kaplayan mücadele ateşinin en son alevlenmesidir.
Latin Amerika, neo-liberalizm diye de bilinen ve Washington’ca dayatılan serbest pazar siyasetlerinin nüfusun büyük bir kitlesince reddedilmesinin ardından bir erime potası haline gelmiştir. Sadece zenginlere hizmet eden siyasi sistemler ve kapitalizm şiddetli darbeler yemiştir.
Dünyanın başka hiçbir yerinde, problemleri çözmeye uğraşacak ve sokaktaki adamın gereksinimlerini yanıtlayacak temelde bir toplumsal mücadele Bolivya’dakinden daha ileride değildir.
TOM LEWIS, Bolivyalı halk önderi Oscar Olivera ile beraber “¡Cochabamba! Bolivya’da Su Savaşları” adlı kitabın yazarıdır. Bu kitap Bolivya’nın en büyük şehirlerinden birinde su hakkı için mücadeleyi anlatmaktadır.
Burada Tom, krizin geçmişini ve Bolivya’da devrim olasılığını tartışmaktadır.
Carlos Mesa’nın düşürülmesine ne neden oldu?
Bolivya’daki toplu gösteriler Mayıs’ın ortalarından beri sürmekteydi ama Boliva’nın şehir ve kır işçilerinin önderleri doğal gaz ve kaynakların kamulaştırılmasını bir Anayasa Meclisi [Kurucu Meclis] kurulmasında sonraya atma fikrini Haziran başlarında reddettikten sonra yeni bir seviyeye sıçradı.
Bir önceki hafta Bolivya Kongresi kamulaştırmaya hayır demişti ama toplanarak bölgesel otonomi üzerine bir referandum yapmayı tasarlıyordu. Başkan olarak Carlos Mesa da toplanılması ve referandum için bir kararname çıkarmıştı. Gene de Anayasa Mahkemesi Anayasa Meclisini [Kurucu Meclisi] sadece Kongrenin toplayabileceğine karar vermişti.
Ancak, protestocular meclis ve referandum konusunda anlaşmayı reddettiler. Çünkü bunlar açıkça son zamanların hareketliliğini kırmaya yönelik uygulamalardı.
Haziranın ilk hafta sonu itibariyle La Paz’ın başkenti neredeyse iki hafta süren yol blokajları yüzünden benzin depoları bitmiş halde tamamen durdu. Cochabamba ve Oruro, benzin rafinelerinin işgali de dahil büyük gösterilere sahne oldu. Hafta sonunda ekonomik gelişmeden sorumlu bakan istifa ederek Mesa’nın kabinesindeki krizi ortaya çıkardı.
Neo-liberal seçkinlerin ulusötesi şirketlerle yaptıkları karlı kontratları ellerinde tutmak için ayrılmak istedikleri Santa Cruz’daysa sağcı çeteler, köylü, öğretmen ve sağlık işçilerinin yaptığı kamulaştırmadan yana sakin yürüyüşlere şiddetle saldırdılar. Kamulaştırmacı protestocular da şehri kuşatarak karadan ulaşıma kapattılar. Genel bakışla Bolivya’nın 9 bölüm ya da eyaletinden 7’sinde 55 yol blokajı temel yol ve ticareti sekteye uğrattı.
Bu arada, Papa 16. Benedikt’ten yeşil ışık gören Katolik kilisesi de bir tarafta Bolivya’nın toprak oligarşisi ve ulusötesi gaz seçkinleriyle öte taraftaki halk hareketinin ılımlı reformcu bölümlerinin çıkarlarını birleştirmek için bir ulusal diyalog çağrısında bulundu.
Ilımlı reformcu kesimlerin içinde Mesa’yla beraber sürekli olarak kilisenin devreye girmesi çağrısı yapan Evo Morales’in Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) partisi de yer alıyor. Geçen Pazar kiliseden papazlar toplumsal barış ve “aşırılıklar”dan vazgeçme ve zenginlerle fakirlerin arasının bulunması çağrısı yaptılar.
Ancak sendikalar, toplumsal hareket örgütleri, köylü ve yerli örgütlerinin bilinçli kitleleri bu önerileri açıktan reddettiler.
