G8 toplantısı, 26 ve 27 Haziran 2002 tarihinde, Kanada Kananaskis’de (kamuoyunun dikkatinden uzak Rocky Dağları’nda) yapılacak ve toplantıya Kanada başkanlık edecektir. Gündemde üç önemli madde var: – “Terörist” finansmanla mücadele – Küresel ekonomik büyümeyi güçlendirme – Afrika’nın Kalkınması için Yeni Ortaklık oluşturma (NEPAD) Dünya Kadın Yürüyüşü Bültenimizin özel sayısı, bu önemli toplantıyla ilgili bilgileri yaygınlaştırmak […]
G8 toplantısı, 26 ve 27 Haziran 2002 tarihinde, Kanada Kananaskis’de (kamuoyunun dikkatinden uzak Rocky Dağları’nda) yapılacak ve toplantıya Kanada başkanlık edecektir. Gündemde üç önemli madde var:
– “Terörist” finansmanla mücadele
– Küresel ekonomik büyümeyi güçlendirme
– Afrika’nın Kalkınması için Yeni Ortaklık oluşturma (NEPAD)
Dünya Kadın Yürüyüşü Bültenimizin özel sayısı, bu önemli toplantıyla ilgili bilgileri yaygınlaştırmak ve eylemin aciliyeti üzerine duyarlılık oluşturmak amacıyla yayınlandı. Öncelikle Afrika’nın Kalkınması için Yeni Ortaklık (NEPAD) üzerinde yoğunlaşmayı tercih ettik; çünkü, Afrikalı kadınların en önemli meselesidir ve hakkında çok az şey bilindiği için de özel bir ilgiyi hak etmektedir.
Bu bülten kaleme alınırken, Afrika ülkelerinde, hükümetlerin halkın çıkarlarını ve insan haklarını stratejilerinin merkezine almasını ve böylece NEPAD’ı sürdürülebilir kalkınma perspektifi içinde tasarlamasını talep eden ve seslerini duyurmak için harekete geçen sivil örgütlerin sayısı artıyordu.
Dünya Kadın Yürüyüşü, kadın gruplarını, özellikle Afrika’dakileri, feminist çözümlemenin temel ilkelerini ve NEPAD’ın kadınlar üzerindeki özel etkilerini vurgulayarak bu mücadelelerin içinde yer almaya çağırıyor. G8 üyesi ülkelerde çalışan kadın gruplarını da, süreci teşhir etmek ve NEPAD’ın içeriğine ilişkin eleştirilerini politik liderlere duyurmak üzere harekete geçmeye çağırıyoruz. Dünyanın diğer uluslarını, özellikle G8 zirvesinin yapıldığı hafta (21-28 Haziran) boyunca gösteriler, eylemler ve eğitsel etkinlikler düzenlemek suretiyle Afrikalı kadınlarla dayanışma içinde hareket etmeye çağırıyoruz.
Afrika’nın ve genelde Güneyin kalkınmasını olumsuz etkileyen, son derece dengesiz ve insafsız bir uluslararası ekonomik sisteme karşı savaşmayı sürdüren güçlere katılmalıyız. Sonuç olarak, kadın haklarını aşındırıp, patriarkal değerleri pekiştiren bütün projelere karşı tavır almalıyız.
G8 NEDİR?
G8 grubu, yeryüzünde endüstrileşmiş en zengin 7 ülkeden oluşur (Kanada, Fransa, Almanya, Britanya, İtalya, Japonya, Birleşik Devletler). Rusya’nın da katıldığı 1997 yılından bu yana, Rusya’nın ekonomik ve mali taraf olmamasına rağmen, artık G8 olarak adlandırılıyor. Yılda bir kez bu ülkelerin liderleri kendi aralarında, yani etkili, zengin ve esasen beyaz erkekler kendi aralarında, önemli dünya sorunlarını çözmek için toplanıyor. Henüz uluslararası kamuoyunda hiç kimse dünyanın kaderini bu kişilere demokratik bir şekilde emanet etmedi: G8 politik meşruiyetten yoksundur.
