Kocaeli Emek Platformu’nun da kararına dönüşen yeni mücadele sloganı, “SEKA üretime başlayana kadar, direnişe devam”! Bu “belirsizlik” işçilerin SEKA’dan buruk ayrılmasına neden oldu. “510 Evet” oyunu, “kötünün içinden iyisini seçmek” olarak değerlendiren işçilerden birçoğu fabrikadan ayrılırken ağladı. İşçiler, anlaşmaya ilişkin, “Biz emeğimizin karşılığını alamadık. Emeğimizin karşılığı SEKA’nın çalışmasıydı”, “Hem sendikaya, hem de hükümete direnemedik. İşçilerin […]
Kocaeli Emek Platformu’nun da kararına dönüşen yeni mücadele sloganı, “SEKA üretime başlayana kadar, direnişe devam”!
Bu “belirsizlik” işçilerin SEKA’dan buruk ayrılmasına neden oldu. “510 Evet” oyunu, “kötünün içinden iyisini seçmek” olarak değerlendiren işçilerden birçoğu fabrikadan ayrılırken ağladı. İşçiler, anlaşmaya ilişkin, “Biz emeğimizin karşılığını alamadık. Emeğimizin karşılığı SEKA’nın çalışmasıydı”, “Hem sendikaya, hem de hükümete direnemedik. İşçilerin tamamı, seçeneksizlik yüzünden ‘evet’ oyu kullandı” şeklinde ifadeler kullandılar. Direnişin en kararlı yoldaşlarından işçi eşleri de benzer vurgularda bulundular: “51 gündür bu fabrikanın üretime geçmesi için mücadele ettik. Şimdi içimiz kan ağlıyor!”. Selüloz-İş Sendikası’nın ve Türk-İş Genel Merkezi’nin sendika ağaları, hükümetle giriştikleri pazarlıklarda ortaya çıkan Belediye’ye devir seçeneğini, fiilen işçilere dayattılar. Hükümet’in tehditleriyle karşı karşıya olan işçilerin önüne yegane seçenek olarak Belediye’ye deviri sundular. Türk-İş, Başkanlar Kurulu’nu İzmit’te yaparak başlattığı müdahale sürecini, SEKA’yı bu uzlaşmaya doğru çekerek tamamlamış oldu.
SEKA, Hükümete geri adım attırdı
SEKA’nın üretime devam etmesinin güç olduğunu söyleyen Kocaeli Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun, “Böyle bir imkan olsa devlet fabrikanın devamını sağlardı, bizim böyle bir şey düşünmemiz söz konusu olamaz” sözleri, SEKA işçisinin neden buruk olduğuna işaret ediyor aslında. Geriye dönük tüm özlük hakları içinde olmak kaydıyla Kocaeli Belediyesi’ne devredilen işçiler, Hükümete geri adım attırsalar da açık ki isteklerine ulaşamadılar. İşçilerin temel talebi olan “SEKA’da üretimin sürmesi” gerçekleştirilemedi.
Anlaşma öncesi bir işçinin “Direnme noktasında biz elimizden geleni yapıyoruz. Artık burası savaş alanı, biz buna inanıyoruz. Kazanacağız da diyoruz. Ama tek başımıza kazanamayız. Yani herkesin yapması gereken her şeyi yapması gerekiyor, bu noktadan sonra. Yani biz yorulduk, yılmadık ama yorulduk. Biraz üzerimizdeki yükü hafifletmeleri gerekiyor” sözleri işçilerin neden böyle bir anlaşmaya imza attıklarının, kesin bir sonuca bağlanana kadar direnişi sonuna kadar sürdürememelerinin açık bir belgesi aslında.
Son seçimlerde çoğunluğu AKP’ye oy veren, çeşitli düzeylerde AKP’de görev alan SEKA işçileri, seçtikleri parti ile niyetlerinden bağımsız bir şekilde karşı karşıya geldiler. Mücadele içerisinde düşmanlarını tanıdılar. AKP’li olanlar AKP’den istifa ettiler. 51 günlük direniş işçiler için bir okuldu. Ancak direniş, sendika bürokrasisine rağmen özelleştirme saldırısına karşı birleşik bir işçi iradesini yaratma zorunluluğu fikrini, işçilerin bilincinde somutlaştıramadı. Devrimci parti ve örgütlerin de sınırlı müdahalesi koşulları altında işçiler yoruldu ve istemedikleri bir anlaşmaya imza attılar.
