Bir devrimcinin kaçırılması: Rodrigo Granda Olayı 13 Aralık 2004 günü, Latin Amerika’nın en güçlü devrimci gerilla grubu Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri – FARC’ın uluslararası ilişkiler sözcüsü Rodrigo Granda, gündüz gözüyle (saat 4’te) Karakas’ın merkezinde kaçırıldı. Akabinde kaçıranlar tarafından, Granda’nın Kolombiya’da yakalandığına dair yalan beyanatta bulunan Kolombiya otoritelerine teslim edildi. Takriben iki hafta boyunca Savunma, İç […]
Bir devrimcinin kaçırılması: Rodrigo Granda Olayı
13 Aralık 2004 günü, Latin Amerika’nın en güçlü devrimci gerilla grubu Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri – FARC’ın uluslararası ilişkiler sözcüsü Rodrigo Granda, gündüz gözüyle (saat 4’te) Karakas’ın merkezinde kaçırıldı. Akabinde kaçıranlar tarafından, Granda’nın Kolombiya’da yakalandığına dair yalan beyanatta bulunan Kolombiya otoritelerine teslim edildi. Takriben iki hafta boyunca Savunma, İç ve Dış İşleri Bakanları da dahil Venezüella otoriteleri neredeyse ses çıkarmadılar. Diğer yandan Kolombiyalı önemli gazeteciler ve Venezüellalı aktivistler ünlü devrimcinin kaçırılmasını protesto ettiler. Gazetecilerin, aydınların ve aktivistlerin (ki bunların çoğu Granda’yla birlikte Venezüella’da gerçekleştirilen aynı uluslararası konferansa katılmışlardı) yerel ve uluslararası başvurularını / girişimlerini takiben İçişleri Bakanı Jessie Chacon bir basın toplantısı yaparak Granda’nın kaçırıldığı iddiasının araştırılacağını duyurdu. İki hafta, devrimci bir süreci işlettiğini söyleyen bir ülkenin, Latin Amerika’nın en önemli devrimci liderlerinden birinin kaçırılması üzerine inceleme başlatması için oldukça uzun bir zaman.
Granda’nın kaçırılması ve buna verilen yanıt, dünya çapında tüm devrimciler, ilericiler ve demokratlar için önemli bir dizi soruna işaret ediyor. Birincisi ve en önemlisi bu suçun maddi ve fikirsel sorumlusunun kim olduğu ve ne amaçladığı sorusu? Günümüz dünyasında devrimci temsilci/sözcülerin hangi haklara sahip olduğu da aynı derecede önemli. Üçüncüsü kaçırma olayına solun, özellikle de Chavezci devrimi destekleyen ABD’li, Avrupalı ve Latin Amerikalı aydınların verdiği yanıt. Dördüncüsü aydınların ilerici yada devrimci hareket ve rejimlerle dayanışmalarını nasıl açıklaması gerektiği. Hareketler ve rejimler içindeki iç sorunları, kusurları ve hatta iğrenç hataları örtbas mı etmeliler yoksa devrimci sürecin devamına yardım edecek yapıcı fakat dokunaklı / iğneleyici eleştirilerde mi bulunmalılar?
FARC liderinin kaçırılması ve hapsedilmesinin amacı neydi?
Suçun faili, Kolombiya’daki Uribe rejimi, asli hedefinin FARC liderlerini ve militanlarını yakalamak, öldürmek ya da hapsetmek ve geniş bir tabanı olan kırsal gerilla ordusunu yok etmek olduğunu uzun süredir açıklıyordu. Bu, rejimin en büyük politik ve ekonomik önceliği, aynen ABD’nin Latin Amerika stratejisinin öncelikli hedefi olması gibi. Grando’nun kaçırılmasındaki amaç FARC’ın devletler, hareketler ve siyasi partilerle diyalog kapasitesini zayıflatmak ve 40 yıllık iç savaşın çözümüne dair görüşlerini paylaşmasını engellemektir. Uribe rejimi, Granda’yı kaçırarak onu baskıyla, işkenceyle, sorguyla çözmeyi ve FARC liderlerinin yerlerine ve iç hareketlerine dair bilgilere ulaşmayı ummuştur.
