HE: Sizi Irak’a gitmeye zorlayan nedenler neydi? Bize anlatabilir misiniz? YS: Malum borçlar. Daha önce Arabistan’da çalışıyordum ama paramı alamadım. Bundan dolayı var olan borçlar daha da birikti. Çocuklar evde yemek bekliyor, okul masrafları ev ihtiyaçları. En son çare Kuveyt’e gidip Irak’a taşımacılık yapmak oldu. HE: Hangi firmayla nasıl bir sözleşme yaptınız? YS: Hikmet Mengüllü’ye […]
HE: Sizi Irak’a gitmeye zorlayan nedenler neydi? Bize anlatabilir misiniz?
YS: Malum borçlar. Daha önce Arabistan’da çalışıyordum ama paramı alamadım. Bundan dolayı var olan borçlar daha da birikti. Çocuklar evde yemek bekliyor, okul masrafları ev ihtiyaçları. En son çare Kuveyt’e gidip Irak’a taşımacılık yapmak oldu.
HE: Hangi firmayla nasıl bir sözleşme yaptınız?
YS: Hikmet Mengüllü’ye ait ÖZMENGÜLLÜ NAKLİYE ŞİRKETİ. Firmayla anlaşma yapan herkes 50 bin dolarlık senet imzalıyor. Senet; eğer anlaşma yapılan tarihten daha önce işi bırakırsan işleme giriyor. Ama ben giderken patron olmadığı için o senete imza atmadım, anlayacağınız bu konuda şanslıydım. Aramızda herhangi bir sözleşme yapılmadı, bundan dolayı kaygılıyım, sigortam olup olmadığını bilmiyorum. Maaş olarak 1000 dolar, yemek içinde 150 dolar alıyorum.
HE: Kuveyt’e ulaşımınızı firma mı sağlıyor?
YS: İlk anlaşmaya göre beni uçakla göndereceklerdi. Ama son güne geldiğimizde aracı bana teslim edip karayolundan gitmemi istediler.Böylelikle 6 günlük ücretten kurtulmuş oldular.
HE: Antakya’da anlaşma yaptığınız firma Kuveyt’te hangi firmaya bağlıydı?
YS: PWC adında bir şirkete çalışıyor.Aklınıza gelebilecek her türlü taşımacılık işini yaptırıyor.
HE: Kuveyt’teki yaşam koşullarınızdan biraz bahseder misiniz?
YS: Sizlerin hayal bile edemeyeceği zor koşullar altında yaşadık.Düşünün düğün salonu büyüklüğünde bir yerde 700 – 800 kadar kişi barınmaya çalışıyor.Herkes üst üste.Yemek dersen orda tuvalet dersen orda, banyo dersen orda. Gerçi istersen caminin tuvaletini banyo olarak kullanabiliyorsun yada bir kahvenin tuvaletini… Yemek içinde en iyi alternatifin arabada pişirmek oluyor. Hava dersen 60 dereceden aşağı düşmüyor. İletişim için cep telefonu kullanılıyor ama çok pahalı,bu yüzden çok kullanamıyorum.
HE: Irak’a kime erzak taşıyordunuz ve ne gibi sorunlarla karşılaştınız?
YS: ABD askerlerine erzak taşıyorduk.Her ülkeden malzeme vardı.Bizim ülkeden her türlü erzak gidiyordu,bunların arasında çok miktarda Hayat Su, Eti ve Ülker’in ürünleri de vardı.
Bir sürü sıkıntıda yaşadık valla. 30 – 40 araçlık bir konvoyla yolculuk yapıyorduk. ABD bize üç koruma aracı veriyordu. Düşünün 40 araçlık bir konvoya biri önde biri ortada diğeri de arkada olmak üzere sadece üç araç. İçlerinde 4 askerin olduğu bir koruma; ona da koruma denirse.
(…)
İkinci gidişimde saldırıya uğradık.Gece seyir halindeyken konvoy silahlı saldırıya uğradı.Çok ciddi bir hasar meydana gelmese de 4 – 5 araç tahrip oldu.Saldırıya uğrarken çok korktum On iki gün boyuca Bağdat’ın havaalanında malzemelerin boşaltması için klimasız arabalarda bekletildik.60 derecelik bir sıcaklığı düşündüğünüzde klima ve buz kalıpları hayati bir öneme sahip oluyor. Türkiye’den gelen arabaların çoğu klimasız oluyor. Sıcaktan korunmak için aynen köpeklerin yaptığı gibi araçların altına giriyoruz. ABD askerleri de bizi klimalı yerlere götürmek bir yana en temel ihtiyaçlarımızın karşılanmasını bile sağlamıyor.
