Neo liberalizme karşı yükselen köylü önderlikli kitlesel muhalefet hareketleri eşitsiz gelişmektedir. Topraksız Kır İşçileri Hareketi’nin (MST) yüz binlerce çiftlik çalışanını temsil ettiği Brezilya gibi bazı ülkelerde kırsal hareket, ulusal mücadeleye önderlik ederken, Şili gibi başka ülkelerde ise çiftlik işçilerinin hareketi, Pinochet’li yılların vahşi baskılarının yaralarını henüz saramamış ve yerellerde bile marjinal kalmıştır. Köylü hareketlerinin büyüyen […]
Neo liberalizme karşı yükselen köylü önderlikli kitlesel muhalefet hareketleri eşitsiz gelişmektedir. Topraksız Kır İşçileri Hareketi’nin (MST) yüz binlerce çiftlik çalışanını temsil ettiği Brezilya gibi bazı ülkelerde kırsal hareket, ulusal mücadeleye önderlik ederken, Şili gibi başka ülkelerde ise çiftlik işçilerinin hareketi, Pinochet’li yılların vahşi baskılarının yaralarını henüz saramamış ve yerellerde bile marjinal kalmıştır. Köylü hareketlerinin büyüyen etkisini açıklayan kilit etkenlerden biri, politikalarını, ilişkiyi bir “volan kayışı”ndan ibaret gören seçim partilerinden ve gerilla “komutanları”ndan özerk ve bağımsız kurmalarıdır.
Bağımsız örgütlenme
İkinci etken, bu hareketlerin ulusal bir sosyo-politik gündem belirlemeleridir. CLOC Kongresi’nde (ayrıca geçtiğimiz 5 yıl içindeki toplantılarda) köylü önderleriyle tartışmalarda, temel mesele “kendi kaderini tayin” hakkı oldu. Çiftlik işçilerinin kurtuluşunun ancak kendi örgütleri aracılığıyla, kendi verecekleri mücadelede yattığı düşüncesi egemendi. Hepsi de tarım reformuna ilişkin ulusal tartışmayı şekillendirmede büyük bir rol oynamış olan, Ekvator’da FENOC, Brezilya’da MST ve Paraguay’da Paraguay Köylü Federasyonu, aşağıdan köylü örgütlerinden doğdu, kendi yapı ve önderlerini çıkardı ve herhangi bir partinin yörüngesine de girmedi.
Buna karşılık, Şili’deki köylü örgütleri, büyük ölçüde neo liberal bir program uygulayan, hükümet koalisyonunun bir parçası olan seçim partilerinin (Sosyalist ve Hıristiyan Demokrat) eklentileri oldular. Bu örgütlerin, örgütlenme kapasiteleri zayıf ve kıt kanaat geçimleri için de devletin eline bakıyorlar.
Köylü hareketlerinin etkisi ve gücü rahatlıkla görülebilir:
• Ekvator’da, köylü ve yerli hareketleri, yolsuzlukları ve halka, bir İMF serbest piyasa programı dayatma çabaları nedeniyle Başkan Bucaram’ı istifaya zorladılar.
• Brezilya’da MST, doğrudan eylem-toprak işgali hareketleriyle 150.000’den fazla aileyi işlenmeyen topraklara yerleştirmiştir. Bu, neredeyse bir milyon insan demektir. 21 eyaletteki eylemleri aracılığıyla MST, toprak reformunu siyasal tartışmanın merkezine oturtmayı başarmıştır. Başarılarının göstergelerinden biri de, Brezilya’nın en büyük kenti Sao Paolo’da yapılan son anketlerde nüfusun %75’ten fazlasının topraksız tarım emekçileri lehine toprak dağıtımını desteklediğini bildirmesi olmuştur.
• Bolivya’da köylüler, özellikle de koka yetiştiren eski kalay madencileri, ulusal egemenliğin savunulması mücadelesine önderlik ediyor ve bir süre önce Cochabamba bölgesinde, kendi adaylarıyla katıldıkları seçimleri silme aldılar.
