ACLD, Emek Diplomasisi Danışma Kurulu’nun Birleşik Devletler Başkanı ve Dışişleri Bakanı’na, 31 Aralık 2001 tarihli İkinci Raporu- 31 Aralık 2001 ACLD Üyeleri: Thomas R. Donahue, Başkan Linda Chavez-Thompson Frank P. Doyle Anthony G. Freeman John T. Joyce William Lucy Ray Marshall John J. Sweeney Dışişleri Bakanı Colin L. Powell Çalışma Bakanı Elaine L. Chao Yürütme […]
ACLD, Emek Diplomasisi Danışma Kurulu’nun Birleşik Devletler Başkanı ve Dışişleri Bakanı’na, 31 Aralık 2001 tarihli İkinci Raporu- 31 Aralık 2001
ACLD Üyeleri:
Thomas R. Donahue, Başkan
Linda Chavez-Thompson
Frank P. Doyle
Anthony G. Freeman
John T. Joyce
William Lucy
Ray Marshall
John J. Sweeney
Dışişleri Bakanı Colin L. Powell
Çalışma Bakanı Elaine L. Chao
Yürütme Sekreteri Eric Barboriak
Sendika.org’de yayınlanmakta olan Kim Scipes imzalı “Emek Emperyalizmi Yeniden mi? 1995’den Bu Yana AFL-CIO Dış Siyaseti” yazısında, ABD kökenli “emek emperyalizmi” stratejisinin son dönemdeki temel kaynaklarından birisi olarak atıfta bulunulan ACLD ikinci raporunun geniş bir özetini sunuyoruz. Raporun İngilizce tamamı için bkn ABD Dışişleri Bakanlığı resmi sitesi, http://www.state.gov/g/drl/rls/10043.htm
Demokrasi-Teşvik Cephesini Genişletme İhtiyacı
Komite açısından demokrasinin teşvik edilmesinin terörizme karşı savaş, istikrarın teşvik edilmesi ve ulusal güvenliğin güvence altına alınmasına yönelik her türlü sürdürülebilir ABD-destekli çabanın bir parçası olması gerektiği açıktır. Birleşik Devletler bu tür çabaları, özellikle de halihazırda terörizme karşı savaşta işbirliği yapmakta olan ülkelerde dramatik biçimde yaygınlaştırmalıdır. Demokrasiyi teşvik etme alanında şu anda sürdürülmekte olan çabalar dar anlamda Amerikan kültürü dayatılmaksızın ya da ülkeler ve bölgeler istikrarsızlaştırılmaksızın da önemli ilerlemeler kaydedilebileceğini göstermektedir.
Barış, demokrasi ve insan hakları ile işçi haklarına saygının halklara hesap verebilen hükümetlerce koruma altına alındığı bariz bir gerçektir. Başkan Reagan bu gerçekliği çok iyi anlamıştı. 1982’de, National Endowment for Democracy’nin kuruluşuna öngelen, Britanya Parlamentosu’na yaptığı konuşmada, halklara kendi kültürlerini seçme ve kendi farklılıklarını barışçıl yollar aracılığıyla birbirleriyle bağdaştırma olanağı sunan; özgür basını, sendikaları, politik partileri ve üniversiteleri kapsayan bir demokrasi altyapısını canlandıracak dünya çapında bir programa ihtiyaç bulunduğunu ileri sürdü. Başkan Reagan böyle bir altyapının gerçek anlamda kendi kaderini tayin ve farklılıkların korunması araçlarına sahip olması gerektiğini belirtti.
Her kıtada anarşiye ya da diktatörlüğe ya da her ikisine birden düşme tehlikesi içinde olan ülkeler var. Özgür ve adil seçimler demokrasinin olmazsa olmaz koşulunu oluştururken, yeni oluşan demokrasilerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini güvence altına almak üzere, temsili hükümetin ve sendikalar da dahil olmak üzere sivil toplum örgütlerinin gelişimini destekleyen programlara yönelik artan bir ihtiyaç mevcuttur.
