AFL-CIO, tarihinin önemli bir bölümünde, dünya çapında gerici bir emek programını savundu. AFL-CIO’nun demokratik biçimde seçilen hükümetleri düşürmek için çalıştığı, ilerici emek hareketlerine karşı diktatörlerle işbirliği yaptığı ve ilerici hükümetlere karşı gerici emek hareketlerini desteklediği de benzer biçimde bilinir. (1) Kısacası, AFL-CIO, doğru biçimde “emek emperyalizmi” olarak tanımlayabileceğimiz bir pratik yürütmüştür. “AFL-CİA” benzetmesi gerçeği yansıtmaktadır […]
AFL-CIO, tarihinin önemli bir bölümünde, dünya çapında gerici bir emek programını savundu. AFL-CIO’nun demokratik biçimde seçilen hükümetleri düşürmek için çalıştığı, ilerici emek hareketlerine karşı diktatörlerle işbirliği yaptığı ve ilerici hükümetlere karşı gerici emek hareketlerini desteklediği de benzer biçimde bilinir. (1) Kısacası, AFL-CIO, doğru biçimde “emek emperyalizmi” olarak tanımlayabileceğimiz bir pratik yürütmüştür. “AFL-CİA” benzetmesi gerçeği yansıtmaktadır ve bir solcu paranoyası değildir.
“Emek emperyalizmi” AFL-CIO’nun 1955’deki birleşmesi ile ortaya çıkmadı. Aslında yirminci yüzyılın başında, Birinci Dünya Savaşı öncesindeki, Samuel Gompers’ın başkanlığı sırasındaki Amerikan Emek Federasyonu (AFL) ile birlikte başladı. AFL, bu ülkenin devrimi sırasında Meksika’daki gerici güçlerle birlikte çalıştı, ABD hükümetinin Birinci Dünya Savaşı’na katılmasına destek verilmesi için aktif biçimde çaba gösterdi ve sonra da ABD dış politika çevreleri arasındaki Rusya’daki Bolşevik Devrimi karşıtı iddiaları destekledi. AFL, sonunda başarısız olmasına karşın, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Batı Yarıküredeki, ve özellikle de Meksika’daki emek hareketlerini denetlemek üzere Bir Pan-Amerikan Emek Federasyonu (PAFL) kurulması için çaba gösterdi. Sinclair Snow’un 1964 tarihli PAFL çalışmasının da gösterdiği gibi, PAFL kurma girişimi Wilson yönetimi tarafından AFL’ye sağlanan 50, 000 dolarlık destekle yürütüldü.(2)
Bu dış politika çabaları Gompers’in 1924’deki ölümü ile birlikte son bulmasına karşın, İkinci Dünya Savaşı sonrasında canlandırıldı. AFL özellikle Avrupa’da, başlangıçta Nazilere karşı ama sonra, faşistlere karşı çeşitli direniş hareketlerinin başını çeken güç olan Komünistlere karşı aktifti. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki “Soğuk Savaş” yıllarında, AFL yöneticileri, 1940’larda İtalya ve Fransa’daki Komünist girişimlerin altını oymak üzere ve sonra da ABD’nin kıtadaki Sovyetler Birliği karşıtı çıkarlarını ilerletmek üzere çalıştılar. Bu çabalar ABD hükümetinin Merkezi Haber Alma Servisi (CIA) tarafından fonlandı ve CIA fonlamayı kestiğinde de, ünlü “Fransız Bağlantısı” da dahil olmak üzere, “uyuşturucu ticareti”ne bulaştı.(3)
Latin Amerika’daki AFL operasyonları İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden canlandı. Başlangıçta, ORIT (anti-komünist Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu- ICFTU’nun Latin Amerika bölgesel örgütü) ile birlikte çalıştılar ve 1954’de Guatemala hükümetinin devrilmesine katkıda bulundular. Ancak başarılı Küba devriminin ardından, AFL’yi izleyen AFL-CIO 1962’de, bölgedeki “meydan okumalara” daha iyi yanıt verebilmek için, kendi Latin Amerikan operasyonunu, Hür Emeğin Gelişimi Amerikan Kurumunu (American Institute for Free Labor Development ya da AIFLD) oluşturdu. AIFLD, öteki etkinliklerin yanı sıra, 1964’de Brezilya’da ve 1973’de Şili’de demokratik biçimde seçilmiş hükümetlere karşı yapılan askeri darbeler için zemin hazırladı, Dominik Cumhuriyetine ve İngiliz Ginesine de müdahale etti.
Latin Amerika’daki bu çabaların Afrika ve Asya’da da paraleli vardı. Afrika-Amerika Emek Merkezi (African-American Labor Center-AALC) 1964’de kuruldu ve daha sonra Güney Afrika’daki apartheid [ırk ayrımcılığı] karşıtı güçlerin eylemlerine müdahale etti. 1982’de, AFL-CIO George Meany İnsan Hakları Ödülünü, Güney Afrika Sendikalar Konfederasyonu’nu (COSATU) ve özgürlük hareketini engellemek üzere bir emek merkezi kuran (Güney Afrika Birleşik İşçileri) apartheid işbirlikçisi Gatsha Buthelezi’ye verdi.
1967’de, Asya-Amerika Hür Emek Kurumu (AAFLI) kuruldu. AAFLI özellikle Güney Kore’de aktifti ve sonra Filipinlerde Ferdinand Marcos hükümetinin diktatörlüğe meydan okuyan güçlere karşı verdiği savaş için muazzam fonlar ayırdı. 1983 ile 1989 arasında, AFL-CIO Marcos-bağlantılı Filipinler Sendika Kongresi’ne (TUCP), ilerici emek örgütü Kilusang Mayo Uno’ya ( Bir Mayıs Hareketi-KMU) karşı kullanılmak üzere, Polonya’nın Solidarnosc (Dayanışma) hareketi de dahil, dünyanın tüm öteki emek hareketlerine verdiğinden daha fazla destek verdi. Filipinlerdeki ilerici emeğe karşı yürütülen bu çabalar, TUCP’un en büyük üye sendikasının, Atlas Madenlerindeki bir KMU üye sendikasına karşı ölüm mangaları ile aktif işbirliğine kadar varan eylemlerinin desteklenmesini de içerdi. (4) Bu operasyonlar en azından 1980’ler boyunca sürdü. AAFLI, Filipin Senatosu’nda görevli olan bir TUCP liderine, konu Kongre önüne getirildiği zaman ABD üslerinin devam ettirilmesi lehine oy kullanması için de para verdi. AAFLI Endonezya’da da aktifti.
Kısacası, AFL-CIO tarafından başkan George Meany ve Lane Kirkland’in Soğuk Savaş maceraları süresince gerici emek operasyonları sürdürülmüştür. (5) Emek hareketi içinde 1980’lerin ortaları itibarıyla bu operasyonlara karşı ciddi bir muhalefet gelişmiş ve bu muhalefet en azından John Sweeney’nin 1995’de AFL-CIO başkanlığına seçilmesine neden olan gelişmelerin bir öğesi olmuştur.
