SİYASAL İKTİDARIN “SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI” SÖZÜ İLE HAZIRLADIĞI YASA TASARILARI KABUL EDİLEMEZ ŞEKİLDEDİR. BİZ SAĞLIKTA ve SOSYAL GÜVENLİKTE GERÇEK REFORM İSTİYORUZ. Sağlık hizmetinden anında, eşit, adil ve etkin olarak yararlanmak ve talep etmek her bir yurttaşın en temel hakkıdır. Bunun yerine getirilmesi ise Devletin en temel görevidir.Ancak ülkemizdeki var olan sosyal güvenlik ve sağlık sistemiyle, […]
SİYASAL İKTİDARIN “SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI” SÖZÜ İLE HAZIRLADIĞI YASA TASARILARI KABUL EDİLEMEZ ŞEKİLDEDİR.
BİZ SAĞLIKTA ve SOSYAL GÜVENLİKTE GERÇEK REFORM İSTİYORUZ.
Sağlık hizmetinden anında, eşit, adil ve etkin olarak yararlanmak ve talep etmek her bir yurttaşın en temel hakkıdır. Bunun yerine getirilmesi ise Devletin en temel görevidir.Ancak ülkemizdeki var olan sosyal güvenlik ve sağlık sistemiyle, bu haktan her bir yurttaşın eşit olarak yararlanabildiğini söylemek olanaklı değildir. Çünkü, ülkemizde sosyal güvenlik özelde sağlık hakkına finansman sorunu olarak bakıldığından halkın sağlık ihtiyacına bütçeden uygun bir pay ayrılmamaktadır. Sağlık bütçesinde yapılan kısıtlamalar ve sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan politik müdahalelerle, sağlık hizmetleri adım adım zaten paralı hale getirilmiştir.
İşsizliğin yoğun olduğu ülkemizde nüfusun önemli bir bölümü sağlık güvencesinden yoksundur. Pirim ödeyemeyen ve Yeşil Kart alamayan yurttaşların hiçbir sosyal güvenlik ve sağlık güvencesi bulunmamaktadır.
Bugün, gelir durumu ne olursa olsun her bir yurttaşın doğumdan ölüme kadar gerek koruyucu sağlık, gerekse tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine anında ulaşabilmeleri ve eşit olarak yararlanabilmesinin önünün açılması doğrultusunda gerçek bir reforma ihtiyaç olduğu açıktır. TMMOB, herkese eşit, ücretsiz sağlık hizmetinin sağlanması için sosyal güvenlik ve sağlık sisteminde köklü değişikliklere ihtiyaç olduğunu sürekli dile getirmiştir.
Sosyal Güvenlik sisteminde gerçek bir reform yapılması gerekirken, Siyasal
İktidar, tam aksine sadece parası olanın sağlık hizmetlerinden yararlanmasını öngören, emeklilik hakkını ortadan kaldıran “Genel Sağlık Sigortası”, “Emeklilik Sigortası”, “Sosyal Güvenlik Kurumu” ve “Primsiz Ödemeler Kanunu” adı altında dört tane tasarı hazırlayarak Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu’nun gündemine taşımıştır. Bu yasa tasarıları, sosyal güvenlik konusunu bütçe üzerinde bir yük olarak gören ve Devletin bu alandan tamamen çekilmesini öngören bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Bu yaklaşım, yasa tasarılarının temel felsefesini ortaya koyduğundan bu yasa tasarılarını bir reform olarak görmek olanaklı değildir.
Hükümetin Hazırladığı “Sosyal Güvenlik Reformu” Neler Getiriyor?
1.Sağlık hak olmaktan çıkarılıyor.
AKP hükümeti, “sağlıkta dönüşüm programı” adı altında yasal düzenlemelerle sağlık hizmetlerini tamamen paralı hale getirmek için sağlık hakkını sorgulamaktadır. Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısının 27. maddesinde, “Bu Kanun kapsamındaki sağlık yardımlarından yararlanan sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sağlıklarını korumaktan asli olarak sorumludur” biçiminde yapılan düzenleme, sağlık hakkını bir hak olarak görmeyen anlayışın ürünüdür. Sağlığını korumak bireye bir yükümlülük olarak getirildiği durumda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen sorumludur anlayışı, Devletin en temel yükümlülüğünden vazgeçtiğinin ifadesidir.
Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın 1. maddesi, “Bu kanunun amacı, tüm
nüfusu kapsayan genel sağlık sigortasını kurmak, kişileri sağlık riskleri ve sağlık harcamaları yönünden güvence altına almak üzere,” ifadesinden sonra gelen “sağlanacak sağlık yardımları, bu yardımlardan yararlanma şartları, finansman ve sağlık yardımlarını karşılama” konusundaki düzenlemeler, sağlık
hakkını hak olmaktan çıkaran düzenlemelerdir.
