Tablo 8: Barajı Aşan Sendikaların Yüzdelere Göre Dağılımı Sendikanın Üye Oranı Sendika Sayısı Yüzde 10-15 Arası 20 Yüzde 15-25 Arası 7 Yüzde 25-35 Arası 7 Yüzde 35-50 Arası 7 Yüzde 50-100 Arası 6 Yüzde 100’den fazla 2 Toplam 49 Kaynak: ÇSGB Ocak 2003 İşkolu İstatistikleri Görüldüğü gibi işkolu barajını aşan 49 sendikadan 20’si yüzde 10’luk […]
Tablo 8: Barajı Aşan Sendikaların Yüzdelere Göre Dağılımı
Sendikanın Üye Oranı | Sendika Sayısı |
Yüzde 10-15 Arası | 20 |
Yüzde 15-25 Arası | 7 |
Yüzde 25-35 Arası | 7 |
Yüzde 35-50 Arası | 7 |
Yüzde 50-100 Arası | 6 |
Yüzde 100’den fazla | 2 |
Toplam | 49 |
Kaynak: ÇSGB Ocak 2003 İşkolu İstatistikleri
Görüldüğü gibi işkolu barajını aşan 49 sendikadan 20’si yüzde 10’luk işkolu barajına çok yakındır. Aslında yüzde 25’lere kadar olan ve 27 sendikayı kapsamına alan dilim sendikaların için tehlikeli bölge anlamına gelmektedir. 2.6 milyonluk sendikalı işçiye karşılık 1 milyon civarında toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçinin olduğu ülkemizde yaklaşık her 2.5 hukuksal üyeye bir TİS kapsamındaki üye karşılık gelmektedir. Bu durum, her an çok sayıda sendikanın hükümet ve işveren müdahalesi ya da itirazı ile karşılaşıp uzun bir yargı maratonuna katlanması ve toplu iş sözleşmelerinin gecikmesini göze alması demektir. 2003 Ocak işkolu istatistiklerinin bir çarpıcı yanı ise istatistiklerde yüzde 100’ün üzerinde sendikalaşmaya sahip sendikaların varlığıdır. 2003 Ocak istatistiğinde iki sendika sırasıyla yüzde 106.9 ve yüzde 127.5 oranında bir sendikalaşma oranına sahiptirler. Bir diğer deyimle her iki sendika işkolunda çalışmakta olan işçi sayısından daha fazla üyeye sahiptir. Bu örnek bile bakanlık istatistiklerinin yetersizliğini ve yasanın üye tanımın yaratığı sorunları göstermeye yetmektedir. Yüzde on barajı sağlıklı bir istatistiki sitem oluşturmaya engeldir. Mevcut sistemle istatistikleri sağlıklı hale getirmeye çalışmak şu an yetkili olan 25-30 sendikanın yetkisiz hale gelmesi ve bir çok işkolunun sendikasızlaştırılması anlamına gelecektir.
5.2.2.2 Sendika Özgürlüğü Açısından Yüzde 10 Barajı
Yüzde 10 barajına ilişkin öğretide ve uygulamada farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. 1980 öncesi yaşanan işyeri sendikacılığı, sendika enflasyonu ve sarı sendikacılığa karşı bir önlem olarak güçlü sendikacılığı sağlamak amacı taşıdığı belirtilen (25) yüzde on barajına eleştiriler giderek artmaktadır. Yüzde 10 barajının Türkiye’nin imzalamış olduğu 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkındaki hakkında ILO sözleşmesine aykırılık teşkil ettiği 1984 yılından bu yana ILO Uzmanlar Komitesi tarafından dile getirilmekte ve değiştirmesi istenmektedir (26). 2002 yılı Haziran ayında toplanan ILO 90. Konferansına sunulan raporda yüzde on barajının 98 sayılı sözleşmeye aykırılığı tekrar vurgulandı (27). Avrupa Birliği Komisyonu’nun 1998 yılından bu yana yayınladığı İlerleme Raporlarında yüzde on barajının sendika özgürlüğüne aykırılık taşıdığı kaldırılması gerektiği sürekli olarak vurgulanmaktadır. AB 2002 Türkiye İlerleme Raporunun üç ayrı bölümünde yüzde on barajı eleştirilmekte ve kaldırılması istenmektedir (28). 57. Hükümet tarafından Mart 2001’de AB’ye sunulan Ulusal Programda yüzde on barajının kaldırılacağı taahhüt edilmiştir. 2003 yılı içinde AB uyum yasaları çerçevesinde yüzde on barajına ilişkin düzenlemenin kaldırılması ya da önemli oranda düşürülmesi söz konusu olabilir (29).
