İşçi hakları sosyal mücadeleyle gelişir. Hakların hukuksal güvenceye kavuşması da sosyal mücadelenin etkinliğine bağlıdır. Bununla birlikte hukuksal çerçeve hakların korunmasının ve geliştirilmesinin araçlarından biridir. Özellikle uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelere dayalı denetim sosyal mücadelede bir başvuru kaynağıdır. İşçi hakları söz konusu olduğunda, en yaygın uluslararası başvuru kaynağı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri ve denetim mekanizmasıdır. […]
İşçi hakları sosyal mücadeleyle gelişir. Hakların hukuksal güvenceye kavuşması da sosyal mücadelenin etkinliğine bağlıdır. Bununla birlikte hukuksal çerçeve hakların korunmasının ve geliştirilmesinin araçlarından biridir. Özellikle uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelere dayalı denetim sosyal mücadelede bir başvuru kaynağıdır. İşçi hakları söz konusu olduğunda, en yaygın uluslararası başvuru kaynağı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri ve denetim mekanizmasıdır.
ILO denetim organlarından biri Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi’dir. Bu Komite üye ülkelerden gelen örgütlenme hakkı ihlali şikayetlerini değerlendirerek karara bağlar. Kararın uygulanmaması yaptırım doğurmaz ama hakkın meşruiyetini güçlendirir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi 335 inci toplantısı 4,5, 6 ve 12 Kasım 2004 tarihlerinde Cenevre’de yapıldı. Bu toplantıda çeşitli ülkelerden gelen şikayet başvuruları değerlendirildi. Türkiye’den de Kristal-İş sendikasının şikayeti ele alındı.
Kristal-İş şikayetinin mahiyeti ve ulaşılan karar, bu konuda genel bir içtihat oluşturma bakımından önemli. İnceleyelim:
Kristal-İş başvurusunda iki şikayette bulunuyor. Birinci olay, Paşabahçe Eskişehir Cam Fabrikası’ndaki örgütlenme faaliyeti; ikinci olay ise cam grevinin Hükümet tarafından ertelenmesi.
Olay 1: Paşabahçe Eskişehir Cam Fabrikası
Sendika, 15 Eylül 2003 tarihinde söz konusu fabrikada, taşeron işçileri de dahil 700 işçiyi üye yapıyor. İşveren, 27 Eylül’de 246 işçiyi işten atıyor. 3 Kasımda 50 işçi daha işten çıkarılıyor. Sendikaya göre işten çıkarmanın amacı sendikal örgütlülüğü işyeri barajının (% 50 + 1) altında bırakmak.
ILO bu şikayeti Hükümet’e iletiyor. Hükümet 13 Nisan 2004 tarihli yanıtında, sendikanın konuyu 29-30 Eylül 2003’te Eskişehir Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne ilettiğini, yapılan inceleme sonucunda Bölge Müdürlüğü’nün 19 Aralık 2003 tarihinde konu ile ilgili bir rapor hazırladığını söylüyor.
Rapordaki gözlemler şunlar: Söz konusu fabrikada ana işveren Paşabahçe, taşeron firma olarak ise Metro Ltd. faaliyet gösteriyor. Rapora göre, sendikanın iddiasının aksine işten çıkarılan işçiler asıl işverenin değil, taşeron firmanın işçileri. Bu işçiler belirli süreli hizmet akdiyle çalıştırılıyor ve 30 Eylül 2003’te asıl işverenin taşeron firmayla yaptığı sözleşme sona erdiği için, taşeron firma da işçileri işten çıkarıyor. 30 Eylül’den sonra taşeron firma ile sözleşme yenilenmiyor.
ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesinin bu olaya ilişkin yorumları şunlar.
* 27 Eylül 2003’te işten çıkarılan işçiler tarihten çok kısa bir süre önce sendika üyesi olmuşlardır. Bunların yerine yeni işçilerin alınmış olması ve böylece sendikal üyeliğin işyeri barajının altında bırakılmak istenmesi iddiasına Hükümetin verdiği yanıt yetersizdir. Hükümet sendikal ayrımcılığa karşı işçilerin korunmasına yönelik önlemler almak zorundadır.
