Halka arz özelleştirmedir, özelleştirmeye hayır! Değerli Basınımıza ve Kamuoyuna; ULUSAL SİVİL HAVACILIĞIMIZIN BELKEMİĞİ TÜRK HAVA YOLLARI ÜZERİNDE “HALKA ARZ ALDATMACASI İLE” YENİ BİR KUMAR OYNANMAKTADIR. BU KUMARA ORTAK OLMAYACAĞIZ! 14 yıldır Özelleştirme kapsamında tutularak eli kolu bağlanan ulusal havayolumuz THY ile ilgili yeni bir özelleştirme senaryosu daha piyasaya sürülüyor. Halka arz adı altında sunulan bu […]
Halka arz özelleştirmedir, özelleştirmeye hayır!
Değerli Basınımıza ve Kamuoyuna;
ULUSAL SİVİL HAVACILIĞIMIZIN BELKEMİĞİ TÜRK HAVA YOLLARI ÜZERİNDE “HALKA ARZ ALDATMACASI İLE” YENİ BİR KUMAR OYNANMAKTADIR. BU KUMARA ORTAK OLMAYACAĞIZ!
14 yıldır Özelleştirme kapsamında tutularak eli kolu bağlanan ulusal havayolumuz THY ile ilgili yeni bir özelleştirme senaryosu daha piyasaya sürülüyor. Halka arz adı altında sunulan bu senaryo, Ulusal Havayolumuza belki de son 14 yılın en kapsamlı saldırısı olacaktır.THY çalışanları ve onların örgütlü gücü Hava-İs Sendikası olarak, THY’nin özelleştirilerek yok edilmesine karşıyız.
Yıllardır batan veya batırılan özel havayollarına heba edilen kaynak ne kadardır?
THY milli birikimimizdir. Hükümet , 71 yıldır halkın birikimleriyle yıllarca emek verilerek yaratılan bir değerin üzerine konmak isteyen , ulusal havayolumuzla eşdeğer bir özel havayolu yaratmamayan sermayeye, şimdi uçuş hatları haklarıyla, yetişmiş vasıflı istihdam gücüyle, uluslararası niteliklere haiz bakım merkezleri, rezervasyon ve bilet satış sistemleriyle altın tepsi içinde sunuyor! Yıllardır teşviklerle kurulan ve batan özel havayollarına aktarılan kaynaklar bu gün özelleştirilmek istenen THY’nin değerinin kaç katı olmuştur, önce bu kamuoyuna açıklansın.
Özelleştirilecek şirkete yatırım ve yeni uçak yağdırılıyor!
Son 5 yıldır THY’na yatırım yağmaktadır. Bu yatırımlar bilançolarda daha çok amortismanlarda gizlenmiş, ancak olumlu sonuçları yeni yeni alınmaya başlanmış bulunmaktadır.
Son olarak THY’nin 2005-2009 yılları yatırım programına ilişkin olarak hazırlanan 2005 yılı yatırım programı ödenek teklifi toplam tutarı 328 milyon ABD Doları olarak revize edilmiş olup, bu tutarın 50 milyon ABD Dolarlık kısmı HABOM (Havacılık Bakım Onarım Modifikasyon Merkezi) Projesi, 200 milyon ABD Dolarlık kısmı Uçak Temini Projesi ve 78 milyon ABD Dolar’lık kısmı ise diğer projelere ayrılmıştır. Bu yatırımlar kamunun cebinden, kimler için yapılıyor, bu kaynaklar kime aktarılacak.?
AB uğruna Airbus ile yapılan uçak alım anlaşmaları ile şirket büyüme yönünde planlanmakta, ancak sivil havacılıktaki tekelleşme, piyasanın liberalizasyonu, Açık Gökler adı altındaki gelişmiş ülkelerin bitirici saldırıları gözardı edilmektedir.
Halka arz taktiği TÜPRAŞ’ta neye mal oldu?
THY’nin özelleştirilmesi, halka arz biçimiyle yeniden gündeme getiriliyor. Bizler “halka arz özelleştirme talanının makyajıdır, özelleştirmeye hayır!” diyoruz. Niçin bu aşamada halka arz kullanılmaktadır?