Birçok yazar tarafından imzalanan, “Uluslararası kamuoyunun dikkatine: Granda’nın kaçırılmasının hedefleri Venezüella ve Kolombiya arasında problem yaratmak ve Bolivarcı hareketi zayıflatmak… Venezüella’nın, kaçırma olayına dahil olabileceğine dair şüphe yaratarak Başkan Chavez’in uluslararası prestijini sarsmaktır…” metninin hiçbir özü yoktur ve kaçırmayla ilgili temel öğelerle de çelişmektedir. Uribe hükümetinin amacı Venezüella hükümetine zorluk çıkarmak değil, FARC’ı ezmekti. Mektubun imzacıları operasyonun kimler tarafından yürütüldüğü ve kimlerin buna destek sağladığı, amacın tam ve net olarak ne olduğuna dair kayda değer hiçbir vurgu yapmıyorlar. İkincisi Kolombiya ve Venezüella Savunma Bakanları kaçırma olayından birkaç gün sonra önemli bir ikili askeri işbirliği anlaşması imzaladılar. Anlaşma maddeleri istihbarat operasyonlarında paylaşım ve tatbikatlarda birlikte hareket etmeyi içeriyordu. Kaçırma olayı ne Venezüella ne de Kolombiya Savunma Bakanını etkiledi. Ayrıca Venezüella ve Kolombiya Dışişleri Bakanları kaçırma olayından kısa süre önce bir dizi ekonomik, ticari ve petrol boru hattı anlaşmasına imza attı, ki Venezüella Devlet Bakanı Jose Rangel bizlere bu anlaşmaların kaçırma olayından herhangi bir şekilde etkilenmeyeceğini anlattı.
Sonrasında, Venezüella İçişleri Bakanlığının yaptığı araştırmalarda gerçekten de Granda’nın kaçırılması olayına karıştıkları açığa çıkan Venezüella Ulusal Muhafızlığı’ndan orta rütbeli 5 yönetici ve Kriminal Araştırmalar Bölümü’nden de üç yönetici tutuklandı.
Mektup imzacılarının, kaçırma olayında Venezüella istihbaratının herhangi bir şekilde suç ortaklığı olmadığını iddia ederek Chavez’in prestijini kurtarma(?) çabaları, Venezüella Bakanlıklarının kendi araştırmaları sonucu da görüldü ki, kesinlikle yanlıştı. Bu denizaşırı “Venezüella Dostları”nın, Venezüella Devleti’nin de Kolombiya rejimiyle işbirliği yapmak isteyen yöneticiler barındırdığını görememeleri, solun sürmekte olan derin bir probleminin parçasıdır: İlerici bir rejime açık çek vermek, rejim içi önemli bölünmeleri gözden kaçırmak/yukardan seyretmek, askeri ve sivil yöneticiler arasında Uribe rejimiyle – bir devrimcinin hiçbir yasal korumanın bulunmadığı kanlı bir paramiliter devlete iade edilmeme (ya da kaçırılmama) hakkını hiçe sayan- değerli yakın işbirliği anlaşmalarının imzalanmasına hak verebilme eğilimi.
Venezüella’daki soruşturmanın ilk aşamasında İçişleri (Chacon) ve Savunma Bakanları Granda’nın ülkede yasadışı bir biçimde bulunduğunu, sahte belgeleri olduğunu ve uluslar arası konferansa da resmen davetli olmadığını açıkladılar. Kolombiyalı devrimci iğrenç bir suçun kurbanı (eski günlerde söylediğimiz gibi uluslar arası sınıf savaşının kurbanı) olarak gösterileceği yerde, adi göçmen polisi tavrıyla, seyahat teknikleri çerçevesinde suçlanmıştır. Dikkatleri önemli bir politik suçtan -kaçırmadan-, basit bir tarihi geçmiş vize meselesine çekme çabasının amacı neydi? Burada, Granada’nın Kolombiya’ya Venezüella’dan sınır dışı edilmiş olabileceği mi söylenmeye çalışılıyordu? Venezüella’nın prestiji, bu gecikmiş araştırma ve sonrasında Granda’nın Uluslararası İnsanlık Savunması Konferansı’na katılım hakkının sorgulanmasıyla, Uribe rejiminin Venezüella’nın egemenliğine yönelik ihlalinin ve bu ihlale suç ortaklığı yapan kimi Venezüellalı yöneticilerin acilen kınanması durumundan sarsılacağından daha fazla sarsılmamış mıdır? İmzacıların Venezüella’daki suç ortaklarını aklaması Chavez rejiminin güvenliğini daha da zayıflatmaz mı? Devrim, zaafları ve düşmanları inkar edilerek korunabilir mi? Geçmişte, özellikle eski sosyalist ülkelerde yaşananlardan sonra aynı hataları tekrarlamak zorunda mıyız? Chavez yönetiminin çeşitli kesimlerine dönük eleştirileri “ABD askeri müdahalesi için zemin” hazırlamak sözleriyle bastırmak zorunda mıyız?