John Sweeney, Ekim 1995’de AFL-CIO başkanlığına seçildiğinde, emek aktivistleri arasında AFL-CIO dış siyasetini radikal biçimde reforma tabi tutacağı yönünde bir umut vardı. Sweeney’nin ilk çabaları desteklendi. 1997 itibarıyla, AALC, AIFLD ve Hür Sendikalar Kurumu (FTUI) Avrupa’da faaliyet gösteriyordu; bunların yerine, başında eski bir ilericinin bulunduğu, cesaret verici bir isme: “Dayanışma Merkezi” ismine sahip olan merkezi bir örgütlenme konuldu. Sweeney aynı zamanda eski zaman Soğuk Savaşçıları da Uluslar arası İlişkiler Bölümü’nden temizledi. Ve bu değişimler, birçok gelişmekte olan ülkedeki işçi mücadelelerini desteklemeye yönelik bazı pozitif çabalarla birlikte, önceki George Meany ve Lane Kirkland rejimlerine göre niteliksel bir ilerleme oluşturuyordu.
Ancak, son yıllardaki bazı olaylar AFL-CIO’nun dış politika reformlarının derinliği hakkında sorular yaratıyor. Bu yönde üç olay var: AFL-CIO’nun eski defterleri açmayı ve eski operasyonları bakımından bir hava temizliği yapmayı reddetmesi; ACILS’in Venezüella’da radikal Hugo Chavez hükümetinin devrilmesi girişimlerine karışması; ve federasyonun federal hükümetin yeni Soğuk Savaş-benzeri emek servisine katılması. Bu olayların hepsine, çok katmanlı iç bağlantılarını anlamanın önem taşıdığı bilinciyle bakalım.
Emek aktivistleri AFL-CIO’nun ve (kendi dış siyaset operasyonları olan) bazı üye sendikaların gerici dış politikaları ile savaştılar. Bu meydan okumalar zaman içinde birikti. Bu çabalar arasında özellikle önemli olanlar, emeğin dış siyasetine dair analizlerin, 1960’larda ve sonra da, emek aktivisitlerinin emeğin Reagan tarafından başı çekilen olası bir Nikaragua işgalini destelemesini başarılı biçimde engelledikleri 1980’lerde metazori biçimde emek hareketi tarafından yayınlanmasıydı.
Bu ilk analizler AFL-CIO etkinliklerinin emek hareketinin dışından, CIA, Beyaz Saray ve/ya da dış işleri bakanlığı tarafından formüle edildiklerini ileri sürme eğilimindeydiler. Bir başka deyişle, emeğin dış siyasetini emek hareketine dışsal olan faktörlerin bir sonucu olarak açıklıyorlardı.
Ancak, 1989’da bu yazar tarafından Newsletter of International Labour Studies’de (Uluslar arası Emek Araştırmaları Bülteni) basılmış olan bir makale ile birlikte, dış siyasetin emek hareketi içinde içsel faktörler temelinde geliştirilmiş olduğu tartışılmaya başlandı. AFL-CIO dış operasyonlarının CIA ile el ele çalıştığı yönünde önemli kanıtlar b
ulunduğuna ya da AFL-CIO dış operasyonlarının ABD dış siyasetini ya da Beyaz Saray ya da dış işleri bakanlığı tarafından ileri sürülen siyasetleri bir bütün olarak desteklediğine ve bu siyasetlere hizmet ettiğine aykırı bir tez ileri sürmemekle birlikte, bu yeni yaklaşım, emeğin dış siyasetinin ve bundan doğan dış operasyonların, hükümet tarafından muazzam biçimde fonlanmakla birlikte, AFL-CIO içinde geliştirilmiş olduklarını ve üst düzey yöneticiler tarafından denetlendiklerini savunmaktadır. (6)
Bu dış operasyonlar onaylanmaları için tabana rapor edilmemiş tersine, bunun yerine, ya bu operasyonlar hiç raporlanmaksızın ya da çarpıtan biçimlerde raporlanarak bilinçle gizlenmiştir. Yani, emek önderleri, bu operasyonları üyeleri açısından karanlıkta bırakırken, bir yandan da Amerikan işçileri, üyeleri adına uluslar arası operasyonlar sürdürmüşlerdir. Çoğu AFL-CIO üye sendikası bugüne kadar AFL-CIO’nun deniz aşırı topraklarda ne yaptığı ve yapmakta olduğu, bu eylemlerin ABD hükümeti tarafından nasıl muazzam biçimde fonlanmakta olduğu konusunda en ufak bir fikir sahibi değildir.
O halde, emek aktivistleri tarafından sürdürülen çabalar, hem AFL-CIO operasyonları hakkındaki akademik bulguları tabandaki sendika üyelerine yaymak hem de kendi araştırma ve incelemelerini yaparak bulgularını tabanda yaygınlaştırmaktan oluşmuştur. Nihayet, çabalar üyeleri eğitecek ve AFL-CIO önderlerinin emek karşıtı çabalarını durdurur ya da engellerken, bir yandan da uluslar arası emek hareketi içinde bir ün tazeleme talep edecek biçimde tasarlanmıştır.
Emek hareketi içindeki bu muhalif çabalar 1998’den bu yana yoğunlaşmıştır. Emeğin dış operasyonlarını açığa çıkaran ilk kişilerden birisi olan Fred Hirsch ve arkadaşları, (California, San Jose içi ve etrafındaki) South Bay Emek Konseyinden, 11 Eylül 1973 tarihli ABD ve AIFLD- destekli Şili darbesinin yirmi beşinci yıldönümünü anımsatmak ve Hirsch’ün çalışması temelinde, 1974’deki Emek Konseyi’nde (o zamanki AIFLD başkanı William Doherty’nin itirazlarına karşın) AIFLD’nin Şili’deki etkinliklerini teşhir eden ve kınayan bir kararın resmen onaylanmış olmasını anmak için bir “Hava Temizleme” kararı çıkarttırmaya çalıştılar. Ancak, o dönemde yerel gündemler “hava temizleme” çabasının önüne geçti ve bu karar resmen sunulamadı.
2000’de, Britanya hükümetinin eski Şilili diktatör Augusto Pinochet’yi tutuklaması ve Şili’ye sınır dışı etmesi ABD sendikacıları açısından AFL-CIO dış siyasetinin gelecekteki istikametini belirlemek açısından bir şans sundu. (7) AFL-CIO bu olanağı kullanamadı ama aktivistler bir kez daha federasyonun Şili darbesindeki rolünü eleştirmeye başlarken, Fred Hirsch ve arkadaşları “hava temizleme” kararını ilerletme çabalarını yenilediler. Kararı South Bay Emek Konseyinden geçirmeyi başardılar ve karar 2002’deki iki yıllık Konvansiyonda yer alması için, AFL-CIO’nun eyalet çapındaki örgütlenmesi olan California Emek Federasyonu’na gönderildi.
Sunulmuş olan karar California Federasyonu yürütme komitesine “anlaşma” gibi bir şeyin önerilmesiyle birlikte geçecekti: Söz konusu karar “sulandırılırsa” AFL-CIO dış siyaset uzmanları ile California emek aktivistleri arasında bu konuları daha ayrıntısıyla tartışacak bir toplantı düzenlenmesine ses çıkarmayacaktı. Düzenleme karar altına alındı ve sulandırılmış karar konvansiyondan geçti. Ancak, o zaman da toplantının yetersiz olacağı anlaşıldığından, aktivistler çabalarını geliştirmek durumunda kaldılar.