Ülkemizde özelleştirmelerde, özellikle blok satışlarda yaşanan rüşvet, mafya ve yağmalama nedeniyle iyice ayyuka çıkan hukuksuzluk ve geniş kesimlerde oluşan tepkiler azaltılarak sözde sermayeyi tabana yaymak ve şeffaflık söylemiyle özelleştirmeyi hızla yapabilmek;
Halka arz değer tesbiti ile ilgili esnek bir sistem oluşturulduğundan kamu payını biraz uzun sürede, ama daha ucuza özel şirketlere devrini, gözlerden gizleyebilmek;
Çalışanlara da hisse sendei önerilerek özelleştirme karşıtı tepkilerin azalmasını sağlamak, böylece çalışanları birbirine düşürmek, çalışanları şirketin sahibi olduklarına ikna ederek, sendikal örgütlülüklerinden, toplu iş sözleşmelerinden vazgeçirmeye çalışmak; halka arz yönteminin temel hedefi olmaktadır.
TÜPRAŞ örneğinde, hisselerin % 31’i “halka” arz edildikten sonra, % 66’sının bir gruba blok satış ile haraç mezat satılmaya kalkışıldığı; bu % 66’lık blok satış için sadece % 31 hissenin arzında elde edilen kadar fiyat belirlendiği biliniyor. Böylelikle Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olan TÜPRAŞ’ın peşkeş çekilmesine giden yolda, halka arz sadece oyalayıcı ve borsa oyunları ile fiyat düşürmeye yarayan bir işlev görmüştür. Buradaki yanlış şimdilik yargıdan dönmüştür ama aslında bu yanlış politikalardan vazgeçecek bir siyasi irade gösterilmesi gerekiyor.
Yıllardır sürdürülen sermaye yanlısı politikalarla büyük sermaye kesiminden vergi toplamayan, devleti büyük borç altına sokan anlayış, bugün bu borçların faizinin küçük bir bölümünü ödeyebilmek için ülkenin üretken güçlerini satışa çıkarıyor. Devlete vergi ödeyerek, çalışarak, üreterek kendi akitlerini yerine getiren halk bu kaynaklardan finanse edilen bu kuruluşlarında gerçek sahibidir. Yani kamu kuruluşları en geniş anlamda zaten halka arz edilmiştir. Siz simdi onu halkın elinden almak istiyorsunuz.
TÜPRAŞ gibi THY de milli servetimizdir. Özelleştirilmesi kısa sürede dünya tekellerinin eline geçip yok olmasına yol açacaktır.
Oysa sivil havacılık, Türkiye için son derece önemli bir sektördür. İç hatları ile önemlidir çünkü ülkemiz çok geniş ve dağlık ve startejik anlamda inanılmaz olanaklara sahip bir coğrafyaya sahiptir. Dünya ile bağlantımız, turizmin ülkemizdeki ağırlığı, dışarıda yaşayan ve çalışan yurttaşlarımız gibi pek çok nedenle de dış hatları ile çok önemlidir.
Ancak bugün tüm dünyada havacılık sektörü geçmişten farklı olarak büyük bir baskı altındadır. ABD ve Avrupa’nın büyük havayollarının dünya piyasasına hakim olabilmesi için, tüm ülkelere çeşitli düzenlemeler dayatılmaktadır.
AB havacılıkta kabotaj haklarımızın ortadan kaldırılmasını Raporda açıkca istiyor!
Türkiye hükümetleri zaten bu baskılara karşı koymamış, bu yönde adımlar atmıştır. ABD ile uçuş haklarını serbestleştiren “Açık Gökler Anlaşması” 2000 yılında imzalanmıştır. 2000 yılında yapılan bu anlaşmanın sonuçları bugün açığa çıkmakta, yabancı havayollarının Türkiye havacılığındaki ağırlığı artmaktadır.
Dış hatlarını bu Açık Gökler Anlaşması ile serbestleştiren Türkiye’den, Avrupa Birliği de, iç hatlarını Avrupa havayollarına açmasını talep etmiş bulunmaktadır. Kabotaj Kanunu gereğince sadece Türkiye havayollarına açık olan iç hatlarda AB, üyesi olan ülkeler için geçerli olan liberal düzenlemeyi Türkiye’den şimdiden talep etmekte ve kabotaj kanununun değiştirilmesini istemektedir.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’den sivil havacılıktaki talepleri bununla da sınırlı değildir. AB Komisyonunun 2004 Türkiye Düzenli Raporunda sivil havacılık, ‘Sermayenin Serbest Dolaşımı’ başlığı altında, ‘engeller’ olan sektörlerin başında sayılmıştır. Yani Avrupa sermayesi Türkiye havayollarını satın alabilmek istemektedir. Böylelikle ilk elde Türkiye özel havayolları ile girilmiş olan üzeri örtülü ilişkilerin önü açılacak, Türkiye’de büyük Avrupa havayollarının taşeronluğunu yapan küçük havayolları oluşacaktır. Yıllarca Türkiye sivil havacılığında özel sektör “girişimlerini” destekleyen politikalar da ancak buna hizmet etmiş olacaktır. Daha sonrası belki THY ulusal havayolumuz olmaktan çıkarılacaktır.