5.3 BİR SENDİKALAŞMA ORANI HESAPLAMA DENEMESİ
Bakanlık istatistiklerin taşıdığı zaaf ve bu alanda yaşanan istatistiki karmaşaya rağmen sendika üyeliği ve sendikalaşma oranlarına ilişkin ana doğrultuyu, temel eğilimi ortaya koyacak yaklaşık veriler elde etmek yine de mümkündür. Tablo 9’da bir sendikalaşma oranı hesaplama denemesi yer almaktadır. Tabloda esas alınan işçi sayısı ya da sendikalaşabilir çalışan sayısı ILO’nun önerdiği metot doğrultusunda ücret ve maaş geliri elde edenlerdir. Tabloda 1988’den bu yana DİE tarafından açıklanan toplam ücret ve maaşlı sayısı esas alınmıştır. Bu hesaplama sadece sigortalı işçiyi değil memurları ve kayıt dışı ekonomide çalışanları da kapsamaktadır. Sendikalı işçi sayısında ise toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işgücü esas alınmıştır. Burada da iki yıllık ve dört yıllık ortalamalar kullanılmıştır.
Tablo 9: Bir Sendikalaşma Oranı Denemesi
Yıl | Toplam Ücret ve Maaşlı | İki yıllık ortalamalara göre TİS Kapsamı | Sendikalaşma Oranı | Dört yıllık ortalamalara göre TİS kapsamı | Sendikalaşma Oranı |
1988 | 7.170.000 | 1.589.718 | 22,2% | 1.591.360 | 22,2% |
1989 | 7.077.000 | 1.544.484 | 21,8% | 1.505.520 | 21,3% |
1990 | 7.419.000 | 1.432.795 | 19,3% | 1.385.919 | 18,7% |
1991 | 7.305.000 | 1.516.023 | 20,8% | 1.443.297 | 19,8% |
1992 | 7.595.000 | 1.426.824 | 18,8% | 1.556.928 | 20,5% |
1993 | 7.891.000 | 1.546.298 | 19,6% | 1.529.825 | 19,4% |
1994 | 8.323.000 | 1.418.312 | 17,0% | 1.407.682 | 16,9% |
1995 | 8.471.000 | 1.256.502 | 14,8% | 1.144.989 | 13,5% |
1996 | 8.953.000 | 1.288.969 | 14,4% | 1.137.788 | 12,7% |
1997< /b> | 9.657.000 | 1.175.583 | 12,2% | 1.319.563 | 13,7% |
1998 | 9.697.000 | 1.171.360 | 12,1% | 1.209.155 | 12,5% |
1999 | 9.544.000 | 1.202.625 | 12,6% | 1.054.422 | 11,0% |
2000 | 10.345.000 | 1.049.003 | 10,1% | 1.042.473 | 10,1% |
2001 | 10.057.000 | 1.015.983 |
Kaynak: Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Ortalamalar tarafımızdan hesaplanmıştır.
Yöntem: İki yıllık toplamlar 1984 yılından başlayarak her yılı bir önceki yılla toplamak suretiyle bulunmuştur. Örneğin 1984+1985=1985, 1985+1986=1986 gibi. İki yıllık ortalamalara göre hesaplamada iki yıllık toplamlar ardışık olarak toplanıp ikiye bölünmüştür. Üç yıllık ortalamalarda ardışık olarak üç yıl alınıp 1.5’a bölünmüştür. Örneğin (1984+1985+1986)/1.5, (1885+1986+1987)/1.5 gibi. Dört yıllık ortalamalarda bu kez dört yıllık toplam alınarak 2’ye bölünmüştür. İki yıllık basit toplamlar özellikle toplu iş sözleşmelerinin sarkması nedeniyle istenen sonucu vermemektedir.