* Metro Ltd. firmasından çalışan işçilerin belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştıkları gerekçesiyle işten çıkarılmaları yeterli bir yanıt değildir. Çünkü 98 sayılı ILO Sözleşmesi’ne göre toplu pazarlık hakkı bakımından sözleşmeli işçilere daha az hak tanınamaz. Eğer bu işçiler sendikal üyelik nedeniyle işten çıkarıldıysa bu açıkça örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının ihlalidir.
* İşyeri barajı 98 sayılı Sözleşme’nin 4 üncü maddesinde güvence altına alınan toplu pazarlığın teşvik edilmesi ile uyuşmamaktadır. Hükümet 2822 sayılı yasanın 12 inci maddesinde gerekli değişiklik yaparak, bir işyerinde yarıdan fazla çoğunluk sağlanmadığı koşullarda da, işyerinde örgütlü olan sendikaların en azından kendi üyeleri ile ilgili toplu pazarlık yapabilmesini sağlanmalıdır.
Olay 2: Cam Grevinin Hükümetçe Ertelenmesi
Sendika Hükümetin 8 Aralık 2003’te ulusal güvenlik gerekçesiyle cam grevini 60 süreyle ertelemesinin grev hakkının açık ihlali olduğunu ILO’ya bildiriyor. Başka sektörlerde de grevlerin aynı gerekçeyle ertelenmesinin grev hakkının sistematik ihlali olduğunu bildiriyor.
Hükümet, ertelemenin Danıştay tarafından iptal edildiğini, sendikanın 30 Ocak 2004’te yeniden greve başladığını, ancak Hükümetin 11 Şubat 2004 tarihinde yeniden erteleme kararı aldığını, bunun üzerine Bakanlığın arabuluculuğuyla sözleşmenin imzalandığı yanıtını veriyor. Hükümet ayrıca, 2822 sayılı yasadaki değişikliğe ilişkin taslakta, Hükümetin grev erteleme kararı almadan önce Danıştay’ın görüşünü almasının öngörüldüğünü bildiriyor.
Komite’nin yorumları şöyle:
* Cam işkolunda grevin ertelenmesinin ulusal güvenlikle ilgisinin ne olduğuna dair Hükümet yeterli yanıt vermemiştir. Son yıllarda lastik, cam, belediye vb. işkollarındaki grevlerin de aynı gerekçeyle ertelenmesi grev hakkının sistematik ihlali anlamına gelmektedir.
* Grev hakkı ancak devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri için veya gerçekten hayati hizmetlerle ilgili olarak yaşam, kişisel güvenlik gibi hususlarda açıkça tehlike doğurması durumunda veya sürekli ulusal kriz halinde ertelenebilir. Bu durumda erteleme kararı Hükümet tarafından değil bağımsız bir organ tarafından verilmelidir.
Bu yorumlar ışığında Komite şu tavsiyelerde bulunuyor. İçtihat oluşturduğu için aynen çeviriyorum:
* Komite, Hükümetten 2822 sayılı Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Yasası’nın 12. maddesini değiştirerek, eğer bir işyerinde % 50’den fazla işçiyi üye yapan bir sendika bulunmuyorsa, buna rağmen bu işyerinde varolan sendikaya, en azından kendi üyeleri adına toplu pazarlık yapma hakkını tanımasını talep etmektedir. Komite bu konuda bilgilendirilmeyi talep etmektedir.
* Komite, grevlerin belli durumlarda askıya alınabileceğini ve zorunlu tahkime başvurulabileceğini kabul etmektedir, ve Hükümetten gelecekte bu kısıtlamanın ancak kelimen dar anlamıyla hayati hizmetler söz konusu olduğunda, devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri ile ilgili olarak veya sürekli bir ulusal kriz durumunda kullanılabilmesini talep etmektedir.
* Komite, Hükümetten 2822 sayılı yasanın 33. maddesini değiştirerek grev erteleme yetkisinin bütün tarafların güveneceği bağımsız bir yapıya devredilmesini talep etmektedir. Komite bu konuda bilgilendirilmeyi talep etmektedir.
*
Bu tavsiye önümüzdeki günlerde tartışma gündemine gelecek olan 2821 ve 2822 sayılı yasalarla ilgili olarak emekçilere önemli bir koz vermektedir. Tabii ki esas olan bu kozu kullanabilecek bir mücadelenin örgütlenmesidir.