4) Sosyal Koruma kurumu Reformun son bileşenine bakıldığında reformun ana temasına daha kolay erişebilmektedir. Bugün Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü olarak ifade edilen ve sosyal güvenlik kurumları arasında norm birliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli kurum sosyal koruma kurumu olarak yeniden teşkilatlandırılıyor. Bakanlıkça hazırlanan tasarı raporunda da ifade edildiği üzere ‘sosyal güvenlik’ kavramı yerine ‘sosyal koruma’ […]
4) Sosyal Koruma kurumu
Reformun son bileşenine bakıldığında reformun ana temasına daha kolay erişebilmektedir. Bugün Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü olarak ifade edilen ve sosyal güvenlik kurumları arasında norm birliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli kurum sosyal koruma kurumu olarak yeniden teşkilatlandırılıyor. Bakanlıkça hazırlanan tasarı raporunda da ifade edildiği üzere ‘sosyal güvenlik’ kavramı yerine ‘sosyal koruma’ kavramı kullanılmaktadır. Sosyal güvenlik sistem olarak, sosyal devletin ilkesi gereği görevlerini kurumsal işleyişe göre sosyal politikalarla yerine getirir. Sosyal koruma kurumu ise adından da anlaşılacağı üzere bir koruma ve vakıf işlevinden ibaret kısmen de keyfiliğe dayanan bir yapılanmayı getirecektir.
Öncelikle temel insan hakkı olan yaşama hakkı tasarı ile katılımın zorunlu olduğu, tümden prim usulüne bağlanmakta, yoksullar için ise sağlık primi yoksulluk testine göre sosyal yardımlara ayrılan kaynaktan karşılanması öngörülmektedir.
Sağlık sisteminde finansman ve uygulama birimleri ayrılmakta, devlet sağlık hizmetlerini sunma görevini protokoller ve sözleşmelerle hizmeti satın almak suretiyle özel sağlık kuruluşlarına tümden devretmeyi planlamaktadır. Sağlık alanında devletin görevi finansman yönetimi ile sağlık politikalarının merkezi planlamasını yapmakla sınırlı olacaktır.
Genel sağlık Sigortasının sağlık hizmeti sunmayacağı ve eczane işletmeciliği yapmayacağı Bakanlık taslak raporunda beyan edilmektedir.
Ayrıca farklı kapsam, fiyat ve kalitede sağlık hizmeti almak isteyenlere aradaki farkı ödemek kaydıyla yöntemler geliştirileceği de öngörülmektedir. Parası bol olan birinci sınıf insanlara birinci sınıf sağlık, parası az olan yada hiç olmayan ikinci, üçüncü sınıf insanlara ikinci, üçüncü sınıf sağlık hizmeti sunulacağını görmek için kahin olmak gerekmiyor.
Sağlık giderlerinin karşılanmasında primli sistemin yaygınlaştırılmasının yanısıra belirli oranlarda katkı payı alınması düşünülmektedir.
Uygulama bir bütün olarak sağlıkta özelleştirmeyi hedeflemektedir.
5) Emeklilik sistemi bakımından;
Emeklilik sisteminde ise öncelikle erken emeklilik ve emeklilikte geçen uzun yaşam süresi tartışmaya açılarak finans sisteminin sağlıklı yapılanması için 2035 yılından itibaren kademeli geçişle emeklilik yaşının 68’e yükseltilmesi, böylece emeklilikte geçen yaşam süresi kadınlar için 19 yıl, erkekler için 16 yıl olarak hedeflenmektedir. Yani 2075’ten itibaren ülkemizde ortalama insan ömrünün kadınlarda 87, erkeklerde 84 olacağı varsayılmaktadır, ama varsayımın bilimsel dayanağı bulunmamaktadır.
Yine emekli maaş hesaplamalarının da değiştirilmesi planlanmaktadır bugün %65 ve %70 olan emekli aylık bağlama oranları 25 yıl hizmet üzerinden %40 ve sonrasında %37,5’a kadar düşürülmektedir. Mevcut aktif sigortalıların emeklilik aylıklarının hesaplanmasında kademeli olarak geçişin sağlanarak eski ve yeni sigortalılarda norm birliğinin sağlanması da hedeflenmektedir. Yani %40 oranında bağlanacak sefalet aylığında emekliler için norm birliği sağlanacaktır.
Emeklilik yaşının son olarak 68’e yükseltileceği yukarda ifade edilmiştir. SSK kapsamında yaşlılık aylığı için 25 yıl sigortalılık süresinde 7000 gün prim ödeme şartı yerine 25 tam yıl yani 9000 gün prim ödeme koşulu, kısmi emeklilikte 4500 olan prim ödeme gün sayısı yerine 18 yıl, malüllük ve ölüm için 1800 gün veya 5 yıl sigortalılıkta her yıl için 180 gün üzerinden 900 gün prim ödeme şartı yerine 5 tam yıl prim ödeme şartı getirilmektedir.