Onlar önümüzdeki haftanın mücadelelerine hazırlanırken Mesa da istifa ettiğini bildiriyordu. Kimin başkan olacağı şu anda belli değil. Sırada bekleyen iki kişi doğu eyaletlerinin neo-liberalizm yanlısı seçkinlerinin temsilcileri ve de kabul edilmeleri olası değil.
Seçkinlerin amacı, Eva Morales’in temsil ettiğini söylediği toplumsal güçleri kontrol etmesi için başkan olması umuduyla erken seçimi örgütleyebilecek birini bulmak.
Ama bunların hiçbirisi kesin değil. Bolivya’da devlet de dahil her şey kapanın elinde kalacakmış görüntüsünde. Mücadelenin her türlü sonucu olası görülüyor; neo-liberalizmi altedecek bir kökten devrimden, halk hareketinin parçalanmasına; askeri bir darbeden Birleşmiş Milletlerin ya da Amerikan Devletler Örgütünün emri altında bir yabancı işgale kadar her şey olası.
Bu ayaklanmanın ardında yatanlar nelerdir?
Sokaktaki Bolivyalılar ulusötesi şirketlerin Bolivya ekonomisi üzerindeki tahakkümünü kırmak için mücadele vermekteler. Aynı zamanda “vendepatrias” (Bolivya’nın mirasını ucuza satan yolsuz yetkililer) denilen ve ulusötesi şirketlerle içli-dışlı olarak gördükleri politik seçkinlerin gücünü azaltmak için de mücadele vermekteler.
Bir kitle mücadelesinin şehir su sistemini özelleştirme planını püskürttüğü Nisan 2000’den beri, yani Cochabamba Su Savaşındaki halk zaferinden sonra, Bolivya halkının mücadelesi daha çok Bolivya’nın doğal kaynaklarının işçilerin ve halkın eline geçmesi üzerine odaklanmıştır. Amerikan şirketi Bechtel’i Cochabamba’dan atma deneyimi ve sonra şehrin su servisini seçimle gelen bir halk ve işçi öz-yönetim-grubu temsilcilerine vermeleri Bolivya’nın mülksüz çoğunluğunun güven ve kararlılığını getirdi.
2003’den beri doğalgaz ve petrol, toplumsal hareketlerin sendikaların ve yerli örgütlerin halkı etrafında örgütledikleri konulardı. 2003’ün Eylül’ünde Cochabamba mücadelesinin lideri Su Koalisyonu’ndan sonra yeniden hayata geçirilen Gaz’ın Alınması ve Korunması Koalisyonu doğal gazın kamulaştırılması için yurdun her yerinde gösteriler düzenledi.
Bu eylemler hükümetin “altiplano” denilen La Paz’ın etrafındaki yoğun nüfuslu bölgedeki yerli hakların gösterilerine karşı ölümcül baskıları sırasında vücut buldu. Yerliler ve gaz grupları derhal güçlerini devlete karşı birleştirdiler.
Harekete daha çok yerlilerin oturduğu “kenar” şehir El Alto’daki köylü ve işçilerle beraber altiplano’daki köylüler öncülük ettiler. Üç hafta içinde Başkan Gonzalo Sanchez de Lozada’nın emirlerini uygulayan polis ve askerler tarafından 60 civarında eylemci katledildi.
La Paz’da Gonzalo Sanchez de Lozada’nın derhal istifası ve adalete çıkarılmasını talep eden sokak savaşları patladı. Sonunda protestocuların orduları galip geldiler. Bundan sonra o zamanın Başkan Yardımcısı Carlos Mesa ve başka politik önderler ölümcül zor kullanmaya karşı olduklarını bildirdiler ve Sanchez de Lozada Miami’de bulduğu güvenliğe kaçmak zorunda kaldı.
Mesa başkanlığa geldi ve bakanlar kurulunu “teknokratlar” ve tarafsızlardan kurdu. La Paz’ın San Fransisko meydanında toplanmış büyük kalabalığa seslenişinde de 2004 yılında doğal gaz için halk referandumu sözü verdi.
Toplumsal hareketler neden Mesa’ya karşı olmaya devam et
tiler?
Mesa, 2004 seçim pusulalarını yayınladığında gaz reformunun bir tuzak olduğu ortaya çıktı. “Kamulaştırma” kelimesi hiçbir yerde geçmiyordu ve pusulalar öyle yazılmıştı ki Mesa sonucu istediği gibi yorumlayabilirdi. Bu noktada içinde pek çok toplumsal hareketin de yer aldığı solun çoğunluğu ve temel sendika konfederasyonu (COB) halkın ya referandumu boykot etmesini ya da seçim pusulalarının üzerine “kamulaştırma” yazarak pusulayı karalamalarını önerdiler.