İktisat dalında Nobel sahibi Amartya Sen’in de vurguladığı gibi, “demokrasinin, onun evrensel bir değer olarak kabul görmesi yönünde ilerlemekte olan, evrensel geçerlilikte bir sistem olarak algılanması, düşüncede büyük bir devrimdir ve yirminci yüzyılın sağladığı en büyük katkılardan birisidir”. Politik demokrasi konusundaki fikirlerdeki büyük değişim bir araç olduğu kadar bir araçtır da: Demokrasi halka kaygılarını, ya bu kaygıları çözümlemek ya da görevden alınma dahil olmak üzere ortaya çıkacak olan sonuçlara katlanmak durumunda olan liderlerine, sorunlarını duyurmaları için bir araç sunar. Sen’in göstermiş olduğu gibi, demokrasi zengin ülkeler için olduğu kadar yoksul ülkeler için de işe yarar. Örneğin, özgür bir basına sahip olan hiç bir bağımsız demokratik ülke bugüne kadar kıtlık çekmiş değildir, öte yandan kıtlıklar kötü ekonomik politikaların eleştirilmeksizin ve düzeltilmeksizin devam ettiği diktatörlük rejimlerinde yaygındır.
Demokratik sistemler, oylama ve seçim sonuçlarına saygı, özgürlükler ve hürriyetlerin korunması, yasal haklara saygı gösterilmesi ve özgür tartışma ve haberlerin sansürsüz biçimde yayınlanmasının güvence altına alınmasıyla birlikte, yalnızca politik katılım ve özgürlük ihtiyacını tatmin etmekle kalmaz, aynı zamanda hükümetlerin sorumlu ve şeffaf kılınmasına da katkıda bulunurlar.
Sosyal sermaye, insanların sorunlarını kolektif biçimde çözme ya da bunlardan kaçınma konusunda yeterli güven oluşturma yetenekleri, paylaşılan zenginliğin yaygınlaştırılmasında önemli bir kaynak olabilir. Hür sendikalar gibi demokratik kurumlar üyelerinin seslerini çeşitli hükümet süreçlerinde duyurarak ve üyelere ve önderlere yönelik eğitim ve kişisel gelişmeyi teşvik ederek sosyal sermayeyi geliştirebilirler.
Sendikaların Rolü
İşçilerin örgütlenme ve toplu sözleşme yapma hakları demokratik katılımın temel bir biçimidir. Emek diplomasisinin temel hedeflerinden bir tanesi işçilere işyerinde ve toplumda otantik bir ses kazandırmak üzere bu kurumları güçlendirmek olmalıdır. Hür ve bağımsız sendikalar emek diplomasisinin ilgilendiği tek kurum değilken (ötekiler politik partiler, kooperatifler, kitle hareketleri ve işçi konseyleridir), her ülkede bir tür işçi örgütü varlığını sürdürmektedir ve bunlar ABD emek diplomasisinin daha ileri düzeydeki çalışmaları için bir temel oluşturabilecektir.
Dünya üzerinde, sendikalar insan haklarını koruyan, bilinçli katılımı inşa eden ve kamusal şeffaflığı teşvik eden örgütlerin ön saflarındadırlar. Temel fonksiyonları üyelerinin ekonomik iyiliğini sağlamak iken, hür sendikalar hedeflerini gerçekleştirmek üzere demokratik süreçlerle uğraşırlar. Üyelerinin değişen ihtiyaçlarına yanıt vermek üzere demokrasi icra etmek zorunda olduklarından, sendikalar toplumdaki demokrasinin doğal ilerleticileridir.
Hür sendikalar toplumdaki değişimin bir aracı olabilirler. Hür sendikaların çalışmasına izin verildiğinde, politik aşırılıkçılığın gelişmesi daha az mümkündür. Gelişmekte olan dünyada, sendikalar istikrarlı, adil ücret alan çalışan bir orta sınıfın gelişmesine katkıda bulunarak ekonomik kalkınma ve demokrasinin güçlenmesini sağlamaya yardımcı olabilirler. Hür sendikalar olmaksızın, gelişmekte olan ülkeler, giderek daha fazla yabancılaşan vatandaşları yoksulluğa hapsolurken, yalnızca dar bir tabana sahip olan ekonomik ve politik seçkinleri zenginleştirme eğilimindedir.
