Biri bana (bu biri pekala 15 yıl kadar önce aynı mutfakta haber pişirdiğimiz, büro şefimiz Doğan Tılıç olabilir) “şu Çatlı’nın çantasındaki altı kalem belgeyi, haber değeri bakımından sırala bakalım” dese, listenin en başına Sakıp Sabancı’nın Mehmet Özbay (Çatlı’nın Gladyö içindeki resmi adı) adına imzaladığı kitabı yerleştirirdim. Sözü edilen fotoğrafı da en sona atardım. (Doğan Tılıç’ın […]
Biri bana (bu biri pekala 15 yıl kadar önce aynı mutfakta haber pişirdiğimiz, büro şefimiz Doğan Tılıç olabilir) “şu Çatlı’nın çantasındaki altı kalem belgeyi, haber değeri bakımından sırala bakalım” dese, listenin en başına Sakıp Sabancı’nın Mehmet Özbay (Çatlı’nın Gladyö içindeki resmi adı) adına imzaladığı kitabı yerleştirirdim. Sözü edilen fotoğrafı da en sona atardım. (Doğan Tılıç’ın ‘senden gazeteci olmayacağı o zamandan belliydi’ deyişini duyar gibiyim). Müsaade ederseniz, sıralamayı gerekçelendireyim.
BANDO-MIZIKA
Soru şu: Türk Gladyösünün sivil faşist kanadından üst düzey bir-iki eleman, kimlerle oturup kalkacaktı ki, bu fotoğrafı listenin en tepesine yerleştirelim? Bando-mızıka elemanlarıyla değil herhalde. Olağanüstü ve rutin dışı bir durum söz konusu değil. Üst düzey rütbelilerin kimliklerine gelince; Susurluk olayını milletçe izlediğimiz için, bu isimleri de bir eksiği iki fazlasıyla zaten biliyorduk; aynı isimler, aynı savunuyla yine konuşuyorlar: “Biz Mehmet Özbay adında tekstil işiyle uğraşan kişiyle oturup kalktığımızı sanıyorduk, Çatlı olduğunu bilmiyorduk”. Fotoğrafın öncelikli haber değeri yok derken, taşıdığı hukuki değeri ihmal etmemek gerektiğini de ilave etmeliyim.
SERMAYENİN ÇANTASINDAKİ ÇATLI
Şimdi asıl bombaya gelelim, habercinin peşine düşeceği sorular şunlar olmalı: Sakıp Sabancı 1994 yılında Mehmet Özbay adına imzaladığı kitabı, kime (aracı olabilir), hangi vesileyle, nerede ve nasıl verdi? Tabi şu söylenebilir; O gün Sabancı kitaplarını imzalıyordu; sonradan adının Abdullah Çatlı olduğu öğrenilen şahıs da satın aldığı “Değişen ve Dönüşen Türkiye” başlıklı kitapla uzayıp giden okur kuyruğuna girmiş, sıranın kendisine gelmesini bekliyordu, sırası gelince, beyan ettiği isimle … Susurluk davası sanıklarının ifadelerini fazlasıyla andıran bu açıklamaya bizim itibar etmemiz gerekmiyor.
Bu belge, sermaye sınıfının derin devlet adı verilen oluşum içindeki kritik yerini teşhir etmesi bakımından son derece önemlidir. Burada, Gladyönün çantasından çıkan sermaye değil, sermaye sınıfının çantasından çıkan Gladyö vardır.
Gladyönün, işçi sınıfının siyasal mücadelesini terör yöntemleriyle bastırmak maksadıyla CIA marifetiyle kurulmuş olduğu unutulmamalıdır. Bu örgüt; sosyalist ve devrimci aydınlarımızı öldürmüş ve bir çok provokasyona imza atmıştır. İşin ilginç yanı, tam da bu yüzden devrimcilerin Gladyö ve devlet algısı çarpılmıştır. Algı şöyledir: Gladyö devrimcilere karşı. Sanki devrimci, bu memleketin 82. vilayeti! Gladyönün hala teşhir ve tasfiye edilememiş olması, belki de, bu yapılanmanın sınıf içeriğinin unutulmuş olmasındandır.
4-10-2004 Birgün Gazetesi