Vaat edilen toplantının 2003 Ekim ayında yapılmasına kadar on beş aydan fazla zaman geçmesi gerekti. Yapıldığında ise, AFL-CIO dış siyaset önderleri temelde, tabandaki katılımcıları büyük ölçüde hoşnutsuz eden derin konular konusunda görüş alışverişi yapmak yerine, bir gölge boksunu sahneye koydular. California aktivistlerinin dünyanın her köşesinde sürmekte olan tüm emek operasyonları hakkında ülke ülke bilgi toplanması ve rapor hazırlanması önerilerini onurlandıramadılar. (8)
AFL-CIO’yu geçmişiyle hesaplaştırma çabaları direnişle karşılaşırken, AFL-CIO’nun Venezüella’daki solcu Hugo Chavez hükümetini devirme girişimlerine karıştığını ima eden rahatsız edici homurtular yükselmeye başladı. (9) Chavez’in karşıtlarından birisi muhafazakar ve genellikle işveren yanlısı biçimde çalışan Venezüella İşçileri Konfederasyonu (Confederation of Venezuelan Workers- CTV) idi. CTV Chavez’e karşı girişilen 2002 Nisan darbesinde kilit bir rol oynadı. 2004 tarihli Venezüella makalesinde de belirtmiş olduğum gibi:
“Amerika Gazete Loncası/İletişim İşçileri’nden (The Newspaper Guild/Communications Workers of America-CWA) Robert Collier’in… 2004 Mayısındaki bir raporuna göre, CTV, ulusun işveren örgütü FEDECAMERAS, ile, 2001 Aralık, 2002 Mart-Nisan ve Aralık 2002-Şubat 2003 tarihleri arasında genel grevler/lokavtlar düzenlemek üzere birlikte çalıştı. Collier birçok basılı rapora ve ülke içinde yürüttüğü mülakata göre “… CTV’nin [2002 Nisan] darbesinin planlanmasına ve örgütlenmesine doğrudan katıldığını bildirmektedir.
Bir başka emek gözlemcisi olan Profesör Hector Lucena da, bu Nisan eylemlerinin CTV tarafından yönlendirildiğini ve FEDECAMERAS tarafından desteklendiğini bildiriyor. The New York Times’dan Christopher Marquis 25 Nisan 2002’de ‘… Venezüella İşçileri Konfederasyonu Mr. Chavez’e yönelik muhalefeti ateşleyen iş bırakmaları yönlendirdi. Sendikanın lideri, Carlos Ortega, hükümete yönelik meydan okuma sırasında koltuğu Mr. Chavez’den kısa bir süreliğine devr alan iş adamı Pedro Carmona Estanga ile yakın ilişki içinde çalıştı’ diye yazmaktadır. Üstelik, Collier, ‘CTV genel sekreteri Carlos Ortega, daha aylar öncesinden, FEDECAMERAS lideri Pedro Carmona ile sıkı bir politik ittifak geliştirdi ve bu ikisi sürekli olarak Chavez’in devrilmesi çağrısında bulundular’ diye de bildirmektedir. Collier sonuçta ‘kısacası, Venezüella’da, AFL-CIO gerici bir sendikal örgütü, Başkan Chavez’i tekrar tekrar devirme girişimleri ve sonuçta ülke ekonomisini mahvetme sürecinde desteklemiştir” demektedir.” (10)
İncelendiklerinde, emek ve dayanışma aktivistleri, AFL-CIO, özellikle de federasyonun Dayanışma Merkezi (ACILS) ve CTV arasında birçok bağ bulmuşlardır. AFL-CIO önderleri darbeden önce CTV görevlilerini Washington D.C’de ağırlamışlar. Venezüella Dayanışma Merkezine bağlı aktivistler, Freedom of Information Act (bilgi alma özgürlüğü yasası) kanalıyla, ABD dış siyaset çabalarıyla uzun süredir ilgisi olan kişiler tarafından yönetilmekle birlikte güya bağımsız olan bir ABD dış işleri bakanlığı-fonlu operasyon olan National Endowment for Democracy’ye (NED), ACILS’in 1977-2002 arasında Venezüella’daki çabalarını ayrıntılarıyla anlatan belgeler ve raporlar sunmuşlar.
Belgelerin bazıları özellikle ABD emek görevlilerinin iş dünyası topluluğunu (FEDECAMERAS altında) Katolik Kilisesi ve CTV ile birleştirmek ve demokratik biçimde seçilmiş olan başkan Hugo Chavez rejimine karşı ortak bir program geliştirmelerine yardım etmek konusundaki özel ilgilerini gösteren raporları içeriyor. Örneğin, ACILS’in NED’e sunduğu Ocak-Mart 2002 üç aylık raporda, şunları buluyoruz:
“CTV ve FEDECAMERAS, Katolik Kilisesinin desteği ile, 5 Mart’ta ulusal gelişmeler ve ortak hedefler ile ilgili işbirliği alanlarını saptamaya yönelik ilgi, perspektif ve önceliklerini tartışmak üzere ulusal bir konferans düzenledi.” Konferans bu iki örgüt arasında yapılan iki aylık toplantılar ve planlamaların biri
kiminin bir sonucuydu. “[Güya “daha derin bir politik ve ekonomik krizi engellemek üzere bir “Ulusal Anlaşma” üreten] bu ortak eylem daha sonra CTV ve FEDECAMERAS’ı Chavez hükümetine karşı büyüyen muhalefeti yönlendiren amiral gemisi haline getirdi.”
“Dayanışma Merkezi, olayı, planlama aşamalarında, Miranda eyalet valisi ve iş dünyası örgütü FEDECAMERAS ile Ocak ayı ortalarında bu tür bir işbirliğinin gündemini belirlemek ve tartışmak üzere yapılan ilk toplantılar sırasında destekledi.” Rapor bu çabaları daha ayrıntılı biçimde anlatmakta ve “5 Mart ulusal konferansının kendisi temelde tarafların fonları tarafından karşılanmıştır” diye son bulmaktadır. (11) 5 Mart konferansının üzerinden otuz gün daha geçmeden CTV ve FEDECAMERAS, petrol şirketi yönetiminin görevden alınmasını protesto etmek üzere bir ulusal grev başlattılar ve CTV ile iş dünyası önderlerinin merkezi rollere sahip oldukları darbe gerçekleşti.”
