Ne var ki Asgari Ücret Tespit Komisyonundan çıkan kararlar, Başbakanın kurduğu cümlelere pek uymuyor. Başbakanın asgari ücrette yapacağı ‘sürpriz’ net 32 milyon liralık artış oldu! Ya Komisyon Başbakanı dinlemiyor ya da Başbakan topluma doğruları söylemiyor. Kim bilir belki de asgari ücreti kendine dert etmesine, rağmen “ekonominin gerekleri” yüzünden istediğini yapamadığını anlatmak istiyor! Kabul etmek gerekir […]
Ne var ki Asgari Ücret Tespit Komisyonundan çıkan kararlar, Başbakanın kurduğu cümlelere pek uymuyor. Başbakanın asgari ücrette yapacağı ‘sürpriz’ net 32 milyon liralık artış oldu! Ya Komisyon Başbakanı dinlemiyor ya da Başbakan topluma doğruları söylemiyor. Kim bilir belki de asgari ücreti kendine dert etmesine, rağmen “ekonominin gerekleri” yüzünden istediğini yapamadığını anlatmak istiyor! Kabul etmek gerekir ki, toplumun beklentilerini karşılamaktan uzak kararlar ortaya çıktığında “kendini gizlemek” için iyi yöntem. Bu yöntemin ne kadar işe yarayacağı bilinmez ancak bilinen bir gerçek var: Oda net 350 Milyon TL olarak belirlenen asgari ücretin yine açlık sınırının altında kaldığıdır.
Türk-İş tarafından yapılan araştırmaya göre iki yetişkin ve iki çocuktan oluşan dört kişilik bir ailenin Aralık ayında gıdaya 514 milyon lira ayırması gerekiyor. Konut, giyim, ulaşım, sağlık,eğitim vb. zorunlu harcamaları da dikkate aldığımızda dört kişilik bir ailenin en az bir milyar altı yüz milyona ihtiyacı var. Asgari ücret bu haliyle dört kişilik bir ailenin gıda harcamasını bile karşılayamaz durumda. Ne yazık ki bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesi ve kabul edilmesi de durumu değiştirmiyor. Milyonlarca insanın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, Avrupa Birliği Sosyal Şartında ve Uluslararası Çalışma Örgütünün sözleşmelerinde vurgulanan insan onuruna yakışır bir ücret hakkı her defasında “ekonominin dengelerine” feda ediliyor.
Asgari ücretin yükseltilmesi tartışmaları sırasında her zaman birbirinin benzeri görüntüler ortaya çıkıyor. İşverenler asgari ücretin yükselmesinin ortaya çıkaracağı yükü üstlenmek ve düşük asgari ücretin sağladığı rekabet avantajından vazgeçmek istemiyor. Serveti, faizi, rantı vergilendir(e)meyen Hükümet ise ücretlilerden elde ettiği vergi gelirinden vazgeçmeyi göze alamadığı için asgari ücreti vergi dışı bırakmaya cesaret edemiyor. Dolayısıyla asgari ücrette tatmin edici bir artış olamıyor. Asgari ücretin İnsanları açlık ve yoksulluğa karşı koruma gibi sosyal bir işlevi var. Ne var ki yıllardır hiçbir sosyal kaygı ve sorumluluk taşımadan “ekonomik dengeler” gerekçe gösterilerek düşük bir biçimde belirlenen asgari ücret sosyal işlevini yitirdi. Düşük asgari ücret için gerekçe gösterilen ekonomik denge işçileri işsizlik ile düşük ücret arasında tercihe zorlayarak kurulmuş “dengedir”. Teknolojik yenilenmeye, verimlilik artışına yönelmeksizin insanların sefaleti pahasına rekabet edebilme gücünü korumayı amaçlayan bu adaletsiz, kirli “denge” toplumsal yaşamada çürümeye yol açmaktan başka sonuç üretmiyor.