• Kolombiya’da, köylü tabanlı gerilla ordusu, Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri/Halk Ordusu, nüfuzunu ülkedeki kırsal belediyelerin yarısına yakınına kadar genişletmiştir. Askerlerinin neredeyse üçte biri, kasaba ve kentlilerden oluştuğu için tamamıyla bir köylü hareketi olmamasına rağmen, programatik taleplerinin bir çoğu kır merkezlidir: Toprak reformu, insan haklarının kırsal alanlara genişletilmesi, tarım işçilerinin sendikalaşması vb. Çoğu köylü 15.000’e yakın savaşçısıyla günümüzde Üçüncü Dünya’daki muhtemelen en diri gerilla ordusudur ve güçlenmesini sürdürmektedir. Bunun bir göstergesi de, ABD Savunma Bakanlığı’nın Kolombiya’da yürüttüğü milyonlarca dolarlık askeri yardım programının uyuşturucu tacirlerini hedeflediği masalını artık terk ederek köylü hareketiyle savaşmak için silah gönderilmesini alenen onaylamış olmasıdır.
• Paraguay’da gündeme gelen bir askeri darbe, köylülerin ve öğrencilerin kitlesel bir seferberliğiyle önlenebildi. Fırlayan pamuk fiyatları, yüz binlerce köylüyü iflasın eşiğine getirdi. Serbest piyasa ticaret politikaları ve devlet teşvikli ihracatçı tarım tekelleri, yerel gıda üreticilerini baltalayarak, köylülerin toprak işgal ettiği ve ordunun da şiddet yoluyla onları söküp attığı bir döngüye yol açmaktadır.
• Meksika’da Zapatista hareketi (EZLN), yerli hakları, toprak reformu ve daha köklü olarak, Clinton ve Zedillo tarafından teşvik edilen bütün NAFTA/serbest piyasa politikaları sorununu tekrar gündeme soktu. 1994’teki Zapatista isyanı olmasaydı, NAFTA’nın imzalanması ve uygulanması egemenlerin bir töreni olarak geçiştirilirdi. NAFTA’nın uygulanmaya başlanmasından beri, 1 milyondan fazla köylü yıkıma uğradı ve on milyonlarca ücretlinin geliri yarı yarıya azaldı. EZLN’nin talepleri ve eleştirisi, ülkenin dört bir köşesinde yankı bulmaktadır.
Yeni köylülük
Günümüzün köylü hareketleri, ne geçmiştekilerle karşılaştırılabilir, ne de “toprak işleyenindir” sloganıyla savaşan yöresel, geleneksel, cahil köylü klişesine uymaktadır. CLOC Kongresi’ndeki köylü ve yerli delegelerin çoğu eğitimliydi (hem kendi kendilerini eğitmiş ve hem de en az 6 yıllık okul eğitiminden geçmişlerdi) ve ulusal ve uluslararası meselelerin bilincindeydiler. Yeni köylü hareketlerinin ulusal bir gündemi var; sadece kırsal meselelerle ilgili değiller. Daha somutlarsak, toprak dağıtımı politikalarının ancak krediyle, teknik yardımla ve pazarların korunmasıyla başarılı olabileceğinin farkındalar. Kentli sınıf ve örgütlerle ittifakların, düzeni dönüştürmek için zorunlu olduğunu kabul ediyorlar. Bunlar “ekonomik örgütler”den ibaret değiller. Özelleştirme, kuralsızlaştırma ve ihracatı teşvik şeklindeki serbest piyasa politikalarına karşı mücadele eden sosyo-politik hareketlerdir. Kırsal hareketler, sendikalarla siyasi ittifaklar kurmuşlardır ve kent varoşlarının örgütlenmesine katkıda bulunuyorlar. Örneğin Şubat 1997’de Ekvator’u, Haziran 1996’da Brezilya’yı, Aralık 1996’da Bolivya’yı sarsan genel grevler, köylü-yerli-sendika ittifakına dayanıyordu. CLOC Kongresi’nde delegelerin çoğu 20-30 yaşları arasındaydı. Ulusal ve bölgesel mücadelelerden çıkıp gelmişlerdi. Tarihi birinci Latin Amerika Kır Kadınları Asamblesi, CLOC Kongresi’nin hemen öncesinde 100’e yakın delegenin katılımıyla yapıldı. CLOC toplantısındaki delegelerin ise %40’tan fazlası 20’li 30’lu yaşlarındaki köylü kadınlardı. Bu olağanüstü bir değişimdi, çünkü 3 yıl önceki ilk CLOC toplantısında delegelerin %10’undan azı kadındı.
