Yol-İş’in genel kurulu da yaklaşıyordu; Yeni Gündem dergisinde işçi-sendika haberleri yazan Tanıl Bora hepimizden önce davranmış, Bayram Meral’in genel kurula MHP’lilerle ittifak kurarak hazırlandığı haberini patlatmıştı. Olacak şey miydi; okuduğum kitapların yazarı nasıl olur da MHP’lilerle birlikte davranırdı; Tanıl Bora yanılmış yada yanıltılmış olmalıydı. Genel kurul tam da Tanıl’ın yazdığı şekilde geçti. Hem haberi atlamış […]
Yol-İş’in genel kurulu da yaklaşıyordu; Yeni Gündem dergisinde işçi-sendika haberleri yazan Tanıl Bora hepimizden önce davranmış, Bayram Meral’in genel kurula MHP’lilerle ittifak kurarak hazırlandığı haberini patlatmıştı. Olacak şey miydi; okuduğum kitapların yazarı nasıl olur da MHP’lilerle birlikte davranırdı; Tanıl Bora yanılmış yada yanıltılmış olmalıydı.
Genel kurul tam da Tanıl’ın yazdığı şekilde geçti. Hem haberi atlamış hem de fena halde yanılmıştım. Herkesin bildiği basit gerçeği ben ancak o zaman öğrenmiştim; meğer sendika başkanlarının adlarıyla yayımlanan broşür ve kitapların tamamını uzmanlar kaleme alırmış!
SENDİKA UZMANLIĞI: KOLEKTİF İMZA
Son 15-20 yılın tanığıyım; sendikacılık hareketinin bilgi birikimi adına ne varsa, bunun tamamına yakını sendika uzmanlarının ürünüdür. Ürünlerin üzerinde adlarının bulunması istisnadır, kural olan görünmemektir. Çiziktirilen iki satır metne isim koymak için kafa göz yarılan bir ortamda, adsız eserler kaleme almak nasıl bir duygudur, bilinmez. Ama bu durumu dert edinen sendika uzmanına pek rastlamadım. Ne “emeğimin üzerine konuyorlar” gibi bir yakınmaya ne de “ücretimi ödeyen zurnayı çalar” gibi bir kabullenmeye tanık oldum. İşçi sınıfına adanmış bir yaşam için, örgütlü işçi hareketinin yapıcıları da yazıcıları da kolektif aidiyet sahibidir. Bu yüzden, adları olmasa da kendileri oradadır; sendikacılık hareketine ait her satırda kendi varlıkları yeniden cisimleşir.
Çalışma ilişkileri ile birlikte sendika uzmanlığı tipi de dönüşüyor Toplu sözleşme, hukuk, yayın, eğitim gibi biri birinden ayrı ve dar uzmanlığı teşvik eden bir yapılanmanın devri dolmuş görünüyor. Yeni dönem, çok-vasıflı uzmanları gerektiriyor; Türkiye sendikacılık hareketi, bu gereksinimi karşılayacak donanıma sahip uzman kadrosunu son 15-20 yılın deneyimi içinde yetiştirmiş durumda. Belki sayıları yeterli değil; ama sendikacılık hareketindeki yerleri gereği yeni adsızlara örnek olabilecek etkiye sahip oldukları söylenebilir.
İLYAS KÖSTEKLİ’NİN ARDINDAN
Bilim insanlarının neredeyse blok halinde sermaye sınıfına servis sunduğu günümüzde, sınıflar mücadelesinin bilgisini üretme işini büyük ölçüde sendika uzmanları ve aktivistleri omuzlamış durumdadır. Bu kanımı güçlendiren örneklerden birini geçenlerde okudum. İki ciltlik kitabın ilki dünyadaki sendikacılık hareketlerini ülke ülke inceliyor, diğeri de olumlu örneklerin sergilediği özellikleri sistemlileştirerek örgütlenme konusunda somut bir çerçeve ortaya koyuyordu.
Bu yazının yazılma gerekçesi de, sözünü ettiğim kitapların iç kapağındaki imzadır. 2003 tarihli kitapları Türk-İş Örgütlenme Dairesi Müdürü sıfatıyla İlyas Köstekli kaleme almış. Kendisini geçtiğimiz ay içinde henüz 56 yaşındayken kaybettik. Bütün adsızlar gibi sessizce gitti.
Türkiye işçi hareketi üzerine yazılacak metinlerin referans listesinde Köstekli’nin adını belki görmeyebilirsiniz; ama, emin olunuz ki, her paragrafta O ve arkadaşlarının katkılarından izler olacaktır. Eğer Türkiye’de emek çalışmaları niteliksel bir sıçrama gösterecekse -ki güçlü emarelere sahiptir-, bunun menbaını adsız uzmanların oluşturduğu bir gerçektir.
13 Eylül tarihli Birgün Gazetesi’nden alınmıştır.