Anlaşmaya rağmen SEKA’da mücadele henüz sonuçlanmamıştır. Başta da söylediğimiz gibi bu bir uzlaşmadır. Ancak geçicidir. SEKA’nın geleceği belirsizdir. Ne hükümet, bu süreçten istediğini alabilmiştir, ne de işçiler. İşçilerle Hükümet arasındaki irade çarpışması devam edecektir. Bu aşamada, Hükümet geri bir adım atarak direnişi sona erdirmiş, SEKA’yı belediyeye devrederek, özelleştirilmesinin veya kapatılmasının önünü açmıştır. İşçiler ise SEKA’yı kapattırmayarak, işçilerin değişik sektörlere dağıtılmasını engelleyerek birliğini korumuştur. Hükümet, önümüzdeki dönemde SEKA’yı tamamıyla kapatmak için elinden geleni yapacaktır.
SEKA, bir direniş imgesi ve fiili meşru mücadelenin bir örneği olarak sınıfın kolektif hafızasında yerini almıştır. Artık özelleştirme karşıtı direniş ve mücadeleler, SEKA’nın deneyimini miras alarak yola çıkacaktır.
NETAŞ’tan sonra sınıf dayanışmasında yeni bir düzey
Direnişin gücü karşısından acizleşen AKP Hükümeti, topu Kocaeli Belediyesi’ne atarak şimdilik rahat bir nefes aldı. Ama daha büyük mücadelelere gebe TEKEL, şimdiden Hükümet’in karabasanı oluyor. “SEKA kıvılcım, TEKEL ateş olacak” iddiasının ipuçları SEKA direnişi süresince açığa çıktı. 4 Mart bu sürecin en tepe noktası oldu. 4 Mart gecesi, öncü kuvveti TEKEL işçilerinin oluşturduğu 500 bin işçi, SEKA ile dayanışmak için fabrikalarını terk etmedi. 500 bin işçi NETAŞ’tan bu yana sınıf dayanışmasının en etkili örneğini sergiledi. Sınıf dayanışmasının güzel örneklerini 2002 Paşabahçe Direnişi’nde de görmüştük, ancak Paşabahçe SEKA’nın lokal bir örneği olarak kalmıştı. SEKA bu lokalliği aştı, ülke çapında bir etki yarattı, Türk ve Kürt emekçilerinin -şovenizm zehrinin hala yadsınamaz etki gücüne rağmen- birleşik mücadele isteğinin somut bir örneği oldu.
4 Mart, bu birleşik karşı koyuşun zirvesiydi. Sınıf hareketinde bir eşik, daha kararlı ve birleşik mücadele isteğinin çok somut bir dışavurumuydu. 4 Mart, işbirlikçi AKP Hükümeti’nin IMF ve AB güdümlü ekonomi programına meydan okumaydı. Yeni Bahar Eylemleri’nin müjdecisiydi. Bu yüzden emek düşmanı AKP Hükümeti, çok geç olmadan, bu yangını büyümeden engellemek istedi. Bakanlar Kurulu, uzun bir zamandan sonra ilk kez bir işçi direnişi ile ilgili olağanüstü toplanmak zorunda kaldı ve işçilerle uzlaştı. SEKA direnişi, bu açıdan Türkiye işçi sınıfı için bir kazanımdır.
SEKA, özellikle 1 Mart tarihinden itibaren SEKA olmaktan çıktı. Polisin saldırısın püskürten işçi iradesi önce Malatya, Bitlis ve Adana TEKEL’de işyeri işgalleri olarak yankısını buldu. Ardından 4 Mart’a uzandı. Uzun süredir, lokal kıpırdanmaların dışında, işçi sınıfının üzerine serpilmiş olan ölü toprağını silkeleyen bir hareketlilik yaşandı. SEKA direnişi önemli bir canlanmaya ve işçi sınıfı üzerinde muazzam bir etkiye yol açtı. Sınıfın diğer bölüklerinde fiili meşru mücadele hattından direnme isteğini kamçıladı. İşgal eylemlerini yeniden sınıfın gündemine soktu. TEKEL, TÜPRAŞ ya da sınıfın diğer bölükleri, direnişe geçerken SEKA’nın derslerinin ışığında hareket edecek bundan sonra.
