Sendika.org: Sendikalarınız ve hareketiniz hakkında çok az şey biliyoruz. Bizi daha fazla bilgilendirebilir misiniz? Aso Jabbar: Irak İşsizler Sendikası (UUI); savaşların, işgalin, ambargonun ve ekonomik altyapının tahrip edilmesinin bir sonucu olarak Irak halkının ağır bir sorunu haline gelen kitlesel işsizlikle mücadele etmek için 2003 yılının Mayıs ayında kuruldu. Şu anda 7 büyük kentte şubesi ve […]
Sendika.org: Sendikalarınız ve hareketiniz hakkında çok az şey biliyoruz. Bizi daha fazla bilgilendirebilir misiniz?
Aso Jabbar: Irak İşsizler Sendikası (UUI); savaşların, işgalin, ambargonun ve ekonomik altyapının tahrip edilmesinin bir sonucu olarak Irak halkının ağır bir sorunu haline gelen kitlesel işsizlikle mücadele etmek için 2003 yılının Mayıs ayında kuruldu. Şu anda 7 büyük kentte şubesi ve 300.000’in üstünde üyesi var. Iraklı İşsizler Sendikası-UUI, Irak İşçi Konseyleri ve Sendikaları Federasyonunun bir üyesidir.
FWCUI, 2003 yılının Aralık ayında, bağımsız sendikaların ve işçi konseylerinin bir federasyonu olarak Bağdat’ta kuruldu; Kerkük, Nasıriye, Bağdat ve Basra kentlerinde şubeleri var. Kerkük’teki ‘Kuzey Petrol Şirketi Sendikası’; Bağdat’ta ‘Tekstil Sendikası’, ‘Mekanik İşçileri Sendikası’, ‘Deri Sanayi Sendikası’; Nasıriye’de ‘Alüminyum ve Kablo İşçileri Sendikası’ gibi FWCUI’ya bağlı pek çok sendika var.
Aynı zamanda ulaştırma, hastane/sağlık, otelcilik, bankacılık gibi kamu sektörlerinde ve diğer pek çok sanayi kolunda da örgütlüyüz. Sendikal örgütlülüğümüz Basra, Bağdat, Kerkük, Musul, Nasıriye ve Kut kentlerine uzanıyor.
FWCUI’nın son kongresi Kasım 2004’te Basra’da, petrol, elektrik, tekstil, liman vb. farklı pek çok sektörde faaliyet yürüten 25 sendika ve komiteyi temsilen 350’yi aşkın delegenin katılımıyla gerçekleştirildi. UUI ve FWCUI Irak’ın işgaline şiddetle karşı çıkan ve Iraklı işçilerin yaşam standartlarının iyileştirilmesi için mücadele eden bağımsız işçi sendikalarıdır. Bu iki örgütün ana hedefleri; işgale son verilmesi, siyasal ve örgütsel özgürlük, seküler/laik bir hükümet, dinin devlet işlerinden ve eğitimden ayrılması, kadınlar ve erkekler arası eşitliğim sağlanması, Iraklı işçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve güvenliğinin sağlanması ve ilerici bir iş yasası, ücretlerin artırılması, işsizliğe bir çözüm getirilmesi, sağlık hakkı ve sosyal güvence…vb.dir.
Biz işçilerin taleplerini dile getirdikleri protesto eylemlerinin ve grevlerin tam kalbindeyiz; bildiğiniz gibi şu anda bizim liderliğimizde Bağdat, Nasıriye ve Kut şehirlerinde protesto eylemleri dalga dalga yayılıyor.
Sendika.org: Irak’ta sizin sendikanızdan başka işsizler sendikası var mı?
Aso Jabbar: UUI’dan başka bağımsız bir işsizler sendikası yok. Tek ve en güçlü işsizler sendikası 300.000 üyesiyle UUI’dır. İşsiz halk için iş ve işsizlik sigortası talepleriyle yürüttüğümüz mücadeleler sonucunda, hükümet 130,000 dinar işsizlik sigortası ödemeyi kabul etti. UUI’nın kitle gösterileri, oturma eylemleri vs. yoluyla durmaksızın sürdürdüğü mücadele halkın içler acısı durumunu hiçe sayan hükümet güçlerini bile bu toplumsal talep karşısında harekete geçmek zorunda bıraktı.