Beklendiği gibi, Mesa referandum sonuçlarını gaz konusunda kendi neo-liberal politikalarını desteklemekte kullandı. Mesa, ulusötesi şirketlerle halihazırda imzalanmış kontratları ne bozacağına ne de yeniden görüşmeye açacağına yemin etti. Ama buna karşı Kongre’nin yeni bir Hidrokarbon Kanun önerisi hazırlamasını kabul etti ama bunun ulusötesi şirketlerin müthiş karlarına pek büyük bir darbe olmayacağını da belirtti.
Ancak geçen Mart, Kongre Mesa’ya da sürpriz gelen bir Hidrokarbon Kanunu geçirdi. Bu yeni kanun ulusötesi gaz şirketlerinin halihazırda ödedikleri yüzde 18’lik sahiplik ücretini devam ettirdiği gibi üzerine bir de ilaveten yüzde 32 vergi ekledi.
Mesa bu kanunun çok anti-ulusötesi olduğunu söyleyerek kızgınlığını belirtti. Sol ise yeteri kadar ulusötesi karşıtı olmadığını çünkü bir sürü açık verdiğini savundu. Sol aynı zamanda da bu yüzde 18 artı 32 formülüne de karşı çıkarak açıktan bir yüzde 50’lik sahiplik ücreti talep etti. Bolivya kanunlarında sahiplik ücreti ile vergi arasında çok büyük bir fark var. Sahiplik ücretinin Bolivya eyaletleri arasında eşit olarak dağıtılmasına karşın vergiler pek saygınlığı kalmamış ulusal politik seçkinlerinin kullanımı için direkt olarak hazineye akmaktadır.
Mesa kanunu imzalamayı reddetti, ama Bolivya Anayasa’sında Senato Başkanı’nın Kongre adına kanunu geçirme yetkisi vardır. Ulusötesi şirketler arasındaki kanuni gitgeller, arkasından da devletin yasama ve yürütme kolları arasındaki tartışmalar sırasında Anayasa mahkemesi tüm ulusu şok eden ulusötesi gaz şirketleriyle yapılmış olan her türlü kontratın geçersiz olduğu kararını açıkladı. Öyle görülüyor ki kontratların imzalanma sırasında Kongre’nin onayı gerekiyormuş ama kimse kontratları Kongre’ye getirmemiş.
Bu sırada da gaz protestocuları sahiplik üzerine yapılan teknik tartışmalardan bıkmışlardı. Politik seçkinler tarafından kontrol edilen çeşitli hükümet kollarının gaz konusunu sokaktaki işçi sınıfı yararına çözebileceğinden toplumsal hareketler ve sendikalar emin değiller.
Eylemciler “kamulaştırma” talebi etrafında halkı hareketlendirmeye başladılar. Bu slogan etrafta hakim olan siyasi karmaşayı, protestoları temel soru olan kimin Bolivya’nın doğal gazının kaderini tayin edeceği sorununa doğru yönelterek çözüyordu: Bolivya halkı mı yoksa ulusötesi şirketler mi?
Mücadelenin son safhaları nasıl başladı?
16 Mayıs’a düşen hafta La Paz’ın yol blokajlarıyla sarılması ve Cochabamba yakınlarındaki bir gaz rafinerisinin “sembolik ele geçirilmesi” de dahil Mesaya yönelik bir dizi protestoya sahne oldu. La Paz’daki hareket on binlerce işçiyi sokağa döküyor ve Abel Mamani tarafından yöneltilen El Alto Mahalle Meclisleri Federasyonu (FEJUVE) tarafından koordine ediliyordu.
Haftanın ortasına gelindiğinde El Alto Bölgesel İşçi Konfederasyonu (COR)’dan Roberta de la Cruz, 23 Mayıs’da başlayacak süresiz bir “kent” grevi ya da genel grev çağrısında bulunmuştu. Gaz Koalisyonu’ndan Oskar Olivera, COB’dan Jaime Solares, Bolivya Köylü İşçi Birliği (CSUTCB)’den Felipe Quispe ve içlerinde La Paz madencileri ve öğretmenlerinin de bulunduğu bir düzine başka örgüt liderleri derhal güçlerini seferber etme sözü verdiler. Yürüyüşler La Paz’ı, 23 Mayıs’tan dini bir tatili kutlama günü olan 26 Mayıs’a kadar tamamen felce uğrattı.
