Bu köşede yazılan pek çok yazıda, kamu yönetiminde “reform” adı altında gerçekleştirilen değişikliklerin kamu emekçileri aleyhine olmasına rağmen, etkili bir mücadelenin hayata geçirilemediği dile getirilmiş, dolayısıyla bu yeteneği gösteremeyen sendikal hareket eleştirilmiştir. Kuşkusuz, eksik yapılanı eleştirmek kadar, doğru yapılanı da değerlendirip, hakkını vermek gerekmektedir. Bu nedenle, Mart ve Nisan aylarına damgasını vuran Büro Emekçileri Sendikası’nın […]
Bu köşede yazılan pek çok yazıda, kamu yönetiminde “reform” adı altında gerçekleştirilen değişikliklerin kamu emekçileri aleyhine olmasına rağmen, etkili bir mücadelenin hayata geçirilemediği dile getirilmiş, dolayısıyla bu yeteneği gösteremeyen sendikal hareket eleştirilmiştir. Kuşkusuz, eksik yapılanı eleştirmek kadar, doğru yapılanı da değerlendirip, hakkını vermek gerekmektedir. Bu nedenle, Mart ve Nisan aylarına damgasını vuran Büro Emekçileri Sendikası’nın (BES) eylem hattı ve bu hattaki başarısının da hakkını vermek gerekiyor.
BES, örgütlü bulunduğu bazı işyerlerini kapsayan bir yasal düzenlemeye karşı, “Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması Yasa Tasarısı”na karşı, sınıf çıkarları doğrultusunda doğru bir eylem kararı almış ve bunu da etkili bir şekilde hayata geçirmiştir. BES’in “işyerini terk etme” adı altında hayata geçirdiği bu eyleme, Osmanlı İmparatorluğu döneminde “terk-i eşgal”, “tatil-i eşgal” deniyordu ve bunu Fransızcaya çevirenler “greve” terimini kullanıyorlardı. Evet, şu bizim bildiğimiz grev, bir tek sonunda “e” harfi yok, zira Fransızcada “e”nin üzerinde herhangi bir işaret yoksa bu “e” harfi okunmuyor. “Terk-i eşgal”, “tatil-i eşgal”in bugünkü Türkçedeki tam karşılığı ise, “iş bırakmak”, “işi tatil etmek”tir. BES, kendi ifadesi ile 4 Mart ve 6 Nisan’da bugünkü dille etkili bir “iş bırakma” eylemini gerçekleştirmiştir. Fransız haber ajansı bunu haber olarak geçmişse mutlaka “BES etkili bir grev gerçekleştirdi” demiştir. Osmanlıca gazete çıkarmakta inat eden varsa, onlar da Osmanlı İmparatorluğu’nun grevleri için kullandıkları “terk-i eşgal”, “tatil-i eşgal” terimlerini kullanacaklardır!
BES, aslında, yasaların kendisine tanıdığı bir hakkı Osmanlıcası ile “terk-i eşgal” olarak, Fransızcası ile “greve” olarak hayata geçirirken, sendikal yayınlarına bunu “iş bırakma” olarak yansıtmıştır. Nasıl tanımlanırsa tanımlansın, BES, ulusal ve uluslararası hukuksal düzenlemelerin kendisine tanıdığı bir hakkı kullanmış ve hakkını da vermiştir.
Kuşkusuz, kamu çalışanları sendikal hareketi ve KESK için bu eylemler yol gösterici özellikler taşımaktadır. Bu nedenle, bu etkili “iş bırakmayı”, sendikal faaliyetin olmazsa olmazı olan grevi, sendika tanımının gereği sendikacılığın olmazsa olmazı grevi hayata geçiren BES örnek alınmalı, hak almak için, artık en etkili olan aracı devreye sokmak için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Zira, kamu yönetiminde “reform” adı altında yapılanlar kamu emekçileri için bir yıkım, sendikalar için de sendikacılığın sonudur. Böyle olduğu için de, artık pasif eylemlere değil, BES gibi, etkili daha aktif eylemlere başvurmak gerekmektedir.
Kamu çalışanları sendikalarının BES’ten öğreneceklerini, geliştirerek hayata geçirmeleri, hem kamu çalışanlarının haklarının korunup, geliştirilmesi, hem de sendikaların varlığının korunması için gerekli ve zorunludur. Özellikle, 6 Nisan “terk-i eşgal”inin pek çok yerde “yüzde yüz katılım, sıfır tahsilat” ile taçlanması, eylemin başarılı olması için nelerin yapılması ve nasıl yapılması gerektiğini gösteren öğretici bir ders ve deneyim olarak kabul edilmelidir.
Artık demeç ve pasif bir eylem olan miting dönemi sona ermelidir. KESK’e bağlı sendikaların kongrelerinin, KESK’in kongresinin bu hatta yürüyecek bir yönetim ve sendikal politikaya sahip olmasını ve bir kez daha BES’in mücadeleci sendikasının öneminin kavranmasını, örnek alınmasını diliyorum.
Evrensel Gazetesi – 9 Nisan 2005