Sendika.org: ABD işgal güçlerinin ve Allawi hükümetinin sendikanıza dönük saldırılarından bahseder misiniz?
Aso Jabbar: Savaşın ve işgalin ardından Irak’taki durum öylesine kötü bir hal aldı ki; Irak işgal altında uluslararası bir savaş alanına döndü, bu savaş bütün bölgeyi krize soktu, insanların ve tüm yaşam alanlarının güvenliğini tehlikeye attı. Bu savaş yüzünden her gün onlarca sivil yaşamını yitiriyor. Terörizm ve terörist eylemler yerleşim bölgelerine, iş yerlerine, pazarlara, Irak toplumunun tüm yaşam alanlarına doğru ilerliyor. Yoksulluk, yoksunluk ve iş olanaklarının yokluğu da işgalin diğer sonuçları.
Gerçek şu ki, Irak toplumu şu anda karanlık bir senaryo içinde çökmüş durumdadır. Mevcut durumun tehlikeli yönlerinden biri de bütün toplumu kontrol eden güvensizliktir. Bir tarafında Amerika’nın diğer tarafında da politik İslam ve Baas kalıntılarının durduğu terörist ihtilaf Iraklı yurttaşların ve işçilerin haklarını, yaşamlarını ve geçimlerini ihlal ediyor ve her gün öldürmeye devam ediyor.
Irak’ta insanlığa karşı gelişen bu trajik olayların asıl sebebi işgaldir ve sone erdirilmelidir. İşgal birkaç tane daha Saddam iktidara getirmiştir: Siyasal İslamcı gruplar, etnik Kürt Partileri, Arap milliyetçileri, CIA ajanları vs. Diğer yandan El Kaide-Zerkavi gibi siyasal İslamcı Grupların ortaya çıkmasının ve gelişmesinin asıl nedeni ABD politikaları ve işgalidir. Bu iki taraf da her onlarca sivili öldürmekte ve birbirlerinin varlığından avantaj sağlamaktadır.
Sadece işgal güçleri ve Iraklı otoriteler değil, aynı zamanda silahlı mücadele yürüten siyasal İslamcı güçler de sendikalarımıza ve işçi hareketine saldırıyor. Bu saldırılara ilişkin bazı olayları özetleyeceğim :
1. 28 Ocak 2004’te Geçici Hükümet Konseyi Başkanı Adnan Paçacı 16 No’lu kararnameyle, Irak’taki mevcut sendikalar içinden sadece birini resmen tanıyarak, Irak İşçi Sendikaları Federasyonu -IFTU’yu ve IFTU başkanı Rasim Hüseyin Abdullah’ı “Irak işçi hareketinin yasal ve meşru temsilcileri” ilan etti. Biz 16 No’lu kararnameyle açığa çıkan bu durumun ILO standartlarıyla uyumsuz olduğunu ve özellikle ILO Konvansiyonunun 87. ve 98. maddelerini ihlal ettiğini düşünüyoruz.
2. Yakınlarda 2 Şubat 2005’te El Sadr taraftarlarıyla bağlantılı bir grup Basra’daki FWCUI başkan yardımcısı Abu Watan’ı ve sekreteri Sami Hasan’ı kaçırmaya kalkıştılar. İlk olarak akrabalarından birini sendikacıları kaçırmak için plan yapması ve ardından da öldürmesi için ayartıp, rüşvet vermeye kalkıştılar, ki bu yöntem kendi karşıtlarıyla hesaplaşmak için yaygın olarak başvurdukları bir yol.
3. Şirket yönetimiyle işbirliği içindeki Allawi Hükümeti ve Allawi hükümetince resmen tanınan Irak İşçi Sendikaları Federasyonu -IFTU, Bağdat’taki Petrokimya ve Plastik Şirketi’nde işçilerin protesto eylemlerini bastırmaya çalıştılar. İşçileri, bu ay başında örgütledikleri bir grevden vazgeçirmek için işten atma, tutuklatma ve ölümle tehdit ettiler. Bu saldırlarını da Allawi Hükümetinin sendikal faaliyeti yasaklayan ve tek yasal sendika olarak da IFTU’yu tanıyan kararlarına dayandırdılar.