Polonya’dan Filipinlere Endonezya’dan Güney Afrika’ya kadar sendikalar politik haklar mücadelesinin ön cephesinde yer almışlar ve sivil toplum örgütleri ve demokratik güçler için demokratik değişime yönelik çabalarını geliştirecekleri uygun bir ortamın yaratılmasına katkıda bulunmuşlardır. Polonya’da, işçiler tarafından özgürce örgütlenme hakkını icra etmek üzere işyeri temelinde başlayan çabalar, komünist bir diktatörlüğü deviren bir kitle hareketine dönüştü. Filipinlerde, Marcos’a ve hempalarına karşı ayağa kalkan sendika önderlerinin cesur eylemleri, onun görevden alınmasının önünü açan kamu desteğini harekete geçirdi. Endonezya’da, sendikacılar neredeyse elli yıldır ilk kez demokratik bir biçimde seçilen hükümetin kurulmasıyla sonuçlanan özgür ve adil seçimlere yardımcı olan yaygın bir sivil eğitim programının yürütülmesinde aktif rol oynadılar. Güney Afrika’da, demokrasiye verilen sendikal destek ve apartheid’a bir son verilmesi bu ülkede gerçekleşen anıtsal politik değişimlerin anahtarı oldu. Bu örneklerin hepsinde, sendikacıların demokratik değişim yönündeki mücadelelerini daha sonra yeni seçilen yetkililerin ülkelerindeki demokratik düzeni güvence altın
a alması ve güçlendirmesi izledi. Birçok örnekte sendikacılar, emek hareketi içindeki önderler olarak demokratik prosedürlere yönelik çalışma bilgileri ile belirli bir birikim elde etmelerinden sonra, kamusal görevlere seçildiler.
Etnik ve mezhepsel şiddet tarafından bölünen ülkelerde, sendikalar bu bölünmeleri aşmanın önemli araçlarıdır. Birçok ülkede, sendikalar sınırları dahilindeki tüm ya da çoğu etnik, dinsel, kabilesel ve dilsel grubu yansıtan bir üyelik temeline sahip olan tek örgütlenmedir. Bu nedenle, hür sendikalar bu gruplara ortak çıkarlarını tanıma ve güçlendirme, gerginliklerini yatıştırma ve bir anlayış ve konsensüs yaratmak üzere demokratik bir süreç içinde birlikte çalışma yolu sunmak üzere değerli bir rol oynayabilirler. Bosna’da, hür sendikacılar Brcko’da başarıyla çok-etnili bir sendika kurdular ve bu ülkedeki çeşitli etnik gruplar arası diyalogu güçlendiren biçimde çalışıyorlar. Sierra Leone’de sendikalar isyancılarla hükümet arasındaki çatışmaya arabuluculuk yapan kilit örgütlerden birisi oldular. Güney Afrika’da sendika önderleri Güney Afrika hükümetinin uzlaştırmacı çabalarının güçlü destekçileri oldular. Kuzey İrlanda’da sendikalar toplumu bölmekte olan sekter başlıkların çözümlenmesindeki aracılık çabalarına doğrudan katıldılar.
Müslüman Ülkelerdeki Sendikalar
Müslüman ülkelerde çeşitli derecelerde sendikalar mevcut ve bunlar terörizmle demokrasi arasındaki mücadelede bir rol oynuyorlar. Fas, Tunus, Mısır, Kenya, Uganda, Gana ve Nijerya’da en gelişmiş örnekleri var. Ancak, bu ülkelerde bile, temel işçi haklarını icra ettikleri için tutuklanabilen sendikacılara yönelik çoğunlukla çok az yasal ya da pratik koruma mevcut.
Orta doğu sendikal örgütlenme hakkının en katı biçimde kısıtlı olduğu bölgelerden birisi. Demokratik olmayan rejimler herhangi bir sendikal etkinliği hemen toplumları için uygunsuz yasadışı etkinlikler olarak ilan edebiliyorlar. Herhangi bir bağımsız güç kaynağına tahammülleri yok. Sendikaların varolduğu çoğu ülkede bunlar sıkı hükümet denetimi altındalar. Körfez ülkelerinde, yakın zamanlarda bölgedeki bazı hükümetler endüstriyel sistemlerini modernleştirmek üzere ILO’ya başvurmuş olmalarına karşın, sendikalara izin pek verilmiyor.
