KESK’e bağlı SES, DİSK’e bağlı Nakliyat-İş, Emekli-Sen, Basın-İş, İstanbul Tabip Odası ve Halkevleri üyelerinin katıldığı eylemde “Sağlık haktır satılamaz”, “AKP sağlığa zararlıdır”, “SSK halkındır satılamaz”, “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek” sloganları atıldı. Hastane bahçesinde yapılan yürüyüşün ardından DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi bir basın açıklaması yaptı. Çelebi açıklamasında “Hükümet topluma hizmet vermeyi […]
KESK’e bağlı SES, DİSK’e bağlı Nakliyat-İş, Emekli-Sen, Basın-İş, İstanbul Tabip Odası ve Halkevleri üyelerinin katıldığı eylemde “Sağlık haktır satılamaz”, “AKP sağlığa zararlıdır”, “SSK halkındır satılamaz”, “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek” sloganları atıldı.
Hastane bahçesinde yapılan yürüyüşün ardından DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi bir basın açıklaması yaptı. Çelebi açıklamasında “Hükümet topluma hizmet vermeyi kara delik olarak tanımlıyor. Vergilerimiz eğitim, sağlık, sosyal güvenlik için kullanılmayacaksa, bu vergilere kimler el koyacak? Bunun yanıtı açık, bunların başında IMF ve dünya Bankası geliyor. Sermayenin de gözü sosyal güvenlik sisteminde” dedi.
“Sağlık bakanlığı tarafından söylenen her söz bir hukuk skandalıdır, bu açıklamalar minareyi çalanın hazırladığı kılıftır” diyen Çelebi asıl amacın sağlık hizmetlerinin özel sektöre devri olduğunun altını çizdi ve hükümetin anayasal suç işlediğini vurguladı. DİSK Genel Başkanı sözlerine “DİSK olarak hükümeti uyarıyoruz. Kavgaysa kavga. Bu dava tüm halkın davasıdır. Hodri Meydan” diyerek son verdi.
Yapılan açıklamanın ardından bu eylemin bir başlangıç olduğu, yarın SSK Göztepe hastanesinde yapılacak eylemle bu kavganın sürdürüleceği duyuruldu.
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrine ilişkin basın açıklamasının tam metni:
Geçtiğimiz günlerde iktidarın iki ayrı bakanı yaptıkları açıklamalarla sosyal güvenlik sistemini yine tartışma konusu haline getirdiler.
Sağlık Bakanı, Hükümetin SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesi kararı aldığını açıkladı.
Maliye Bakanı, sosyal güvenliğin bütçenin kara deliği olduğunu ilan etti.
Birbirinden ayrı yapılmış bu iki açıklamanın ortak hedefi ise Anayasa’nın temel nitelikleri arasında yer alan sosyal devletin ortadan kaldırılmasıdır.
Kimi gazetelerde, televizyonlarda, radyolarda iktidarın bu girişimi “reform”, hatta abartılarak “devrim” olarak nitelendirilmektedir.
Yapılmak istenen Anayasa’da emekçilerin, halkın temel haklarını koruyan hükümlere yönelik “karşı devrimdir”.
İktidar halka yapılan hizmet için kaynak ayrılmasını, sosyal güvenlik için harcama yapılmasını, yani topluma hizmet verilmesini kara delik olarak tanımlamaktadır.
Biz bu vergileri neden ödüyoruz, bu vergiler eğitime, sağlığa, istihdama, sosyal güvenliğe kullanılmayacaksa, kimin için kullanılacak?
Aslında bunun yanıtı açık, bu sözlerin ardında Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın talepleri yatıyor. IMF kendisine daha fazla para ayrılması için yatırım yapmayın, eğitimi, sağlığı boş verin diyor. Dünya Bankası tüm kamu kurum ve kuruluşlarını özelleştirin diyor. Sadece onlar değil, sermayenin gözü de sosyal güvenlik sisteminde. Emeklilik fonlarını paylaşmak, sağlık hizmetlerini satarak daha fazla kâr elde etmek istiyorlar.
Sosyal güvenliğe kaynak aktarılmasını “kara delik” diye tanımlayanlar Anayasa’nın kendilerine verdiği görevi inkar edenler, halka karşı sorumluluklarından kaçanlardır.
Değerli Basın Emekçileri;
Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklamalar son iki gündür yayınlanıyor. Bu açıklamalar her yönüyle yanlıştır.
Her şeyden önce Sosyal Sigortalar Kurumu ile ilgili bir bilgi verilecekse, bunu konunun asıl muhatabı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yapmalıdır. Anlaşılmaktadır ki iktidar, kendi işleyişinde bile usule uymamayı ilke edinmiştir.