4. Bir ABD üssünde iş ararken otobüsten indirilerek infaz edilen Iraklı 18 genç yapı işçisinin cesetleri Musul kenti yakınlarında bir tarlada bulundu. Siyasal İslamcı gerici gruplardan ve Arap milliyetçilerinden müteşekkil sözde silahlı direnişin üyesi bir terörist grup, yaşları 14’le 20 arasında değişen 18 işçiyi, 8 Aralık’ta Musul’un 30 mil batısında seyir halindeki minibüslerinden indirerek öldürdüler. Cesetleri 5 Ocak 2005’te bulundu. Elleri arkadan bağlanmış ve her biri de başından vurulmuştu. İşçilerin hepsi de Bağdat’ın kuzey mahallelerinden Kadımiye’dendi ve bir müteahhit tarafından Musul’daki ABD üssünde çalışmak üzere kiralanmışlardı.
5. Irak’ın Kut şehrinde Tekstil Endüstrisinde çalışan binlerce işçi, aslında düşük güvenlik standartları yüzünden karşı karşıya oldukları riske göre çok da mütevazı ve önemsiz olan risk ödeneklerini isterken, yönetim işi sürüncemede bırakma, yalan söyleme, işçileri hapisle ve işten atmakla tehdit etme ve işçi önderlerini ayıklama gibi yöntemlere başvurdu. Bunu üzerine işçiler bir protesto eylemi düzenledi ve yönetimin bu uygulamalarının birinci dereceden sorumlusu olan müdürün görevden alınmasını istediler. Kent yönetimiyle işbirliği içinde olan müdür protestoyu bastırmak i
çin silahlı birlikler çağırdı. Ulusal Muhafızlardan oldukları iddia edilen maskeli silahlı gruplar, işçilerin eylem yaptığı alana gelerek silahsız işçilerin üzerlerine ateş açtılar ve 4 işçiyi yaraladılar. Sonra da bunlardan başka 11 işçiyi tutukladı ve sorguya çektikten sonra tekrar serbest bıraktılar. Müdür Abdullah Alrawi ise yargılanmak yerine bakanlığın merkez bürosuna atandı. Demokrasi retoriği ve seçim martavallarıyla kulakları sağır eden yeni otorite ve bakanlık, eski rejimin insan özgürlüklerine saldıran baskıcı, faşist yöntemlerini sürdürüyor, sendikal hakları yasaklıyor.
6. Sharaban valisi, Kasım 2004’te bu bölgedeki tüm şirket ve fabrikalara gönderdiği resmi bir talimatla işçilerin FWCUI’ya katılımlarının engellenmesi ve FWCUI üyesi bir sendikacının olup olmadığının araştırılmasını istedi. Tek resmi ve yasal sendikanın IFTU olduğunu vurgulayıp, FWCUI’ya üye olanları tutuklamakla tehdit etti.
7. Iraklı İşsizler Sendikası -UUI Genel Sekreteri Kasım Hadi, Haziran 2003’ün sonunda Bağdat’ta 18 UUI üyesiyle birlikte ABD güçleri tarafından tutuklandı. Yine 3 Ağustos 2003’te, Kasım Hadi ve 54 UUI üyesi ABD güçleri tarafından bir kez daha tutuklandılar. UUI bunun üzerine 3 Ağustos’ta bir açıklama yayınladı: “Irak İşsizler Sendikası, Kasım Hadi ve 54 UUI üyesi ABD’li askerler tarafından ikinci kez tutuklandıklarında, 5 gündür bir oturma eylemi sürdürüyordu. UUI, 55 üyelerinin tutuklanmasını şiddetle kınadığını ilan etmektedir.” Kasım Hadi, Adil Salih adlı bir UUI aktivistiyle birlikte 23/24 Kasım 2003’te bir kez daha tutuklandı. Bu tutuklamayı protesto etmek için uluslararası bir kampanya örgütlendi.
