Anlaşıldığı kadarıyla 6 milyon dolarlık bir yatırımla kâra geçeceği söylenen trilyonluk tesisi toprağa gömerek, kağıt ithal etmenin yolunu açma konusundaki ısrar sürüyor. Peki bu ısrarın nedeni ne? Neden bütün veriler ve gerçekler fabrikanın üretime devam etmesi gerektiğini ortaya koyarken tam tersi yapılmak isteniyor? Mevcudiyetini “ekonomik aklın gereklerini” yerine getirmeye “adamış” bir siyasal iktidar dış ticaret […]
Anlaşıldığı kadarıyla 6 milyon dolarlık bir yatırımla kâra geçeceği söylenen trilyonluk tesisi toprağa gömerek, kağıt ithal etmenin yolunu açma konusundaki ısrar sürüyor. Peki bu ısrarın nedeni ne? Neden bütün veriler ve gerçekler fabrikanın üretime devam etmesi gerektiğini ortaya koyarken tam tersi yapılmak isteniyor? Mevcudiyetini “ekonomik aklın gereklerini” yerine getirmeye “adamış” bir siyasal iktidar dış ticaret açığını daha da büyütecek “akıldışı” bir kararda neden bu kadar ısrarcı? Aslına bakılırsa artık saplantılı bir hal alan bu ısrar sadece bugüne özgü değil. Durumu anlamak için biraz gerilere, Seka’nın kurulduğu yıllara gitmekte yarar var…
Tarihten Buyana Kağıtçılık
Kağıt ithalatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında toplam ithalatın içinde yaklaşık % 1’lik oranıyla kahve ithalatının bile gerisindeydi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kağıt tüketimine bağlı olarak kağıt ithalatı da artmaya başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kağıt ve türevi ürünlerin ithalatına ayırdığı kaynak arttıkça yerli üretim fikri de gündeme gelmeye başladı. Hammaddesi Türkiye’de bulunan bir ürün neden Türkiye’de üretilmesin ? Bu fikri ortaya atan, daha sonra kağıt fabrikasının kuruluşunda yer alan Mehmet Ali Kağıtçı oldu. Mehmet Ali Kağıtçı Almanya ve Fransa’da eğitimini tamamlayıp, kağıt mühendisi unvanını almasının ardından Vakit gazetesinde yazılar yazarak, Darülfünün (Üniversite) ve Türk Ocağı’nda konferanslar vererek, “Selüloz Sanayiinde Müstehlik Değil Müstahsil Olmalıyız”(1928) adlı bir broşür yayınlayarak Türkiye’de kağıt üretiminin yolunu açmaya çalıştı. Ancak bu o kadar kolay olmayacaktı. Çünkü Türkiye’de kağıt üretimine karşı olan kuvvetli bir lobi vardı.
Bu lobinin sürdürdüğü cansiperane mücadeleyi Mehmet Ali Kağıtçı, 1977 yılında yayınladığı “Kağıtçılığımız” isimli kitabında ayrıntılarıyla anlatır. Büyük kısmı İstanbul’da faaliyet sürdüren ve sayıları 60 civarında olan kağıt ithalatçılarının lobi faaliyetleri kısa sürede ilk meyvesini verir. 1930’larda Tekel’in sigara kağıdı ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulması düşünülen fabrika, ihalesinin yapılmasına üç gün kala rafa kaldırılır. Gerekçe oldukça tanıdıktır: Maliye Bakanlığı’na göre fabrikanın kuruluşu için bütçeden ayrılacak paralar ve ithalattan alınan vergi geliri azalacağı için bütçe açık verecek…
Kağıt fabrikası dosyası İş Bankası’nın girişimiyle raftan indirilir. İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar, Mehmet Ali Kağıtçı’yı kağıt fabrikası kurmak üzere görevlendirir. Celal Bayar’ın İktisat Bakanı olmasıyla da proje devlete taşınır. Yine Mehmet Ali Kağıtçı’nın yönetiminde 1933’te Sümerbank bünyesinde fabrika kurma çalışmaları başlar. Ve 6 Kasım 1936’da kağıt fabrikası İzmit’te üretime geçer.