Hastalık sigortasından yapılan tüm sağlık yardımları, mal ve hizmet biçiminde görünüm kazanan nesnel yardımlardır. Bunların para olarak karşılıklarının istenmesi olanaklı değilken, yeni tasarı, sigortalılara her evrede katılım payını zorunlu kılmaktadır. Şuan yürürlükteki Sosyal Sigortalar Kanunun 33. maddesi gereğince ayakta yapılan tedavilerde ilaç bedelinin %20’si sigortalıya ödettirilirken, Tasarının 16. maddesi bu oranı %50’ye kadar yükseltmektedir. Bu katılım payını belirleyecek objektif bir kriter de bulunmamaktadır. Asgari ücret düzeyinde bir katılım payı öngören Kanun tasarısının sağlık hakkına bir hak olarak bakmadığının somut
ifadesidir.
Yine Tasarının 17. maddesi sağlık yardımlarından yararlanabilmek için bir sevk zinciri öngörmektedir. Aile hekimliğini birinci basamak olarak niteleyen yasa tasarısı, bu basamağı atlayarak sağlık yardımlarından yararlanılması durumunda sağlık giderlerini sigortalıdan tahsil etmektedir.
Sağlık hizmeti, “yardım” değil, “hak” anlayışı ile sunulması gereken bir hizmettir. Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısı, sağlık hakkı yerine kısmi bir sağlık yardımı öngördüğünden Sosyal Devlet felsefesine aykırıdır.
2. Hastaya müşteri yaklaşımı getiriliyor.
Sağlık hizmetlerinin finansmanına ilişkin tüm ülkelerde uygulanan birkaç yöntem vardır. Ya özel sigorta sistemlerini, ya kamu sigortacılığını önereceksiniz ya da genel vergilerle çözümlenecek. Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısı, aslında bir yanıyla son derece yetersiz, minimum kamu sigortacılığını getirirken, özel sigortacılığın da önünü açan bir sistemdir.
Genel Sağlık Sigortası’nın temel mantığında sağlık bir hak anlayışıyla ele alınmadığından, sağlık hizmetinin “bunu tüketen müşteriler” tarafından ödenmesi gerekliliği vardır. Böylece de ödeme süresince yerine getirilen bir hizmet olarak değerlendirilmekte, bir tüketim malzemesi olarak görülmektedir.
Genel Sağlık Sigortası ile sağlık hizmetinin satın alma sözleşmeleri yoluyla yürütülecek, sağlık bütünüyle alınıp-satılan bir ticari bir işleme dönüştürülecektedir. Sağlığın yani yaşamın ticari bir anlayışa indirilip kar amaçlı sağlık işletmeleri aracılıyla yürütülmesi son derecede tehlikeli ve suistimallere açıktır. Tasarı bu haliyle yasalaşırsa sağlık hizmetleri, piyasanın kaosuna teslim edilecektir.
3. Genel Sağlık Sigortası ile nasıl bir sigortacılık getirilmektedir?
Sağlık sigortasında, sağlık hizmetinden yararlananlara çeşitli paketler öngörülmektedir. Ne kadar ödemede bulunabilirseniz, yararlanacağınız hizmet o kadar zengin, ne kadar az öderseniz o kadar dar kapsamlıdır. Yasa tasarısı, sağlığı bir hak olmaktan çıkarıp, yararlananları müşteri olarak gördüğünden, sağlık hizmeti, piyasanın herhangi bir unsuru haline dönüşmekte ve doğal olarak bunun sonucu o piyasanın mekanizmalarına, kar anlayışına, tabii olacaktır. Genel Sağlık Sigortası adı altına tartışılan mesele aslında salt bir sigorta-finansman tartışması değildir. Aynı zamanda sağlık hizmetinin nasıl organize edileceğini, bu organizasyonda sağlık hizmetinin nasıl, kimlerce verileceğini ve hekimin, sağlık personelinin hangi
niteliklerle eğitileceğini içeren bir sistem getirilmektedir.
4. Genel Sağlık Sigortasındaki Prim Sistemi neyi getiriyor?
Ülkemizdeki sağlık hizmetleri Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve Yeşil Kart aracılığıyla, kişisel prim ve devlet katkılarıyla birlikte sürdürülen karma sisteme dayalıdır. Karma sistemdeki sosyal güvenlik kuruluşlarına devletin yapması gereken ödemeler sosyal güvenlik kuruluşlarının açığı, dahası bütçenin kara deliği olarak ifade edilmektedir. IMF’nin AKP hükümeti ile yapacağı 3 yıllık anlaşmanın temel şartlarından birisi bütçede açık, hatta kara delik olarak tanımlanan sosyal güvenlik harcamala
rının ortadan kaldırılmasıdır. Yani devletin vatandaşına karşı yapmakla yükümlü olduğu
görevlerinden kendisini kurtarması, dahası da kendi görevini vatandaşın sırtına yıkmaktadır.