Sendika.org: Irak dışındaki diğer sendika federasyonlarıyla da bağlantınız var mı? Uluslararası sendikal hareketle ilişkilerinizi geliştirmek gibi bir hedefiniz var mı?
Aso Jabbar: Bazı uluslararası sendikalarla ve çeşitli ülkelerdeki işçi örgütleriyle güçlü ilişkilerimiz var. Size bunların bazılarından bahsedebilirim:
Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu -ICFTU; ABD’den Birleşik Devletler Savaş Karşıtı Emek -USLAW, Fransa’dan Halkların ve İşçilerin Uluslararası İrtibat Komitesi, Uluslararası Arap İşçi Sendikaları Konfederasyonu, İngiltere’den İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Kore İşçi Sendikaları Konfederasyonu-KCTU, Japon İşçi Sendikaları ve ayrıca Irak’ta işçi hakları ve ILO teamüllerinin uygulanması konulu bazı uluslararası konferanslara da katıldık. Irak’ın işgaline son vermek, Iraklı işçilerin yaşam koşullarını iyileştirmek ve ilerici bir iş yasası için bu sendikalarla birlikte çalışıyoruz. Japonya ve Fransa’da Irak işçi konseyleri ve sendikalarıyla dayanışma komiteleri ve kampanyaları örgütlemeyi başardık. Dünya çapında da, Irak’taki işgali durdurmak için yürütülen kampanyalarla ve yüzlerce sol grupla temaslarımız ve dostça ilişkilerimiz var.
Sendika.org: Bize yansıtıldığı ve buradan görüldüğü kadarıyla, Irak’ta siyasi arenada etnik ve dini gruplar hakim. Irak işçi sınıfının taleplerini hangi politik araçlarla temsil etmeyi düşünüyorsunuz?
Aso Jabbar: Biz, tüm sanayi kollarında ve elbette yerellerde, semtlerde ve mahallelerden bir konseyler ağı kurmaya çalışıyoruz. Halkın kendi temsilcilerini kendisinin seçtiği öz yönetim mahalleri kurması, kendi konseylerini örgütlemesi, sivillere saldıran Amerikan güçlerini ve etnik-dini silahlı grupları durdurması, yaşam koşullarını kendi bağımsız mücadeleleriyle iyileştirmesi için çabalıyoruz. Şimdiye kadar pek çok sendikadan ve konseyden bir bölümü olarak, gerici gruplarla şiddetli çarpışmalara girerek Bağdat’ın Sharaban, Muktadiye, Huda ve El Cihat mahalleleri ve Kerkük’ün Altazamun mahallesi gibi bazı mahallelerde ve bu tarz öz yönetim birimleri kurmayı başardık.
Biz, ülkeyi yönetebilecek bir konseyler ağı kurabilmek istiyoruz, fakat bu, güçler dengesine ve Irak’ta işgalin sona ermesine bağlı; ama her nasıl olursa bu hedefe ulaşmak konusunda kararlıyız. Asla vazgeçemeyeceğiz. Irak’ın siyasi geleceğine etkin bir şekilde katılmak ve işgali sona erdirmek için Irak’taki işçilerin ve halkın, doğrudan demokrasiye ve irade gücüne dayanan büyük/kitlesel bir konsey hareketini yaratmaya çalışıyoruz.
Sendika.org: Dünya çapındaki savaş karşıtı harekete dair görüşleriniz neler ve bu hareketlerle ilişkiye geçme yönünde bir çabanız var mı? ABD birliklerinin Irak’a Türkiye üzerinden girmesini engellemeyi başaran Türkiye savaş ve işgal karşıtı hareketine dair görüşleriniz neler?