ACILS’in ülkeyi sarsan kargaşada hiç rol oynamamış olduğu sonucuna varmak CTV ve FEDECAMERAS önderlerinin bu kargaşadaki rollerini görmezlikten gelmemize neden olacaktır; bunlar dayanışma merkezi temsilcilerinin düzenli olarak temas içinde oldukları kişilerdir. Bu varsayım aynı zamanda NED tarafından ACILS’e 1997 ile 2001 arasında CTV ile birlikte çalışma işini sürdürmesi için verilen 587, 926 doları; yalnızca 2001 için verilen 154, 377 doları da görmezlikten gelmemizi gerekli kılacaktır. NED’den 2002 Eylül ayında CTV ile bir altı ay daha çalışması için; ki bu süre daha sonra bir yıla çıkartıldı, verilen 116, 001 dolarlık ek yardımla birlikte, NED’in kendi verilerine göre 1997 ile 2002 arasında NED’in ACILS’e Venezüella’da çalışması için 700,000 dolardan fazla fon sağladığını buluyoruz. (12)
AFL-CIO’nun Venezüella darbesi ile olan ilişkileri konusunda giderek artan kanıtlar aktivisitlerin birleşmesine ve AFL-CIO dış operasyonlarını kınamak üzere harekete geçmelerine neden oldu. 2004’de California AFL-CIO Konvansiyon Karar Komitesinden “Dünya Çapındaki İşçilerle Birlik ve Güven İnşası” başlıklı bir karar geçti. “Dünya Çapında İşçilerle Birlik ve Güven İnşası”, South Bay Emek Konseyinin “hava temizleme” kararını, San Fransisco ve Monterrey Bay Emek Konseylerinin kararları ve Amerikan Öğretmenler Federasyonu (AFT) 1493 nolu şubesinin, eyalet çapındaki California Öğretmenler Federasyonu (CFT) ile San Fransisco Emek Konseyinin, National Endowment for Democracy (NED) fonlamalarına şeffaflık getirilmesi kararı ile birleştirdi. “Birlik ve Güven İnşası” 2004 Temmuzunda California Eyalet Konvansiyonundaki delegeler tarafından istisnasız onaylanmıştı. AFL-CIO’nun ulusal düzeydeki dış siyaset önderleri, üyeleri tüm AFL-CIO üyelerinin altıda birini oluşturan bu en büyük AFl-CIO üye sendikası tarafından köşeye sıkıştırıldılar. (13)
California Eyalet Federasyonunun eylemini hepsi de daha önce AFL-CIO dış operasyonlarını kınamış olan Washington Eyalet Federasyonu, AFL-CIO’nun gay/lezbiyen/transseksüel birlik grubu “Pride at Work” ve ulusal yazarlar sendikası izledi. (14)
AFL-CIO’nun “hava temizleme” çağrılarına ve Venezüella’daki operasyonlarına yönelik kanıtlara hiçbir yanıt vermemesi federasyonun eski yöntemleri terk ettiğini umanlar açısından hiç de hayra alamet belirtiler değil. Ama bütün bunlar bir emek emperyalizmine geri dönüldüğünü mü gösteriyor yoksa bunlar John Sweeney ve ekibi tarafından seçilen yeni yoldan sapmalar mı? Bu soruyu yanıtlamak üzere, üçüncü bir olaya, emeğin ABD dış işleri bakanlığının Emek ve Diplomasi Danışma Komitesine (Advisory Committee on Labor and Diplomacy – ACLD) katılımına bakmak gerekiyor.
ACLD ABD Dış ileri Bakanlığının bir inisiyatifidir. (15) Yaptığı şeylerin bir kısmı hakkında, toplantı tutanaklarının ve iki resmi raporun yer aldığı kendi web sitesinde bilgi bulunabilir. Bu malzemenin dikkatle gözden geçirilmesi bazı şeyleri göstermektedir:
1. ACLD ABD Dış işleri Bakanlığının, ABD dış siyasetini savunmak üzere kurulmuş olan bir inisiyatifidir. Clinton yönetimi sırasında başlamış, ancak Bush yönetimi sırasında da sürmüştür.
2. Üst düzey dış siyaset önderleri, başkanlar ve AFL-CIO başkanları ve yürütme sekreterleri (John Sweeney ve Linda Chavez Thompson), AFL-CIO Yürütme Konseyinin Uluslar Arası İşler Komitesi Başkanı (William Lucy), Uluslar Arası İşler Bölümü Başkanı ve bir yardımcısı (Barbara Shailor Ve Phil Fishman) ve Dayanışma Merkezi’nin Yürütme Müdürü (Harry Kamberis) dahil, hepsi ACLD toplantılarına ve çalışmalarına, ABD emek hareketinin yüksek düzeylerinde hizmet etmiş kişiler ve aynı zamanda aynı kapasite ile çalışmakta olan kimseler olarak katılmaktadırlar (bu tür eski görevlilerden birisi uzun zaman NED Yönetim Kurulu üyeliği ve AFL-CIO’nun eski saymanı ve başkanı olarak 1995 seçimlerinde Sweeney’e karşı aday olan Thomas R. Donahone’dur).
3. Bu emek önderleri süreçte bağımsız biçimde davranmışlar ve yönetimin, özellikle de başkan Bush’unkinden farklı bir yaklaşım savunmuşlardır.
4. Bu çalışma bildiğim kadarıyla hiçbir emek yayınında yer almamış ve AFL-CIO’nun kendi resmi web sitesine de konulmamıştır.
ACDL 20 Mayıs 1999’da, şartı idareden sorumlu müsteşar Bonnie R. Cohen tarafından onaylandıktan sonra kuruldu. Komitenin amacı açıktı:
“Emek Diplomasisi Danışma Komitesinin hedefi…. Dışişleri bakanlığına… ABD hükümetinin Dışişleri bakanlığı tarafından yönetilen emek diplomasisi programlarında danışman kapasitesi ile… hizmet etmek olacaktır. Komite bakana ve başkana tavsiyede bulunacaktır. Dışişleri bakanlığı Komitenin ve ABD emek diplomasisinin çalışmalarını desteklemek üzere Çalışma Bakanlığı ile yakın ilişki içinde çalışacaktır. Özellikle, Komite bakana emek diplomasisi programlarını etkin, etkili ve ABD’nin uluslar arası topluluk önünde ABD emek politikalarının hedeflerini ve ideallerini şimdi ve 21. yüzyılda savunabilmesini güvence altına alacak bir biçimde yürütmesi için gerekli olan kaynaklar ve politikalar konusunda tavsiyede bulunacaktır.”
ACDL haline dönüşen inisiyatif fikrinin kime ait olduğu belli olmamakla birlikte, Dış işlerinin Demokrasi, İnsan Hakları ve Emek Bürosu, Uluslar Arası Emek Müdürü Edmund McWilliams tarafından emek diplomasisinin yeniden canlandırılması için güçlü tezler ileri sürüldüğü biliniyor. McWilliams, emek hareketi tarafından ABD hükümetine Soğuk Savaş döneminde sunulan kilit hizmetleri dikkate alarak, şöyle diyor:
“Emek diplomasisi, ABD dış siyasetinin işçi haklarının ve daha genel olarak, demokratik toplumun geliştirilmesi ile ilgili yönleri, Soğuk Savaş dönemindeki ABD dış siyasetinin başarısının yaşamsal bir öğesi oldu. O dönemde, emek ABD Hükümetine komünizmi çevreleme ve yenilgiye uğratma çabalarında önemli bir politik destek sundu. Soğuk Savaştan sonraki yıllarda, emek diplomasisi dış siyaset yapıcıları tarafından bir kenara atıldı; aynı zamanda, işçi hakları için mücadele de küreselleşmenin işçilere yönelik yeni meydan okumalar üretmesi ile birlikte daha da önem kazandı. Hassas bir emek diplomasisinin ABD dış siyasetinin bir kez daha değerli bir bileşeni haline gelmesi zamanı gelmiştir…” (vurgular sonradan eklendi)
McWilliams “Soğuk Savaş döneminde, Dış işleri Bakanlığı emek görevlileri, USAID [ABD dış yardım kurumu] ve USAI tarafından yürütülen… hassas bir emek diplomasisi… ABD dış siyaseti açısından kritikti” diye işaret etmektedir. Sendikaların hükümeti
n komünizme karşı bir mücadele başlatma çağrısına “koştuklarını” ve “batılı hükümetleri desteklemek üzere politik destek sunduklarını” bildirmektedir. Ancak, “ABD emeğinin ABD dış siyaseti ve ABD emek diplomasisi içindeki rolü komünizmin çöküşünden sonra büyük ölçüde hedefsiz kalmıştır.”
