SEKA direnişi bir çok bakımdan dikkate değer özellikler taşımakta. Ağırlıklı olarak çoğunluğu siyasal bilinçten yoksun sadece ekonomik ve iş güvencesi talepleri etrafında kenetlenmiş sekiz yüze yakın işçi hükümet üzerinde baskı gücü oluşturabilmişlerdir. Yıllardır bir çok hükümetin çok rahatlıkla özelleştirerek haraç mezat sattığı kurumların işçilerinin ortada kalması birçoğunun işsizlikle boğuşması hiçbir sendikal bürokratı rahatsız etmemiştir. Tepkilerini […]
SEKA direnişi bir çok bakımdan dikkate değer özellikler taşımakta. Ağırlıklı olarak çoğunluğu siyasal bilinçten yoksun sadece ekonomik ve iş güvencesi talepleri etrafında kenetlenmiş sekiz yüze yakın işçi hükümet üzerinde baskı gücü oluşturabilmişlerdir. Yıllardır bir çok hükümetin çok rahatlıkla özelleştirerek haraç mezat sattığı kurumların işçilerinin ortada kalması birçoğunun işsizlikle boğuşması hiçbir sendikal bürokratı rahatsız etmemiştir. Tepkilerini günübirlik basın açıklamaları, boş tehditlerle gösteren sendikacılar genellikle özelleştirmeleri rahat koltuklarından seyretmekle yetinmişlerdir. SEKA direnişi ağırlıklı olarak spontane gelişen ,işçilerin doğal tepkileriyle oluşmuş fakat zamanla kendisiyle beraber sendikayı da eylemin merkezine çekmeyi başarmış olumlu sayılabilecek bir eylemdir. Fakat kimilerinin abarttığı gibi de sınıfın öncüsü olabilecek hareketlere yol açabilecek bir duruşa gelmekten uzak da bir eylemdir.
Sınıf hareketi açısından zayıf ama kazanımların veya iktidarların üzerinde emekçilerin nefesini hissettirmesi,emekçilerin birleşik mücadelesinin özgüvenlerini arttırması (güçlerinin farkına varması) açısından önem taşımaktadır.
SEKA direnişinin bir başka yönü geniş bir platformda destek bulmasıdır. Ulusalcı kanattaki partilerden ve sendikalardan tutalım da en sol radikal kesimlere kadar herkesin üzerinde mutabık kaldığı ve desteklediği bir olgu olarak karşımıza çıkmakta. Her ne kadar iktidar da iken kapatılması için imza veren politikacıların muhalefetteyken kapatılmaması talepleri bir ironi olarak gözükse de sonuçta kararlı bir emekçi hareketinin duruşu ve iktidar üzerinde baskı oluşturma çabası herkesi bu eyleme destek verme kararı içerisine itmiştir. Her çevrenin desteği kuşkusuz kendi kitlelerine bir mesaj içerse de bu durum bir gerçekliği bir kere daha kamuoyunun gündeminde ispatlamıştır : verilen kararlar iktidarların kendi inisiyatifleri değil IMF ve Dünya Bankasının talepleri doğrultusunda gerçekleşmekte.(bu saptama AKP iktidarının halkçı bir programı olduğunu veya emekçileri koruyucu bir konumu olduğu sonucuna çıkmaz.İki yıllık İcraatlerine bakılınca sermayenin bir uzantısı konumunda oldukları gayet nettir. )
Bu eylem bir kere daha göstermiştir ki öncüsüz bir sınıf hareketi kaybetmeye baştan mahkumdur. Emekçilerin kararlı duruşunu sınıfsal bir temelden yoksun bırakarak dar talepler etrafında geriletmeye ,onları sendikal bürokrasinin işbirlikçi tutumuna mahkum etmeye sebep olan, onların sınıfsal bilinçten yoksunluğudur. Sınıfın öncüsü olmaya aday sol çevrelerin bu anlamda çıkarması gereken bir çok ders karşılarında durmakta.
Her yeni gün yeni bir eylemliliğin habercisi olabilir, mantığıyla emekçileri örgütleme çabası içerisine girmek onlara sınıf bilincini taşımak, önümüze temel bir hedef olarak konmadığı sürece kaybetmek kaderimiz olmaktan uzaklaşmayacaktır. SEKA direnişiyle ortaya çıkan bu durum herkesin nerede durması ve neler yapması gerektiğini bizlere tekrar hatırlatmakta. Fırtınayı beklemeden önce gereken hazırlıklarımızı yapmak, bizi en az zayiatla kurtarıp geleceğe daha güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Bu kazanımlarımızın da temel anahtarı olacaktır,olmalıdır da……
Doğan Tişkaya 14 Mart 2005