Bu hesaplamalar sonucunda ÇSGB’nın sendikalı işçi sayıları ile aynı bakanlık tarafından yayımlanan toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi sayıları arasında ciddi bir fark ortaya çıkmaktadır. 1986 yılında TİS kapsamındaki işçi sayısı sendikalı işçi sayısının yüzde 74’ü oranındayken bu oran 2001 yılına gelindiğinde yüzde 39’a düşmüştür. Bu durumda sendikalı işçilerin yüzde 60’dan çoğunun toplu iş sözleşmesinden yararlanmadan üyeliklerini devam ettirdiklerini kabul etmek gerekecektir ki bu gerçekçi bir saptama olamaz. Bu karşılaştırma olsa olsa bakanlığın istatistik sisteminin ve 2821 sayılı yasanın öngördüğü üyelik kavram ve prosedürünün bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
Tablo 6. Sendikalı İşçi TİS Kapsamındaki İşçi
Yıllar | Bakanlığa Göre Sendikalı İşçi | TİS Kapsamındaki İşçi (İki Yıllık Ağırlıklı Ortalama) | TİS Kapsamı İçi /Sendikalı İşçi |
1986 | 1.953.892 | 1.443.473 | 74% |
1987 | 2.044.797 | 1.628.682 | 80% |
1988 | 2.227.029 | 1.591.360 | 71% |
1989 | 1.834.969 | 1.505.520 | 82% |
1990 | 1.997.564 | 1.385.919 | 69% |
1991 | 2.130.811 | 1.443.297 | 68% |
1992 | 2.254.271 | 1.556.928 | 69% |
1993 | 2.485.681 | 1.529.825 | 62% |
1994 | 2.644.417 | 1.407.682 | 53% |
1995 | 2.667.014 | 1.144.989 | 43% |
1996 | 2.708.784 | 1.137.788 | 42% |
1997 | 2.774.622 | 1.319.563 | 48% |
1998 | 2.923.546 | 1.209.155 | 41% |
1999 | 3.037.172 | 1.054.422 | 35% |
2000 | 2.468.591 | 1.042.473 | 42% |
2001 | 2.609.672 | 1.010.563 | 39% |
Bu değerlendirmelerden sonra, toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi sayısını esas alarak ve bakanlığın kullandığı toplam işçi sayısına ve yöntemine bağlı kalarak yeni bir sendikalaşma oranı, daha gerçekçi bir sendikalaşma oranı bulunabilir (Tablo 7). Bu hesaplamada toplam ücretliler değil sadece bakanlığın esas aldığı işçi sayısı esas alınacak ve memurlar ve kayıt dışı sektör hesaba katılmayacaktır. Bu esaslar dahilinde yapılan hesaplamaya göre sendikalaşma oranı 1985/86 yıllarında yüzde 45-53 civarında iken 2000-2001 yıllarında 21-23 seviyelerine gerilemiştir (Tablo 7). Hem mutlak anlamda hem de oransal anlam sendikalaşma oranı 1980’lerin ortasından günümüze ciddi bir gerileme içindedir.
Tablo 7: Toplu Sözleşmeden Yararlanan işçi oranı
Yıl | Toplam İşçi Sayısı | TİS Kapsamındaki İşçi Sayısı | Sendikalaşma Oranı |
1984 | 2.553.384 | ||
1985 | 2.819.517 | 1.259.905 | 44,7% |
1986 | 3.075.343 | 1.627.040 | 52,9% |
1987 | 3.268.030 | 1.630.323 | 49,9% |
1988 | 3.483.212 | 1.552.396 | 44,6% |
1989 | 3.564.214 | 1.458.644 | 40,9% |
1990 | 3.563.527 | 1.313.193 | 36,9% |
1991 | 3.513.064 | 1.573.401 | 44,8% |
1992 | 3.596.469 | 1.540.455 | 42,8% |
1993 | 3.742.380 | 1.519.195 | 40,6% |
1994 | 3.815.261 | 1.296.169 | 34,0% |
1995 | 3.905.118 | 993.808 | 25,4% |
1996 | 4.051.295 | 1.281.768 | 31,6% |
1997 | 4.215.375 | 1.357.358 | 32,2% |
1998 | 4.327.156 | 1.060.952 | 24,5% |
1999 | 4.381.039 | 1.047.892 | 23,9% |
2000 | 4.521.081 | 1.037.053 | 22,9% |
2001 | 4.562.454 | 984.073 | 21,6% |
.2.1.3 Bakanlık İstatistiklerinin Sorunları
Bakanlık istatistiklerini bu derece sağlıksız hale getiren temel etken bu istatistiklerin bilgi verme ötesinde toplu iş sözleşmesi sisteminde oynadıkları roldür. 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasasına göre bir sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için işkolunda çalışan işçi sayısının yüzde 10’unu ve işyeri ya da işletme düzeyinde de çalışanların yüzde 50+1’ini üye yapmış olmaları şartı aranmaktadır. Bu durum istatistikleri hem siyasal hem de sosyal tarafların müdahalesine açık hale getirmektedir. Böylece istatistikler bilgilenme kaygısına göre değil, siyasal ve sosyal kaygı ve mücadelelere göre şekillenmektedir.