Bir başarı “örneği”!
Pazarın apaçık yönetimine yıllardır bu politikacıların gösterdikleri korkunç itaat, daha fazla gözle görünür bir hal almaktadır. Örneğin; 1994 yılında, G7 istihdam “esnekliği” ve OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı: zengin ülkelerin önde gelenlerinden oluşan bir klüp) ve global ekonominin büyük patronlarının politikalarına uygun işgücü maliyetleri lehinde tavır aldı; 1996 yılında: G7 yatırımcılar için “dost çevre” yaratılması sorumluluğunu Üçüncü Dünyanın omuzlarına yükledi; 1997 yılında: G7 yoksul ülkelerin borçlarına ilişkin “kaygı”landığını ileri sürdü; yine de borçların tamamının geri ödenmesi konusunda ısrarını sürdürdü; 1998 yılında feci bir mali krizin doruk noktasında G8, IMF kararlarıyla perişan olan Asya ülkelerine IMF’nin talimatlarına tamamen uymasını tavsiye etti. 1999 yılında : Almanya’nın Köln kentinde G8, 24 milyon kişinin imzaladığı uluslararası bir imza kampanyasının baskısı altında, en yoksul 41 ülkenin kamu borçlarını iptal etme sözü verdi; 2000 yılında: Japonya’nın Okinawa kentinde, G8 verdiği sözleri tutmadığını kabul etti ve en yoksul ülkelerin borçlarının iptal edilmesi sözünü yineledi ve 2001 yılında: İtalya’nın Cenova kentindeki zirvede G8 en yoksul ülkelerin borçları azaltma konusundaki beceriksizliğini (ya da daha doğrusu isteksizliğini) tekrar itiraf etti. Sadece cılız gelişmeler kaydedildi. Cenova’ya giden Afrikalı liderler hoş karşılanmadı. Polis genç bir göstericiyi öldürürken, G8 liderleri; “serbest ticaret ve yatırım, büyümeyi destekler ve dünyada yoksulluğu azaltır” nakaratını ezbere okudu.
Peki ya kadınlar?
Kadınlar, açıkçası bu adamların gündeminde pek az yer işgal ediyor! Kadınların sorunlarına dair ciddi söz sarf edilmedi bile… ta ki; neo-liberalizim koşullarında, kadınlara yatırım yapmanın “karlı” olduğu nosyonu pekişinceye kadar! Bugün bildiğimiz kapitalist, ırkçı, cinsiyetçi, ve çevreyi tahrip edici (Amerikan Halkları Zirvesi Sonuç Deklarasyonu’ndan, Nisan 2001, Quebec City) bir küreselleşmenin bayraktarlığını G8’in yaptığı dikkate alınırsa bu hiç de şaşırtıcı değildir! G8, kendi çıkarlarını korumaya kararlı, küresel ekonominin hissedarlarından oluşan bir klüpten başka bir şey değildir; Ekim 2000 tarihinde Dünya Yürüyüşünün yönelimini değiştirmesini talep ettiği DTÖ, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası finans kurumları üzerinde güçlü bir nüfuzu bulunan ülkelerden oluşan bir gruptur. Şüphesiz ki, taleplerimizin takipçisi olmak ve bu yönelim değişikliğine mecbur etmek bizim elimizdedir!
AFRİKA’NIN KALKINMASI İÇİN YENİ ORTAKLIK (NEPAD)… AFRİKALI KADINLAR OLMAKSIZIN !!!
Kananaskis’de (Alberta, Canada) yapılacak toplantıda G8’in devlet başkanları; bir grup seçkin Afrikalı devlet başkanının önayak olduğu Afrika’nın Kalkınması için Yeni Ortaklık (NEPAD) önerisinden hareketle, Afrika’nın durumunu “inceleyecekler”.
