Bir süredir tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde kriz belirtileri hakkında çeşitli tartışmalar yapılıyor. Özellikle ocak 2005 itibariyle Dünya Ticaret Örgütü kararıyla ülkelerin tekstil kotalarının kaldırılacağı gerçeği bu tartışmaların çıkış noktasını oluşturuyor. Ancak tekstil ve konfeksiyon sektörü bir süredir zaten bir dizi olumsuzluk gösteriyordu. Görünen o ki Ocak 2005 ile birlikte patronların uluslararası pazar kavgasında fatura yine […]
Bir süredir tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde kriz belirtileri hakkında çeşitli tartışmalar yapılıyor. Özellikle ocak 2005 itibariyle Dünya Ticaret Örgütü kararıyla ülkelerin tekstil kotalarının kaldırılacağı gerçeği bu tartışmaların çıkış noktasını oluşturuyor.
Ancak tekstil ve konfeksiyon sektörü bir süredir zaten bir dizi olumsuzluk gösteriyordu. Görünen o ki Ocak 2005 ile birlikte patronların uluslararası pazar kavgasında fatura yine işçilere çıkacak.
Öncelikle bu sektörlerdeki mevcut olumsuzluklara bir göz atalım.
– Bu sektörlerden 2003 yılında İSO (İstanbul Sanayi Odası) en büyük 500 sanayi kuruluşu listesine 6 yeni firma girerken, geçen yıldan 15 firması liste dışı kaldı. Listedeki sektör firması sayısı 96. (Bunların 78’i kar, 18’i zarar etti). 2002’de bu sayı 111’di.( 96 kar ve 15 zarar)
– Toplam ihracat ortalama % 30 artıyorken, tekstil ve konfeksiyon ihracatı % 15 artıyor. Yani tekstil ve konfeksiyon patronları yurt dışında mallarını gittikçe daha zor satıyorlar.
– Kapasite kullanım oranları bu sektörlerde düşüyor. Yani fabrikalar ve atölyeler kapasitesinin daha azını kullanıyor. Az üretim yapıyor. 2004 ilk altı ayında sanayi üretimi % 13.6 artarken tekstil ve konfeksiyonu üretimi % 3.1 düştü. Bunun bir sonucu olarak da verimlilik düşüyor.
– Bu sektör esas olarak yurtdışına üretim yapıyor ve çok düşük kar marjı ile çalışıyor.(ortalama % 4) Ocak 2005 ile birlikte maliyetleri düşürmeden sadece kardan feragat ederek yurtdışına mal satamaz.
Tekstil ve konfeksiyon patronlarının güvencesiz çalışmayı arttırmaya ve yaygınlaştırmaya çalışacakları bir döneme giriyoruz. Patronları rekabet güçlerini yükseltmek ve karlarını arttırmak için 2 yöntem izliyorlar: Yurtdışında üretim artıyor. Diğer yandan ülke içinde üretim Anadolu’ya özellikle işgücünün görece ucuz olduğu doğu Anadolu’ya kayıyor.
Patronların bu tavrı bir süredir zaten kendini belli ediyordu. 6. ay zamlarının sudan gerekçelerle pek çok işyerinde yapılmaması, yapılan işyerlerinde zamların % 5-6 gibi enflasyonun oldukça altında kalması, işçilerin haklarını almaları için örgütlenmelerine, hak istemlerine yönelik sert tedbirler: Pek çok tekstil ve konfeksiyon işçisinin sendikalı oldukları için veya zam istedikleri için işten atılmaları gibi örnekler bugün için için sıradan bir durum haline geldi.
Bugün için kısa vadede bu sektör çok daha ciddi kırılmalara gebe görünüyor. Bunun sonucu olarak da çok daha ciddi ve kapsamlı gerilimler gündeme geliyor. Bu gerilimlerin büyük direnişlere dönüşmesi ve patronların planlarını tersine çevrilmesi ise ancak sektör işçilerinin birliği konusunda aşama kaydetmekle mümkün olacak.