Yasanın öngördüğü üyelik ve istifa prosedürü (noter kanalı) özellikle istifa kurumunun zorunlu haller dışında işlememesine yol açmaktadır. Üyeliğin sona ermesine ilişkin şartlar ve bunun tespiti bir başka zorluk kaynağıdır. Yine gerek bakanlık gerekse SSK’nın teknik alt yapısı sağlıklı bir istatistik oluşmasını engellemektedir. İstatistiklere yapılan itirazlarda yargı organları bir önceki istatistiği kesinleşmiş kabul ederek iki istatistik arasındaki farkı esas almaktadır. Bu yaklaşım palyatif olsa da adil bir yaklaşımdır. Aksi halde bir ya da birkaç sendika için geriye doğru bütün üyelikler ele alınacak ve farklı sonuçlara varılacak, ancak diğer sendikalara bu yöntem uygulanmadığı için eşitlik ilkesine aykırı bir durum ortaya çıkacaktır. Özellikle yüzde on işkolu barajının varlığı istatistiklerin sağlıksız hale gelmesinin en önemli nedenidir.
5.2.2 YÜZDE 10 BARAJI VE SENDİKALAŞMA
5.2.2.1 İstatistiki Etkisi
Yüzde on barajı uygulaması sendikal istatistiklerini yapısını bozan en önemli etkendir. Çünkü yüzde on barajı kimi zaman sendikaları sindirmenin bir aracı, kimi zaman siyasal baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Öte yandan kimi dönemlerde ise, sendika özgürlüğüne müdahale etmeme kaygılarıyla esnek bir biçimde uygulanmaktadır. Diğer bir deyimle yüzde on barajı hukuki sendika üyeliği ile fiili sendika üyeliği arasındaki farkın giderek açılmasına neden olmaktadır.
Ocak 2003 istatistiğine göre baraj uygulamasına tabi 91 sendikadan 49’u işkolu barajını aşabilmiştir. [Tarım, Ormancılık, Avcılık ve Balıkçılık işkolunda yüzde on barajı uygulanmamaktadır.] Ancak barajı aşan bu sendikaların işkolu yüzdelerinin dağılımı yüzde on barajının nasıl büyük bir tehlike arz ettiğini göstermektedir.
Tablo 8: Barajı Aşan Sendikaların Yüzdelere Göre Dağılımı
Sendikanın Üye Oranı | Sendika Sayısı |
Yüzde 10-15 Arası | 20 |
Yüzde 15-25 Arası | 7 |
Yüzde 25-35 Arası | 7 |
Yüzde 35-50 Arası | 7 |
Yüzde 50-100 Arası | 6 |
Yüzde 100’den fazla | 2 |
Toplam | 49 |
Kaynak: ÇSGB Ocak 2003 İşkolu İstatistikleri
Görüldüğü gibi işkolu barajını aşan 49 sendikadan 20’si yüzde 10’luk işkolu barajına çok yakındır. Aslında yüzde 25’lere kadar olan ve 27 sendikayı kapsamına alan dilim sendikaların için tehlikeli bölge anlamına gelmektedir. 2.6 milyonluk sendikalı işçiye karşılık 1 milyon civarında toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçinin olduğu ülkemizde yaklaşık her 2.5 hukuksal üyeye bir TİS kapsamındaki üye karşılık gelmektedir. Bu durum, her an çok sayıda sendikanın hükümet ve işveren müdahalesi ya da itirazı ile karşılaşıp uzun bir yargı maratonuna katlanması ve toplu iş sözleşmelerinin gecikmesini göze alması demektir. 2003 Ocak işkolu istatistiklerinin bir çarpıcı yanı ise istatistiklerde yüzde 100’ün üzerinde sendikalaşmaya sahip sendikaların varlığıdır. 2003 Ocak istatistiğinde iki sendika sırasıyla yüzde 106.9 v
e yüzde 127.5 oranında bir sendikalaşma oranına sahiptirler. Bir diğer deyimle her iki sendika işkolunda çalışmakta olan işçi sayısından daha fazla üyeye sahiptir. Bu örnek bile bakanlık istatistiklerinin yetersizliğini ve yasanın üye tanımın yaratığı sorunları göstermeye yetmektedir. Yüzde on barajı sağlıklı bir istatistiki sitem oluşturmaya engeldir. Mevcut sistemle istatistikleri sağlıklı hale getirmeye çalışmak şu an yetkili olan 25-30 sendikanın yetkisiz hale gelmesi ve bir çok işkolunun sendikasızlaştırılması anlamına gelecektir.