Sömürgeciliğin modern bir versiyonu
Bu girişim “unutulmuş kıta”yı uluslararası kamuoyunun ilgi odağına yerleştiriyor. Ancak , erkek, zengin ve beyaz Kuzeyin eski pederşahi, sömürgeci alışkanlıklarının NEPAD ile tam tekmil geri döndüğünü de belirtmekte fayda var.
Bunu kanıtlamak için, sadece Kanada Başbakanı’nın son Afrika turuna bakmak yeterlidir ( 9 gün içerisinde 53 Afrika ülkesinden 6’sını ziyaret etti!) “G8’in bu yılki sözcüsü olarak; kendi vatandaşlarının yararına, barış ve güvenliğin sürekliliğini sağlamak, demokratik yönetimi güçlendirmek, sağlık ve eğitim sorunlarını halletmek ve ticaret ve yatırımı liberalleştirmek için çalışmaya kararlı Afrikalı hükümetlerle birlikte çalışma anlayışından hareketle, Afrika planına dair Afrikalılara danışmaya kararlıyım. Mr. Chrétien iyi yönetime, yani demokratikleşme ve insan haklarına saygıya, ne kadar fazla meylederlerse, G8 ülkelerinin oluşturacağı çeşitli sosyal yardım programları vasıtasıyla o kadar fazla ödüllendirileceklerini anlamalarını sağlamak için, Afrikalı muhataplarına bir mesaj gönderdi.” (La Presse, 30 Mart 2002). Kanada’ya geri döndüğünde, Mr. Chrétien utanmazca şöyle konuştu: “herkesin gösterdiği uyumdan etkilendim (…) hepsi tamamen aynı yaklaşımı benimsedi ve Afrika’yı küresel gündeme taşımak ve yatırımlar için uygun bir iklim yaratmak için gerekli olan şeylerden söz ettiler.”
“gizli ” bir süreç
G8 Afrika’nın geleceğini planlıyor… Afrika’nın erkekleri ve kadınları olmaksızın hem de! Afrika’da, neredeyse hiç kimsenin NEPAD hakkında bilgisi yoktur. Projenin başlangıcından beri, Afrika’daki sivil toplum örgütlerini, halkın genelini ve özel olarak da kadınları göz ardı ettiler. Yalnızca birkaç seçkin, Batıya yakın olanlar, dahil edilmektedir. Bu önemli e
ksiklik, kadınların da aralarında olduğu marjinalleştirilmiş kesimlerin çıkarlarını hiçe sayan bu kalkınma planındaki katılımcı demokrasinin geleceği konusunda ciddi şüphelere neden olmaktadır. Onlarca yıldır özellikle kadın örgütlerinin yaptığı çalışmalar, sistematik olarak göz ardı edilmektedir…!
“azgelişmişliği” güvenceye alan bir kalkınma planı…!
NEPAD, Afrika için uygulanan kendisinden önceki diğer kalkınma planları gibi, Afrikalı halkın, özellikle kadınların, gerçek sorunlarını hesaba katmıyor. Bu durum; birçoğu Afrika halkını sömürmenin yeni biçimleri üzerinde yoğunlaşan, sözde “gelişmiş” ulusların NEPAD’ın gerisinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda toplumsal hareketler tarafından açıkça teşhir edilen neo-liberal küreselleşmeye kan taşıması için Afrikalı liderlerin nasıl dünyanın büyük güçlerine kapıyı açtıklarını da gösteriyor. İşte bu yeni planın bazı yönleri:
• NEPAD’ın ekonomik stratejisi, Afrika’yı yabancı yatırımcılar için “cazip” hale getirmek üzere ayarlanmıştır. Sözde büyümeyi güvenceye alacak ve yoksulluğu ortadan kaldıracak özel sektörün rolü üzerinde odaklanıyor. Ancak, ekonomik büyümenin kendi başına yoksulluğun azalmasını garantiye almadığını, haklara saygı gösterilmediği ve adil bir yöntem kullanılmadığı takdirde, büyümenin tersine aradaki uçurumu genişlemekten başka bir işe yaramayacağını biliyoruz. Ayrıca, özel sermayenin Afrika’ya uğrayacağının garantisi de yoktur; doğrusu, yatırımlar 1990 yılında %10’dan bugün %3’ün altına düşmüştür.