Aso Jabbar: Savaş karşıtı hareketle ilgili olarak, biz her zaman çeşitli ülkelerde savaş karşıtlarıyla birlikte savaşı ve Irak’ın işgalini engellemek için işbirliği yaptık; fakat savaşın ve işgalin başlamasının ardından devasa savaş karşıtı hareket içinde Irak’taki politik pozisyonumuzla marjinal bir rol aldık. Savaş karşıtı hareket içinde pek çok değişik unsur bulunsa da, bizim hedefimiz bu savaş karşıtı hareketten işgal güçlerini Irak’tan çekilmeye zorlayacak güçlü bir işgal karşıtı hareket yaratmak. Irak’taki politik güçleri 3 cephede sınıflandırmaya çalışacağım:
Birinci cephe ABD, koalisyon güçleri ve onlarla işbirliği içindeki etnik ve dini grupların cephesidir ve ABD’nin yeni dünya düzenini kurma, tüm dünya üzerinde askeri hegemonyasını ve hakimiyetini kabul ettirme çabasına riayet etmektedir. Bu insanlık düşmanı cephenin ana hedefi işgali uzatarak sürdürmek ve Irak’ı ABD ordusu için kalıcı bir askeri üsse dönüştürmektir. Bu cephe Irak’ta, ABD’nin Irak’taki ve Ortadoğu’daki çıkarlarını güvence altına alacak etnik ve dini yapılı bir hükümet kurmaya çalışıyor.
İkinci cephe Siyasal İslamcı gruplar ve Baas kalıntılarının yürüttüğü silahlı direnişin cephesidir. Bu cephenin ana hedefi İslamcı bir hükümet kurmak, Irak halkına şeriatı dayatarak Irak’ta yeni bir İran ya da Afganistan yaratmaktır. İşgalin sağladığı avantajdan faydalanarak intihar bombacıları, ayrım gözetmeksizin öldüren araba bombaları, kafa kesmeler, işkence, adam kaçırma, halkın mallarını tahrip etme, kamu hizmetlerine saldırma, kendileri gibi düşünmeyen ve kendilerinin tarif ettiği biçimde yaşamak istemeyenlere karşı ölüm tehdidinde bulunma ve fetvalar çıkarma gibi vahşi metodları yoluyla gerici stratejilerini dayatıyorlar.
Üçüncü cephe her iki gerici cepheye karşı direnen işçilerin, işsizlerin, kadınların, öğrencilerin ve laik halkın işgal karşıtı ilerici cephesidir.
Bizim temel hedeflerimiz:
-İşgal güçlerinin Irak’tan hemen ve koşulsuz geri çekilmesi,
-Etnik ve dini temele dayalı olmayan laik bir hükümetin kurulması,
-Irak halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi; işsizlik sigortası, ilerici bir iş yasası, kamu hizmetlerinin, elektrik ve suyun onarılması, erkekler ve kadınlar arasında eşitlik vb.,
-Irak halkının tamamı için güvenlik garantisi,
-koşulsuz politik özgürlükler.
İlk adım bağımsız emek hareketinin, işsizler hareketinin, ilerici kadın hareketinin, Irak Komünist İşçi Partisi gibi ilerici siyasi partilerin, öz yönetim birimlerinin vb. işgale karşı sivil direniş cephesini güçlendirmek olmalı diye düşünüyoruz. Bu cephenin güçlendirilmesi Irak’ta ve dünyada milyonlarca insanı kitlesel protestolar, İntifada ve grevlerle işgale karşı harekete geçirec
ektir.
Türkiyeli emek örgütlerinin ve militanların Irak’taki savaşa ve işgale karşı direnişinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türk hükümetinin Irak savaşına katılmasını ve ABD işgal güçleriyle askeri işbirliğine gitmesini önlediler. Umuyoruz ki Türkiyeli İşçi Sendikaları ve savaş karşıtı hareket Irak işçi sınıfının ve onun işgale ve siyasal İslamcı gruplara karşı ideallerinin yanındadır. Bakın, Irak’ın komşularının hükümetleri periyodik olarak bir araya geliyor ve işbirliği yapıyorlar… Elbette biz de Ortadoğu’da güçlü bir emek hareketi inşa etmeliyiz. Bu noktada da, Irak halkını hedef alan karanlık senaryoya karşı Türkiyeli sendikaların Irak işçi hareketine vereceği moral, finansal ve siyasal desteğin çok büyük bir önemi var.Türkiye İşçi Sendikalarını FWCUI’yla, işçi eylemleriyle ve halk hareketiyle dayanışmaya çağırıyoruz. Irak’ta sol perspektiflar kazanmalı, aksi taktirde Iraklı kitleleri işgal güçlerinin ve Siyasal İslamcı grupların şiddeti altında karanlık bir gelecek bekliyor.
