Emekçiye karabasan, Büyük Ortadoğu Projesine ışıldak. Vizyon geniş, misyon kaniş. Kim tutar seni; bir hamlede SSK’yı bitir; soluklanmadan Köy Hizmetlerini hizmet dışı bırak, ardından SEKA’yı kapat. AKP gözünü karartmış. Önceki iktidarların niyetlenip de ancak zamana yayarak gerçekleştirmeye çalıştıkları emek karşıtı ne kadar program varsa paket halinde uygulamaya koyuyor. SEKA’yı 27 Ocak’ta kapatacaklar. Ama bakın SEKA […]
Emekçiye karabasan, Büyük Ortadoğu Projesine ışıldak.
Vizyon geniş, misyon kaniş.
Kim tutar seni; bir hamlede SSK’yı bitir; soluklanmadan Köy Hizmetlerini hizmet dışı bırak, ardından SEKA’yı kapat.
AKP gözünü karartmış. Önceki iktidarların niyetlenip de ancak zamana yayarak gerçekleştirmeye çalıştıkları emek karşıtı ne kadar program varsa paket halinde uygulamaya koyuyor.
SEKA’yı 27 Ocak’ta kapatacaklar. Ama bakın SEKA direnecek. İki gün sonra, ayın 19’unda 3-4 bin emeklisi ile 5 bin işçi Fabrikaya yerleşecek. Yeni yıla da orada girmişlerdi. Hiç kimse Fabrikaya kilit vurulacak günü düşünmeyecek; içerde Fabrika bacası tütmeye devam edecek.. SEKA işçisi karar verdi; üretimden gelen güçlerini kullanmayacaklar, bizzat üretecekler. Toplu pazarlık masasında ücretli değiller; Fabrika işçisi bunun ötesine geçecek, üretici kimliği ile direnecek; Fabrikayı, sahipleri yönetecek.
1998’den deneyimliler: O zaman da kapatma kararı verilmişti de 36 gün boyunca Fabrikayı terk etmeyerek üretime devam etmişlerdi. Hem de kapasiteyi % 90 arttırarak.
İmla hatası yok; İzmit’i bilenler Fabrika dendi mi SEKA dendiğini bilirler. Nerede çalışıyorsun? Brissa’da, Lassa’da. Fabrikada dendi mi bil ki SEKA’dır. İzmit fabrikadır, fabrika ise SEKA. Kentin yarım asırlık gelişimine ocaklık etmiştir. İzmit’te yolu Fabrikadan geçmemiş pek az hane bulunur.
“Üç bini çarp dörtle, eder on iki bin; yazık değil mi on iki bin cana, açta açıkta” demeyin. Bu hesaplar tutmuyor; çünkü, sermayenin vicdanı bulunmuyor. Sayılar değil, tavırlar belirleyici. Güney Afrika İşçi Sendikaları Kongresi’nin amblemindeki sözü hatırlayın: Dünyanın Neresinde Bir İşçinin Burnu Kanasa, İçimiz Kan Ağlar! İşte sınıf tavrı. Zaman, nicelik değil nitelik zamanı.
SEKA işçisi merhamet dilenmiyor, ekmek kavgası veriyor. Ekmeği bir kuru somun olarak düşünürseniz yanılırsınız; ekmek, yaşamdır; kavga da insanca bir yaşam kavgası.
Yaşam ki, en küçük hücresine kadar sermayenin kapatması olmuş. Boynumuzda nakit para ilmiği, altımızdaki sehpaya inecek tekmenin nereden ve ne zaman geleceği belirsiz. Ha bugün ha yarın, bugün bana ise yarın sana. Adı da kısaca piyasa.
Alın piyasanızı başınıza çalın. Neymiş; emir büyük yerdenmiş, yani IMF’den: Borçlu kamu kurumlarına kaynak aktarma, kapat! Bu direktif karşısında AKP kurmayları ve AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı “konu bizi aşıyor, elimizden bir şey gelmez” demektelermiş. Sanırsınız üzgünler. O zaman niye bu sıraya girmeler? Belediye, Fabrika arazisi üzerindeki niyetlerini maketlere dökerek plan-proje işine başlamış, bile. Utanma arlanma yok mu? Hani yerinden yönetimdi? Yerel yönetimleri sermaye takipçiliği için mi güçlendiriyoruz? Kağıtçılık yüksek okulum var, bana verin, diye Kocaeli Üniversitesi de sıraya girmiş, ardından TEDAŞ, emniyet; gözler Fabrika arazisine dikilmiş. IMF öldürecek, bizimkiler üleşecek.
Yağma yok; Fabrika direnecek. Bakın ayın 19’unda SEKA emeklisi, iş kazasından yürüme engellisi Emrullah Candan, ayağını sürüye sürüye yine Fabrika önüne gelecek. Siz üleşmek için sıradaysanız, Emrullah Candanlar da üretmek için saflarda.
Birgün Gazetesi/26/1/2005