Belli bir süreden bu yana “Eğitim-Bir-Sen” adlı sendika tayin, terfi ve görevlendirme işlerinde açıkça müdahil olmakta, çalışanlara kendi sendikalarına üye olmaları halinde bu gibi işlemlerini halledecekleri propagandasıyla eğitim çalışanları üzerinde yerel siyasileri de kullanarak açıkça baskı kurmaktadırlar. Öyle ki bu sendikanın Tokat Şube Başkanı işi okul gezilerinde “İl Milli Eğitim Müdürünü Eğitim Bir Sen’lilerin ayağına […]
Belli bir süreden bu yana “Eğitim-Bir-Sen” adlı sendika tayin, terfi ve görevlendirme işlerinde açıkça müdahil olmakta, çalışanlara kendi sendikalarına üye olmaları halinde bu gibi işlemlerini halledecekleri propagandasıyla eğitim çalışanları üzerinde yerel siyasileri de kullanarak açıkça baskı kurmaktadırlar. Öyle ki bu sendikanın Tokat Şube Başkanı işi okul gezilerinde “İl Milli Eğitim Müdürünü Eğitim Bir Sen’lilerin ayağına getireceğiz” demeye kadar vardırmıştır. Oysa 4688 Sayılı Kamu Çalışanları Sendikası Yasası 18. maddesinin 2. bendinde “Kamu işvereni kamu görevlileri arasında sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayırım yapamaz.” Denilmektedir. Oysaki yapılan son idareci atamaları olsun gerekse bundan önceki atamalar olsun atanan kurum yöneticilerinin ezici bir çoğunluğu “Eğitim Bir Sen” adlı sendikanın üyesidir. Adı geçen sendikanın eğitim hizmet kolunda faaliyet gösteren sendikalar arasında üye sayısı bakımından üçüncü sırada olmasına rağmen idareci atamalarında açık ara birinci olmasındaki orantısızlığı tesadüflerle açıklamak mümkün olmasa gerek. Atma dönemlerinde adı geçen sendikanın iş takipçiliği daha da hızlanmaktadır. Öğretmen ve diğer eğitim emekçilerine “Eğitim Sen üyesi olanların tayin işlemleri düzgün yürümez, kötü yerlere atanırsınız” denilerek, sendikamızdan istifa etmeye zorlanmaktadırlar. Tayin işlerinde gerekli yardımların yapılacağı vaadiyle eğitim çalışanları kandırılmaya, üzerlerinde baskı kurularak istifa etmeye zorlanmaktadırlar. Özellikle atama dönemlerinde bu tip istifalarla karşılaşmaktayız.
Bilindiği gibi 4688 sayılı KGSY, ILO sözleşmeleri ve başbakanlıkça yayınlanmış konu ile ilgili genelgelerde, kamu görevlilerinin üye oldukları sendikalar nedeniyle olumlu veya olumsuz herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamayacağı açıkça belirtilmiştir.
Ancak tersi uygulamalar yaygın bir biçimde devam etmektedir. Turhal Ortopedik Engelliler İ.Ö.O. ve Meslek Lisesi’nde görev yapan üyelerimiz Okul Müdür vekili, müdür yardımcısı ve hizmetliler hakkında açılan soruşturma neticesinde kınama ve maaş kesim cezalarıyla cezalandırılmış, akabinde de görev yerleri değiştirilmiş bazılarının unvanları kalıcı olarak ellerinden alınmıştır. Buna karşılık hakkında soruşturma açılan altı kişiden üyemiz olan ikisi hizmetli ikisi idareci dört kişiye “Kınama” cezaları verilip görev yerleri değiştirilirken üyemiz olmayan diğer iki personele (Emrullah Çetin ve Demet Demir) bir alt ceza olan “Uyarı” cezası verilmiş ve görev yerleri değiştirilmemiştir.
Üyelerimize kınama cezası ile yetinilmeyip var olduğu iddia edilen aynı suça ikinci bir ceza niteliğinde bir de görev değiştirme (sürgün) cezası verilip, üstelik bu ceza ayrıca yöneticilik görevlerinin de üzerinden alınmasına neden oluyorken üyemiz olmayan diğer iki personele aynı yöntemin uygulanmaması, işlemi yürüten ilgili idarenin hangi “kriterleri” esas alarak böyle bir yola gittiğine dair kaygılarımızı desteklemektedir. İdarecilerden öğretmenlere, hizmetlilere kadar inen böylesi bir partizanca, etik ve hukuki yönü tartışmalı bu işlemler hakkında sendikamız gerekli girişimlerde bulunacaktır.