24 Mayıs’ta yerli Aymara göstericileri Murillo Meydanı’nı işgal ederek Kongre binasına girmeye çalıştılar. Başta polisin göz yaşartıcı gazı ve coplarıyla püskürtüldüler ama sonunda Kongre’nin 20 metre kenarına kadar gelebildiler. İşte bu noktada hükümetin keskin nişancıları yakınlardaki binaların üzerinde görünmeye başladılar. Gösterilerde büyük katılımlarıyla maden işçileri bulunuyordu. Onlar da keskin nişancıların üzerine dinamit lokumları atarak karşılık verdiler. Savaş tüm gün devam etti.
Perşembe’nin ateşkesinin ardından MAS, 31 Mayıs’a kadar uzatma talebinde bulundu. Ama köylü ve yerli örgütleri 30 Mayıs’ta dönmeye yemin ettiler. Sadece onlar değil, COB, COR ve Gaz Koalisyonu hükümetin üzerindeki hidrokarbonların kamulaştırılması konusundaki baskılarını devam ettirmek için geri dönmeye söz verdiler.
28 Mayıs hafta sonunda daha sonra İnsan Hakları İçin Bolivya Sürekli Meclisi (APDHB) Kilise tarafından da dile getirilecek olan bir ulusal diyalog önerisini ortaya attı. APDHB (İnsan Hakları İçin Bolivya Sürekli Meclisi), Mesa hükümetinin ve Evo Morales’in MAS hareketinden de destek gören bir “uzlaşma” paketi öneriyordu. Paket ilk koşul olarak hükümetin demokratik özgürlükleri ve insan haklarını garanti etmesini önermekteydi. Daha sonra da bölgesel otonomi ve bir Seçim Meclisi toplanması için ikili bir süreç içinde bir resmi referandum yapılması önerisi getiriliyordu.
Otonomi referandumu açıktır ki ulusötesi şirketlerin ve Bolivya’nın petrol zengini doğu eyaletlerinin özellikle de Santa Cruz’un politik seçkinlerinin kızgınlıklarını yatıştırmaya yönelikti. Petrol ve gazın millileştirmesini önlemek amacıyla ulusötesi şirketlerle bağları olan yerel kapitalistler 2003’ün Ekim’inden beri ayrılma tehditleri savurmaktaydılar.
Geçen hafta da doğulu seçkinler 12 Ağustos’ta kendi bölgelerinin kendi referandumlarını yapacağını açıkladılar. Delegelerin daha fazla oranını talep edebilecekleri için Anayasa Meclisi toplanmadan önce referandumlarını yapmak istemekteler.
Anayasa Meclisi Mesa’nın taa 2003’ün Ekim’inde toplumsal hareketlere verdiği bir söz olmakla beraber daha hala gerçekleşmemiş bir beklenti. Sol grupların çoğu Seçim Meclisini genelinde desteklemekle beraber bu meclisin APDHB ve Kilisenin önerilerinin getirdiği gibi devletçe mi ya da toplumsal hareketlerin kendilerince mi toplanması gerektiği üzerinde anlaşamamaktalar.
FEJUVE, COR ve COB’un da içinde olduğu solun önder bölümleri şu anda herhangi bir Anayasa Meclisi kurulması uğraşısının aynı gaz referandumunda olduğu gibi tuzaktan başka bir şey olmadığını düşünmekteler. Korkulan, şu anda kamulaştırmaya ve devrime yönelik enerjinin parlamenter bir çıkmaza yönlendirilerek işlemlerin neo-liberallerin kontrolüne bırakılması. Bu ise Bolivya’nın ekonomisini ve toplumunu emperyalizmin ve onun ortağı Bolivya yönetim sınıfının sürecek tahakkümünü garantileyecek uzlaşmalara götürecektir.
MESA indirilebilir mi?
