Yeni eğitim-öğretim dönemi, eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler açısından yine büyük sorunlar ve sıkıntılar içinde başlayacak. Okuma çağına gelmiş fakat ekonomik imkansızlıklar nedeniyle okuyamayan çocuklar, kalabalık sınıflar, her geçen yıl artan derslik ve öğretmen açıkları, altyapı yetersizliği vb sorunlar geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da çözüm bekliyor olacak. Çocuklarımızı ve gençlerimizi, toplumun çıkarları ve […]
Yeni eğitim-öğretim dönemi, eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler açısından yine büyük sorunlar ve sıkıntılar içinde başlayacak. Okuma çağına gelmiş fakat ekonomik imkansızlıklar nedeniyle okuyamayan çocuklar, kalabalık sınıflar, her geçen yıl artan derslik ve öğretmen açıkları, altyapı yetersizliği vb sorunlar geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da çözüm bekliyor olacak.
Çocuklarımızı ve gençlerimizi, toplumun çıkarları ve halkın yararına bir nesil olarak yetiştirmek için yıllardır büyük fedakarlıklara katlanarak çalışan eğitim emekçileri ise, yeni eğitim yılına mahkum edildiği sefalet ücretiyle geçinme mücadelesi vermektedir. Yoksulluk sınırının altında maaş alan öğretmenlerimiz, açlık sınırında yaşam mücadelesi veren memur ve hizmetliler ve onların yaşadığı sorunlarla birlikte bir eğitim-öğretim dönemine daha başlıyoruz.
Türkiye’de eğitim sistemini eşitsizlik ve adaletsizlikler belirlemektedir. Parası olanların olmayanlara göre avantaj elde etmesinin, sayıları milyonları bulan çocuk ve gencimizin eğitim hakkından yoksun bırakılmasının tek sorumlusu, eğitim gibi temel insan hakkını “serbest piyasa”nın insafına bırakmak için peş peşe yasal düzenlemeler yapan siyasi iktidarlardır.
AKP’nin Eğitim Anlayışı Çarpıklıklarla Doludur
AKP Hükümeti, iktidar olduğundan bu yana eğitimin temel sorunlarını çözme noktasında en ufak bir adım atmamış, yaptığı uygulamalarla kendisinden önceki iktidarlar gibi eğitim sistemini, adeta “yap-boz tahtası”na çevirmiştir. AKP iktidarının eğitime dönük girişimlerine baktığımızda bırakalım olumlu sonuçlar yaratmayı, eğitimin temel özelliklerini daha da geriletmeye çabaladığını görüyoruz. Geçtiğimiz dönemlerde AKP’nin eğitim politikasının özünü, kamu kaynakları ile özel okulları desteklemek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatında yaşanan yoğun siyasi kadrolaşma, üniversiteleri egemenliği altına alma çabaları ve eğitimi daha da gericileştirmek gibi uygulamalar oluşturmuştur.
Her yıl 1 milyonu aşkın öğrencinin eğitim sürecine dahil olduğu ve üniversite mezunlarının büyük bir bölümünün iş bulamadığı bir ülkede, yaşanması olası sorunların farkında olmak, sorunların ortaklaştırdığı bileşenlerin, çözümde de ortaklaşmasını zorunlu kılmaktadır. Eğitim Sen, kurulduğu günden bu yana eğitim sistemimizin ve eğitim emekçilerinin sorunlarının çözülebilmesi için çalışmalar yapmakta ve dönem dönem raporlar hazırlamaktadır. Sendikamız, her eğitim-öğretim dönemi başında geçmiş dönemin değerlendirmesini yapmakta, bu vesile ile eğitim sisteminin kronik hale gelmiş sorunlarını yeniden masaya yatırmaktadır. Kuşkusuz eğitim sistemimizin sorunları sadece burada ele alınan sorunlarla sınırlı değildir. Ancak bazı yapısal sorunların varlığı eğitim sistemimizin diğer sorunlarının önüne geçmiştir. Bu raporda ele alınan sorunların çözümü zor değildir, aksine zor olan bu çözümleri hayata geçirecek muhatapların ortaya çıkarılmasıdır.
Eğitim sistemimizde böylesine sorunlar yaşanırken, sendikamız Eğitim Sen’in ve yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisinin payına düşen; eğitimin çözül(e)meyen sorunları, altyapı eksiklikleri, öğretmen ve derslik açıkları, yoksulluk, hatta açlık sınırında olan eğitim emekçilerinin sorunlarını çözecek muhatap bulamamak olmuştur. Eğitim sorunlarının çözümü noktasında adım atılmadığı, eğitim hak ettiği noktaya taşınmadığı, genel bütçe içindeki eğitim payı en az iki katına çıkartılmadığı sürece Eğitim Sen, aynı sorunlar üzerinde hassasiyetlerini ısrarla dile getirmeye devam edecektir.