İdareci atamalarında da belirgin bir biçimde Eğitim Bir Sen adlı sendikanın direktif ve yönlendirmeleri dahilinde işlemler yürütülmekte olduğuna dair bilgiler almaktayız. Turhal ilçemizde sendikamız üyesi yukarıda belirtilen idarecilere ve hizmetlilere uygulanan süreçler dışında aynı ilçemizde Turhal Cumhuriyet Lisesi müdürlüğü boş tutularak, üyemiz Halis Şener’in başvurusuna rağmen 2 yıl bekletilmiş bu sürenin sonunda eğitim yönetimi bölümü mezunu, ilköğretim müfettişliği ve yurt dışı öğretmenliği yapmış, alanında yayınlanmış üç eseri bulunan ve bakanlıkça gerçekleştirilen seminer sonu idarecilik sınavında 100 tam puan üzerinden 97 puan alan üyemiz yerine aynı okulda görev yapan “Eğitim Bir Sen” adlı sendikanın üyesi müdür yardımcısı Din Kültürü Ahlak Bilgisi öğretmeni Salih Altunbay’ın ataması yapılmıştır. Çamlıca İlköğretim Okulunda müdür yetkili öğretmen olarak yıllarca görev yapan, okulun inşasında özveriyle çalışan, 25 yıllık öğretmen Yaşar Kızılgedik yerine örgüt iklimine ve çevresine yabancı Yazıtepe İlköğretim Okulu öğretmeni “Eğitim Bir Sen” üyesi, 6 yıllık öğretmenlik hizmeti olan Kadir Çinar atanmıştır. Aynı ilçede Turhal Cumhuriyet Lisesi Müdür yardımcılığına Turhal baş temsilcimiz Uğur Türe başvurmuş idarecilik sınavında daha yüksek puan almasına görev yaptığı kuruma başvurmasına, daha yüksek tahsil düzeyine ve mastır düzeyinde yönetim formasyonuna sahip olmasına rağmen, sendikal etkinlikleri nedeniyle kendisine verilen, itirazı mümkün olmayan bir kınama cezası gerekçe gösterilerek 2 puanı silindiği, yukarıda sayılan ve kendisine kullanılması gereken takdir hakkı 8 puan karşı tarafa kullanıldığı halde, yinede puanı 0.8 yüksek çıktığı halde ilgili göreve Turhal İbni Kemal İÖO Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni, “Eğitim Bir Sen” yöneticisi Mehmet Yıldız atanmıştır. Bunun dışında son birkaç yıldır benzer atamalar yapılmış veya yapılması hazırlıkları olduğu bilinmektedir. Bu atamalarda “takdir yetkisi” gibi sübjektif ölçütlere dayandırılması-açıklanmaya çalışılması bu yetkinin keyfi değil belli kriterlere dayanarak yapılması gerektiği yönündeki yasal düzenlemelerle de aykırıdır. Kamu’da idarenin işlemlerini yürütürken hukuk ve hakkaniyet çerçevesinde davranması işgörenler arasında eşit muamele görmesi, atama ve yükselmelerde liyakat ve kariyer ilkelerinin gözetilmesi temel ilkelerine aykırıdır.
Uzun vadede bu uygulamaların yürütücülerine de zarar verecektir. Kamu çalışanları arasında yaratılan bu ayrımcılık çalışanlar arasında gerilimlere yol açmakta, hem göreve getirilenlere ve getirenlere yönelik husumete yol açarak iş barışını zedelemektedir.
Yukarıda saydığımız ve münferit olmaktan uzaklaşmış tüm bu uygulamalar. Ülkemizce de kabul edilen uluslararası belgelere açıkça aykırıdır. Üyesi bulunduğumuz sendikanın örgütlenme özgürlüğünün açıkça ihlali olduğu gibi şahsımızın da bu nedenle mağdur edilmesi anlamına gelmektedir. Nitekim 87 Sayılı ILO sözleşmesinin 2. maddesinde “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler” denilmiştir. 151 Sayılı ILO sözleşmesinde ise 4. maddede “Kamu görevlileri, çalıştırılmaları konusunda sendikalaşma özgürlüğüne halel getirecek her türlü ayrımcılığa karşı yeterli korumadan yararlanacaklardır. Böyle bir koruma, özellikle aşağıdaki amaçlara yönelik tasarruflara karşı uygulanacaktır:
a) Kamu görevlilerinin çalıştırılmalarını, bir kamu görevlileri örgütüne katılmama veya üyelikten ayrılma koşuluna bağlamak,
b) Bir kamu görevlisini, bir kamu görevlileri örgütüne üyeliği veya böyle bir örgütün normal faaliyetlerine katılması nedenleriyle işten çıkarmak veya ona zarar vermek.”
Böylelikle kamu çalışanları her türlü ayrımcılığa karşı koruma altına alınmıştır.