Ancak, emek diplomasisi politikasının canlandırılması fikri, “işçilere karşı yeni meydan okumalar üreten” küreselleşmenin en kötü yönleri tarafından gerekli kılınmaktadır. McWilliams, bu hedeflerin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hala karşılanmamış olduğunu kabul etmekle birlikte “1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi işçi haklarının insan hakları olduğunu belirledi” demektedir. “Esnek” emek pazarları, özelleştirmeler, küçültmeler; ki bu sonuncusu uluslar arası mali kurumlar ve bizim ikili yardım programlarımız tarafından teşvik edilmektedir, gibi sorunları; bunların işçileri “sosyal güvenlik ağları ya da yeniden mesleki eğitimin nimetlerinden yararlanmaksızın yeni ekonomik koşullara uyarlanmak” zorunda bıraktığını kabul etmektedir. Ek olarak, “küreselleşme, şirketleri emek standartlarının en düşük olduğu ülkelere yönlendirmekte, potansiyel olarak işçi haklarının yüksek olduğu bazı ülkeleri ekonomik rekabete ayak uydurmak için aşağıya doğru bastırmaktadır” demektedir. Kısacası, McWilliams en azından küreselleşmenin gelişmekte olan ülkeler ve işçileri üzerinde bazı ciddi etkilerinin bulunduğunu kabul etmekte ve ABD emeğinin sesinin dış politika tartışmalarına yeniden davet edilerek bu kaygılar konusundaki görüşlerini sunmalarını istemektedir.
Şöyle demektedir:
“….bugün, emek ABD dış siyasetinin formülasyonu ve yürütülmesinde Soğuk Savaş dönemindeki kadar önemli bir rol oynayabilir. ABD dış siyasetinin teşvik etmek isteğini hedeflerin çoğu; demokrasi, insan hakları, politik istikrar ile toplumsal ve ekonomik gelişme, emeğin de benimsediği hedeflerin aynısıdır.” (vurgular eklendi)
McWilliams sendikaların dünya çapındaki toplumların oluşumuna yaptıkları katkıları anlatarak devam etmektedir. Demektedir ki “sendikalar birçok ülkede toplumsal sorunlarla emek sorunlarını sorumlu ve bütünsel olarak eklemleme konusunda eşsiz bir yere sahipler” ve bu durumda, “sendikalar ve işçiler ABD diplomasininin değerli müttefikleri olabilirler.”
McWilliams ABD dış siyasetinin çözümlenmesi gereken zayıflıklara sahip olduğunu anlar gibi görünmektedir. Bu durumda, küreselleşmenin dünya işçilerine zarar vermekte olduğunu, tırmanan bu sorunları görmezlikten gelmenin hata olduğunu, ABD emeğinin, özellikle de dünya çapındaki emekle olan ilişkileri nedeniyle, emeğin kaygılarını dış siyaset yapıcılara sunma konusunda eşsiz bir kapasiteye sahip bulunduğunu ve emeğin hükümetin dış siyaset sürecine yeniden eklemlenmesi gerektiğini ileri sürmektedir:
“ABD uluslar arası emeği demokratikleşme, politik istikrar ve eşitlikçi ekonomik ve toplumsal gelişme gibi paylaşılan hedeflerin peşinde koşma işine katarak çok şey kazanabilir. ABD ile emek arasında bir ittifak bugün, ekonomik gelişmenin çocuk emeği sömürüsüne, zoraki emeğe ya da kadınları ve azınlıkları ayrımcılığa tabi tutan istihdama dayanmamasının ve küreselleşmenin nimetlerinin sadece ondan en karlı biçimde yararlananlara değil herkese ulaşmasını güvence altına alacak ekonomik adalete dayanmasının garanti altına alınması dahil olmak üzere, işçi haklarına odaklanmalıdır. Canlandırılmış bir emek diplomasisi bugün, ABD emek ittifakının tıpkı Soğuk Savaş döneminde yaptığı gibi, kırılgan demokrasileri destekleyerek demokratik özgürlükleri canlandırmalıdır.” (vurgular eklendi)
Dışişleri bakanı Madeleine Albright, McWilliams bunları basmazdan önce de, bu tezlerin gücünün farkındaydı. ACLD’nin ilk raporunu, A World of Decent Work: Labor Diplomacy for the New Century” (“Onurlu Çalışmanın Dünyası: Yeni Yüzyıl için Emek Diplomasisi”) aldıktan ve birkaç aylık bir değerlendirmeden sonra, Bakan Albright 8 Kasım 2000’de, ACLD’deki bir toplantıda, “bu işi yaptığım dört yıldan sonra etkin bir emek diplomasisi olmaksızın başarılı bir ABD dış siyasetimiz olmayacağını ikna olmuş durumdayım” diyecekti. Şöyle de ekledi: “ve ABD hükümetinin bir parçası haline gelmek, niyet etmiş olduğunuz bir şey olmayabilir ama bunun çok önemli bir ortaklık olduğuna inanıyorum.” (17) (vurgular eklendi)
ACLD, başlangıçta yalnızca iki yıl sürmesi beklendiği halde, Bush yönetimi tarafından da sürdürüldü. Ancak, Clinton yönetimi sırasındaki ilk rapor “emek diplomasisinin ABD dış siyaseti içindeki önemi ve ekonomik küreselleşme bağlamında işçi haklarının teşvik edilmesi”ne işaret ederken, 2002 sonlarındaki (yani 11 Eylül sonrasındaki) ikinci raporunda odak noktası “emek diplomasisinin ABD ulusal güvenliğinin ilerletilmesindeki rolü ve önemi ile güvenlik çıkarlarımızın altını oymakta olan küresel politik, ekonomik ve toplumsal koşullarla mücadele”ye doğru kaydı. Bu vurgu ACLD’nin ikinci raporunun başlığında da görülebilir, “Emek Diplomasisi: Demokrasinin ve Güvenliğin Hizmetinde.”
Tıpkı birincisinde olduğu gibi ikinci raporda da emek hakları ve demokrasinin önemi hakkında bir sürü laf var. Ancak, işçi haklarının yalnızca ABD güvenliğinin ilerletilmesine katkıda bulundukları zaman önemli olduklarını görmek için ikinci rapordan bir parça okumak bile yeterli:
“Terörizme karşı savaş emek diplomasisi fonksiyonlarının neden bu denli önemli olduğunu gösteren bir başka örnek. Sefalete, yabancılaşmaya ve umutsuzluğa neden olan çalışma koşulları, özellikle de demagogların Birleşik Devletleri, küreselleşmeyi ya da öteki dış güçleri suçladıkları zaman, terörizmi besleyen güçler bileşimi açısından olağanüstü önemlidir. Bu koşulları iyileştirmeye yönelik politikalar terörist etkinlikleri engelleme ve bunların karşıtlarını oluşturma stratejilerinin gerekli bileşenleridir. Amerikan analizine bilgi sunulması ve dünya çapında terörizmi besleyen koşullarla mücadele politikalarının biçimlenmesinde etkin emek diplomasisi önem kazanmaktadır.” (vurgular eklendi)
Üstelik, 2001 raporu şöyle devam etmektedir, “… demokrasinin teşvik edilmesi terörizmle savaş, istikrarın desteklenmesi ve ulusal güvenliğin güvence altına alınmasına yönelik ABD-yönetimli herhangi bir sürdürülebilir çabanın parçası olmalıdır.”