(…)
Kuveyt’ten çıkarken normalde patronun harcamalar için daha önce anlaştığımız parayı vermesi gerekiyordu ama vermedi. Bu yüzden çok büyük sıkıntılar çektim. Kuveyt’te iki kalıp buzu 1 dinara alırken orda bir kalıp buzu 2 dinara satıyorlar. Almasan da olmuyor. Düşünün şişe suyu dışarı çıkardığında beş dakika içinde içilemez hale geliyor.Bir de diğer ihtiyaçların karşılaması var.Hepsi için para gerekiyor.Çok zor koşullarda kaldım.Son kalan parayla Kuveyt’teki patronu aradım ve artık bu işi yapmayacağımı benim yerime başka bir şoför bulmasını söyledim. Hem uğradığımız saldırı hem buralarda yaşadığım açlık, sefalet, patronun vermesi gereken parayı ödememesi. Hepsi üst üste gelince bu kararı verdim. Fakat patron bu söylediklerimi ciddiye almadı.
HE: Genel olarak tır emekçilerinin çektiği sıkıntılardan bahseder misiniz?
YS: Irak’a şoför olarak gelen insanların yüzde dosanı daha önce doğru dürüst deneyimi olmayan insanlar. Hatta bazılarının ehliyeti bile yok. Bu da ciddi sıkıntı yaratıyor. Geceleyin yaptığımız sevkıyatlarda saldırıya uğramamak için farı kapatmak zorunda kalıyoruz ve aynı zamanda konvoyun gerisinde de kalmamamız gerekiyor.
(…)
Can güvenliği diye bir şeyden bahsetmek mümkün değil. Size bir bölgeden bahsedeyim. 70 kilometre uzunluğunda kaçak bir yol… Sağı ve solu uçsuz bucaksız bir sahra, normal zamanlarda insanların uğramadığı bir bölge. Sadece nakliyat için tır şoförlerince kullanılıyor. Kaçak yol olduğundan arabaların bozulma riskini arttırıyor. Olası bir arıza durumunda ABD askerleri araç sahibine çok az bir süre tanıyor. Bu süre içinde arabasını tamir edemezse aracını orada bırakmak zorunda kalıyor. Böyle bir olay arkadaşımın başına da gelmişti. Aracını bu bölgede bırakmak zorunda kalıp Kuveyt’e geri döndüğünde firma sahibi arkadaşın pasaportuna el koyarak ‘ Ne yap ne et aracı bul getir, yoksa buradan çıkışın olmaz’ diyor. Halbuki böyle durumlarda ABD durumu anlatan bir belge düzenliyor ve bu belge sayesinde firma daha önce anlaşmış olduğu ücreti almaya devam ediyor ve sigorta şirketi kaybolan kamyonun parasını ödüyor. Tüm bunlara rağmen firma şoförü ölüme sürüklüyor.
HE: Demin geri dönme kararınızdan ve firmanın bunu ciddiye almadığından bahsetmiştiniz. Biraz açar mısınız?
YS: Kuveyt’e geri döndüğümde şirket sahibine bir daha çalışmayacağımı, değil 1000 $ Kuveyt’in tapusunu bile verseler buralarda durmayacağımı söyledim.
Kuveyt’e geri dönüş yaptığımızda aracı 24 saat içinde yükleme kısmına götürmemiz gerekiyor. Yoksa firma günlük 300 $ ceza ödüyor. Ben de firmayı yüzüstü bırakmamak için aracı yükleme kısmına götürdüm. Buna rağmen adamlar bana kazık attılar ve paramı vermediler. Ne zaman parayı istesem “ha bugün ha yarın deyip” oyaladılar. Bu tamı tamına rezillik dolu 20 gün sürdü. 5 kuruşsuz, aç, susuz 20 gün…20 gün boyunca dilencilik mi yapmadım, insanlara yük mü olmadım, en son arkadaşlardan borç alarak Arabistan, Suriye güzergahından Türkiye’ye geçtim.
Buraya (Antakya ) geldiğimde direk şirkete gittim. Şirketle yaptığım anlaşma Habur kapısından geçmemle beraber maaşımın başlayacağıydı. Ama onlar buna uymayarak 20 günümü yediler. 760 doları kestiler. Bana verdikleri para 100 dolar. 2 ay boyunca Irak’ta kaldım, cebimde 5 kuruş yok şimdi. Sigortamı yatırıp yatırmadıklarını da bilmiyorum.
HE: Sizce ABD Irak’a demokrasi getirdi mi?
YS: Demokrasi getirip getirmediğini şu olaya bakarak anlayabiliriz. Irak’taki kamyonlara Rusya’dan gelen kötü ve ucuz petrol dağıtılırken, Irak’tan çıkan kaliteli petrolün bir kısmı ABD araçlarının kullanması için bırakılırken kalanı ABD’ye gönderiliyor. Alın size demokrasi!
HE: Irak’ gitmek isteyen ve şu an orada bulunan şoförlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
YS: Kesinlikle kimsenin Irak’a gitmesini istemem. Her şey para değil.
HE: Hükümete söylemek istediğiniz bir şey var mı?
YS: Oraya gidişleri kesinlikle yasaklasın. Gitmek zorunda olan insanlara iş imkanı yaratsın. Şu an işsizim, çocuklarım okuyor ve ben onlara bakamıyorum. Bana çocuklarımı doyuracak kadar para kazanabileceğim bir iş versin.