2003 yılında ise bu oran 6,4 civarındaydı. Yoksulların dörtte birinden fazlasının aile üyelerinden iki kişinin tam gün çalışıyor olanlardan oluşması, yüzde yüz çalışanların da yoksulluktan fazlasıyla paylarını aldıklarını gösteriyor. Dört yıl süren nispi düzelmenin ardından durum yeniden kötüye gidiyor. İstatistikler, 1990’lı yılların ilk yarısında belirgin bir şekilde yoksulluğun yükseldiğini, ikinci yarıda duraklama devri yaşadığını gösteriyor. […]
2003 yılında ise bu oran 6,4 civarındaydı. Yoksulların dörtte birinden fazlasının aile üyelerinden iki kişinin tam gün çalışıyor olanlardan oluşması, yüzde yüz çalışanların da yoksulluktan fazlasıyla paylarını aldıklarını gösteriyor. Dört yıl süren nispi düzelmenin ardından durum yeniden kötüye gidiyor.
İstatistikler, 1990’lı yılların ilk yarısında belirgin bir şekilde yoksulluğun yükseldiğini, ikinci yarıda duraklama devri yaşadığını gösteriyor. 1999-2002 yılları arasında olumlu gelişmeler kaydediliyor. Ancak 2003’te çalıştıkları halde yoksullaşanların oranının 2003’le yılla kıyaslandığında, yüzde 6,4’ten yüzde 7,4’e çıkarak 231 bin kişiye ulaştığı görülüyor. Daha somut bir ifadeyle, 137 bin evde yaşanan yoksulluk toplam olarak 513 bin yetişkin ve 233 bin çocuğu etkiliyor.
Yoksulluğun çalışmamaktan kaynaklandığı şeklindeki yaygın görüş, çalıştıkları halde yoksulaşanların giderek artmasıyla günlük hayatta giderek terk ediliyor. Zira, böyle düşünenler arasında da çalıştıkları halde yoksul olduklarını fark edenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Tüm çalışanların yüzde 7,4’ü yoksul, ama her çalışan yoksulluk tehdidini aynı şekilde hissetmiyor. Tek başına çocuk yetiştirilenlerde ya da çok çocuklu ailelilerde yoksulluk oranı daha yüksek. Tabii, hangi mesleklerde çalışıldığı da burada oldukça önemli.
Araştırmaların ortaya koyduğu bir başka gerçek de, özellikle AB’ye üye olmayan ülkelerden gelen göçmen nüfusun, yoksulluk riskini, İsviçre yurttaşlarına göre 2,5 kat daha fazla taşıdığı şeklinde.
İstatikstiklere göre İsviçre’de kadınların erkeklere oranla daha fazla yoksulluk tehlikesi ile karşı karşıya. Eğitim şanslarının eşitliğine rağmen kadınlar daha az kalifiye eleman olabiliyorlar.
Vergi mükellefi halkın yüzde dördü bir milyon frankın üzerinde mal varlığına sahipken, aynı kategorideki nüfusun yüzde 60’ının birikimi 50 bin frankın altında. Halkın yüzde 30’unun ise kayda değer hiçbir mal varlığı bulunmuyor. Bazı sivil toplum kuruluşları ise yoksulluğun ülkede resmi açıklanan sayıların çok üstünde, 500 bin dolayında olduğunu belirtiyorlar.
MHA NEWS AGENCY