ABD askeri müdahalesi dünyanın herhangi bir yerinde gerçek bir olasılıktır, fakat bu şimdi gerçekleşmeyecek çünkü birkaç Venezüellalı polis ve Ulusal Muhafızlık yöneticisi Kolombiya devletiyle işbirliği yapmaktan dolayı açığa alındılar. Bütün Kolombiya medyası (Tiempo), Venezüellalı yöneticilerin Granda’yı kaçırıp teslim etmek için 1.5 milyon dolar rüşvet aldığını halka duyuruyor. Granda’yı kaçıranların CIA bağlantısı bilinmiyor, fakat sorguları ve itirafları herhangi bir ilişki açığa vermiyor. Gözlerinde yıldız ve ince şeritler değil, dolar işaretleri var. Venezüella’nın güvenliği ve Chavez rejimi için gerçek tehdit, Venezüella ile Kolombiya arasındaki yeni savunma
anlaşmasından kaynaklanıyor. Bu anlaşmada emin olabiliriz ki, Kolombiya ordusu ile birlikte çalışan bazı ABD Özel Kuvvetleri, CIA ve DIA Savunma yetkililerinin daha az bağlı kesimleri arasında Chavez-karşıtı duyarlılıkları beslemek, görevliler istihdam etmek ve istihbarat toplamak için her türlü çabayı göstereceklerdir.
40 yılı aşkın zamandır yüzlerce uluslararası toplantıya katıldım ve beş kıtadaki sol hareketlerin arasına karıştım. Diktatörler ve baskıcı rejimler tarafından takip edilen devrimciler, ev sahibi ülkelere vizesiz, sahte pasaportlarla ve kağıtları nadiren düzgün biçimde girerek bu toplantılara katıldılar. Kolombiyalı devrimciler, özellikle de FARC ve daha özel olarak da Rodrigo Granda, Avrupa ve Latin Amerika’daki halka açık forumlara katıldılar. Granda, 2001’de Dünya Sosyal Forumunda, FARC şiddete dayalı bir mücadele ile uğraştığı ama 100 yıldır sömürgeci etkinliklerle uğraşan Fransız Sosyalistleri buraya kabul edildiği için, konuşturulmadı; ama stk’lardan daha ne beklenebilir ki? İşin özü Avrupa ve Latin Amerika’nın burjuva neo-liberal rejimleri altında dahi, yetkililerin FARC da dahil olmak üzere devrimcilerin varlığını açık ya da örtük biçimde tanımalarıdır. Uluslararası konferans örgütçüleri tarafından, devrimci bir önderin kaçırılmasının önünü açan böyle bir görünmez davet listesine atıf hiçbir yer görülmüş değildir. Bu elbette bir uluslararası dayanışma ifadesi de değildir. Venezüella devriminin sağlığı ve geleceği için apaçık görüneni ifade etmek en iyisidir: Granda oradaydı ve tıpkı burjuva önderlerin ve rejimlerin başka ülkelerde başka zamanlarda yaptıkları gibi ilkelemizi, farklılıklarımızı tartışmak üzere orada bulunmaya hakkı vardı.
Başkan Chavez konuyla kişisel olarak ilgilenmeye karar verdi. Uribe Granda’nın Venezüella’da kaçınılmasını finanse ettiğini açıkladı. Chavez her zaman Veneüzella’nın ulusal egemenliğinin diplomatik, ekonomik ya da askeri maliyetleri ne olursa olsun korunacağını söyler.
Granda işi ABD ve Kolombiya’nın yalnızca ikili ilişkileri hiçe sayan bir provokasyonu değildir, bu aynı zamanda toplumsal dönüşümlerin derinleşmesini isteyen milyonlarla ABD, Kolombiya ve yerel seçkinlerle uzlaşmak isteyen yetkililer arasındaki iç bölünmenin de yansımasıdır.
Chavez’in üç yıl önce radikal bir tarım reformu açıklamış olmasından sonra bu konuda söylenebilecek olan, tek bir özel latifundio’ya [ticari tarım yapılan büyük kapitalist çiftlik, ç.n] bile el konulmamış olduğudur; toprak reformundan yararlanan 100 bin kişi yalnızca kamusal toprakları alabilmişler ve bürokratik yetersizlikler ya da politik sabotaj nedeniyle de yeterli kredi ya da teknik yardım da kullanamamışlardır. 2004 Aralık ayında, Chavez, Valilere ve topraksız çiftçilere toprak reformu sürecini radikalleştirme çağrısını yeniledi. Valiler buna bazı toprak sahipleri ile topraklarının üretken olup olmadığı konusunda soruşturmalar yaparak yanıt verdiler. Bu arada, binlerce topraksız konducu Chavez’in sözünü tutuyor ve latifundistaları [toprak sahipleri] koruyan cezalandırılmamış özel milislerin şiddetine karşın kendi toprak dağıtım programlarını yaratıyorlardı. Batılı aydınlar, ulusal devrimin toplumsal bir devrime dönüşmesi konusunda şüphe duyanlar, dikkatlerini bilgi yoksunu dilekçelere imza atmaktan çok ortaya çıkmakta olan iç sınıf mücadelelerine yöneltmekle çok daha iyi yapmış olacaklardır.
İyi niyetli herkesi Rodrigo Granda’nın kaçırılması eylemi için Uribe rejimini kınamaya ve politik bir mahkum olarak kendisiyle dayanışmamızı ifade etmeye çağırıyorum.