Ülkemizi Hemen Terk Edin! Petrol işçileri ABD ve İngiltere’nin Irak’a saldırdığı ilk günden beri, yabancı işgaline karşı direniyor. Saddam Hüseyin diktatörlüğü altında karanlık günler yaşadık. Rejim yıkıldığında, halk yeni bir hayat istedi: terörsüz, kelepçesiz bir hayat; ülkemizi yeniden kurabileceğimiz ve doğal zenginliklerinden faydalanabileceğimiz bir hayat. Bunun yerine, üzerimize kimyasallarla ve salkım bombalarıyla saldırıldı, insanlarımıza işkence […]
Ülkemizi Hemen Terk Edin!
Petrol işçileri ABD ve İngiltere’nin Irak’a saldırdığı ilk günden beri, yabancı işgaline karşı direniyor.
Saddam Hüseyin diktatörlüğü altında karanlık günler yaşadık. Rejim yıkıldığında, halk yeni bir hayat istedi: terörsüz, kelepçesiz bir hayat; ülkemizi yeniden kurabileceğimiz ve doğal zenginliklerinden faydalanabileceğimiz bir hayat. Bunun yerine, üzerimize kimyasallarla ve salkım bombalarıyla saldırıldı, insanlarımıza işkence edildi, tecavüz edildi, evlerimizde katledildik.
Saddam’ın gizli polisi evlerimize gece çatıdan sızardı; işgal birlikleri gündüz vakti kapılarımızı kırıyor. Medya Irak’ı yutarak yok eden yıkımın en ufak bir parçasını bile göstermiyor. Yaşanan gerçeği yazmaya kalkışan gazeteciler teröristlerce kaçırılıyor. Bu da, işlediği suçların tanıklarını yok etmek isteyen işgalcinin işine geliyor.
Irak’ın güney petrol yataklarında işçiler, İngiliz işgal güçlerinin Basra’ya müdahalesinin hemen ardından örgütlenmeye başladılar. Biz, sendikamız Güney Petrol Şirketi Sendikasını, Bağdat’ın 2003 Nisan’ında düşmesinden sadece 11 gün sonra kurduk. İşgal güçleri geri çekilirken Basra hastanelerinin, üniversitelerinin ve kamu servislerinin yağmalanmasına izin verip yalnızca petrol bakanlığı ve petrol sahalarını korumaya aldığı zaman, insanların acılarını dikkate almaksızın isteklerine erişmek derdinde olan bir güçle baş etmek zorunda olduğumuzu anladık. Başından beri, ABD ve işbirlikçilerinin petrol kaynaklarımızı denetlemek için geldiklerine dair herhangi bir şüphemiz olmadı.
İşgal yönetimi, Saddam döneminden kalan ve grev hakkı dahil temel sendikal hakların yasaklandığı 1987 yasaları da dahil pek çok baskıcı yasayı hala uyguluyor. Bugün Basra, Amara, Nasıriye ve Anbar’daki 10 petrol ve gaz şirketinde çalışan 23.000 üyemiz bulunmasına rağmen hala resmen tanınmış değiliz. Ama biz meşruluğumuzu hükümette değil işçilerde arıyoruz. Sendikaların, halkımız Amerikan emperyalizminin değil bizim çıkarlarımızı savunacak bağımsız ve gerçek bir hükümet seçme olanağına sahip oluncaya kadar, hükümetin isteklerinden bağımsız hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bizim sendikamız herhangi bir siyasi partiye bağlı değildir. İngiltere’deki pek çok sendika, öyle görünüyor ki, Irak’ta tek bir sendikal konfederasyon olduğunu, onun da Rasim Awadi (ABD uşağı hükümet başkanı İyad Allavi’nin partisinin başkan yardımcısı) liderliğindeki rejim-güdümlü Irak Sendikalar Federasyonu (IFTU) olduğunu düşünüyor. IFTU liderliği hükümet yanlısı Komünist Parti ile Allawi’nin Irak Ulusal İttifakı ve bunların uyduları arasında paylaşıldı. Sonuç olarak, bizim örgütümüzün dışında, siyasi partilere bağlı iki sendikal federasyon daha var.