Rapor, “Müslüman ülkelerdeki sendikaları” da tartışmaktadır. “Bu sendikalar bir politik mücadele alanı oluştururlar çünkü bunlar kırılgan politik kurumlardır ve bu ülkelerdeki işçilerin kalplerini, zihinlerini ve işlerini denetlemenin araçlarıdır.” Üstelik, ACILS’in bu sendikalardaki rolü de tartışılmaktadır: (vurgular eklendi)
“Amerikan Uluslar arası Emek Dayanışma Merkezi’nin (Dayanışma Merkezi) ABD Hükümeti-destekli programlarının da zaten gösterdiği gibi, işletme ve endüstriyel sektör düzeyindeki sendika önderliğini yetiştirme hedefleri Müslüman ülke işçileri arasında modern ekonomik düşünceyi ve demokratik politik değerleri güçlendirmeye yönelik en vaad edici yaklaşımı sunmaktadır.” (vurgular eklendi)
Böylece, işi fazla mıncıklamadan da, ikinci ACLD raporu ile birlikte, ACLD üyelerinin emek diplomasisini ABD dış siyasetinin ve ulusal güvenlik çabalarının yaşamsal bir parçası olarak gördükleri ve Bush yönetimini, kendilerinin görevlendirildikleri alanlarda çözümler bulmak üzere teşvik etmekte oldukları açıktır. (18) Bu alanlar elbette terörizme hiz
met ettiğine inandıkları koşulları ve özellikle de Müslüman dünyadaki koşulları içermektedir. Ve yine, emeğin zaten Müslüman dünyası içinde, bu ülkelerdeki işçilerin “kalplerini ve zihinlerini” kazanmak için çalışarak çaba göstermekte olduğunu bildirmektedirler. Ama; raporda tekrar ve tekrar, ABD ulusal güvenliğine yönelik büyük kaygılar ifade edilmekte iken, dünya işçilerinin iyiliği ve AFL-CIO tarafından yürütülen çok taraflı-faydalı dayanışma-temelli etkinliklerin herhangi bir olası ifadesinin ne olduğu ile ilgili hiçbir şey mevcut değildir.
Şimdi, açıktır ki, McWilliams’ın tezleri ile hükümetin neredeyse tüm dış siyaset kamu belgeleri boyunca savunulanlar arasında bir çelişki bulunmaktadır. Bu makalede sunulmuş olan kanıtlar emeğin Soğuk Savaş’taki rolünün dayanılmaz biçimde gerici olduğunu göstermektedir. ABD emek hareketi, ABD emek hareketinin kendisi de dahil olmak üzere, bir dizi toplum ve emek hareketi içinde, dünyadaki ABD hegemonyasını korumayı hedeflediği ölçüde demokrasiye aykırı davranmıştır. McWilliams emekle hükümet arasında bu dönemde varolan bağları bilmekte ve kutlamaktadır ve bunların yeniden kurulmasını savunmaktadır. Ve yine emeğin ve hükümetin ortak çıkarının “demokrasiyi yaymak” olduğunu söylemektedir. Bu çelişkili iddialar/gerçeklikler nasıl çözümlenebilir?
Bunu gerçekleştirmek üzere, William Robinson’un Promoting Polyarchy: Globalization, US Intervention and Hegemony adlı kitabına dönmekte fayda var. (19) Robinson, ABD dış siyasetine dair mükemmel bir analizde, bu siyasetin 1980’lerin ortalarında zulüm ve “kendi” halkının denetimini vaat eden herhangi bir diktatörün desteklenmesi siyasetinden, hedef alınan ulusların (emek önderleri dahil) daha muhafazakar siyasetçileri arasında, destek inşa etmek ve bunların çıkarlarını Birleşik Devletlerle birleştirmek amacıyla, “sivil toplumları”na aktif biçimde müdahale edilmesi siyasetine doğru kaymaya başladığını ileri sürmektedir. Bunun için “demokrasiyi teşvik” operasyonları kilit önem taşımaktadır. Ancak, Birleşik Devletler “popüler” demokrasi; vatandaşlık bilgisi derslerinde bize öğretilen ve burada varolduğu iddia edilen bir kişi, bir oy versiyonu retoriğini kullanırken, aslında, poliarkal ya da yukardan aşağıya, seçkin-çekimli demokrasiyi teşvik etmektedir. Bu poliarkal demokraside vatandaşlar önderlerini seçtiklerinde, aslında kendilerine bu ülkenin seçkinleri tarafından olası seçenekler olarak sunulan şeyler arasından seçim yapmaktadırlar. Üstelik, toplumsal sorunlara yönelik anlamlı çözümler de ancak seçkinler tarafından sunulan olasılıklardan doğabilir. Bir başka deyişle, poliarkal demokrasi yalnızca demokratikmiş gibi görünür, aslında değildir.
Ve kurumsal olarak, Birleşik Devletler bu poliarkal demokrasiyi “demokrasi-inşa programları” ile, özellikle de USAID ve Dışişleri bakanlığı kanalıyla yaymaktadır. Devlet, sırası geldiğinde National Endowment for Democracy aracılığıyla para ve girişim sunmaktadır ki, 2001 raporu şu yorumda bulunmaktadır: “The National Endowment for Democracy (hükümet destekli ancak bağımsız bir servis) Dayanışma Merkezi de dahil olmak üzere merkezi dört kurumunu olduğu kadar, dünyadaki çok sayıdaki bir dizi yardım alan kurumu da fonlamaktadır.”
Bu yaklaşım hükümet raporlarını “deşifre” etmenin bir aracını sunmaktadır. “Demokrasi” yayıp bunun ABD dış siyasetinin dört adet iç bağlantılı hedefinden birisi olduğunu iddia ettiklerinde, ki diğer üç hedef istikrar, güvenlik ve zenginliktir, aslında, bu belirli türden bir demokrasi, çoğu Amerikalının sözcüğü işittikleri zaman akıllarına gelmekte olan popüler demokrasi ile hiçbir ilişkisi olmayan bir demokrasi biçimidir. Emek önderleri “demokrasi” terimini bu biçimde kullandıkları zaman, dünyanın her yerinde, hem Birleşik Devletler içinde hem de yurt dışında, işçilere karşı hükümetle işbirliği yapmaktadırlar.
Bütün bunlar bizi nereye götürüyor? AFL-CIO’nun hava temizleme konusundaki isteksizliği öyle görünüyor ki bir hata ya da atlama değildir. Bu tutarlı bir karar gibi görünmektedir çünkü dış siyaset önderleri eski sicillerinin yaygın biçimde bilinmesi halinde, karşı karşıya kalacak oldukları üye tepkisinden korkmaktadırlar.
