Hiç kuşku yok ki bundan böyle SEKA, işçi direnişiyle birlikte anılacak. Ve yine hiç kuşku yok ki, tüm işçiler başları sıkıştığında kendilerine SEKA’yı örnek alacak. Bu bakımdan SEKA, işçiler açısından ne kadar iyi ve olumlu bir örnekse, sermaye cephesi, memleket idarecileri ve Türk İş’in tepesindekiler için kötü bir durum teşkil edecek. İş başa düştüğünde ellerini […]
Hiç kuşku yok ki bundan böyle SEKA, işçi direnişiyle birlikte anılacak.
Ve yine hiç kuşku yok ki, tüm işçiler başları sıkıştığında kendilerine SEKA’yı örnek alacak.
Bu bakımdan SEKA, işçiler açısından ne kadar iyi ve olumlu bir örnekse, sermaye cephesi, memleket idarecileri ve Türk İş’in tepesindekiler için kötü bir durum teşkil edecek.
İş başa düştüğünde ellerini havaya kaldırıp, yapacak ne var diyen beyefendilere işçiler SEKA’yı işaret edecek.
“SEKA olunmalı!”
Onbinlerce üyesi bulunan sendikaların beceremediğini birkaç yüz kişilik SEKA işçisi nasıl becerdi?
Yanıtı son derece basittir: Sadece direndi.
Direndi ve halkı arkasına almayı bildi.
Kararlığını öylesine açık biçimde gösterdi ki, karşı taraf onca manevra ve açık tehdide karşın içeriye girmeye cesaret edemedi.
Burada Selüloz-İş Sendikası’nın hakkını teslim etmek gerekiyor.
Sendika, işçisini dinledi, yüze başka konuşup kapalı kapılar ardında fırıldaklar çevirmedi.
Yine haklarını teslim etmek gerekir ki, kentin meslek odaları, doktorları, mühendis mimarları, kamu emekçileri, diğer fabrikaların işçileri desteğini sundu, kısacası kentin kalbi işçilerle birlikte attı.
Ama sonuçta, işçiler herkesi sürükledi.
***
Şimdi ihtimal odur ki, bazıları işçilerin kararına burun bükecekler, efendim durun bakalım sonunda ne olacak diyeceklerdir.
Elbette sonunda ne olacağını düşünmek uzak görüşlülüktür!
Ama önünden geçip gideni görmeden, devamlı surette ufuk çizgisinde nöbet beklemek de ayrı bir yetenektir!
İşçiler dediğini yaptırdı.
Fabrikayı kapattırmama kararlarının altına hükümete imzayı attırdı.
Bundan sonrası ne olur? Belediye fabrikayı kapatır diyenler, önce işçilere kulak versinler.
Çünkü neyin nasıl yapılacağını en iyi biçimde onlar gösterdiler.
Hangi yoldan nasıl ilerleneceğini işaret ettiler.
Ve en zor olanın, yani, neyin, ne zaman ve nasıl bitirileceğinin kararını verdiler.
İşçiler başlattı, işçiler bitirdi.
Kapatırız, asarız keseriz, dalarız, dağıtırız diye sallayanlara sözlerini yedirdi.
Ama en önemlisi, yapılacak bir şey olmadığını söyleyip mücadeleye rahmet okuyanlara en büyük dersi verdi.
Şimdi sorulacaktır:
Hani işçiler, işçi olma özelliklerini yitirmişti?
Hani işçilerin, sınıf olma özelliği bitmişti?
Hani, hiçbir şey işçinin umurunda değildi?
Bundan böyle hükümetlerin önünde secdeye varanlar, leb demeden leblebiyi anlayıp kepenkleri kapatanlar, fabrikaların satışının altına imzayı basanlar kabus görmüş gibi yerlerinden fırlayacaklar.
Yapılacak bir şey kalmadı diye sallayamayacaklar.
İşçiler sallayıcıların karşısına dikilecek.
Parmaklarıyla SEKA’yı gösterecek:
“Yapılacak bir şey yok mu dediniz beyim?
Sopa yemeden burayı terkedin ve bizden SEKA’ya selam söyleyin!”
SEKA işçisine bin selam.
Yücel Sarpdere Evrensel Gazetesi 12 Mart 2005