Hasta olan öder mantığı doğrultusunda “Asgari yaşam standardı”nın üzerinde
olan herkes primli sisteme geçmek zorundadır.
Nedir asgari yaşam standardı? Genel Sağlık Sigortası Yasa taslağında bu açık ifade edilmiyor. Ancak bunun asgari ücretin 1/3 kadar, yani yaklaşık ayda 120 milyondan fazla kazancı olanları kapsadığı düşünülmektedir. Herkes zorunlu olarak prim ödeyecektir.
AKP hükümeti eliyle daha da kararlılıkla uygulanan İMF politikaları sonucunda – asgari ücretin düşük olarak belirlenmesi, emekli ücretlerinin, tarımda taban fiyatlarının düşük tutulmasına bağlı olarak asgari ücretliler,
çiftçiler, emekliler – yoksullaştırılmıştır. Bunun sonucu toplumda yoksulluk hem yaygınlaşmış hem de daha da derinleşmiş dolayısıyla da hastalanma, sağlık hizmeti alama sıklığı daha da artmıştır. Sağlık hizmetine daha çok ve sık ihtiyaç duyan az gelirlilerden, yoksullardan, yıllık sağlık hizmeti alma sıklığına göre prim ödeme oranları her yıl yeniden belirlenecektir.
Ayrıca yoksulların yararlandığı yeşil kart sahiplerinden bazılarının bu haktan haksız olarak yararlanması örneklenerek, yeşil kartların önemli bir kısmı prim ödeme zorunda olanlar kategorisine sokulacaktır. Yeşil kartın iptali ve yeniden taraflı bir şekilde dağıtılması gerçekleştirilecektir. Şu anda yeşil kartlı 13 milyon kişi pratik olarak çok daha aşağılara çekilerek devlet yoksullar üzerinden tasarrufa gitmiş olacaktır.
5. Genel Sağlık Sigortası daha fazla ödeme daha az sağlık hizmeti demektir.
Genel Sağlık Sigortası’na ödenen sağlık primleri ile ancak Genel Sağlık Kurumu’nca belirlenmiş bazı sağlık hizmeti için ödeme yapılacaktır. Masraflı olduğu için sigortayı zarara sokmayacak bazı koruyucu sağlık hizmetleri ile bazı hastalıkların, bazı ameliyatların, bazı tahlil ve tetkiklerin karşılanacağı minimum hizmet temelli bir sistem getirilmektedir.
Şu anda neleri, yani hangi hastalıkları kapsayacağını bilmediğimiz bir düzenleme öngörülmektedir. Ancak dünya örneklerinden bildiğimiz gibi, ekonomik gerekçelerle daraltılmış hizmet sunumu anlayışı zaman içinde yine ekonomik gerekçelerle üstlenilen hizmetlerin daha da daraltılabileceği ön görüsü üzerine kurulmaktadır.
Kalp hastaları, kanser hastaları, diyaliz hastaları, diyabet hastaları gibi sürekli tedavi gören ve tedavi masrafları fazla olan hastalıklar kapsam dışı tutularak, bunlar için tamamlayıcı sigortacılık getirilecektir. Böylece ancak tamamlayıcı sigortası olanların bir süre için “güvencesi” olacaktır. Ancak özel tamamlayıcı sigortalar bu tür hastalara yapılacak ödemelerin yüksekliği nedeniyle bu “masraflı hastaların” primlerini çok yükseltecekler yada tamamlayıcı sigortaya bile kabul etmeyebileceklerdir. Kısacası tamamen kişisel ekonomik güce cevap verecek, bir sağlık hizmeti anlayışının egemen olacağı, yaşamını devam ettirme talebinin serbestçe pazarlanacağı bir düzen oluşturulmaktadır.
Belirlenen bu minimum hizmetin üzerinde ve daha kapsamlı sağlık hizmetine
gereksinimi olanlar tamamlayıcı sigorta öngörülmektedir. Bu durum gelir düzeyleri birbirinden farklı olan toplumsal kesimler arasındaki eşitsizlikleri daha da pekiştirecektir. Kısaca zaten sağlıkta varolan eşitsizliklerin artarak ve derinleşerek sürdürülmesi tercih edilmektedir.
6- Katkı Payı adı altında cepten ödeme yapma zorunluluğu getiriyor.