• NEPAD, yapısal uyum politikalarının son yirmi yılda neden olduğu tahribatı kabul etmeyerek geçmişte yapılan hataları aynen tekrarlıyor. Bu programların ağır bedellerini ise, ilk önce kadınlar ve çocuklar ödemektedir. Yapısal uyum programları, cinsiyete duyarsızmış gibi görünebilir, fakat ekonominin hem formel hem de kayıt dışı sektörlerinde, kadınlara erkeklerden daha fazla külfet getirmektedir. Bu programlar, ailelere yönelik temel hizmetleri budadı ve çoğu kez kadınların son otuz yılda elde ettiği ekonomik kazanımları yok etti (BM, 1995 1990’lar için Uyum Yaratma: Kadınlar ve Yapısal Uyum hakkında Uzmanlar Grubu Raporu, Londra, 1989).
• “Azgelişmişliğin” asıl nedenleri stratejik olarak sessizce geçiştirilmektedir. Önerilen çözüm ise; Güney ülkeleri ile “fazla gelişmiş” ülkeler arasındaki güç ilişkilerinde varolan eşitsizliğin büyümesini, eşitsiz ticari ilişkileri, ticaret koşullarının kötüleşmesini (örn; imal edilen malların fiyatı sürekli yükselirken 1980 yılında uluslararası pazarda fiyatı 4.81$ olan kahve şimdi 1.90$’a satılmaktadır) sorgulamaksızın, Afrika kıtasının neoliberal küreselleşme planına entegrasyonunun zorunlu hale getirilmesidir. Küreselleşmenin Afrika için bir felaket getirmesine rağmen, NEPAD’ın önerdiği çare, DAHA FAZLA KÜRESELLEŞME!…
• “bağış veren” ülkelerin talep ettiği “iyi yönetim” ise yalnızca uluslararası finans kurumlarının empoze ettiği kriterlerin iyi idaresi ve Afrika hükümetlerinin halka karşı sorumlu olmaktan çıkarılmasıdır ( kamusal programlara devlet müdahalesinin azaltılması, kuralsızlaştırma vs.).
Afrikalı kadınlar olmaksızın gelişen bir Afrika…!
NEPAD’ın mimarları, bütün bir kıtayı kapsayan bir kalkınma planı önermeyi becerdi. Cinsiyet eşitsizliğinin ortaya çıkardığı sorunlara yüz çevirerek hem de! Tabii ki, NEPAD bütün faaliyet alanlarında kadının yerini ileriye götürme niyetinde olduğunu iddia ediyor, yine de Afrika kıtasının geleceğini ayrıntılarıyla planlayan bu metnin merkezinde kadınlar yer almıyor.
• Toplumsal cinsiyet analizi tamamen eksiktir. Örnek vermek gerekirse, tarımla ilgili bölümde böyle bir analizin yokluğunu şaşkınlıkla gözlemliyoruz; insanların yaşamını sürdürmesi bakımından hayati öneme sahip bu sektörde kadınların taşıdığı önemli rolden dahi bahsetmemektedir!
• Kadın haklarının gelişmesinin ve yaşama koşullarının iyileşmesinin önünde en büyük engeli; bir yanda terörizme karşı mücadele bayrağı altında artan militarizasyonun patlamaya hazır bileşimi ve öte yanda uluslararası finans kurumları ile büyük şirketler arasındaki bağların güçlendirilmesi oluşturmaktadır. (Meksika’da Monterrey Konsensüs ile pekiştirildi)
• Öne sürülen kalkınma modeli neo-liberal bir model olmaktan öteye gidemez ve bu modelin ataerkil standartların,değerlerin ve sistemlerin temelini pekiştireceğinin fazlasıyla farkındayız: kadınların ekonomik ve politik yaşamdan dışlanması; “görünmeyen” emekle birlikte “görünen” fakat özellikle informel sektördeki ücretsiz ya da düşük ücretle çalışan emeğin inkar edilmesi; cinsiyetçi işbölümü (kadınlar ücret skalasının en altında ve çok az iş güvencesi yada ilerleme fırsatına sahiptir, vb); ücret eşitsizliği vb.