MESA hükümeti aşırı derecede zayıftır. Eğer tam anlamıyla örgütlü bir alternatif olsaydı hükümet daha şimdiden düşmüştü. Hala da birkaç dakikada düşebilir. Toplumun üzerinde daha şimdiden toplu ayaklanışın önünü almak için erken seçim tartışmaları olmaktadır.
Bolivya dışındaki pek çok kimse Eva Morales’in MAS hareketinin ülkenin kapitalizm altında boğulmasına karşı bir kurtuluş olduğunu zannetmektedirler. Ama MAS hareketine Gaz Savaşları sırasında ve sonrasında bir bakış bunun böyle olmadığını göstermektedir.
2003’ün Ekim’inde MAS yeni
bir neo-liberal hükümetinde yer alabilir ya da onu kurabilirdi. Bunun yerine, ekonomi politikası Sanchez de Lozada’dan en ufak bir farkı olmadığını bildiği Mesa’nın başarısı için çalıştı. Mesa hükümeti sırasında da MAS gerçekte anahtar durumlarda Mesa’nın destekçisi oldu.
Örneğin, öteki solcuların aksine Morales, 2004’ün Temmuz gaz referandumunda “evet” oyunun ulusötesi şirketlere yüzde 50’lik sahiplik ücreti demeye geleceğini söyledi. Tabii ki, Morales yanılıyordu ve bunu daha önceden bilmediğine inanmak bayağı zor.
Morales ve MAS’ın davranışını izah edecek tek şey onların seçimciliğe kaymasıdır. 2002 başkanlık seçimlerinde Morales yüzde 22 oyla ikinci geldiğinden bu yana MAS hemen bütün enerjisini 2007 yılındaki seçimlerde Morales’in adaylığına kaydırmış bulunmaktadır.
Bunun anlamı da MAS’ın Bolivya’nın toplumsal ayaklanmayı devamlı zaptetmeye uğraştığıdır. Halk ayaklanmasının bu yükselen dalgasında MAS eğer hükümete gelecek olursa ABD emperyalizmiyle tehlikeli bir çatışmaya girecektir. Ama bunun yerine MAS seçimle hükümete gelmek istemektedir.
Ama uluslararası sermayeye “saygın” görünmek amacıyla gelişen “ılımlılaşması” ve toplumsal hareketlerle bağlarını zayıflatması ile yüksek bir maliyet ödemektedir. Morales’in Mesa’ya ve Bolivya’nın bugünkü politik sistemine desteğinin maliyeti olarak MAS 2004 belediye seçimlerini kaybetti. İki yıllık bir seçim odaklanması sonucu ülke genelinde % 11 alarak 2002 toplamının sadece yarısını elde etti.
Bu MAS’a bir uyarı ziliydi. Neo-liberalizm karşıtı kitleler içindeki temelinin bir kısmını da olsa yeniden kazanabilmek için Morales sola çark etti. Bu yılın ilk aylarında toplam yüzde 18 artı 32 formülü yerine yüzde 50 sahiplik önerisini destekleyerek gaz mücadelesinin önderi olmaya uğraştı.
Ancak Morales’in toplumsal hareket ve işçi sendikalarıyla yeniden buluşması kısa ömürlü oldu çünkü “kamulaştırma” sloganını desteklemeyi reddetti. Neden bunu reddetti? Çünkü “kamulaştırma” ABD’ye ve ulusötesi şirketlere çok abes geliyordu.
Gerçekten de MAS kendini APDHB ve Kilise önerisine eklemleyerek rahatlıkla hızlı bir Anayasa Meclisi önerisinin ardına geçti. Anayasa Meclisi en azından hükümet ve reform kafalı Sivil Toplum Örgütlerince düşünüldüğü şekliyle Mesa’nın ve Morales’in gözü dönmüş biçimde arzuladıklarını verecektir: 2007 başkanlık seçimine kadar yaşayabilme şansı.
Bolivya’da devrimci solun şansı ne kadardır?
Bolivya’da geniş bir sol bugün mevcut ama bugün ancak birlikte çalışma yollarını buluyorlar.
Bolivya’nın bir avantajı ise öteki Latin Amerika ülkelerinin tersine sendikalar ve işçi sınıfının örgütlü kesimlerinin büyük bölümlerinin toplumsal hareketlerle derinden ilişkili olmalarıdır. COB ve COR’un de la Cruz bölümleri Bolivya’nın en devrimci sektörleri arasındadırlar. Bu ise göreceli yeni bir gelişme olup hükümetle yatıp kalkan yolsuz sendika liderliğinin 2003 Nisan’ında kovulmasıyla yükselen bir gelişmedir.