AFL-CIO, Uluslarararası Emek Dayanışması için Amerikan Merkezi (ACILS) kanalıyla, 2002 Nisan darbesi öncesinde hem CTV, hem de FEDECAMERAS’la aktif biçimde ilgilenmiştir ve bunların her ikisi de darbe girişimine yardım eden örgütlerdir. ACILS’e National Endowment for Democracy tarafından bu ülkedeki çalışmaları için 1997 ile 2002 arasında 700,000 dolar verilmiştir. Bu çabalar ve paranın alınması AFL-CIO üyelerine rapor edilmemiştir ve artan sayıda AFL-CIO üyesi örgütün bu bilgileri resmen talep etmesine rağmen, aslında, AFL-CIO bu operasyonlarını gizlemek konusunda aktif biçimde çalışılmıştır. Bu etkinlikler ve bu paranın alınmış olması AFL-CIO’nun kendi web sitesi dahil olmak üzere hiçbir emek yayınında yer almamıştır. Ve üye örgütlerin kaygılarına yanıt verme konusundaki bu bilinçli reddiye de bir dizi AFL-CIO bağlı örgütü tarafından resmen kınanmıştır.
Bütün bunlar yeterince kötü değilmiş gibi, emek önderleri, Birleşik Devletlerin emek diplomasisi çabalarını ilerletmek üzere tasarlanmış olan Dış işleri Bakanlığı-inisiyatifli Emek Diplomasisi Danışma Komitesi’ne (ACLD) aktif biçimde katılmaktadırlar. ABD hükümeti bundan önemli yararlar elde ederken, ne Birleşik Devletlerdeki ne de dünyanın geri kalanındaki işçiler bir fayda görmüş değillerdir. Yine, AFL-CIO dış siyaset önderlerinin şeffaflığı yoktur. ACLD’ye aktif katılım yalnızca Clinton yönetimi sırasında değil Bush yönetimi sırasında da gerçekleşmiştir. Kısacası, AFL-CIO Başkanı John Sweeney döneminde, emeğin dış siyasetinin “geleneksel” emek emperyalizmine doğru bir geri dönüş yaptığına inanmanın birçok sağlam nedeni bulunmaktadır.
Bu bulgular ışığında, AFL-CIO’yu “reforme” etmeye yönelik herhangi bir çabanın federasyonun en yüksek düzeylerindeki emek emperyalizmine geri dönüşü açıkça işaret etmeyen biçimde yapıldığında yenilgiye mahkum olduğu açıktır. Bu elbette tek önemli konu olmamakla birlikte, en önemli konulardan birisidir ve bu durum bir kenara atılarak hiçbir anlamlı değişiklik yapılamaz. Bu durum devam ettiği sürece, emek aktivistlerinin AFL-CIO’nun dış siyasetine yönelik kendi gelecekteki eylemlerini planlamaları da gerekmektedir. Birleşik Devletlerdeki ve dünyanın her yerindeki işçilerin; müttefiklerimizin iyiliği bizim tercihlerimiz tarafından derinden etkilenecektir.
Notlar
1. Kim Scipes, “It’s Time to Come Clean: Open the AFL-CIO Archives on International Labor Operations.” Labor Studies Journal 25, no. 2, Yaz 2000:
4-25. İngilizce online olarak www.labournet.de/diskussion/gewerkschaft/scipes2.html’de LabourNet Germany]
2. Kim Scipes, “Trade Union Imperialism in the US Yesterday: Business Unionism, Samuel Gompers, and AFL Foreign Policy.” Newsletter of International Labour Studies (The Hague), No. 40-41, Ocak-Nisan 1989: 4-20; Greg Andrews, Shoulder to Shoulder? The American Federation of Labor, the United States, and the Mexican Revolution, 1910-1924 (Berkeley and Los Angeles: University of California Press, 1991); David Nack, “The American Federation of Labor Confronts Revolution in Russia and Early Soviet Government, 1905 to 1928: Origins of Labor’s Cold War.” Basılmamış Ph.D. sunuşu, Department of History, Rutgers University, 1998; Sinclair Snow, The Pan-American Federation of Labor (Durham, NC: Duke University Press, 1964).
3. An
thony Carew, “The American Labor Movement in Fizzland: The Free Trade Union Committee and the CIA.” Labor History 39, no. 1, 1998: 25-42; ve Douglas Valentine, “The French Connection Revisited: The CIA, Irving Brown and Drug Smuggling as Political Warfare.” Covert Action Quarterly, No. 67, bahar-yaz, 1999: 61-74.
4. International Labour Reports, “National Endowment for Democracy: Winning Friends?” Mayıs-Haziran 1989: 7-13. Kim Scipes, KMU: Building Genuine Trade Unionism in the Philippines, 1980-1994 içinde 5. bölüm (Quezon City, Metro Manila: New Day Publishers, 1996 ve online olarak www.kabayancentral.com/book/newday/mb1009609.html’de)
5. Paul Buhle, Taking Care of Business: Samuel Gompers, George Meany, Lane Kirkland, and the Tragedy of American Labor (New York: Monthly Review Press, 1999).
6. Kim Scipes, 1989; Greg Andrews, 1991; David Nack, 1998; Anthony Carew, 1998.
7. Kim Scipes, 2000.
8. Kim Scipes, 2004a, “AFL-CIO Refuses to ‘Clear the Air’ on Foreign Policy, Operations.” Labor Notes, Şubat. [online: www.labornotes.org/archives/2004/02/articles/b.html.]
9. Şimdi ABD hükümetinin, özellikle de National Endowment for Democracy (NED) kanalıyla, Venezüella’daki darbeye önderlik ettiği yönünde güçlü kanıtlar mevcuttur. Bununla ilgili en iyi arşivler için bkn Karen Talbot, 2002, “Coup-making in Venezuela: The Bush and Oil Factors” (online: www.globalresearch.org/view_article.php?aid=506926235); Harley Sorenson, November 17, 2003, “National Endowment for Democracy’s Feel-good Name Belies Its Corrupt Intent,” San Francisco Chronicle (online: www.commondreams.org/scriptfiles/views03/1117-06.htm); Bart Jones, April 2, 2004, “US Funds Aid Chavez Opposition,” National Catholic Reporter (online: www.ncronline.org/NCR_Online/archives2/2004b/040204/040204a.php); William Blum (tarihsiz ama muhtemelen 2004), “US Coup Against Hugo Chavez of Venezuela, 2002” (, Freeing the World to Death: Essays on the American Empire kitabından bir alıntı, online: http://members.aol.com/essays6/venez.htm); Eva Golinger, 2004, “The Proof Is in the Documents: The CIA Was Involved in the Coup Against Venezuelan President Chavez” (online: www.venezuelafoia.info/english.html); ve Phillip Agee and Jonah Gindin, 23 Mart 2005, “The Nature of CIA Intervention in Venezuela” Venezuela Analysis (online: www.zmag.org/content/print_article.cfm?itemID=7513§ionID=45).
10. Kim Scipes, 2004b, “AFL-CIO in Venezuela: Déja Vu All Over Again.” Labor Notes, April. [online: www.labornotes.org/archives/2004/04/articles/e.html.]
AFL-CIO Uluslar arası İşler Bölümü yardımcı müdürünün Brezilya ve Venezüella’daki durumu karşılaştıran bir analizi için, bkn Stan Gacek, 2004, “Lula and Chavez: Differing Responses to the Washington Consensus,” New Labor Forum 13, no. 1, bahar içinde, online: http://forbin.qc.edu/newlaborforum/html/13_1article3.html. Gacek’e anlamlı bir yanıt için bkn Robert Collier, 2004, “Old Relationships Die Hard: A Response to Stan Gacek’s Defense of the AFL-CIO Position on Venezuela” New Labor Forum 13, no. 2, yaz içinde.