Eğitim Sistemimizin Temel Sorunları
Türkiye’de pek çok alanda olduğu gibi, eğitim sisteminde de yıllardır birikerek büyüyen ve artık yapısal hale gelmiş çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunları ana başlıklar ve rakamlarla ifade etmek gerektiğinde karşımıza çıkan tablo içler acısıdır;
Bugün Türkiye’de, 30’ar öğrencili sınıflarda normal eğitim yapılabilmesi için yaklaşık 200 bin öğretmen, 135 bin dersliğe gereksinim bulunmaktadır;
Eğitimin niteliğini yükseltmek için 2005 yılında 50 bin kadrolu öğretmen ataması, 40 bin derslik yapılması gerekmektedir;
Hala 8 bin 325 okulda ikili, 17 bin 636 okulda ise birleştirilmiş sınıflarda eğitim verilmektedir;
Okullarda araç-gereç, kütüphane, altyapı donatım yetersizlikleri hala giderilememiştir;
Sınıf mevcutları büyük kentlerde ortalama 50-60 civarındadır;
Her eğitim-öğretim dönemi başında, kayıtlarda sorunlar yaşanmaktadır. Velilerden “gönüllü bağış” adı altında paralar alınmaktadır. Alınan bağışlar kimi yoksul semtlerde 100 milyon iken, ekonomik durumu iyi olan insanların yaşadığı kimi semtlerde 6 milyar TL yi bulmaktadır.
Bütçeden eğitime ayrılan pay yetersizdir. Her yıl öğrenci sayısı artmasına karşın, eğitime bütçeden ayrılan pay sürekli olarak azalmaktadır.
Ders kitaplarının içeriği bilimsel olmayan, ırkçı-gerici-cins ayrımcı öğelerle doludur;
AKP Hükümeti döneminde kadrolaşma eğitimin temel sorunu haline gelmiş, kadrolaşmaya paralel olarak sürgünler, cezalar ve kıyımlar eğitim emekçilerini mağdur etmiştir; Talim Terbiye Kurulu’ndan başlayarak en ücra köşedeki okulun müdürüne kadar iktidar yanlısı, ırkçı-gerici kadrolaşma yaşanmaktadır.
Yoksulluk sınırının 1,6 milyarı aştığı bir ülkede eğitim emekçileri ortalama 650 milyon aylık almaktadır. Memur ve hizmetliler ise, açlık sınırının altında bir ücretle yaşamaya mahkum edilmiştir. Eğitim emekçilerinin neredeyse tamamı yoksulluk ve açlık sınırında yaşam mücadelesi vermektedir.
Çalışma yaşamında yaşanan antidemokratik uygulamalar devam etmekte, özellikle sendikamız üyelerine yönelik baskı, sürgün ve cezalandırmalar yaşanmaktadır.
Sendikal örgütlenme önündeki yasal ve fiili engeller kaldırılmamış; ILO sözleşmelerine aykırı bir şekilde grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkı yönünde herhangi bir adım atılmamıştır.
Eğitime destek personeli açıkları (hizmetli-memur) eğitim sistemimizin önemli bir sorunu olarak devam etmektedir.
Yeni müfredat programı ile yapılmak istenen değişikliklerle ilgili hazırlık ve katılım süreci yetersiz olup, şimdiden yığınla sorun ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Eğitim Emekçilerinin Yoksulluğu Devam Etmektedir
Son yıllarda eğitim emekçileri ciddi oranlarda gelir kaybına uğramıştır. Yoksulluk sınırının altında maaş alan eğitim emekçileri yaşamını sürdürmek için ek işler yapmak zorunda kalmaktadır. Eğitim Sen nitelikli eğitimin nitelikli öğretmenle olabileceğini savunmaktadır. Bunun yolu ise; eğitim emekçilerine insanca yaşayabilecekleri bir ücret verilmesinden, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkının tanınmasından geçmektedir. AKP Hükümeti, tüm eğitim emekçilerine yönelik olarak; temel ücret başta olmak üzere tüm sosyal haklarda iyileştirme yapmalıdır. 15 Eylül’de başlayacak olan toplugörüşme sürecine Eğitim Sen, daha önceki yıllarda olduğu gibi, eğitim işkolunda yetkili sendika olarak katılacaktır. Toplugörüşme sürecinde öne süreceğimiz başlıca taleplerimiz şunlardır;
Temel ücret en düşük dereceli kamu emekçisi için 940 milyon,
Çalışmayan eş için aile yardımı, 175 milyon,
Her çocuk için ortalama 105 milyon çocuk yardımı
,
Kira yardımı 221 milyon,
Yılda iki kez, birer maaş tutarında iki ikramiye,
Haftalık 35 saat çalışma süresi,
Grevli, toplu sözleşmeli, özgürlükçü ve demokratik bir sendika yasası,
Kamu personel yasa tasarısının geri çekilerek, iş güvenceli, kadrolu çalışma,
Çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi…
Toplu Görüşme Taleplerimiz için, Sendikamızın kapatılmasına Hayır demek için, Parasız Eğitim Hakkı için gerçekleştireceğimiz eylemler;
11 Eylül Cumartesi günü, Türkiye genelinde oturma eylemleri, basın açıklamaları ve “Parasız Eğitim Hakkımıza Sahip Çıkalım!” başlıklı bildirinin halka dağıtılması,
13 Eylül Pazartesi günü, KESK Danışma Meclisi üyeleri ile birlikte, toplu görüşme talepleri ve kapatma davasına karşı İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş,
13-14-15 Eylül günleri işyerlerinde “Sendikama Dokunma” kokartları takılarak derse girme,
15 Eylül Çarşamba günü, bütün Türkiye’de toplu görüşme taleplerimizi savunmak ve kapatma davasına hayır demek için, 11:30-12:30 arası sevk alarak alanlara çıkacağız.