Küçük devrimci partiler de Bolivya’da mevcut olup mücadele sırasında ortaya çıkan tartışmalara ve fikirlere önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ancak yıllardır izolasyon içinde çalıştıklarından toplumsal hareketlerle iyi bir iletişim kurmakta zorlanmaktadırlar.
Bolivya’nın “anti-kapitalist” güçlerinin temel zayıflığı ise seçim kavramı dışında savaşmak ve devleti ele geçirmek konusunda bir netliğe ulaşmamış olmalarındadır. Ancak bu da bu günlerde hızla değişmektedir. Bugün toplumsal hareketlerin aşağı katmanlarında olduğu kadar Abel Mamani, Jaime Solares, Roberto de la Cruz ve Oskar Olivera gibi hareket önderlerinin gözünde de seçim yolu açıkca çıkmaz bir yol olarak görülmektedir.
MAS’ın merkeze kayışı ise insanların neden giderek MAS hareketinin mücedeleye bir fren etkisi yaptığını düşündüğünü göstermektedir. Bu, Lula ve İşçi Partisi’nin Brezilya’da seçilmesi ve ihanetinin izlediği yolun aynısıdır.
Sol’un başka bir zayıflığı ise yerli halkın toplumsal devrimde kendi kaderini tayin ve otonomi konusunun çözülmemiş sorunudur. Giderek artan bir şekilde Bolivya’nın toplum ayaklanışının sendikal ve toplumsal hareketleri eylemlerini koordine etmek için beraberce çalışmaya uğraşıyorlar.
Kamulaştırma ve doğal kaynakların toplumsal kontrolü mücadelesi neo-liberalizmi ortak düşman olarak tanımlamış ve ortak eylem için temel oluşturmuştur. Ancak yerlilerin kendi kaderini tayini için evrensel ve net bir destek halen oluşmuş değildir. Bolivya’da başarılı bir devrim için açık bir destek politikası anahtar niteliktedir çünkü 1952’deki devrimde ve 1970’deki Seçici Meclis sırasında yerli köylü işçiler şehirli devrimcilerce ihanete uğratılmış ve bu yüzden de hala şüpheci yaklaşmaktadırlar.
Son olarak da sol içinde mücadelenin hedefleri açısından hiç bir anlaşma yoktur. Pek çok yerli savaşçılar kendi tarihsel toplumlarını yeniden kurmayı amaçlamaktadırlar. Ama pek çok “anti-kapitalist” savaşçıysa bunun yerine “kamulaştırma” istemekte ve Latin Amerika’yı 1940’lardan 1980’ler ortalarına kadar temsil eden (hem halkçı hem diktatöryal) milliyetçi bir refah devleti için mücadele vermektedirler.
Bazıları da sosyalizm için mücadele vermekteler. Bazen bazılarının “sosyalizm” dediğiyle ötekilerinin “kamulaştırma” dediğini birbirinden ayırmak bayağı zorlaşmaktadır. Ama “sosyalizm”i şehir ve köy işçilerinin kendi yönetimi olarak; endüstrinin, toprak ve doğal kaynakların kendi yönetimi olarak; Bolivya’nın yerli halkının kendi kaderini tayin hakkı da dahil olmak üzere mümkün olan en geniş demokrasiyle yönetilmesi olarak tanımlayanlar giderek çoğalmaktadırlar.
Bolivya’nın çoğunluğunu sosyalizme kazandırmak için daha yapılması gereken çok işler vardır ama gelecek bir kaç hafta bile ileri gidebilmek için pek çok olanak yaratacaktır. Başarı, böyle bir sosyalizm fikrini benimsemiş savaşçıların, Bolivya’nın giderek geniş kitlelerini devrimci, demokratik sosyalizmi ABD emperyalizmine ve Bolivya kapitalizmine gerçek bir alternatif olarak kabullendirecek mücadelelere müdahele edebilmesi için bir araya gelebileceği bilinçli bir devrimci örgütü gerekli kılmaktadır.
http://www.zmag.org/content/showarticle.cfm?ItemID=8032
(zmag.org [socialist worker]’dan sendika.org tarafından çevirilmiştir)