AFL-CIO’nun Nisan 2002 darbesi ile olası ilgisi ve AFL-CIO’nun genel olarak Venezella’daki etkinliklerinin sorgulanması için bkn Katherine Hoyt, 2002, “Concerns Over Possible AFL-CIO Involvement in Venezuelan Coup Led to February Picket,” Labor Notes, May (online: www.labornotes.org/archives/2002/05/b.html); Jamie Newman and Charles Walker, 2002, “Cloaks and Daggers: The ‘AFL-CIA’ and the Venezuelan Coup,” Washington Free Press, No. 58, Temmuz/Ağustos (online: www.washingtonfreepress.org/58/cloaksDaggers.htm); Global Women’s Strike, 26 Şubat 2003, “Appeal to US trade unionists on behalf of workers in Venezuela/Open Letter to John Sweeney, President of AFL-CIO,” online: www.globalwomenstrike.net/English/AppealtoUSUnionists.htm; Tim Shorrock, “Labor’s Cold War,” The Nation, 19 Mayıs 2003, www.thenation.com/doc.mhtml?i=20030519&s=shorrock; “Letters” (Shorrock’un makalesine yorum/yanıt), The Nation, 7 Temmuz 2003: 2, 23; ve Alberto Ruiz, 2004, “The Question Remains: What Is the AFL-CIO Doing in Venezuela,” ZNet, online: www.zmag.org/content/print_article.cfm?itemID=5074§ionID=45.
İşçilerin ve sendikacıların sınıf işbirlikçisi politikalarına verdikleri yanıt ve tepkilerin analizi için bkn Jonah Gindin, 2005, “A Brief Recent History of Venezuela’s Labor Movement: Re-Organizing Venezuelan Labor” online: www.iisg.nl/labouragain/documents/gindin.pdf; ve Steve Ellner, 2005, “The Emergence of a New Trade Unionism in Venezuela with Vestiges of the Past” Latin American Perspectives, Mart-Nisan içinde. CTV yönetim kuruluna kişisel olarak hizmet vermiş ve sonra çekilerek şimdi Chavez yanlısı UNT (Union Nacional de Trabajadores-Ulusal İşçiler Birliği) emek merkezinde görev yapmakta olan bir kadından, Venezüella emek hareketinin kişisel bir öyküsü için bkn Marcela Maspero, 2004, “What Does the Union Nacional de Trabajadores Stand For? New Trends in Venezuelan Labour,” 28 Kasım, online: www.iisg.nl/labouragain/documents/maspero.pdf.
11. Bilgi alma özgürlüğü yasası kanalıyla elde edilen belgeler Venezüella Dayanışma Komitesi’nin at www.venezuelafoia.info’daki web sitesindedir. ACILS’in NED’e gönderdiği bu raporlara ulaşmak için, National Endowment for Democracy (NED) kutusuna gidip “ACILS-CTV.”yi tıklayın. Burada Dayanışma Merkezi’nden NED’e gönderilen Dört Aylık Raporları bulacaksınız bu raporlar, Temmuz-Eylal 2000’den Temmuz-Eylül 2003’e uzanmaktadır. Bu makaledeki alıntılar Ocak-Mart 2002 Üç aylık raporundan CTV-02.jpg ve CTV-03.jpg’den alındı.
12. Bu iki paragraf orijinal olarak Scipes, 2004b’dedir.
13. Kim Scipes, 2004c. “California AFL-CIO Rebukes Labor’s National Level Foreign Policy Leaders.” Labor Notes, September: 14. (bültendeki makale, www.labornotes.org/archives/2004/09/articles/h.html. Makalenin dah uzun bir versiyonu için www.uslaboragainstwar.org/article.php?id=6394.)
14. Tim Shorrock, 2003.
15. ACLD hakkında malzeme online: www.state.gov/g/drl/lbr/c6732.htm. Bush yönetimi altındaki ACDL için kurulmuş olan bu sitede 4 Ekim 2001; 14 Kasım 2001; 19 Aralık 2001; 18 Eylül 2002; 2 Mayıs 2003; ve 17 Kasım 2003 toplantılarının tutanakları ve ACLD’nin Birleşik Devletler başkanı ile dışişleri bakanına ikinci raporu ile şartı yer almaktadır. Bu sayfadaki “Archive” butonu sizi ACLD’nin, www.state.gov/www/global/human_rights/labor/acld_index.html’deki Clinton yönetimi sırasındaki etkinliklerine götürmektedir. Emeğin dış siyaset önderlerinin etkinlikleri ilk olarak Kim Scipes tarafından, “AFL-CIO Foreign Policy Leaders Help Develop Bush’s Foreign Policy, Target Foreign Unions for Political Control,” Labor Notes, 2005 Mart, www.labornotes.org/archives/2005/03/articles/e.html’da yer aldı. Belirttiğim gibi, ACLD’ye dikkatimi çeken Chris Townsend, United Electrical (UE) işçileri sendikasının ulusal çaptaki görevlisi oldu, kendisine yeniden teşekkür ederim.
16. Edmund McWilliams, “There’s Still a Place for Labor Diplomacy,” American Foreign Service Association, Foreign Service Journal, July-August, 2001 (online: www.afsa.org/fsj/julaug/mcwilliamsjulaug01.cfm).
17. Madeleine K. Albright, “Remarks by Secretary of State Madeleine K. Albright at Meeting of Advisory Committee on Labor Diplomacy” (transkript), 8 Kasım 2000 (online: www.usembassy.it/file2000_11/alia/a011090q.htm. Bayan Albright dışişleri bakanlığını bıraktıktan sonra International Democratic Institute’ün, NED’in dört merkezi kurumundan bir tanesinin başına getirildi (ABD Senatörü John McClain bir başka merkezi kurum olan International Republican Institute’ün başını çekmektedir.)
18.Yaptıkları çalışmaların örneklerini görmek için bkn ACLD
Minutes, 2 Mayıs 2003 (online: www.state.gov/g/drl/rls/28922.htm) ve ACLD Minutes, 17 Kasım 2003 (online: www.state.gov/g/drl/rls/28877.htm).
19. William I. Robinson, Promoting Polyarchy: Globalization, US Intervention, and Hegemony (Cambridge: Cambridge University Press, 1996).
Kim Scipes is a former rank and file member of the Graphic Communications International Union, the National Education Association, and the American Federation of Teachers, and is currently a member of the National Writers Union/UAW. He teaches sociology at Purdue University North Central in Westville, Indiana. He maintains an online bibliography on contemporary labor issues,
Kim Spices, Graphic Communications International Union (Grafik iletişim Uluslar arası Sendikası), National Education Association (Ulusal Eğitim Birliği) ve American Federation of Teachers (Amerikan Öğretmenler Federasyonu) eski bir üyesidir ve şimdi National Writers Union/UAW’a (Ulusal Yazarlar Sendikası) bağlıdır. Indiana, North Central Westville’deki Purdue Ünivversite’nde sosyoloji öğrenimi vermektedir ve çağdaş emeğin sorunları ile ilgili online bir bibliyografya yönetmektedir. http://faculty.pnc.edu/ kscipes/LaborBib.htm, temas için: [email protected].
(Monthly Review Mayıs 2005 sayısından sendika.org tarafından çevrilmiştir)