5.2.2.2 Sendika Özgürlüğü Açısından Yüzde 10 Barajı
Yüzde 10 barajına ilişkin öğretide ve uygulamada farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. 1980 öncesi yaşanan işyeri sendikacılığı, sendika enflasyonu ve sarı sendikacılığa karşı bir önlem olarak güçlü sendikacılığı sağlamak amacı taşıdığı belirtilen (25) yüzde on barajına eleştiriler giderek artmaktadır. Yüzde 10 barajının Türkiye’nin imzalamış olduğu 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkındaki hakkında ILO sözleşmesine aykırılık teşkil ettiği 1984 yılından bu yana ILO Uzmanlar Komitesi tarafından dile getirilmekte ve değiştirmesi istenmektedir (26). 2002 yılı Haziran ayında toplanan ILO 90. Konferansına sunulan raporda yüzde on barajının 98 sayılı sözleşmeye aykırılığı tekrar vurgulandı (27). Avrupa Birliği Komisyonu’nun 1998 yılından bu yana yayınladığı İlerleme Raporlarında yüzde on barajının sendika özgürlüğüne aykırılık taşıdığı kaldırılması gerektiği sürekli olarak vurgulanmaktadır. AB 2002 Türkiye İlerleme Raporunun üç ayrı bölümünde yüzde on barajı eleştirilmekte ve kaldırılması istenmektedir (28). 57. Hükümet tarafından Mart 2001’de AB’ye sunulan Ulusal Programda yüzde on barajının kaldırılacağı taahhüt edilmiştir. 2003 yılı içinde AB uyum yasaları çerçevesinde yüzde on barajına ilişkin düzenlemenin kaldırılması ya da önemli oranda düşürülmesi söz konusu olabilir (29).
5.3 BİR SENDİKALAŞMA ORANI HESAPLAMA DENEMESİ
Bakanlık istatistiklerin taşıdığı zaaf ve bu alanda yaşanan istatistiki karmaşaya rağmen sendika üyeliği ve sendikalaşma oranlarına ilişkin ana doğrultuyu, temel eğilimi ortaya koyacak yaklaşık veriler elde etmek yine de mümkündür. Tablo 9’da bir sendikalaşma oranı hesaplama denemesi yer almaktadır. Tabloda esas alınan işçi sayısı ya da sendikalaşabilir çalışan sayısı ILO’nun önerdiği metot doğrultusunda ücret ve maaş geliri elde edenlerdir. Tabloda 1988’den bu yana DİE tarafından açıklanan toplam ücret ve maaşlı sayısı esas alınmıştır. Bu hesaplama sadece sigortalı işçiyi değil memurları ve kayıt dışı ekonomide çalışanları da kapsamaktadır. Sendikalı işçi sayısında ise toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işgücü esas alınmıştır. Burada da iki yıllık ve dört yıllık ortalamalar kullanılmıştır.
Tablo 9: Bir Sendikalaşma Oranı Denemesi
Yıl | Toplam Ücret ve Maaşlı | İki yıllık ortalamalara göre TİS Kapsamı | Sendikalaşma Oranı | Dört yıllık ortalamalara göre TİS kapsamı | Sendikalaşma Oranı |
1988 | 7.170.000 | 1.589.718 | 22,2% | 1.591.360 | 22,2% |
1989 | 7.077.000 | 1.544.484 | 21,8% | 1.505.520 | 21,3% |
1990 | 7.419.000 | 1.432.795 | 19,3% | 1.385.919 | 18,7% |
1991 | 7.305.000 | 1.516.023 | 20,8% | 1.443.297 | 19,8% |
1992 | 7.595.000 | 1.426.824 | 18,8% | 1.556.928 | 20,5% |
1993 | 7.891.000 | 1.546.298 | 19,6% | 1.529.825 | 19,4% |
1994 | 8.323.000 | 1.418.312 | 17,0% | 1.407.682 | 16,9% |
1995 | 8.471.000 | 1.256.502 | 14,8% | 1.144.989 | 13,5% |
1996 | 8.953.000 | 1.288.969 | 14,4% | 1.137.788 | 12,7% |
1997 | 9.657.000 | 1.175.583 | 12,2% | 1.319.563 | 13,7% |
1998 | 9.697.000 | 1.171.360 | 12,1% | 1.209.155 | 12,5% |
1999 | 9.544.000 | 1.202.625 | 12,6% | 1.054.422 | 11,0% |
2000 | 10.345.000 | 1.049.003 | 10,1% | 1.042.473 | 10,1% |
2001 | 10.057.000 | 1.015.983 | 10,1% | 1.010.563 | 10,0% |
Kaynak: DİE, İstihdamın Faaliyet Kollarına Dağılımı
Hesaplama çarpıcı bir biçimde sendikalı işçi sayısının mutlak olarak gerile
diğini ve 1988’de yüzde 22’ler seviyesinde olan sendikalaşma oranının 2000’lerde yüzde 10’a düştüğünü göstermektedir. Bu hesaplama kuşkusuz kullandığı kaynaklar nedeniyle hata payı içermektedir. Ancak eğilim olarak ülkemizde sendika üyeliğinin ve sendikalaşma oranının düşüşünü tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta ortaya koymaktadır.