Birçok Arap ülkesinde, sendikaların bağımsızlığı bir yandan otoriter hükümetler, bir yandan İslamcı politik kesimler tarafından tehdit ediliyor. Bu sendikalar kırılgan politik kurumlar oldukları ve bu ülkelerdeki işçilerin kalplerini, zihinlerini ve işlerini denetlemenin bir aracı olduğu için bir politik savaş alanı oluşturuyorlar. Bir sendikal tekelin bulunduğu yerlerde, en tepedeki konfederasyon önderleri bazen hükümetlere eklemleniyor ve işçi haklarından çok onun haklarına hizmet ediyor. Ötekiler hükümet ya da dinsel muhalefete karşı işçilerin çıkarlarını korumak ve ilerletmek zorunda kalıyorlar. Çoğunlukla, tabana en yakın önderlik düzeyi tabandaki işçilerin çıkarlarını daha gerçek biçimde yansıtabiliyor.
Amerikan Uluslar arası Emek Dayanışma Merkezi’nin (Dayanışma Merkezi) ABD Hükümeti-destekli programlarının da zaten gösterdiği gibi, işletme ve endüstriyel sektör düzeyindeki sendika önderliğini yetiştirme hedefleri Müslüman ülke işçileri arasında modern ekonomik düşünceyi ve demokratik politik değerleri güçlendirmeye yönelik en vaat edici yaklaşımı sunmaktadır. Bu programlar süren bir desteği hak etmektedir. Bu ise ABD hükümeti açısından, şu anda El-Kaide’ye karşı savaşta destek sunmakta olanlar da dahil olmak üzere, otoriter hükümetler tarafından yönetilen ülkelerde demokratik potansiyele sahip olan ılımlı muhalif öğelerin yetiştirilmesi ve beslenmesine ve durumun bu hükümetlerle olan ilişkisinde konu haline getirilmesine yönelik daha büyük bir isteklilik gerektirmektedir.
Uluslar arası Sendikal Hareket
ABD hükümet servisleri ve Amerikan emek hareketinin uluslararası emek diplomasisi içinde oynadığı ikili role ek olarak, çok taraflı örgütlenmelerin katkısı da dikkate alınmalıdır.
Uluslar arası Hür Sendikalar Konfederasyonu (ICFTU) ve Uluslar arası Ticaret Sekretaryaları (ITS) tarafından örgütlenen uluslararası demokratik sendikal hareketin temel hedefi demokrasinin ve işçi haklarının geliştirilmesi olmuştur. Brüksel-kökenli, 148 ülkedeki 156 milyon işçiyi temsil eden ICFTU dünyanın en önemli ve büyük uluslararası sendikasıdır. ICFTU, Birleşik Devletlerdeki AFL-CIO gibi, bu ülkelerdeki ulusal sendikal merkezlerin de küresel çatı örgütüdür. ICFTU’ya bağlı, ITS olarak bilinen düzinelerce dünya çapında örgütlü endüstriyel sektör sendikal enternasyonalleri bulunmaktadır. Bazı Arap ve Müslüman ülkelerdeki sendikalar zaten ICFTU ve ITS üyesidir.
Uluslar arası Çalışma Örgütü
Uluslar arası Çalışma Örgütü 1919’da kuruldu ve 1946’dan bu yana BM sisteminin bir parçası oldu. ILO uzlaşma ve uluslararası düzeyde kabul edilmiş emek standartlarının hükümetler, işçi sendikaları ve üye Devletlerin işverenleri tarafından kabul edilmesi yoluyla çalışma koşullarının dünya çapında yükseltilmesi hedefiyle kuruldu. ILO ülkelerin bu standartlara uyumunun izlenmesi açısından izleme sistemleri kurmuştur.