Emeklilik yaşının yükseltilmesi ile emeklilik engellenmekte iken, ülkemizdeki başta tarım, inşaat, konfeksiyon, dokuma, sanayi ve atölyelerdeki istihdam koşulları dikkate alındığında kayıt dışı istihdam nedeniyle hiçbir çalışanın bu prim ödeme gün sayısını doldurması mümkün görülmemektedir. Kazara prim ödeme gün sayısı ve emeklilik yaşını doldurarak emekliliği hak edenlerin ise emekli aylık hesaplama oranları düşürülerek hakedişler engellenmektedir.
Faiz dışı bütçe fazlası milli gelirin %6,5 gibi bir oranına tekabül etmektedir. 2004 yılında sosyal güvenliğe yapılacak transferlerin milli gelirin %4,5 oranına tekabül ettiği ifade edilerek sosyal güvenlik kurumlarının açıklarının kapatılmasının ekonomik dengeleri sağlayacağı belirtilmektedir. Yani sosyal güvenlik için ayrılan paylar bütçeyi bozarken iç ve dış borç ödemelerine ayrılan (Yani faiz dışı fazla oranı) pay ekonomik dengeleri her ne hikmetse bozmamaktadır.
Sonuç; olarak ülkemizdeki çalışma yaşamına ilişkin koşullar ve ortalama yaşam süresi dikkate alındığında;
1. Dağıtılmış iş gücü ve kayıt dışı istihdam nedeni ile özellikle küçük sanayi ve organize sanayilerde sınıf sigorta hizmetlerinden uzaklaştırılmıştır.
2. Tarım, inşaat, turizm, tekstil gibi sektörle devamlı sigortalılık söz konusu olmadığı için emeklilik için gereken prim gün sayısının tamamlanması hemen hemen imkansızlaştırılmıştır.
3. Bütün bu koşullardan sonra emekliliğe prim gün sayı olarak hak edenler ise yaş engeline takılmaktadır.
4. Emekliliği hak edenlerin ise aylık hesaplama oranları düşürülmektedir.
5. Yasalarla zorlaştırılan emeklilik sistemi uygulamalarda fiilen bireysel emeklilik sistemine kaydırılmak istenilmektedir.
Görülüyor ki, işçiler adına yatırdıkları primleri angarya olarak tanımlayan sermaye, sigorta angaryasından kurtulacak, düşük ücretlerde hesaba katıldığında hem işçilik maliyetini düşürmüş olacaktır, hem de zorlaşan emeklilik nedeni ile de fonları oldukça büyüyen sosyal sigorta kurumları iyi birer karlı kaynak olacaktır.
Yeniden şekillenen üretim ilişkileri ile sendikal örgütlenme yok edilirken, sendikalarla birlikte sınıfın en önemli dayanışma kurumlarından olan sosyal sigorta kurumlarının işlevsizleştirilmesi ve bu hizmetlerin piyasanın emrine sunulması temel hedeftir.
6) Emeklilik ve sağlık sigortalarının birbirlerinden ayrılması teknik bir işlem değil, sigorta fonlarına el koyma yoludur.
Uzun yıllar boyunca SSK’nın sağlık hizmetlerinin emeklilik sigortası üzerinde yük olduğu ve bu nedenle sağlık ve emeklilik fonlarının birbirinden ayrılması dile getirilmektedir. Tasarı taslakları bu işi görmektedir. Emeklilik ve sağlık sigortalarının birbirinden ayrılması önerisi ilk bakışta cazip görünen bir öneridir. Bu öneriyle emeklilik fonlarının büyüyeceği sağlık hizmetlerinin ise kalitesinin artacağı beklentisi yaratılmaktadır.
Emeklilik fonlarının büyüyeceği doğrudur. Birincisi üç ayrı emeklilik fonu (SSK, Bağ Kur, Emekli Sandığı) birleştiği için toplam fon büyüyecektir. İkincisi, devletin her bir sigortalı için ödemeye başlayacağı yüzde 5’lik prim katkısı fonun büyümesine katkı sağlayacaktır. Üçüncüsü ise, sağlık sigortası ve işsizlik sigortası prim gelirlerinin tahsilinden alınacak olan yüzde 1’lik oranlar fonu büyütecektir.
Emeklilik haklarına ulaşmada yaşanan güçlük ve prim oranlarının arttığı göz önüne alındığında emeklilik sigortaları fonu büyümekle kalmayacak, artı veren bir duruma da geçebilecektir.
Bu fonlarda biriken para hangi amaçla ve kimler tarafından kullanılacaktır? Sigortalıların bundan oldukça sınırlı ölçülerde yararlanacakları ortadadır. Fon birikiminden sigortalıların talep ettikleri miktarı azaltmak fonu sermayeye birikim kaynağı olarak sunmak sonucunu do