Genç delegeler, 1960’ların veya 1970’lerin sekter sol içi mücadelelerinden çok şükür geçmemişlerdi. Küba Devrimi’ne destekleri, onun ABD müdahalesine direnişine ve ilerici tarım reformuna dayanıyordu. Çok azı, eğer vardıysa, “doktriner anahtarlarını” Fidel Castro’dan aldılar. Che Guevara veya Fidel Castro’yu, özgül ulusal ve toplumsal mücadeleyle bütünleştirmişlerdi. Bu nedenle koka çiftçi delegesi, Che’nin anti-emperyalizminden ABD-DEA yok etme politikalarına karşı mücadele bağlamında bahsetti. Fidel Castro, Brezilyalı köylülerin toprak işgali ve boşaltmaya direniş mücadelelerinin bir öncüsü olarak zikredildi. Dolayısıyla geçmiş devrimcilerin ne kötülenmesi, ne de ilahlaştırılması söz konusu.
Yeni köylü hareketlerinin yükselişi, hem resmi, hem de gayrı resmi oturumlarda dillendirilen önemli zorluklarla yüz yüze. Örneğin kongrenin sloganlarından biri “tarım reformu, anti-emperyalizm ve sosyalizm” idi. Ama Guatemalalı örgüt (CONIC) temsilcileri, bu konulardan herhangi birini Guatemala’da ortaya atmanın olanaksız olduğunu söyledi. “Kitlesel terör ve paramiliter ölüm mangalarının devam eden faaliyeti, köylüler üzerinde korkutucu ağırlığını hala hissettiriyor.” Gerilla komut
anlarınca imzalanan barış anlaşmaları, soykırımcı generalleri herhangi bir soruşturmadan muaf tutmaktadır. Ortaya çıkan seçimsel siyasi sistem, devletin sadece estetik yapılan, yeniden adlandırılan, personeli karılan şiddet kurumlarına (ordu, adli ve gizli polis) hala bağlıdır.
“Birinci öncelik, son yıllarda ortaya çıkan bir düzine kadar köylü örgütünü bir şemsiye altında birleştirmektir. Faaliyetlerimizi, kapsadığımız, sallantılı ve çok sınırlı bir siyasi alanı tehlikeye atmayacak şekilde yoğurmak zorundayız”, diyor bir köylü önderi. US-AID, kırsal alanlara ayırdığı fonları, militan köylü örgütlenmelerine rakip örgütlenmeler yaratmakta ve grupları, tarım reformu değil de “projeler” temelinde düşünmeye teşvik etmekte kullanmaktadır.
Kültür ve devrim
Kültürel meseleler, özellikle Ekvatorlu, Bolivyalı ve Guatemalalı delegelerce yükseltilen, yerlilerin teritoryal özerklik, dinleri, dilleri ve topluluğa dayanan ekonomilerinin tanınması talepleri merkezi meselelerdi. Guatemalalılar, bütün yerli-köylü delegelerin paylaştığı daha geniş öz-yönetim hakkına ilişkin ortak kaygıları seslendirdi.