Asgari Ücret Tespit Yöntemi DeğiştirilmelidirAsgari ücret sadece çalışanların aldığı ücretten ibaret değil. Çalışma hayatında ve tüm çalışanların yaşamında belirleyici bir etkiye sahip. Düşük belirlenmiş asgari ücret, toplu iş sözleşmeleri üzerinde negatif basınç oluşturmakta, ücret pazarlığında çalışanların elini zayıflatmakta. Düşük belirlenen asgari ücret ile toplu iş sözleşmesiyle elde edilen ücret arasındaki makasın açık olması iş güvencesini olumsuz yönde etkilemekte ve asgari ücretle çalışan işçi ile sendikalı işçinin ücretinin arasındaki fark nedeniyle bazı işlerin taşerona kaçması kolaylaşmakta. Yukarıda sayılan nedenlerle ortaya çıkan işçi çıkarmaları sendikalaşmayı etkilemekte, sendikalaşma oranının düşmesine yol açıyor. Yine asgari ücretin gelir dağılımını da olumsuz yönde etkilemekte olduğu bilinen bir gerçek. Asgari ücretin çalışma hayatında ve çalışanların hayatında bu kadar olumsuz etki yapması, negatif sonuçlar üretmesi asgari ücretin tespit yönteminden kaynaklanmaktadır. Asgari Ücret beş devlet, beş işveren, beş işçi temsilcisinin oluşturduğu Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından, çoğunlukla işçi kesimi temsilcilerinin katılmadığı kararlarla belirlenmektedir. İşveren ve Hükümet temsilcilerinin ağırlıklı olduğu komisyonda işçi kesiminin talepleri ve önerileri dikkate alınmamaktadır. Bu anti demokratik tespit yöntemi değiştirilmelidir.
Dünyada asgari ücretin belirlenmesinde çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Avrupa ülkelerinde beş farklı yöntemle asgari ücret belirlenmektedir. Fransa, İspanya, Hollanda, Portekiz ve Lüksemburg’da asgari ücret hükümet tarafından; Almanya, Avusturya, İsviçre’de sektörel düzeyde oluşturulan kurullar tarafından; isveç, Norveç, Finlandiya’da sektörel düzeyde toplu iş sözleşmesi yoluyla belirleniyor. İrlanda ‘da Ücret konseyi tarafından belirleniyor. 1993 yılına kadar İngiltere’de ücret konseyi tarafından belirleniyordu. Belçika,Yunanistan ve Danimarka’da ulusal düzeyde toplu iş sözleşmesi yoluyla belirleniyor.
Görüldüğü gibi asgari ücretin belirlenmesinde tek bir yöntem yoktur. Bu yöntemlerin arasında Türkiye’de sosyal açısından, en faydalı ve yaşanan sorunların çözümünde işe en çok yarayacak olanı asgari ücretin ulusal düzeyde toplu iş sözleşmesi yoluyla belirlenmesidir. işçi işveren temsilcileri ülke düzeyinde yürütecekleri müzakereler neticesinde asgari ücreti belirleyebilirler. Sendikalar belirlenen asgari ücret baz alarak işyerlerinde uygulanacak toplu iş sözleşmelerini bağıtlayabilir. Ulusal düzeyde toplu iş sözleşmesi yoluyla belirlenmiş asgari ücret; asgari ücretin sefalet ücreti olmaktan çıkması, gelir dağılımının çalışanların lehine düzelmesi, sendikalaşma oranının artması, toplu sözleşmelerin asgari ücretin basıncından kurtulması, taşeronun cazibesinin sönmesi anlamına gelir.
Sendikal hareket asgari ücretin belirlenmesinde kayıkçı dövüşünün tarafı olmaktan çıkmak istiyorsa toplu sözleşme düzeninin çoğulcu hale getirilmesi, grev hakkının genişletilmesi, genel grevin yasallaşması ve asgari ücret tespit yönteminin değiştirilmesi için mücadeleye başlamalıdır.