1990’lı yıllar dünyanın bir kez daha yeniden düzenlenmesine girişildiği süreçtir. Bu süreçte Gelişme Yolundaki Ülkeler (GYÜ), En Az Gelişen Ülkelerin (EAGÜ) tarımları da Gelişmiş Ülkeler (GÜ) ve onların çokuluslu şirketlerine göre yeniden yapılandırılmaktadır. Belirlenen yeni kapitalist politikalar doğrultusunda AB de 1992 yılında ”Ortak Tarım Politikası” nı (OTP) düzenlemiş ve uygulamaya koymuştur. AB’nin uygulamaya koyduğu yeni […]
1990’lı yıllar dünyanın bir kez daha yeniden düzenlenmesine girişildiği süreçtir. Bu süreçte Gelişme Yolundaki Ülkeler (GYÜ), En Az Gelişen Ülkelerin (EAGÜ) tarımları da Gelişmiş Ülkeler (GÜ) ve onların çokuluslu şirketlerine göre yeniden yapılandırılmaktadır. Belirlenen yeni kapitalist politikalar doğrultusunda AB de 1992 yılında ”Ortak Tarım Politikası” nı (OTP) düzenlemiş ve uygulamaya koymuştur. AB’nin uygulamaya koyduğu yeni OTP dünyadaki küreselleşen kapitalizmin yeni politikalarına uyum oluşturmasının yanında, ABD’nin tarımında uyguladığı süregelen politikalarına da karşılık olabilecek bazı değişikliklere de gitmiştir. Böylece, Avrupa Birliği Tarım Bakanları Konseyi, önceki dönemlerde uygulanan politikalarından vazgeçmiştir. AB’deki bu yeniden yapılandırma politikaları ABD benzeri; çiftçiliği ortadan kaldıran, yerine şirket tarımcılığını daha hızlı ikame edecek şekilde işletilecek bir durumdur. Söz konusu yeni OTP ile birlikte bir yandan AB’de de her üç dakikada bir, yılda ise 200 bin çiftçi iflas edip çiftçiliği bırakır duruma gelmiş, diğer yandan da ticaret savaşlarının başlamasına neden olmuş, dünya pazarlarında yapay düşük fiyatlar ve spekülasyonlara hız katmış. Dünyanın önde gelen ihracatçıları arasında çatışmalar başlatmıştır. Peki bütün bu olup bitenlere Avrupalı topraksız, küçük ve orta ölçekli çiftçileri ne diyor?
İçerden bir göz bir bakış
Avrupalı çiftçiler kendi varlıklarını tehdit ettiği için yeni Ortak Tarım Politikası’ndan hoşnut değiller. Değişmesini istiyorlar. Bunun için de bir araya geliyor, alternatif politikalar üretiyor ve ortak karşı duruşu belirlemeye çalışıyorlar. Belirledikleri, ortaklaştıkları politikaları AB Parlamentosu’na taşıyorlar. Örneğin, birliğe bağlı 15 Avrupa ülkesinin çiftçi örgütlerinin üst kuruluşu olan Confederation Paysanne Euorope (CPE) Ekim 2001 tarihinde AB Parlamentosu’na bir öneri götürmüştür. CPE’nin Ekim 2001 tarihli başvurusunda öneriler özetle şöyledir:
”Tarım ürünleri ve üretici emeğinin gerçek kıymeti; satılan ürünün sağladığı gelir, çiftçi gelirinin en büyük kısmını oluşturması durumunda mümkündür. Sosyal ve çevre açısından üretim sistemlerini ıslah etmek; ancak yoğunluğu azaltarak, hayvancılıkta yerel yem kullanarak, genetik olarak değiştirilmiş organizmaları yasaklayarak, taşıma mesafelerini azaltarak, çiftlik boyu artışlarını sınırlayarak, yerel ve bölgesel piyasaları destekleyerek, kişi başı kamu desteğine tavan koyarak, arz yönetimi için, piyasalar fazla vermeyecek şekilde ayarlanmalıdır.”
Tarımsal ürünlerle ilgili olarak, uluslararası ticaret kurallarını değiştirmeye gelince ”Damping yerine, gıdada bağımsızlık, DTÖ’nin tarım dışı olması, ihracatın Avrupa üretim maliyetlerinin altında fiyatlandırılmaması, Avrupa üretim maliyetlerinin altında fiyatları olan ithalatı, bu durumu düzeltici gümrük vergisine tabi tutmak gerektiğini” belirtiliyor ve ”Genç ve yeni insanların çiftçilikle uğraşmasını teşvik eden, daha aktif bir Avrupa politikası olmadan, çiftçi sayısı azalmağa devam edecektir” deniyor. Ayrıca, şu istemler dile getiriliyor:
”Üretim haklarının satışı kesinlikle yasaklanmalıdır. Her neslin çiftliği yeniden satın alması durdurulmalıdır. Yerleşimi desteklemek için kıstas asgari ekonomik bölgeler değil, azami yatırım tavanları olmalıdır.”
Ayrıca şirketlerin, belli bir oranın üzerinde araziyi -örneğin, yüz hektardan fazlasını- para ile de satın alamamaları için yasalar çıkarılmasını istiyor ve bunun için de; ”hektar değil komşu istiyoruz” sloganını kullanıyorlar.
Abdullah AYSU (Türkiye Tarımcılar Vakfı Başkanı)
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi Tarım ve Hayvancılık Dergisi Aralık 2004