Sizleri yeni uluslararası örgütümüz Irak Özgürlük Kongresine katılmaya ve ilerici işçi hareketlerini ve grevlerini desteklemeye davet ediyoruz.
Sendika.org: Silahlı direnişe dair ne düşünüyorsunuz? Silahlı mücadelenin işçi hareketinin bir direniş biçimi olup olmadığı konusunda fikriniz nedir?
Aso Jabbar: Bu “direnişin” önerdiği alternatifin ne olduğu, Felluce’de ve Irak’ta kısa süreli hakimiyet sağladıkları diğer bölgelerde açığa çıktı. Bu “direniş” insanların refahını ve su, elektrik, sağlık hizmeti gibi temel ihtiyaçlarını umursamazlıkla kalmıyor; aynı zamanda (kendi ideolojilerinin ve politikalarının doğasına bağlı olarak) halkın müzik, dans, modern giyim-kuşam, alkol gibi basit gündelik hazlarına da engel oluyor. Halka gerici ve bağnaz değerleri, gelenekleri ve yaşam tarzını dayatmaya kalkışıyor. Özellikle kadınlar devrik Taliban rejiminin Afganistan’daki uygulamalarından daha beter koşullar altında yaşamaya zorlanıyor. Ayrıca, bu “direniş” içindeki gruplar amaçlarına ulaşabilmek için en vahşi ve insanlık dışı yöntemleri kullanıyorlar.
Bu gruplar uğursuz savaşlarını kaçakçılık, adam kaçırıp fidye alma, soygun ve hırsızlık gibi yollarla finanse ediyorlar. Irak’ta yaşamın tüm alanlarını negatif bir şekilde etkiliyorlar. Mevcut terörist savaş boyunca bu grupların vahşetinin Iraklı insanlar ve tüm dünya ve bölge halkları açısından çok kötü sonuçlara yol açtığı görülüyor. Bush, Blair ve Howard gibi yeni liberallerin halkı ürkütmek ve çoğu Batı toplumu üstündeki etkilerini sürdürmek için kullandıkları açık gerçeklik budur. İslami-etnik direnişin aşırı derecede gerici olduğu ve insanlığın refahına/gönencine karşı olduğu tartışmasız bire gerçekliktir.
İşgal güçlerinin masum Irak halkına karşı yürüttükleri zalimane uygulamalar ve bu uygulamalarla ABD ve İngiltere’nin savaşın ilk günlerinde vaat ettikleri arasındaki keskin zıtlık halkın ezici bir çoğunluğunu pozisyon değiştirip işgale, işgalcilerin varlığına ve her türlü manifestosuna karşı çıkmaya teşvik etti. Ama, halkın bu işgal karşıtlığı İslami-etnik temelli “direniş”in destekçiliği hanesine toplanmıyor. Bir yanda ABD güçleri diğer yanda İslami-etnik “direnişiyle” uluslararası terörizmin iki kutbunun Irak’taki silahlı çatışması yaşam alalarını ve iş yerlerini savaş alanına çevirdi. Masum insanları bu terörist yarışa katmaya çalışıyorlar.
Fakat savaşa dahil olan bu halkın direnişiyle örgütlü İslami-etnik “direniş” aynı şey değil. Yakınlarının katledilmesine ve yaşadıkları aşağılanmaya isyan edip, işgal güçlerine saldıran insanlar da var. Ama, bu sıradan yurttaşların direnişi Irak’taki organize silahlı “direnişin” bir parçası değil.
Silahlı mücadele yürüten Siyasal İslamcı gruplar işgalin ve Irak halkının işgale karşı büyük tepkisinin sağladığı avantajla, Irak’ta şeriat hükümlerine dayalı bir toplumsal düzen ve islami bir hükümet kurulmasına dayalı alternatiflerini geliştirmeye çalışıyorlar. Bu grupların eylemlerinin asıl kurbanları, yakın zamanda Musul yakınlarında iş ararken öldürülen 18 yoksul yapı işçisi gibi masum Iraklılar.