Genel Sağlık Sigortası ile birlikte, sigortalı kişilerin bu gün sadece ilaç alırken verdiği katkı payını anlayışı artık, sadece ilaçta değil, hekim muayenesi, tahlil ve tetkikler ile ayaktan tedavi giderleri içinde yapılacaktır. Katkı payının sağlık hizmetinin sunumu esnasında peşin olarak alınması ön görülmektedir.
Bu katkı payı bu gün sadece ilaçta %20 olarak ödenirken, GSS ile birlikte bu
oran %50 kadar ulaşacaktır. Asgari ücretin son derece düşük olarak belirlendiği günümüzde,asgari ücretle çalışan düşük gelirli işçiler, ilaç için gereken %20 katkı payını dahi ödemekte zorlanırken, hatta ilaç alımından vazgeçmek zorunda kalırken, bu katkı payını yükseltmek ve yaygınlaştırmak asgari ücret alan milyonlarca kişinin sağlık hizmetine ulaşımını ortadan kaldırabilecektir.
Kısaca sigortalı olmak sağlık hizmeti almak hiçbir şekilde garantisini oluşturmamaktadır. Eğer katkı payını anında peşin olarak ödeme olanağı yoksa
bir sağlık kuruluşundan içeri girmek mümkün olamayacaktır. Yeni tasarı ile sağlık kuruluşunda rehin kalmalar, senet vermelerde rekorlara ulaşılabilecektir.
7. Yasa tasarıları yürütmeye geniş yetki vermektedir.
Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısının her maddesi ya bir ya da iki uygulama yönetmeliği öngörmektedir. Tasarının 8. maddesinde, bedeli ödenecek her türlü sağlık yardımlarının cins ve miktarı, kullanım süreleri Kurulca belirlenir ve tebliğlerle duyurulur denilmektedir. Yine aynı maddenin son fıkrası, Kurumun kullanacağı yetkilerin uygulama ve kriterleri ile diğer hususlar yönetmeliklerle belirlenir şeklindedir.Yurtdışı tedavilerde,acil tıbbi müdahaleyi gerektiren durumlar, sevk zincirine ilişkin uygulama esasları, sağlık yardımlarını fiyatlandırma, sağlık hizmeti satın alma sözleşmelerinin hazırlama ve ödenmesi, gibi durumlar hep yönetmelik
düzenlemesine bırakılmıştır. Yönetmelik düzenlemesine bırakılmayan ve Kurumca belirlenir gibi ifadelerde ise İdarecilere geniş takdir hakkı tanındığı görülmektedir. Örneğin, sağlık giderlerine %0-%50 arasında katılım payını takdir hakkı, hekimin tavsiyesine uymama iddiasında bu sorumluluğa aykırı davranıldığını kanıtlayacak ve %50 oranında masraf ödenmesine karar verecek makam somut olarak düzenlenmemiştir. İdareye uygulama ve esasların belirlenmesi konusunda geniş takdir hakkı verilmesi, hukuk devleti ilkesiyle çelişmektedir. Aynı zamanda İdarenin yasalığı ilkesine de aykırıdır.
8. Sağlık çalışanlarının iş güvencesi ortadan kalkıyor.
İnsanlara sağlık hizmetini verebildikleri para ölçüsünde sağlık işletmeleri olarak tanımlanan şirket ve kuruluşlarla ticari ilişki sağlanmasını öngörmektedir. Bu sağlık işletmeleri de doğal olarak karını artırmak için giderleri azaltacak, gelirleri yükseltecek bir çalışmayı esas alacaktır. Başta hekimler olmak üzere burada çalışan tüm sağlık çalışanları taşeron usulü veya sözleşmeli personel olacak, iş güvencesi kalmayacaktır. Hekimler, işini kaybetmemek için de mesleki bilgisini hastanın yararından çok sağlık işletmesinin daha fazla kar etmesi amacıyla kullanmak talepleriyle karşı karşıya kalabilecektir. Gereksiz tıbbi girişimler, tahlil ve incelemeler için baskı ortamı oluşturulabilecektir. Sağlık çalışanları, iş mi, etik
kurallar mı ikilemiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.
9. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” söylemi ile kamuoyu yanıltılıyor
Kamuoyu yanıltılıyor. “Biz bütün Sosyal Güvenlik Kurumlarını tek çatı altında toplayacağız ve herkese eşit sağlık hizmeti sunacağız” söylemiyle, tek çatı altında eşitlemeyi sağlıkta en az hizmet sunumu ve emeklilikte de yüksek emeklilik yaşı, artan gün sayısı, düşük emeklilik aylığı üzerinden yapılmaktadır. Ülkemizin zenginliğini değil yoksulluğunun yoksul ve az gelirliler arasında paylaştır