Ama tartışmaların akışında, bu militanlarla Batı medyasının “Yerli sözcüleri” olarak sunduğu tanınmış şahsiyetler arasında derin bir farklılık bulunduğu açığa çıktı. Örneğin Bolivyalılar, yerlilerle konuşan, ama zengin yabancılar için çalışan “Quechuaca konuşan başkan yardımcısı”ndan aşağılayarak söz ettiler. Guatemalalılar, Rigoberta Menchu’ya karşı, daha geniş siyasi-ekonomik ve insan hakları meselelerinden koparılmış sembolik bir “Maya” kültürel değişimleri benimsediği için hayli eleştireldi. Ve Ekvator’dan FONICI önderleri, şemsiye örgüt CONAI’nin, çürümüş serbest piyasacı Bucaram rejimince desteklenmiş iki Yerli önderinden eleştiriyle bahsettiler. CLOC Kongresi’nde Yerli hareketlerinin önderleri, hareketi bölüp toprak hakkı taleplerini baltalamayı ve yerel önderleri düzenle bütünleştirmeyi hedefleyen “kültürel kimlik” siyasetine yenik düşmediler.
Yeni köylü hareketleri, Kilise’nin toplumsal doktrinlerinden derinden etkilenmiştir. Genel oturumların birinde, Brezilyalı Katolik ilahiyatçı Fray Beto, delegelere içlerinden kaçının dini örgütlerden etkilenmiş olduğunu sorduğunda, %90’dan fazlası ellerini kaldırdı. Halkçı dindarlık, İncil derslerinin kaynaşması ve dini değerler, yeni köylü önderleri kuşağının beslenmesinde, Marksizm, geleneksel topluluk değerleri ve modern feminist ve ulusalcı fikirlerin yanı başında doğrudan bir etkiye sahip. Hareketin büyük kısmını aşılayan örgütsel disiplin, kişisel dürüstlük ve manevi bağlılık, militanların pek çoğu, tutucu Kilise hiyerarşisi ve Vatikan’la aralarına mesafe koymuş olmalarına rağmen dini geçmişlerinden geliyor.
Latin Amerika Köylü Kadınlar Asamblesi’nin başarısı, onların köylü örgütünün (yerelden uluslararasına kadar) bütün kademelerinde ve tarım reformu sürecinin bütün aşamalarında (toprak hakkından kooperatif önderliğine kadar) eşit var olma taleplerinin ezici bir lehte yanıtla karşılanmasıyla ortaya çıktı.
Köylü kadınların yeni militanlığı, başka vesilelerle de sergilendi.
Cochabamba köylü hareketinden bir delege, koka çiftçilerinin ABD-yönetimindeki, koka üretiminin kökünü kazıma kampanyasını anlattı. “Bu yıl, birkaç üyemiz ve bir önderimizi katlettiler bile. Direndik ve direnmeye devam edeceğiz. Ben 0.16 hektarımla yaşlı anneme ve biricik oğluma bakıyorum.
Hükümetle 2.800 hektar koka üretimini yok etme karşılığında bir anlaşma müzakere ettik. Hükümet, yerlerinden olacak çiftçileri istihdam için bir fabrika dahil, alternatif ekonomik faaliyetleri finanse etme sözü verdi. Koka üretimini 1.200 hektara düşürdük, ama onlar fabrikayı inşaya başlamadılar.
Bizi bir kez daha kandırmışlardı. Şimdi de bizi katletmek ve bütün kutsal topraklarımızı yok edip bizi sefalete terletmek için orduyu göndermekle tehdit ediyorlar.
Silah kullanmasını öğrenmek istiyorum. Çünkü ordu işgale geldiğinde, silahlı direnişin bir parçası olabilmeliyim.”
Militarizasyon ve devlet baskısı
Neoliberal rejimler ve onların Washington’daki destekçileri, büyüyen köylü hareketine, kırları militarize ederek karşılık veri-yor. 1995’ten beri Meksika Chiapas’ta en azından 5 paramiliter gruba ek olarak 40.000 asker vardır. Kolombiya’da ordu, düzinelerce paramiliter gücü silahlandırdı, FARC’ın gerçek ya da potansiyel sempatizanları olarak görülen birkaç yüz bin köylüyü terörize edip topraklarından sürdü. Peru’da ABD destekli ordu, ülkenin dörtte üçünü işgal ediyor ve Başkan Fujimori, basın konferanslarını ve üst düzey strateji toplantılarını kışlalarda düzenliyor. Bolivya’da ABD-DEA danışmanlarıyla ordu, koka yetiştiricisi köylülere vahşet uygulamakta ve tek geçim kaynakları koka yaprağı yetiştiriciliği olan 40.000’den fazla aileye büyük bir saldırı için bölgeyi ablukaya almaktadır.