Sağlık Bakanı tarafından söylenen her söz bir hukuk skandalı, aslı astarı olmayan boş iddialardır. Eski bir deyimle bu açıklamalar minareyi çalmaya kalkışanların hazırladığı kılıf gibi durmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kurumu, işçi ve işverenlerden kesilen primlerle oluşturulmuş bir sosyal güvenlik kuruluşudur. Böylesi bir kuruluşun mülkiyetinde olan hastanelerin devredilmesi Bakanlar Kurulunun kararıyla olamaz.
İktidarın böylesi bir girişimi Anayasaya, ilgili tüm yasalara aykırıdır. Elbette bu çabaları tıpkı daha öncekiler gibi adaletin duvarından geri dönecektir.
Değerle Basın Emekçileri;
İktidarın SSK hastaneleri, hatta SSK üzerinde tasarruf yetkisi yoktur.
Buna rağmen yıllardır SSK iktidarlar tarafından adeta soyulmuş, işlemez hale getirilmiş, içten içe kemirilmiştir.
Bakan bu devir işlemiyle sağlık hizmetlerinin merkezileştirileceğini, düzene konulacağını iddia etmektedir. Bunun gerçeklerle en azından kendi icraatlarıyla bir ilgisi bile yoktur.
Cumhurbaşkanımız tarafından Meclis’e iade edilen ve iktidarın aynen geçireceğiz dediği Kamu Yönetimi Yasası’nda sağlık kurumlarıyla ilgili düzenleme Bakanı yalancı çıkarmaktadır.
İktidarın uygulamak istediği Kamu Yönetimi Yasası’nda hastanelerin yerel yönetimlere ve il özel idarelerine devredileceği yazılmaktadır. Bu yapılmak istenen sürecin ilk adımıdır, ardından gelecek olanın adı da özelleştirme, yani hastanelerin ticarethane haline getirilmesidir.
Bakan hizmetlerin daha kaliteli olacağını ve sigortalıların rahat edeceğini ileri sürmektedir.
Bakan ya kendi yönetimindeki hastanelerde yaşanan sorunlardan habersizdir ya da özel olanın daha güzel olacağı gibi anlamsız bir iddianın peşindedir.
Bakan yapacakları bu devir işlemiyle yolsuzlukla da mücadeleye katkı vereceklerini söylemektedir.
İşte asıl problem de buradadır. Bugün SSK hastanelerinin harcamalarının önemli bir kısmı Bakanın övünerek söylediği “hizmet alımı”na gitmektedir.
Geçmişte SSK tüm sağlık hizmeti üretimini, ilaç da dahil olmak üzere kendi bünyesinde sağlamakta ve örnek bir yapı oluşturmaktaydı.
Önce SSK’nın ilaç fabrikaları kapatıldı, ilaç alımına başlandı. Ardından tahlil, elektronik teşhis sistemleri kapatıldı, dışarıdan hizmet alımına geçildi.
Tüm bu hizmet alımları sonradan birer soygun mekanizmasına dönüştürüldü.
Son zamanlarda yapılan protokolle SSK üyeleri Sağlık Bakanlığı hastanelerinden yararlandırılmaya, yani buralardan “sağlık hizmeti alımı”na geçildi. Ama görüldü ki bu hastanelerin faturalarıyla da SSK dolandırılmaya başlandı.
Tüm bu veriler göstermektedir ki ortada ne hizmetin merkezileştirilmesi ne kalitenin yükseltilmesi ne de yolsuzluğun önlenmesi niyeti vardır.
Diğer taraftan sosyal güvenlik sisteminde yapılmak istenilen bir başka değişiklikle sigortalılar için sağlık hizmetleri sınırlandırılacak ve tedavi, ilaç gibi asıl sağlık hizmetleri ücretli hale getirilecektir.
Değerli basın emekçileri;
Sosyal güvenlik için ayrılan her kuruş halka yapılmış bir hizmettir.
Bu kaynağı ayırmak ve yanlış kullanılmasını, çalınmasını önlemek ise devletin görevidir.
Eğer iyi işlemeyen, eksik kalan, yanlış yapılmış bir şey varsa bu ne Kurumun ne de bu Kurumun asıl sahiplerinindir.
Asıl sorumlular Kurumu ve kaynaklarını sermayeye ucuz kredi, siyasi çıkarları için kullananlar, Kurumu asıl işlevine uygun biçimde işletmek yerine siyasi rant sağlamak peşinde koşanlar ve bunları gördükleri halde seyirci kalanlardır.
İktidar bu girişimiyle;
Anayasa suçu işlemektedir.
Hukuk dışı davranmaktadır.
Sermayenin çıkarları uğruna halkın sağlığını tehlikeye atmaktadır.
DİSK olarak uyarıyoruz;
Sağlık temel bir insan hakkıdır, ticaret konusu olamaz!…
SSK ve hastaneleri bizimdir, satılamaz!…