ILO standartlarının ve izleme sisteminin ötesine geçilmesine yönelik yenilikçi bir hareketle birlikte, örgütteki işçi ve işletme temsilcileri, 1998 tarihli ve üye Devletlerin ILO’ya temel ilkeleri ve işyerindeki hakları izlemek ve bunlara saygı göstermek açısından taahhütte bulundukları bir Temel İlkeler ve İşteki Haklar Bildirgesinin kabul edilmesinde kritik bir rol oynadılar. Aslında, ILO Taslak Komitesi’ndeki işveren sözcüsü Amerikan işveren topluluğunun bir temsilcisiydi. Bildirge temel ilkeler ve hakların dört alanını:
Örgütlenme özgürlüğü ve toplu sözleşme hakkının etkin biçimde tanınması;
Tüm angarya ve zorunlu çalışmaların ortadan kaldırılması;
Çocuk emeğinin etkin biçimde ortadan kaldırılması; ve
İstihdama ve mesleğe göre ayrımcılığın ortadan kaldırılması olarak belirledi.
Hiçbir hak vatandaşların özgürce örgütlenme hakkı kadar demokrasiye içsel bir hak değildir ve temel insan haklarını daha fazla güvence altına alamaz. Çalışan kadınlar ve erkekler, kendi örgütlerini yaratma hakkı olmaksızın, öteki basın hakkı, toplanma hakkı ve din hakkını koruma araçlarına sahip değillerdir. Örgütlenme hakkı olmaksızın öteki tüm haklar kırılgan kalır. Toplu sözleşmenin temel rasyoneli işçiler ve işverenlere çıkarlarını temsil edecek, tek taraflı karar-alma ya da hükümet düzenlemeleri karşısında tercih edilir çalışma kuralları formüle etme aracı sunmasıdır. Sorunları çözmenin bir aracı olarak uzlaşmaya değer verilmesi çoğunlukla az gelişmiş, daha az demokratik ülkelerde mevcut olmayan bir özelliktir.
ILO, standart oluşturma, izleme ve teşvik etkinliklerinin ötesinde, üçlü yapısı içindeki aktif partnerlik içinde formüle edilen ve yürütülen yaygın bir uluslararası teknik işbirliği programını yürütmektedir. ILO’nun, hak-temelli yaklaşımına ve sosyal diyalog konusundaki vurgularına ek olarak, “Onurlu Çalışma” gündemi, ekonomik kalkınmanın kilit bir öğesi olarak istihdam yaratmaya odaklanan uluslar arası servisler bakımından eşsiz bir yere sahiptir.
Komite, ABD yardım çabalarının bir parçası olarak ve demokrasi ile insan haklarını dünya çapında teşvik etme yönündeki ikili programlarına ek olarak, Birleşik Devletlerin ILO teknik işbirliği programlarını desteklemeye devam
etmesi ve bu durumda, ICFTU ve ITS sistemleri kanalıyla Arap ve Müslüman ülkeler dahil olmak üzere, dünya çapındaki sendikalarda gerçekten demokratik-yaklaşımlı bir önderliğin geliştirmesi ve bu önderliklerin güçlendirmesi çabalarının büyük bir katkı olacağına inanmaktadır. Özellikle bir Amerikan ve özellikle de ABD hükümet müdahalesinin şüphe ile karşılandığı ülkelerde, ICFTU-ITS gibi çok taraflı kurumlar ve ILO bu alanlardaki demokratik sendikal önderliklerin teşvik edilmesi için alternatif bir kanal sunmaktadır.
Tavsiyeler
Komite birinci raporda yer alan tavsiyelerin önemini vurgulayarak aşağıdaki ek tavsiyelerde bulunmaktadır:
ABD hükümeti özellikle işçi hakları ve demokrasinin teşviki alanlarındaki dış yardımlarını ciddi biçimde arttırmalıdır.
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik ve politik işlerine sendikalar gibi sivil toplum örgütleri kanalıyla vatandaş katılımını teşvik etmeye özel bir önem verilmelidir.
ABD hükümeti ILO kapasitelerini güçlendirmeye yönelik bir kampanya yürütmelidir.
Komite temel işçi haklarını ihlal etme yönünde ısrarcı bir sicili olan isteksiz hükümetleri daha fazla uyuma zorlamak üzere, ILO’ya yönelik kapsamlı bir alet çantasının cezalar kadar teşviklerden; havuçlar kadar sopalardan da oluşması gerektiğine inanmaktadır. Komite Birleşik Devletlerin ILO teknik işbirliği programlarına yönelik desteğini sürdürmesi ve güçlendirmesi gerektiğine inanmaktadır.