Bu gruplar Irak toplumuna karşı herhangi bir sorumluluk duymuyorlar. Buna karşı biz Irak toplumuna karşı sorumluluğumuzu deklere ettik; ve etnik, dini, ve politik kökenine bakmaksızın Irak’ta yaşayan tüm insanlar için güvenli, huzurlu, iyi bir yaşamı savunduğumuzu belirttik.
Önceki sorulara verdiğim bir yanıtı yineliyorum:
“Biz, ilk adım olarak bağımsız emek hareketinin, işsizler hareketinin, ilerici kadın hareketinin, Irak Komünist İşçi Partisi gibi ilerici siyasi partilerin, öz yönetim birimlerinin vb. işgale karşı sivil direniş cephesini geliştirmeyi düşünüyoruz. Bu cephenin geliştirilmesi Irak’ta ve dünyada milyonlarca insanı kitlesel protestolar, İntifada ve grevlerle işgale karşı harekete geçirecektir.”
Amaçlarımızı daha önce de belirtmiştim ama tekrar özetleyelim: İşgalin sona erdirilmesi, politik özgürlük, güvenlik, laik bir hükümet, Irak halkının yaşam koşullarının düzeltilmesi ve Kürt halkının kendi geleceğini tayin hakkı için referandum.
Sendika.org: Irak İşçi Hareketinin şiddet içermeyen mücadele biçimleriyle sınırlandırılabileceğini düşünüyor musunuz?
Aso Jabbar: Silahlı mücadeleyi ilkesel olarak reddetmedik ve etmeyeceğiz de. Ama uluslararası sol içinde Irak’taki İslami-etnik temelli “direniş” sorunu konusunda bir çatlak var. Bazı sol gruplar bu gerici direnişe destek gönderiyor. Bu, bu organizasyonların eylemleri ve politikalarını belirleyen hakim grubun mantığıdır.
İşgal sonrası Irak halkının işgal güçlerine büyük bir tepki duyduğu doğru ama bunun tam olarak da İslami-etnik temelli silahlı direnişe kanalize olduğunu söylemek yanlış. Her ne kadar bu gruplar işgal altındaki Irak’ın koşullarından avantaj elde ediyorlar ve gelişiyorlarsa da, halkın işgal güçlerine dönük kendiliğinden tepkileri bu organize direnişin bir parçası değil.
Irak’ta ilerici emek hareketi tarafından önderlik edilecek bir silahlı mücadele için, işçi sınıfının mücadelenin bu evresine yeterli derecede hazır olmasına ve tedariğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Burada dikkatinizi FWCUI’nın ve işçi hareketinin ilerici kadın hareketi, işsizler hareketi, öğrenci hareketi ve bazı sol partilerle işbirliğiyle Mart 2005’te Irak Özgürlük Kongresi’ni kurmak üzere başlattığı girişime çekmek istiyorum.
Henüz kurulan Irak Özgürlük Kongresi (IFC), çeşitli sol partilerin, sendikaların, işsiz ve kadın hareketinin ve insan hakları gruplarının bir şemsiye örgütüdür ve Iraklıları “halkın mümkün olan her alan ve kademede kontrol ve egemenliğini” tesis etmeye çağırmaktadır.
Yakın zamanda yayınladığımız Manifesto’da, IFC benzer bir stratejik önermeyi yineledi: Sendikacıların ve kadın hareketi aktivistlerinin hükümet ve işgal karşıtı sokak eylemlerine ve protesto gösterilerine daha yaygın katılmalarının gerektiği. Fakat, daha da önemlisi, Irak Özgürlük Kongresi -IFC “halk düşmanı güçlerin saldırılarını önlemek için” silahlı milis kuvvetlerinin kurulmasını önerdi. IFC’nin programı, Irak bataklığını maskelemek için yürütülen ABD destekli çabalara şiddetle karşı çıkan önemli bir dizi Iraklı ve uluslararası şahsiyet tarafından da onaylandı. Irak halkının özgürlüğ