Latin Amerika kırsalının askerileşmesinde ve beraberinde gelen şiddette Washington’un sorumluğu gün gibi ortadadır. Clinton’un serbest piyasa hamlesi, ABD’den ucuz mısır ve tahıl ithal edilmesi, yerli köylü üreticileri yıkıma sürüklüyor. Beyaz Saray’ın tarım tekellerinin ihracat stratejilerini finanse etmesi, kırsalı tek bir plantasyona çevirerek köylü ve yerli topluluk çiftçiliğini söküp atıyor.
Piyasa tarafından sökülüp atılamayanlar, kalıp örgütlenmeye ya da pazarlanabilir alternatif ürünler yetiştirmeye karar verenler, ABD’nin eğitip silahlandırdığı ordu ve paramiliter güçler tarafından sürülüyor. Bütün Latin Amerika’da açıkça ve bolca görülüyor ki, köylü eylemciler Clinton yönetimini yaşadıkları en yıkıcı ekonomi politikalarından bazılarıyla işbirliği içinde algıladığı, Washington’un kıtanın artan askerileşmesine desteğiyle, Clinton, Ronald Reagan’ın 1980’lerde Orta Amerika’da 275.000 ölümlük rekorunu geçebilir.
Ama yeni köylü hareketleri, yeni sivil rejimlerin baskılarına rağmen büyüdüler. Santa Cruz’da, köylülerin palalarıyla araziyi açtıkları ve komünal mutfak üzerinden beslendikleri bir toprak işgali yaşandı. Ağustos 1996’da, Ordu, işgale geldi ve üç köylüyü öldürdü, ekinlerini ve evlerini yok ederek onlarca aileyi topraktan sürdü. Birkaç ay sonra köylüler toprağı yeniden işgal ettiler ve ülkenin her yanından öğrenciler, profesörler, ilerici işadamları ve köylülerin bulunduğu 1.000’den fazla katılımcıyla bir ulusal konferans düzenlediler. Benzer şekilde Brezilya Para’da, otoyolları barışçı şekilde bloke eden 18 topraksız köylü, valinin emriyle askeri polis tarafından katledildi. Bir fotoğrafçı olayı kameraya aldı. Ulusal bir rahatsızlık ortaya çıktı. Sao Paolo’da, Rio’da ve başka kentlerde kitlesel gösteriler yapıldı. Kamuoyu yoklamaları MST lehine ezici bir desteği sergiliyordu. Başkente bir yürüyüş örgütlediler ve onlara sendikacılar ve kentlerin varoşlarında yaşayanların da aralarında bulunduğu 100.000 insan daha katıldı. MST’ yi modası geçmiş savaşlar (toprak reformu gibi) yürüten “tarih dışı bir hareket” olarak aşağılayan Başkan Cardoso, kitlesel protestolarla karşı karşıya kalınca, reformları uygulamanın en iyi yolunu tartışmak üzere önderlerden birini Başkanlık Sarayı’na davet etti. Bunun üzerine MST 15 üyeli ulusal önderlik ortaya çıkarak tekil bir önder bulunmadığını gösterdi ve Cardoso’nun çekişme konusu topraklar üzerinde kamp kurmuş bulunan 49.000 ailenin iskanı karşılığında toprak işgaller
inin askıya alınması teklifini reddetti. MST önderi olan Joao Pedro Stedile’nin sonradan söylediği gibi, “Müzakere etmek gereklidir, ama asla hareketi demobilize etme pahasına değil. Yoksa gelecekte müzakere edecek bir şeyiniz kalmaz.”
