Dev Sağlık-İş Genel Merkezinde, Genel Başkan Doğan Halis’in okuduğu basın açıklamasından sonra, DİSK genel sekreteri Musa Çam söz alarak Genel Sağlık Sigortasının kamusal olmaktan uzak olduğunu, uygulanamaz olduğunu ve sağlık alanındaki tüm olumsuzlukların neo-liberal politikalar sonucu, İMF, DB gibi kurumlarca yaratıldığını belirtti. AKP hükümetinin hızlı tren faciasından sonra şimdi de Hızlı Sağlık Faciasına davetiye çıkardığını […]
Dev Sağlık-İş Genel Merkezinde, Genel Başkan Doğan Halis’in okuduğu basın açıklamasından sonra, DİSK genel sekreteri Musa Çam söz alarak Genel Sağlık Sigortasının kamusal olmaktan uzak olduğunu, uygulanamaz olduğunu ve sağlık alanındaki tüm olumsuzlukların neo-liberal politikalar sonucu, İMF, DB gibi kurumlarca yaratıldığını belirtti. AKP hükümetinin hızlı tren faciasından sonra şimdi de Hızlı Sağlık Faciasına davetiye çıkardığını belirten Çam, 6 milyon kayıt dışı güvencesiz çalışanı, kayıt altına alamayan hükümet 70 milyonu nasıl genel sağlık sigortası kapsamına alacak dedi. Sosyal güvenlik yıkım yasalarına karşı durmanın ve eylem yapmanın sadece konfederasyonlarının değil tüm toplumun sorumluluğunda olduğunu ve önümüzdeki dönemde sosyal yıkıma karşı eylemlilikleri geniş kesimlerle sürdüreceklerini aktardı.
Toplantıda DİSK Basın-İş Genel Başkanı Kamil Kartal, Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, Gıda-İş Başkanı Celal Ovat, Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosman, Bank-Sen Genel Başkanı Yusuf Aydın ve Halkevleri İstanbul Şube Başkanı Oya Ersoy’da hazır bulundular.
İşçi Bülteni-İstanbul
Dev Sağlık-İş Basın Açıklaması
İŞÇİNİN MALINA EL KOYANLAR ŞİMDİ DE HALKIN SAĞLIK HAKKINI ORTADAN KALDIRIYOR!
Son üç gündür SSK’lı hasta ve yakınlarını en yakıcı biçimde mağdur eden SSK sağlık kurumlarının Sağlık Bakanlığı’na devri, bir başka deyişle SSK sağlık kurumlarının gaspı, hükümet tarafından büyük “dönüşüm” çağrılarıyla uygulamaya geçirildi.
Konfederasyonumuz DİSK başta olmak üzere, SSK’nın gerçek sahiplerinin işçilerin, emeklilerin, SSK çalışanlarının tüm karşı çıkışlarına rağmen hükümet, kulaklarını tıkayarak IMF ve Dünya Bankası’nın direktifleri doğrultusunda bu süreci başlattı. Üstelik hiçbir hazırlık ve altyapısı olmaksızın başlatılan bu süreç, üç gündür hastanelere başvuran acil hastaları, kanser hastalarını, bir anlık gecikmenin bile telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabileceği birçok hastayı kaderiyle baş başa bıraktı. Bu sorumsuzluk diğer yandan da mağdur olan hastalarla bu uygulamaların diğer mağdurları olan sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirmiştir. Biz bu sorumsuz yaklaşımı “hızlı tren” faciasından iyi tanıyoruz.
AKP Hükümeti işbaşına geldiği günden itibaren sağlık ve sosyal güvenlik alanını öncelikli hedefi olarak belirleyerek IMF programını bu alanda da bütünüyle uygulayacağını ilan etti.
Bir yandan Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK’yı tasfiye ederek sosyal güvenlik kuruluşlarını tek bir çatı altında toplayarak , “hastalık, doğum, iş kazası, iş görmezlik, yaşlılık, ölüm gibi nedenlerle ortaya çıkabilecek ekonomik ve sosyal rahatsızlıklara karşı bir dizi kamu önlemiyle toplumun kendi üyelerini koruması” anlamına gelen sosyal güvenlik ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Diğer yandan emeklilik yaşı yükseltiliyor ve prim gün sayısı 9000’e çıkartılıyor. Oysa emeklilik sonrası beklenen yaşam, İngiltere’de 11 yıl, Fransa’da 18 yıl iken ülkemizde 7 yıldır. Ayrıca her bir yıl için ortalama çalışılan saat İngiltere’de 7413, Fransa’da 3805 saat iken ülkemizde 13500 saattir.
Diğer yandan sosyal güvenlik ile sağlık, sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanı birbirinden ayrılarak sağlık hizmetleri Genel Sağlık Sigortası adı altında piyasalaştırılarak paralı hale getiriliyor. Koruyucu sağlık hizmetleri ve sağlık ocakları tasfiye edilerek yerine aile hekimliği getirilirken, devlet-sigorta-kurum hastaneleri ayrımı kaldırılarak tüm hastanelerin özerkleştirilerek işletmeye dönüştürülmesi hedefleniyor. Tüm sağlık çalışanları da iş güvencesiz- sözleşmeli çalışmaya mahkum edilmeye çalışılıyor. Son 10 yıldır kamu hastanelerinde giderek daha da yaygınlaşan vakıf-dernek- taşeron firma ve döner sermayeden ihale yoluyla güvencesiz-sendikasız asgari ücretle ve hiçbir sosyal ve özlük hakkı olmaksızın sağlık çalışanı çalıştırma, artık sağlık işkolunda da esas çalıştırma biçimi halini alacak. Bütün bunların sağlık hizmeti alan halkımız açısından anlamı ise “paran kadar sağlık” anlayışı olacak.
Bizler sağlık hizmetine ulaşmak için nüfus cüzdanının yeterli olduğunu söylüyoruz Sağlığa bütçeden yeterli pay ayrılmalı ve genel vergilerden finanse edilerek herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti verilmelidir.
Eğitiminin ve bilgisinin gereği olarak görevi insan yaşamının devamlılığını sağlamak olan tüm sağlık çalışanları iş güvenceli, sendikalı ve insana yaraşır bir ortamda insana yaraşır koşullarda çalışmalı ve çalışanların örgütlenmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
SSK sağlık kurumlarının devri başta olmak üzere sağlık alanında yapılacak tüm düzenlemelerde sürecin asli unsurlarının işçilerin, memurların, emeklilerin, esnafın, sağlık çalışanlarının iradesi dışlanarak adım atmak mümkün değildir. SSK hastanelerinde daha ilk günden yaşananlar yapılmak istenenin esas göstergesi olmuştur.
Tüm bu yaşananların sonucunda İvedilikle SSK’lı hasta ve hasta yakınlarını mağdur eden bu anlamsız bürokrasi çarkı ortadan kaldırılmalı, kaos sona erene kadar hastanelerdeki poliklinik eczaneleri yeniden açılmalı, ve tek bir hastanın bile mağduriyeti önlenmelidir.
Bilinmelidir ki; SSK Hastanelerinin tabelalarını indirmekle, bu ülkenin 60 yıllık geleneğini, birikimini ve sosyal devlet anlayışını ortadan kaldıramazsınız. Bu ülkede emeğiyle geçinenler, bu ülkenin alnı ak yüzü aydınlık insanları sağlıklı yaşama hakkına ve demokratik haklarına sahip çıkacak ve bu sürecin takipçisi olacaktır.
23.02.2005
DEV SAĞLIK-İŞ
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası