Türkiye`de yüksek ekonomik büyümenin altında yabancı sermaye girişlerinin bulunduğu, durumun 1990 yıllarında büyük bir kriz yaşayan Arjantin ile paralleliğin şaşırtıcı olduğu savunuldu. International Herald Tribune, Türk ekonomisine ilişkin uyarıları içeren “Türkiye, yeni Arajantin mi?“ başlıklı bir makale yayımladı. Bilkent Üniversitesi`nden Prof. Dr. Erinç Yeldan ve Washington`daki Economic and Policy Research Center Eş Direktörü Mark Weisbrot […]
Türkiye`de yüksek ekonomik büyümenin altında yabancı sermaye girişlerinin bulunduğu, durumun 1990 yıllarında büyük bir kriz yaşayan Arjantin ile paralleliğin şaşırtıcı olduğu savunuldu.
International Herald Tribune, Türk ekonomisine ilişkin uyarıları içeren “Türkiye, yeni Arajantin mi?“ başlıklı bir makale yayımladı. Bilkent Üniversitesi`nden Prof. Dr. Erinç Yeldan ve Washington`daki Economic and Policy Research Center Eş Direktörü Mark Weisbrot imzalarını taşıyan makalede yabancı paranın süratle Türkiye`ye yöneldiği, bunun da biçok yatırımcı ve analistinin ülkenin ekonomik politika ve reformları övmesine yol açan bir büyümeye katkıda bulunduğu belirtildi.
Ancak Türkiye`deki durumun 1990 yıllarının başındaki Arjantin`e benzediği vurgulanan yazıda paralleliklerin şasırtıcı olduğu savunuldu. Latin Amerika`nın tarihinin en büyük çöküşlerinin birini yaşayan Arjantin`de de kriz öncesi büyümeyi yabancı sermaye girişlerinin kamçıladığı, para biriminin aşırı biçimde değerlendiği, bunun sonucunda da ülkenin imalat sanayiinin temelinin yıkıldığı anımsatıldı.
Türkiye`deki son dönemdeki yüksek büyüme rakamlarının arkasında 2003 yılında 10.9, 2004 yılının ilk sekiz aylık döneminde ise 10.9 milyar dolar tutarında bir sermaya girişinin bulunduğuna dikkat çekilen yazıda 2003`deki sermaye girişinin ekonominin yüzde 4.6`sını oluşturduğu vurgulandı.
Buna karşın doğrudan yabancı yatırımların 2000 yılından beri gerilediği belirtilen yazıda “Yabancı para girişi kuruduğunda ülke ciddi bir ekonomik düşüşe çok kırılgan hale geliyor“ ifadesi kullandıldı.
Herhangi bir dış gelişmenin sermayenin Türkiye`den kaçmasına neden olabileceği belirtilerek bir örnek olarak ABD ve dünya faiz oranlarında olası bir yükseliş gösterildi. Türk lirasının 2000-2003 döneminde dolara karşı yüzde 139 değer kazandığına dikkat çekildiği yazıda şöyle denildi:
“Ülkenin yüzde 70 düzeyindeki kamu borcu sürdürülülemez. Bunu sürdürebilmek için IMF, hükümeti yüzde 6.5 oranında bir faiz dışı fazlayı verdirtiyor. Bu oran, Arjantin`deki yüzde 3 ve Brezilya`daki yüzde 4.25`e göre aşırı derece yüksek.“
IMF programının diğer “yıkıcı“ unsurunu yüksek faiz oranlarının oluşturduğunu savunan Yeldan ve Weisbrot, ABD`de yüzde 2 oran reel faizlerin Türkiye`de yüzde 15`i bulduğuna işaret ettileri.
Yazıda Türkiye`de spekülasyona dayalı bir ekonominin yarattıldığı öne sürülürken şu değerledirmesi yapıldı:
“Türkiye ile AB, olası katılım konusunda görüşmeleri devam ettirken Türk hükümeti son beş yıldaki sürdürülemez ekonomik politikaları gözden geçirmelidir. AB nezdinde kredibilite sağlanacağı umuduyla IMF-destekli politikaları sürdürmek tehlikeli olabilir. İronik olarak bu tür politikalar, Türkiye`nin üyelik şansını yok edebilecek bir ekonomik başarısızlığa yol açabilir.“
Kaynak: Anka Ajansı