Sendikamız, en güçlü ABD şirketlerine, iş yerlerimizi işgal güçlerinin korumasıyla ele geçirmeye kalkışan KBR’ye [Halliburton’a bağlı olan şirket, Dick Cheney’in şirketi olarak biliniyor] bile karşı konulabileceğini gösterdi.
Onları kovduk ve Kuveytli taşeronları El Hurafi’yi, birlikte getirdiği 1200 işçiden 1000’inin yerine, şu anda %70’i işsiz olan Iraklı işçileri yerleştirmeye mecbur bıraktık. Ayrıca ABD’nin Irak’taki sömürge valisi Paul Bremer’in, binlerce paralı askere günde 1000 dolardan fazlasını öderken Iraklı kamu işçilerine aylık 35 doları dayatan ücret tarifesine karşı da mücadele ettik. 2003 Ağustos’unda greve gittik ve bütün petrol üretimini üç gün boyunca durduk. Sonuç olarak işgal yönetimi ücretleri asgari 80 dolar seviyesine yükseltti.
Biz, ülke kaynaklarımızın korunmasını kendimize görev biliyoruz. Petrol sanayimizin ve ulusal kaynaklarımızın özelleştirilmesine karşıyız ve buna dönük her harekete karşı direneceğiz. Bu özelleştirmeleri yeni-sömürgeciliğin bir formu olarak görüyoruz ve askeri işgali takip eden kalıcı bir ekonomik işgal tesis etmeye dönük bir girişim olduğunu düşünüyoruz.
İşgal, kasıtlı olarak Sünnilerle Şiiler arasında mezhepsel bir ayrılığın kışkırtıcılını yapmakta. Bundan önce bu ölçüde bir ayrılık bilmiyorduk. Kız alıp kız verdik, birlikte yaşadık ve birlikte çalıştık. Ve bugün bu cani işgal güçlerine karşı, Felluce’den Necef’e Sadr Şehrine kadar birlikte direniyoruz. İşgale karşı direniş Iraklıların mutlak hakkıdır, ve biz, bir sendika olarak kendimizi, bu direnişin önemli bir parçası olarak görüyoruz -direnişin, üretimden gelen güçle ve işçilerin kolektif direnişiyle dövüşen bir parçası. Ayrıca, hala gücünü korumakta olan Saddamcı seçkinlere ve ülkemizdeki yabancı işgaline karşı koyabilmek için daha fazla gelişmesi gereken sivil toplumun bir parçasıyız.
Bush ve Blair şunu bilmelidir ki seçimleri boykot edenler işgale ne kadar karşıysa, seçimler de oy verenler de o kadar karşıdır. Irak işçi sınıfını temsil ettiklerini iddia edip, “iç savaş endişesiyle” işgalin bir süre daha devam etmesi çağrısı yapanlar, aslında sadece çıkarları işgale bağımlı bir azınlıktır ve kendi hesaplarına konuşmaktadır.
Biz bir sendika olarak yabancı işgal güçlerinin ve onların askeri üslerinin ülkemizden çekilmeleri çağrısında bulunuyoruz. Biz bir çekilme takvimi istemiyoruz, çünkü bu sadece bir oyalama/erteleme taktiği. Kendi sorunlarımızı kendimiz çözeceğiz. Biz Iraklılarız, kendi ülkemizi biliyoruz ve kendi sorumluluğumuzu alabiliriz. Kendi demokratik toplumumuzu yeniden kurmak ve yaratmak için olanaklarımız, becerilerimiz ve kaynaklarımız var.
(Hasan Cuma Awad Irak Güney Petrol Sendikasının Genel Sekreteri ve Basra Petrol İşçileri Sendikası’nın Başkanıdır.)
18 Şubat
(The Guardian’dan sendika.org tarafından çevrilmiştir.)