Mehmet Ali Kağıtçı’ya göre kağıt fabrikasının kuruluşu onun sabotaj diye nitelendirdiği engelleme girişimlerini sonlandırmaz. Kitabında, makinelerin tesliminin önlenmeye çalışılmasından, selüloz ve şap temininde zorluklar çıkarılmasına kadar pek çok örnekle kağıt üretimine karşı sürdürülen engelleme çabalarından söz eder.
Başka kaynaklara bakıldığında da Mehmet Ali Kağıtçı’nın söylediklerinin temelsiz olmadığı görülür. Seka’nın 60.Yılı nedeniyle U. Kocabaşoğlu, A. Bulutgil, F. Çiloğlu, İ. Binbaş ve N. Şeker tarafından1996 yılında hazırlanan “Seka Tarihi” kitabı, TBMM tutanaklarından, sektörel ve mesleki kongrelere kadar her zeminde kağıt ithalatının kolaylaştırılmasını isteyen kağıt tacirlerinin Seka’nın varlığını nasıl şikayet konusu yaptığına ilişkin belgelerle dolu.
Yine TİP Malatya milletvekili Şaban Erik, 31 Ocak 1967’de TBMM’de yaptığı konuşmada “Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda öngörülen yatırımların ihmal edilmesinin Türkiye’nin 1962-65 yılları arasında dışarıya 284 milyon liralık döviz ödemesine” yol açtığını söylerken bir anlamda Mehmet Ali Kağıtçı’nın tezini doğrulamış oluyordu.(TİP Parlamentoda 2.Cilt, Turhan Salman, Tüstav Yayını, Ekim 2004)
Sabotajcılar kazanmamalı
Yukarıda aktarılanlar bugün verimli ve kârlı olmadığı için kapatılması gerektiği ileri sürülen fabrika ile 70 yıldır benzer gerekçelerle uğraşıldığını gösteriyor. Dün kamusal yatırımların gerekliliği bugüne göre daha fazla kabul gördüğü ve sendikal hareket daha güçlü olduğu için “sabotaj” girişimleri büyük ölçüde sonuçsuz kaldı.
Bugün Seka’da olup bitenleri yerli kağıt üretimine karşı rövanş peşinde koşanların sabotaj girişimi olarak adlandırmak yanlış olmaz. Bir fabrikadan 7 fabrikaya büyüyen bir işletme son birkaç yılda zarar etmişse, hurda diye satılan makineler özel sektörde takır takır çalışıyorsa, işletmeye ait altı fabrikanın değerinin altında satıldığı söyleniyorsa, son 25 yılda işletmelerin modernizasyonu için hiç bir şey yapılmamışsa, Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre Türkiye kağıt karton ve kağıt karton mamülleri için 2004 yılında 1,5 milyar dolarlık dışalım yapmışken bu ürünlerin bir kısmını üreten milyarlarca dolarlık bir yatırım toprağa gömülmek isteniyorsa burada “sabotaj” ihtimalinin olmadığı söylenebilir mi? Elbette yapılanlar neo liberal yapısal dönüşüm sürecinin bir parçası ve tabiî ki ideolojik bir tercih fakat bu durum bazılarının bireysel çıkarlar elde etmesine yol açmayacak mı? O halde Seka’da “sabotaj” ihtimalinden söz etmek “komploculuk” sayılabilir mi?
Bugün Seka’da 19 Ocak öncesine dönülmüştür. Öyle gözüküyor ki Seka’yı kapatmak isteyenlerle üretime devam etmesini isteyenler arasındaki kapışma devam edecek. 51 günlük mücadelenin deneyimi ve iş güvencesini sağlamanın avantajıyla işçiler düne göre daha dayanıklı bir zemine basıyor. O nedenle 19 Ocak’tan buyana Seka’nın üretime devam etmesi fikri etrafında konuşlanan muhalefet aynı İnanç, güven ve enerji ile mücadeleye devam etmeli. Çünkü toplumun geleceği için Seka’da sabotajcılar kazanmamalı.
Kristal-İş sendikası Eğitim Uzmanı
Zafer Aydın
18 Mart 2005 Birgün Gazetesi