• Kadınlar, “kadın projeleri” altında çabucak “sınıflandırılır”, sağlık, eğitim, yetiştirme ve küçük kredi olanakları gibi. Oysa NEPAD, cinsiyet eşitsizliğinin (ayırımcı yasalar, kültürel normlar, erkeklerin faaliyetlerini merkez alan vs) yapısal nedenleri konusunda ve kadınların çok az temsil edildiği yerlerde makroekonomik düzeyinde gerçekleşmesi gereken dönüşümler (mali politikalar, kamu harcamaları, yatırım öncelikleri, tarım reformu vs) konusunda hiçbir şey söylemez.
• NEPAD Afrika toplumlarında kadının önemli rolüne, ekonomiye sunduğu çok değerli katkısına, ya da ileri sürdüğü alternatiflere hiçbir şekilde değinmez.
Barış, Afrika’nın kalkınması için vazgeçilmez bir koşul
Hiçbir kalkınma projesi, savaş, baskı, yolsuzluk, silah kaçakçılığı ortamında ve politik liderlerin sorumluluğu olmaksızın hedeflerine ulaşamaz. Afrikalı kadınlar, onlarca yıldır ulusal düzeyde durmak bilmeyen silahlı çatışmalara ve diktatörlüklere karşı; çatışmaların kontrolü için bütün karar alma süreçlerinde kadınların dışlanmasına karşı mücadele vermektedir. Bu çatışmaların bir çoğu, kaynakların kontrolünü sağlamak ve böylece Afrikalı ülkelerin ekonomik bağımlılığını sürdürmeyi amaçlayan, dünyanın sözde büyük güçleri tarafından körüklenmektedir.
GİDİŞATI DEĞİŞTİRMEK İÇİN ÖNERİLER
2000 yılında, politik ve ekonomik liderlerin yönelimlerinde gerçek anlamda bir değişiklik başlatmalarını talep etmek ve yürüyüş yapmak için 2000 iyi gerekçemiz vardı. İki yıl sonra, G8’in öne sürdüğü politikaları da içeren başka gerekçeler ekledik. Dünya Kadın Yürüyüşünün bütün kadınlarını, aşağıdakileri taleplerle mücadeleyi sürdürmeye çağırıyoruz:
1.Uluslararası finans kurumları (DB, IMF, DTÖ) ve gayrı-meşru “erkek klüpleri”nin radikalce yeniden tasarlanması
(Dünya Ekonomik Forumu, G8, G20, OECD) tek varoluş kaynağını paranın ve silahın gücünden alır. İnsanlığa hizmet ettiği iddiasındaki herhangi bir uluslararası finans örgütü, demokratik, şeffaf, ve yasal kurumlar karşısında sorumlu, insan haklarını ve cinsiyet eşitliğini güvence altına alan anlaşmalara, sözleşmelere ve uluslararası protokollere bağlı olmalıdır. Bu örgütler, BM çatısı altında kurulmalı fakat öncelikle BM’nin kendisi, özellikle veto hakkına sahip ülkelerin egemen olduğu Güvenlik Konseyi, reforma tabi tutulmalıdır.