5.4 SAĞLIKLI BİR SENDİKALAŞMA İSTATİSTİĞİ İÇİN
Sağlıklı, bilimsel sendikalaşma istatistiklerine ulaşabilmek için öncelikle istatistiki çalışmanın siyasi etki ve kaygılardan arındırılması gerekir. Bu alana yeterli teknik donanım, kaynak ve yetkin eleman sağlanması ise bir diğer sorundur. Sendika üyeliğine ilişkin düzenleme net ve açık hale getirilmeli, yüzde on barajı hem istatistik sistemini bozan bir etken olması nedeniyle hem de sendika özgürlüğü açısından kaldırılmalıdır. Yetki sorun idarenin keyfi olarak kullanabileceği bir sistem olmaktan çıkarılmalı. İstatistiklerin sendikalara baskı amacıyla kullanılmasına imkan veren düzenlemeler kaldırılmalıdır. Böylece istatistikler siyasal ya da sosyal aktörlerin müdahalesinden uzak bilimsel çalışmalar haline gelebilir.
Ayrıca Türkiye’nin çalışma istatistikleri sistemini ILO tarafından önerilen norm ve tekniklere uygun hale getirilmelidir. Ancak böylece Türk çalışma istatistikleri hem ulusal hem de uluslararası alanda referans olarak kullanılabilir hale gelebilirler.
SONUÇ
Bu çalışmada spesifik olarak sendika üyeliği ve sendikalaşma istatistikleri ele alınmış ve özellikle ülkemiz özelinde bu alanda var olan karmaşa, kargaşa ve bilimsellikten uzak tablo sergilenmiştir.
Çalışma, dünya genelinde sendikalaşmaya ilişkin farklı eğilimlerinin bulunduğunu; gerileme ile durgunluğun ve artışın aynı zamanda farklı ülkelerde görülebildiğini saptanmaktadır. Ancak bu eğilimleri saptamada kullanılan istatiski metot ve kaynakların çeşitli sorunlarla malul olduğu gözlenmektedir.
Çalışmanın temel konusu olan ülkemiz de ise çalışma istatistiklerinin durumu daha da vahimdir. Türkiye’nin resmi sendikalaşma istatistikleri uluslararası alanda şüpheyle karşılanmakta ve kabul görmemektedir. Gerçekten de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sendikal istatistiklerinin bilimsel kaygılardan çok siyasal, hukuksal ve sosyal kaygılarla düzenlendiği ve siyasal müdahalelere açık olduğu görülmektedir. Bilimselliği ve iç tutarlılığı bulunmayan ÇSGB istatistiklerinin uluslararası ölçütleri kullanmadığı görülmektedir.
Resmi istatistiklerin güven vermeyişi alternatif arayışları ve hesaplama yöntemlerini gündeme getirmektedir. Yapılan hesaplamalar ülkemizde sendikalaşma oranının ve sendikalı işçi sayısının 1980’lerin ortasından bugüne önemli düşüşler yaşadığını göstermektedir.
Sendikal istatistiklerin sağlıklı hale gelebilmesi için bu alanda uluslararası normların kullanılması ve istatistikleri çarpıtan mekanizmaların ortadan kaldırılması zorunludur.
[Bu yazı www.isguc.orgsitesinden alınmıştır.]