ABD Hükümeti ILO’nun merkezi işçi konvansiyonlarının sayısını, onaylamaların alan ve sayısını artırma hedefiyle yeniden incelemelidir.
Birleşik Devletler, özellikle merkezi emek konvansiyonları açısından, ILO’nun herhangi bir üye devletinden çok daha kötü bir ILO konvansiyonu onay siciline sahiptir. Merkezi konvansiyonları onaylamakta gösterilmiş olan bu başarısızlık ABD’nin çocuk emeğini, angaryayı ve ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik uluslar arası bir kampanyaya öncülük etmesini zorlaştırmaktadır.
ABD hükümeti uluslar arası mali kurumlar aracılığıyla emekle ilgili başlıkları teşvik etmelidir.
Dışişleri bakanlığı Hazine ve Çalışma bakanlıkları ile birlikte Dünya Bankası, IMF ve öteki uluslararası mali kurumların operasyonlarında, (..) merkezi işçi haklarının önemini teşvik etmelidir.
Dışişleri bakanlığı ABD uluslararası emek siyasetinin gerekli ABD hükümet servisleri tarafından tutarlı biçimde yürütülmekte olduğunu güvence altına almalıdır.
Dışişleri bakanlığı, uluslararası emek sorunları hakkındaki politika çerçevesinin, hem ekonomik hem de politik yönlerini ele alarak, ABD hükümetinin diplomatik inisiyatifleri ve teknik yardım programları tarafından tutarlılıkla yürütüldüğünü güvence altına almalıdır.
Küresel işler müsteşarlığı dışişleri bakanlığının emrinde olan, emekle ilgili yardım programlarını destekleyen Ekonomik Destek Fonları üzerinde ilk otoriteye sahip olmalıdır.
Küresel işler müsteşarlığı halihazırda demokrasi, insan hakları ve emek konusunda büyük bir sorumluluğa sahip olduğu için, bu fonları tek başına dağıtmaktan ve bu hedefle proje harcamalarını onaylamaktan da sorumludur.
Dışişleri ve çalışma bakanlıkları emek diplomasisini güçlendirecek stratejileri yürürlüğe koymalıdır.
Dışişleri bakanlığı ve çalışma bakanlığı Komitenin emek diplomasisini geliştirme yönündeki ilk raporunda tavsiye edilen servisler arası komiteyi kullanıma sokmalıdır. Komite dışişleri bakanlığının emek diplomasisi birliklerini, üst düzey bir emek yetkilisinin atanması ile birlikte genişletme ve güçlendirme tavsiyesini tekrarlar.
USAID mevcut ekonomik kriterlerden ayrı, demokrasi konulu bir “derecelendirme” protokolünü yürütmelidir.
Halihazırda USAID ekonomik kalkınma ölçütüne dayalı bir ülke misyonu “derecelendirmesi” yürütmektedir. Ne yazık ki, genellikle bir ülkenin demokratik kurumlarının gelişimi ekonomik gelişiminin gerisinde kalmakta ve bu durumda USAID demokrasi teşviki programlarının durdurulması, misyon ülkedeki demokrasi gelişimi üzerinde kötüleştirici bir etkide bulunmaktadır.
Dışişleri ve çalışma bakanlıkları dünya çapındaki sendikalarla ilgili veri tabanlarını genişletmelidir.
Birleşik Devletler hükümetinin sendikalarla demokratik kurum örnekleri ve sivil toplumun yapıcı üyeleri ve aynı zamanda da ekonomik oyun alanına bir düzeyde katkıda bulunan kurumlar olarak ilişki kurma yeteneği, sendikalarla ilgili temel bilgileri elde etmekle başlamalıdır. Komite yabancı emek eğilimleri serisinin, emek yetkilisi birliklerinin zorunlu raporlama sorumluluğu kapsamına alınması kararının yeniden yürürlüğe konulması çağrısında bulunur.
(Kaynak: ABD dışişleri bakanlığı resmi sitesinden sendika.org tarafından çevrilmiştir).