Ama bütün köylü hareketleri ölüm mangalarının baskısına karşı koyacak konumda değiller. Kongrede Kolombiya’dan bir köylü önderi, köylü eylemcilerin ve ailelerinin, FARC da (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) bu talepleri desteklediği için toprak reformunun her taraftarının veya her insan hakları savunucusunun gizli gerilla destekçisi olmasından kuşkulanan paramiliter gruplar tarafından sistematik olarak ortadan kaldırılmasından bahsetti.
Peru’da Fujimori rejiminin suikastleriyle, fanatik Maocu Aydınlık Yol sekti, ve solcu seçim partilerince provoke edilen siyasi bölünmelerle üyeleri hırpalanan Peru Köylü Konfederasyonu (CCP) güçlerini tekrar gruplama sürecindedir. Bazı bölgelerde CCP, paramiliter güçlere ve Aydınlık Yolcu sekterlerin “örnek oluşturucu eylemler”ine direnmek için “rondas campesinos” köylü öz-savunma grupları örgütlemiştir. Lopez ve diğer köylüler, seçilmiş memuriyet kazanan eski köylü hareketi önderlerinin rotasına karşı eleştireldir: “Parlamentoya ne kadar yakın, halka o kadar uzak.”
Sivil Toplum Kuruluşları
STK’lar köylü mücadeleleri için pek çok sorun yaratıyorlar: Serbest piyasaya uygun politikalar izlemeye bağlı muazzam dış fonlar, yapısal değişmeler (toprak reformu) yerine yerel projelere odaklanma; kapsamlı, kamu fonlu sağlık, eğitim ve konut programları yerine kendi kendini sömürmeye ve hayatta kalma stratejilerine (kendi kendine yardıma) vurgulama.
Köylü önderleri ve eylemciler STK’ların köylü önderlerle nasıl rekabet ettiklerini, toplulukları nasıl böldüklerini ve fonlarıyla eylemcileri nasıl ayarttıklarını anlattı. Brezilyalı bir eylemci, MST kadınlarının bir Latin Amerika Köylü Kadınlar Toplantısı’nda ortak bir strateji formüle etme çabalarını anlattı. “Tarım reformu için birleşik bir strateji, toprak işgalleri mücadelesinin önderliğinde ve devletin baskıcı rolüyle karşılaşmalarda aktif bir rol önerdik. STK’lardan profesyonel kadınlarının gündemi denetlemek ve onu sırf uluslararası işbirliğiyle sınırlamak ve mücadeleyi feminist meselelerle sınırlamak isteyen, bu da tarım reformu için, anti emperyalizm için ve anti neo liberalizm için hiçbir destek vermemek anlamına gelen manipülatif davranışları nedeniyle, toplantıdan bir anlaşma çıkmadı.”
Bu feminist STK profesyonellerini “otoriter ve sömürgeci bir zihniyete sahip; zengin dış destekçilerinden başka arkalarında kimse yok” diye betimledi. Ekvatorlu bir köylü önderi şu yorumda bulundu, “Eğer yapmak istedikleri buysa, bizim toprak reformu hareketimize dış STK fonlamasına hiçbir itirazım yok. Alçaltıcı olan, kendi önceliklerini koymaları ve gelip mücadelelerimizi baltalamak için bizim ülkemizden profesyonelleri fonlamalarıdır.”
Köylüler geçmişten, iyi niyetli ilerici profesyonellerin bile köylülere desteklerini, siyasi veya yağlı bir mesleki kariyer yabancı bir danışman veya uzman olarak inşa için kullandıklarını öğrenişlerdir. Bu, köylülerin aydınlara veya profesyonellere sırtlarını döndükleri anlamına gelmiyor. Temel farklılık, profesyonellere dış tahsis kaynakları olarak hareketlerin aydınlara hizmet etmesinin yerine, aydınların hareketler için kaynak insanlar olmalarını istemeleridir, .