2. Afrika’yla dayanışma içinde hakiki bir ortaklık
Zengin ülkelerle Afrika kıtası arasında eşit olmayan ticaret kurallarını ortad
an kaldıran; neo-liberal ilkeleri yıkan; G8 ülkelerindeki silah tüccarları tarafından beslenen savaşlara son veren; cinsiyet eşitliğine, insan haklarına ve çevreye saygıya, taban hareketleri tarafından ileri sürülen alternatif ekonomik çözümlere, ekonomik kaynaklardan adil yararlanma mekanizmalarına, katılımcı demokrasiyi ve iyi yönetimi güçlendirecek süreçlere, büyük güçler tarafından desteklenen diktatörler ya da zor yoluyla iktidara gelen Afrika liderlerinin son bulmasına, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelere kadınların harcadığı çabayı ve tkıyı değerlendirmeye ve kadınların ülkenin politik yaşamına katılımını güçlendirmeye dayalı bir kalkınma için gerekli ön koşulları yaratan bir ortaklık.
Her kalkınma planı temelini, hayatın her alanına cinsiyet perspektifinin entegre edilmesi üzerine kurmalıdır.
“Kalkınmayı serbest bırakacak” acil tedbirler arasına şunları öneriyoruz: Afrika’da sömürgeciliğin yeni yüzü olan borçların tamamının biran önce iptal edilmesidir. Bu borç ahlaksız, yasadışı ve gayrı meşrudur. Zengin ülkelerin oluşturduğu politikaların boyunduruğu altında tutan ve yoksulluğun en büyük nedeni olan yapısal uyum politikalarına son verilmeli. Zengin ülkelerin GSMH’nın %0.7’sinin gelişmekte olan ülkelere yardım için kullanılması… 25 yıl önce söz verildiği gibi!!!
3. Devletler insan haklarına ve ortak çıkarlara saygıyı korumalı Pazarın çıkarları, devletin rolünün minimuma indirgenmesi çabalarının arkasına bütün ağırlığını koydu. Çünkü; Devletlerin yasalar, kurallar ve sübvansiyonlar yoluyla özgür ticareti engellediğine inanıyorlar. Devletleri zayıflatmak istiyorlar. Fakat, pazar güçlerinin iradesi karşısında savunmasız bırakılan devletsiz bir toplumun geleceği, yalnızca güçlü olanın hakimiyeti altındaki yoksulluğa ve savaşa mahkumdur. Temsili ve katılımcı demokrasiyi güçlendirmek; servetin adil dağıtılmasını güvenceye almak; kamu hizmetlerinin evrensel, ulaşılabilir ve parasız niteliğini korumak (özellikle eğitim ve sağlık); kadına yönelik şiddetle mücadele etmek ve toplumsal çoğulculuğu güvence altına almak için Devletlerin aktif olarak müdahale etmesini istiyoruz.
4. Cinsiyet eşitliği
Cinsiyete dayalı bir perspektifin bütün anlaşmalarda ve ticari politikalarda içerilmesini; kadınların yaptığı ücretsiz işlerin -ev işleri örneğin- servet olarak kabul edilmesini ve GSMH bir parçası olarak hesaplanmasını; kalkınmada kadının temel ekonomik, sosyal ve kültürel rolünün tanınmasını; kadınların ve çocukların yoksulluktan kurtarılması için acil ve aktif tedbirlerin alınmasını; eğitimde kadınlara öncelik verilmesini, çocuk bakım hizmetleri, teknik eğitim, kredi ve toprak sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirlerin uygulanmaya başlamasını; kadınların ve kadın gruplarının politik ve ekonomik kurumlara katılımını sağlayacak önlemlerin alınmasını; kadının statüsünde kaydedilen gelişmeyi ölçerken UNDP’nin cinsiyete özgü indeksinin kullanılmasını talep ediyoruz.
5. Servetin paylaşılması için acil önlem: mali işlerden vergi alma (özellikle Tobin Vergisi)
Tobin Vergisi bizatihi büyüyen eşitsizlik sorununu azaltsa bile spekülasyon sorununu ebediyen çözme iddiasında değildir. Fakat, mali spekülasyonun iyi işleyen çarkını yavaşlatmaya yardımcı olabilir. Sermayenin vergilendirilmesi için ortaya atılan önerilerden birisidir. Demokratik olarak idare edilen ve kadınların yer almayı tercih edeceği bir sosyal kalkınmada kullanılmak üzere önemli bir dünya fonu açığa çıkaracaktır. Bu bizim kısa dönemde gerçekleştirebileceğimiz bir hedeftir.