AB Komisyonunun bu raporunda havacılıkta AB müktesebatına uyum sağlanmamış olması döne döne eleştirilmekte ve uyum talep edilmektedir. AB müktesebatı ise havacılıkta tam serbestleşmeyi şart koşmaktadır. Avrupa Birliği bu politikalar ile Avrupa’daki küçük havayollarının ortadan kalkmasını ve az sayıda büyük havayolunun kalmasını hedeflediğini açıkça ilan etmektedir. Bugün Yunanistan’ın Olimpic, İtalya’nın Alitalia havayolları havacılıktaki AB müktesebatı kurallarının sonucunda büyük sıkıntıya girmiş bulunmaktadırlar.
Uçuş haklarına ve havayolu mülkiyetine ilişkin kuralları l
iberalleştirme, artı özelleştirme; Türkiye’ye havacılıkta dayatılan bu politikaların doğuracağı orta veya uzun vadeli sonuç bellidir: Bu ulusal havayolumuzu ve sivil havacılığımızı kaybetmeye giden yoldur.
Bu süreç dünyada şimdiden çok yakıcı sonuçlar üretmektedir. Orta Amerika’da Peru ve Paraguay sivil havacılığı bütünüyle yabancı şirketlerin egemenliğine geçmiş, Karayipler ve Ekvador’da ise sivil havacılık operasyonları hiç kalmamıştır. Latin Amerika ülkelerinde de havayolları büyük bir yıkım yaşamaktadır. Bölgedeki hava trafiği artmış olduğu halde bölgenin havayolları iflasa sürüklenmekte ve havacılık hizmetleri başta ABD’li olmak üzere büyük çokuluslu gruplar tarafından kontrol edilmektedir.
Yaşanan tek sonuç milli havayollarının kaybı da değildir. Bu yaşananlar havacılık çalışanları açısından ve yolcular açısından şimdiden olumsuz sonuçlarını üretiyor. Çalışanlar açısından ücretlerine ve çalışma koşullarına yönelik saldırılar yoğunlaşıyor. Hava ulaşımı sadece karlı olduğu yerlerde sunulan bir hizmete dönüşüyor. Küresel havayolu ittifakları aracılığı ile havacılıkta hızla tekeller oluşuyor. Sürecin sonucu tekelleşme olsa da serbestleştirme ile ilk anda doğan keskin rekabet işletme maliyetleri üzerinde müthiş bir basınç yaratıyor. Bu da çalışanların ücret ve haklarını, sunulan hizmeti, hatta güvenlik standartlarını bile etkiliyor.
THY Kamu Kuruluşu olarak verimlilikte, kârlılıkta özel sektörü geride bırakıyor!
Ulusal Havyolumuz THY Kamu Kuruluşu olarak uluslararası rekabetin acımasızca kol gezdiği sektörde, verimlilikte, kârlılıkta ve ülkemize yaptığı döviz katkısında gelişmiş ülkelerin özel havayolları ile bile boy ölçüşmektedir. Yani özelleştirmecilerin söylediği gibi halkın sırtında kambur değildir!
THY çalışanları ve Türkiye Sivil Havacılık Sendikası Hava-İş milli birikimimiz olan havayolumuzu ve böylece, Türkiye sivil havacılığını korumak için tüm bu konuları kamuoyu ile paylaşacaktır. THY’nin özelleştirilmesinin ne anlama geldiğinin oturulup çok ciddi düşünülmesi gereklidir. Bizler halka arz adı altında yapılan, çalışanlara özel indirimlerle bunun parçası olmayı öneren bu girişimin parçası olmayacağız. Sanki lütuf olarak sunulan 3-5 lotluk hisse senedini, 71 yıllık Ulusal Havayolumuzun tasfiye edilmesine değişecek değiliz, THY çalışanları özelleştirmenin sonuçlarını iyi bilmektedir, dün olduğu gibi bugün de özelleştirmenin tümüyle karşısında yer alacağız ve mücadele edeceğiz.
THY Halkındır, Satılamaz!
Saygılarımızla.
HAVA-İŞ GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU
17.11.2004