Kent-kır ittifakları
Yeni köylü hareketlerinin en umut verici yönü, ufku kırsal mücadelelerle sınırlı “köylü hareketleri”nin sınırlarını anlamalarıdır. Bütün büyük köylü hareketleri bir kent destek temeli inşa için ve kırsal ve kentsel mücadelelerin koordinasyonu için ortak bir çaba gösteriyorlar. Ekvator’da, FENOC, kent ve kır yoksullarının çıkarlarını yansıtan bir anayasal meclis seçmek için mücadeleye katılmıştır. Paraguay Köylü Federasyonu, öğrencilerin, profesyonellerin ve işadamlarının aralarında bulunduğu bir Tarım Reformu Forumu oluşturmuştur. Siyasi ufuklarını serbest piyasa kapitalizmine ve narko-kapitalist elite karşı olmaya genişletmişlerdir. Bolivya’da koka çiftçileri yeni bir seçim partisi kurmuşlardır, Halk Egemenliği İttifakı. Bütün koka yetiştiren eyaletlerde oyların %60’ından fazlasını toplayarak ve Evo Morales’i Kongre’ye seçerek zaferi silip süpürmüştür.
Brezilya’da MST, Sao Paolo, Rio ve diğer büyük kentleri sarmalayan dev favelaları veya varoş yerleşimleri örgütlemek için sistematik bir çaba başlatmıştır. Esasen başarılı kırsal mücadeleleri ve faveladosların çoğunun son dönem kırsal göçmenler olmaları nedeniyle Faveladoslar arasında büyük bir duyarlılık bulmuşlardır. MST, sadece toprak hakları için acil taleplere ve altyapıya değil, önderlik eğitimi okulları aracılığıyla ve siyasi eğitime ve finansal ve emlak sermayesinin sömürücü doğasını anlamaya dayanan bir anti kapitalist perspektifin geliştirilmesi aracılığıyla da yoğunlaşmaktadır. Cesur bir mücadele yürütmüş olan yerel önderlerin sonra kendilerini kent meclisine seçtirmeleri ve ardından seçkinci siyasete dayanan seçim aygıtları inşa ettikleri önceki kalıptan kurtulmayı umut ediyorlar.
MST, kendi kentsel örgütlenme projelerini ulusal bir siyasi mücadelenin parçası olarak görüyor. Bu amaçla, bütün başlıca serbest piyasa karşı-reformlarının tersine çevrilmesine dayanan: Temel sanayilerin (petrol, telekomünikasyon vb.) tekrar ulusallaştırılması, ekonominin stratejik noktalarının (bankacılık, dış ticaret) toplumsallaştırılması ve entegre bir tarım reformu, ucuz ihracatı sınırlayan ve kooperatiflerle endüstriyel gıda işleme tesislerinin bağlantılarını teşvik eden “Proje Brezilya” dedikleri bir program formüle etmiştir.
Kentleri kazanmak açık bir yol değildir. Engeller var: Kent orta sınıfı ve hatta sendikalar köylülere patronaj bir bakışa sahip hala. Bugün kent işçi sınıfı önderlerinin tarihsel değişmenin belirleyici öncüleri oldukları geleneksel inancına meydan okuyanlar kır işçileridir. Günümüzün köylü önderleri, kent işçileri ve yanı sıra dev gecekondulardaki kent yoksullarıyla, içinde tarım meselelerinin merkezi sahneyi paylaştığı ortak bir program temelinde bir ittifak arıyor. Sosyalist bir anavatana bağlı eski tarz enternasyonalizm, yeni bir gönüllü, desantralize, danışmacı enternasyonalizmle yer değiştirmiştir. Bu yeni örgütlenme içinde çeşitli kültürlerin serpildiği ve ortak mücadelelerin karizmatik önderleri tarafından değil, Guatemala köylerine, Ekvator yaylalarına, Brezilya’nın geniş düzlüklerine bütün gün ve bütün gece yolculuk eden, öğreten, öğrenen ve yeni bir toplumsal kurtuluş ve manevi doyum devrimci siyaseti yaratan köylü kadınlarının ve erkeklerinin gündelik kahramanlığı tarafından kalıba dökülmektedir.
Çeviri: Cosmopolitik