SEKA gerçekten bir kıvılcım oldu. Ama TEKEL ile birleşerek yangını tutuşturma başarısını gösteremedi. SEKA, SEKA olmaktan çıktı, ancak işçilerin talepleri SEKA ile sınırlı kaldı. Sınıf dayanışması, sermayenin ve onun sadık hizmetkarı AKP Hükümeti’nin özelleştirme saldırısına karşı birleşik bir direnişe evriltilemedi. SEKA işçisi, sınıf kardeşlerinin kendisine uzattığı dayanışma elini, sıkıca tutup sermayenin özelleştirme terörüne karşı tek bir yumruk, tek bir barikat yapamadı. Eylemi kısa vadeli ve sadece kendileri ile sınırlı bir eylem olarak algıladı ve eylemi bir üst aşamaya taşıyacak olan siyasallaşmaya kendisini kapalı tuttu.
SEKA kıvılcımdı, TEKEL pekala ateş olabilir!
SEKA işçisi keşke böyle bir anlaşmaya imza atmasaydı denilebilir. İşçiler sadece kendi çıkarlarını düşündü de denilebilir. Ya da sendika bürokrasisine ateş püskürtülebilir. Tüm bu eleştirilerin haklılık payı da var kuşkusuz. Ancak gelinen aşamayı, sadece basit bir sendikal ihanet olarak değerlendirmek, sonuçtan bakarak bu 51 günlük zorlu mücadeleyi anlamay
a çalışmak, SEKA direnişine yüzeysel yaklaşmak olur. Bu, SEKA gerçekliğine dokunamamaktır. Bu 51 günlük mücadelenin Türkiye işçi hareketi bakımından ortaya çıkardığı (yukarıda değindiğimiz) sonuçları ve kazanımları, hareketin gidişatı üzerinde yarattığı etki oldukça önemlidir ve atlanamaz. Bu, ’89 Bahar Eylemlerini ve ’91 Genel Grevini dışta tutarsak, sermayenin neoliberal saldırılarına karşı lokal ve tekil direnişler çemberinin dışına çıkamayan, Türkiye işçi sınıfı hareketinin genel düzeyine bakıldığında daha net anlaşılır. ’80 darbesi ile ezildikten sonra 89-90’la da ideolojik bir kırılmaya uğrayan sınıf hareketi, örgütsel olarak belli düzeylerde kendini toplamasına rağmen en çarpıcı olarak siyasallaşamamasında dışa vuran akıl tutulmasını hala aşamamıştır.
SEKA mücadelesine bütünsel bir bakışla, SEKA’nın bu akıl tutulmasının panzehiri olan umudu çoğalttığını söyleyebiliriz. SEKA, işçilerin direnebileceği ve kazanabileceği fikrini yeniden yeşertti. Derslerle dolu 51. günlük mücadele yeni bir döneme evrilirken, şimdi SEKA’nın bayrağını TEKEL devraldı. SEKA’daki mücadeleyi bir an bile ihmal etmeden, TEKEL’in TEKEL’le sınırlı kalmaması için tüm emek dostları şimdiden kolları sıvamalı. SEKA’nın dersleri TEKEL’e taşınmalı. SEKA kıvılcımdı, TEKEL pekala ateş olabilir!
SEKA mücadelesinde yeni dönem
SEKA mücadelesinde yeni bir döneme kapı aralandı. SEKA mücadelesinin tarafları değişti. Hükümet, yerini Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne devretti. SEKA işçisinin muhatabı bundan sonra belediye. Ve öyle gözüküyor ki, SEKA işçisi mücadelesini sürdürmezse belediye fabrikayı kısa bir sürede kapatarak, SEKA arazisi üzerine park yapımına başlayacak. Böyle bir durumda, işçilerin bir kısmı başka işlerde istihdam edilecek, geri kalanlar ise zorla emekli ettirilecek. Bu, SEKA için hazin bir son demek olacak. İşçiler buna izin vermemeli. İzinlerinin son bulduğu 18 Mart’tan sonra yeniden mücadeleye tutuşmalı. Hükümeti dize getiren irade pekala bir belediyeye üzerinde daha kolay basınç oluşturabilir. Yeter ki işçiler birlik beraberliklerini korusunlar, yeter ki röportajlarda ifade olunan mücadeleyi sürdürme isteğini pratikleştirebilsinler.
12.03.2005