Aynı sözleşmenin 5. maddesinin 3. bendinde; “Bir kamu makamının tahakkümü altında kamu görevlileri örgütlerinin kuruluşunu geliştirmeye veya kamu görevlileri örgütlerini bir kamu makamının kontrolü altında tutmak amacıyla mali veya diğer biçimlerde desteklemeye yön
elik önlemler bu madde bakımından müdahaleci faaliyetler olarak kabul edilecektir.” Denmiştir. Yine anayasamızın sendika kurma özgürlüğünü düzenleyen 51. maddesinde; “Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.” Gerek ülkemizce kabul edilmiş uluslararası belgelerde gerekse ulusal mevzuatımızda ayrımcılık yoluyla örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik her türlü uygulama açıkça yasaklanmıştır. Aşağıdaki somut olaylarla da açıklamaya çalışacağımız aksi uygulamalar. Dışında ilimizde son iki yıl içinde atanan eğitim yöneticilerinin sendika bilgileri ile takdir, teşekkür, maaşla ödüllendirilen personelin sicil notlarının ayrıca verilen ceza ve görev yeri değişikliklerinin üyelerin sendika bilgileriyle karşılaştırıldığında üyelerimiz aleyhine anlamlı bir tablo ortaya çıkacaktır.
Bu yasa ve yönetmeliklerde yönetici atamalarında temel ilkeler arasında zikredilen “kariyer ve liyakat” ilkesinin açıkça göz ardı edilmesi ve ayrıca personelin sendika üyesi olması nedeniyle olumlu veya olumsuz herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamayacağı ilkesinin ihlali şeklindeki bu tip uygulamalara bir an önce son verilmeli, yapılan uygulamalar geri alınmalıdır. Hukuken itiraz ettiğimiz-edeceğimiz bu uygulamalarla ilgili olarak ayrıca Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunacağımızı bildiririz. Ancak bundan daha önemlisi bütün bu işlemleri yürüten, yürütülmesine aracı olan partinin adında “adalet” kavramın bulunmasıdır. Bütün bu haksız ve etik-hukuk dışı uygulamalar hükümetin AB, demokratikleşme, performansa dayalı ücretlendirme gibi konulardaki samimiyetini ve niyetini de açık etmektedir. Denilebilir ki geçmiş hükümetler döneminde benzer uygulamalar başka kişi ve sendikalar lehine yapılmıştır. Bu iddia, hem yanlış örnek örnek olmaz etik kuralı çerçevesinde yanlıştır, bunun dışında özünde yanlıştır zira; sendikamızla ilişkilendirilmeye çalışılan DSP’li bakanlık döneminde sendikamız üyelerinden hiç kimse mülakatlarla, keyfi atamalarla, siyasi etkilere açık komisyonların takdir haklarıyla atanmadığı gibi, 38 üyemiz sendikal etkinliklerinden dolayı maaş kesim cezası almış, 21 üyemiz eş durumu gözetilmeksizin sürgün edilmiş (ikisi şube yöneticimiz olmak üzere), çok sayıda üyemiz hakkında çeşitli soruşturmalar açılarak uyarı ve kınama cezaları verilmiştir.
Örgütümüz tarihinin en kapsamlı en kitlesel eylemlerini de yine DSP’li bakanlık döneminde gerçekleştirmiştir. Örgütümüz Eğitim Sen hiç dönemde hükümet güdümlü olmadığı gibi hükümet güdümlü anlayışlarında karşısında olmuş, başı dik, alnı açık onurlu bir örgüttür.
Atatürk tarafından kendilerine “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme” görevi verilmiş eğitimcilerin bizatihi kendilerinin vicdanları ve fikirleri baskı altındaysa, bu görevi yerine getirmeleri oldukça güçtür. Özellikle “fikri ve vicdanı” “konjonktürel” olanların egemen olduğu bir eğitim örgütünün ne kadar başarılı ve “yükselen yeni nesiller” yetiştirebileceği de açıktır. Çalışmak, işini iyi yapmak kendini geliştirmek yerine bir adamını bulup işini yürütmenin daha avantajlı olduğu bir eğitim ortamında, hiç kuşkusuz bunu gören öğrencilerde bir adamanı bulup sınıf geçmeyi, kopya çekmeyi bir davranış biçimi haline getirmeleri kaçınılmazdır. Sonuç olarak emeğin, bilginin, etiğin, ilkelerin önemli olmadığı hatta bunun bir olumsuzluk haline geldiği bir sistemin hızlı bir çürümeye yol açtığı ve bunun yarattığı-yaratacağı tahribatlar geri dönülmez zararlara neden olabilir. Bu ülkenin öğretmenlerine ve öğrencilerine ve eğitim sistemine kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktur. İş barışını zedeleyen, çalışanlar arsında ayrımcılık, husumet ve gerginliğe yol açan bu uygulamalar bir an önce düzeltilmeli ve bu tip uygulamalara son verilmelidir.
Bu nedenle başta Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik olmak üzere bu işlemlerde sorumlulukları olanları uyarıyor, toplumun tüm duyarlı ve sorumlu kesimlerini örgütümüzün bu konuda başlattığı çalışmalara destek ve müdahil olmaya çağırıyoruz.
EĞİTİM SEN TOKAT ŞUBESİ
EĞİTİM SEN TURHAL TEMSİLCİLİĞİ