6. Mali suçları yok edecek özel önlemler
Mali suçlar insani kalkınmayla uyuşmaz. Ticareti saptırır ve finansörlere, şirketlere, siyasi liderlere, vb. paralarını saklama ve vergilendirmeden, ulusal yasalardan ve kurallardan koruma imkanı vererek hırsızlığın yasallaşmış bir biçimini oluşturur… Ve kara para aklama da işin cabası. Vergi sığınaklarına son verilmesini ve gizli bankacılığın kalkmasını talep ediyoruz.
7. Savaş politikalarına son
“Terörizm”le mücadele adına sürdürülen savaş politikalarının geliştirildiği bir yerde insanlığın geleceğinden bahsedilemez; hatta toplumları savaş meydanlarına ya da suni korunan kalelere dönüştürür. Kadınlar ve çocuklar, savaşın en ağır yükünü taşır. Çatışmaların politik görüşmelerle çözülmesinden, silah endüstrisinin son bulmasından ve barışçıl bir kültürün gelişmesinden yanayız. Kadınlar, silahlı çatışmaların önlenmesi ve çözülmesi sürecinin bütün aşamalarında yer almalıdır.
NEPAD VE G8 ZİRVESİYLE İLGİLİ DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN
Aktivizm:
http://www.g6bpeoplessummit.org/
http://www.g8.activist.ca
www.solidarityvillage.cjb.net
G8 hakkında Genel Bilgi:
http://www.g7.utoronto.ca/
http://www.g8.gc.ca (G8 zirvesinin resmi sitesi)
NEPAD hakkında bilgi alınacak bazı siteler:
NEPAD resmi sitesi:
http://www.nepad.org/
Canadian Council for International Cooperation: http://www.ccic.ca/
The site of Match International has detailed information on women and the NEPAD: http://www.web.net/~matchint/
Bu Bülten, yeryüzünün her yerinde 161 ülkeden 6000 üyesiyle geniş bir uluslararası feminist eylem ağı oluşturan ve aşağıdaki hedeflerin takipçisi Dünya Kadın Yürüyüşü tarafından hazırlandı:
1- Yürüyüşün dünya kadınlarının örnek bir hareketi olması için kitlesel kadın gruplarının geniş bir dayanışma hareketini güçlendirir ve sürdürür .
2- Kadınlarla erkekler arasında ve halklar arasında eşitliği geliştirir.
3-Bütün kadınların ezilmişliklerinin nedenlerini kendi kendine analiz edebilmesi ve olanaklı alternatifleri tasarlayabilmesi için büyük bir halk eğitimi sürecini destekler.
4- Küresel kadın hareketlerinin yoksulluk ve kadına yönelik şiddetle ilgili yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde formüle ettiği ortak talepler ve alternatifleri vurgular.
5- a) Hükümetler ve çok taraflı politik kurumlar(BM gb) üzerinde politik baskı oluşturarak böylece kadının statüsünü ve global düzeyde yaşam standardını iyileştirmek için gerekli değişiklikleri başlatır ve böylece silahsızlanma ve çatışmaların barışçıl politikalarla çözülmesinin takipçisi olur.
b)Kadınların yoksullaştırılmasından ve marjinalleştirilmesinden, ve bize yönelik şiddetin yoğunlaşmasından sorumlu olan uluslararası mali, ekonomik ve askeri kurumlarla (IMF, NATO, DTÖ, DB,vb.) mücadele eder, ve alternatif kurumlar için öneriler formüle eder.
6- Dünya çapında kadınların statülerini ve yaşam standartlarını iyileştirmek için gerekli değişiklikleri başlatmak üzere genel kamuoyunu, diğer toplumsal alanları ve toplumsal hareketleri ikna eder.