İşçiler, sendikalara üye olmak suretiyle gelirlerini arttırabilir, gelir eşitsizliğini azaltabilir, iş-güvencesini güçlendirebilir ve işverenlerin işçiler üzerinde tek taraflı olarak baskı kurmasının önüne geçebilir. Toplu Pazarlık sistemleri üzerinden işçiler çalışma yaşamını değiştirme olanağı elde edebilir ve bir yandan iş’in daha cazip ve anlamlı hale gelmesini sağlarken bir yandan da kendi bireysel becerilerini geliştirerek bireysel özgürlüklerini arttırabilirler. […]
İşçiler, sendikalara üye olmak suretiyle gelirlerini arttırabilir, gelir eşitsizliğini azaltabilir, iş-güvencesini güçlendirebilir ve işverenlerin işçiler üzerinde tek taraflı olarak baskı kurmasının önüne geçebilir. Toplu Pazarlık sistemleri üzerinden işçiler çalışma yaşamını değiştirme olanağı elde edebilir ve bir yandan iş’in daha cazip ve anlamlı hale gelmesini sağlarken bir yandan da kendi bireysel becerilerini geliştirerek bireysel özgürlüklerini arttırabilirler.
Sendika kurmak ve sendikalara katılmak örgütlenme özgürlüğünün en anlamlı pratikleri olduğu için sendikalar, demokrasi, insan hakları ve tüm sivil toplum yapıları içinde en vaz geçilmez unsurların temel taşıdır
Kongre, işçilerin örgütlenmesinin tüm ülkelerdeki bütün üye örgütlerinin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunların başında geldiğini tespit eder. Örgütlenme düzeyinin artması, toplu sözleşme kapsamlarının genişlemesi sendikal yapıların güç kazanması ve örgütlü işçilerin hem bulundukları topluma hem de işyerine etki düzeylerinin artması ve meşruiyetlerinin sağlanması bakımından yaşamsal bir öneme sahiptir. Üye işçilerin mesleki eğitimden geçirilmesi sendikalar açısından temel ve kalıcı görevlerin başında gelir.
Kongre, pek çok üye sendikanın örgütlenmeye kritik önem atfetmesi ve dünyada hızla değişen çalışma yaşamının değişen koşullarına süratle yanıt üretmeyi bir görev kabul etmiş olmasından duyduğu mutluluğu ifade eder. Günümüzde uygulanan tüm ekonomik ve politik değişimler sendikaların güç kaybetmesine katkıda bulunmaktadır.
İşletmelerin yer değiştirmesi, yapısal uyum programları, özelleştirme ; serbest bölge uygulamalarının sayı ve kapsam olarak hızla genişlemesi , iş organizasyon sistemlerinin değişimi ve buna bağlı olarak taşeron tipi gibi yeni organizasyonların gündeme gelmiş olması ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin sayısındaki hızlı artış; a-tipik istihdam biçimleri ile genelde gerçek işverenin bilinmediği bir’den fazla işverenin devrede olduğu iş-organizasyon biçimleri bu politik ve ekonomik değişimler arasında öne çıkmaktadır.
Sendikaların güç kaybetmesi çoğunlukla Hükümet ve işveren politikalarının daha da düşman hale gelmesi gibi bir sonuca yol açmaktadır. Bu hükümetler ve işverenler, işçilerin en temel insan hakkı olan örgütlenme hakkını engelleyebilmek için sendika karşıtı kampanyalar yürütmekte, mevcut yasal ve kurumsal yapıları zayıflatmakta ya da kayıt dışı ekonomide yaptıkları gibi yasal ve kurumsal yapıları yok saymaktadırlar.
Kongre, çalışma yasaları ve sosyal düzenlemelerin ihlallerinin alarm düzeyine ulaştığını ve bu gelişmede uluslar arası finans kuruluşlarının payının büyük olduğunu tespit eder. Hükümetlerin -genelde örgütlenme üzerinde olumsuz sonuçlar yaratan- işçi haklarını kısıtlayıcı uygulamaları ILO standartlarının ihlali anlamına gelmekte ve ILO’nun meşruiyetine gölge düşürmektedir. “Çalışma”nın “temel hizmet” olarak yeniden tanımlanması bu tip genelleşmiş kötüye kullanımlar açısından önemli bir örnek oluşturmaktadır.
Kongre, sendikal hareketin önceliklerini değiştirerek ve ekonomik büyümeye tahsis edilen kaynakların arttırılması talebini yükselterek örgütlenme olanaklarını geliştirecek adımlar atmak ve mevcut tehditlere doğrudan yanıtlar üretmek zorunda olduğuna inanmaktadır. Sendikalar, eğitim ve ortak eylemler ile aktivist eğitimleri üzerinden işçilerin sendikal örgütlenmeye ve kollektif eylemlere bağlılıklarını güçlendirmek zorundadır.
Sendikalar, ortak çabalarının kapsamını genişleterek, aralarındaki işbirliğini arttırarak tekniklerin daha etkin kullanımından, daha geniş çaplı stratejik planlama olanaklarından ve örgütlenmeye tahsis edilmiş kaynakları çok daha etkin kullanma fırsatlarından yararlanmalı ve sendikal hareket içinde kollektif bir örgütlenme kültürü oluşturulmasını sağlamak zorundadırlar.
Sendikalar, işçilerin “yeni” ihtiyaçlarını karşılamaya hizmet eden örgütler gibi görülmek zorundadır ve bu anlamda bugün pek çok sendika, üyelerinin barınma, kültürel ve boş zaman faaliyetleri, sigorta ve temel eğitim faaliyetlerini karşılama amaçlı faaliyetlere angaje olmuş durumdadır.
Kongre, örgütsüz işçilerin örgütlenebilmesi için var olan olanakların genişletilip güçlendirilmesinin sendikalar açısından hem ahlaki bir görev hem de pratik bir ihtiyaç olduğunu kabul eder. Bu hedef, sendikaların yapılarının da buna uygun biçimde değiştirilmesini ve gerekli olan hallerde yeni sendikaların kurulmasına yardımcı olmalarını gerektirmektedir. Sendikalar, mevcut taahhütlerini çeşitlilik, cinsiyet ayrımcılığı yapılmaması, gençlerin örgütlenmesi gibi değerleri de ekleyerek genişletmek zorundadır.
Sendikaların örgütlenme perspektifi hiçbir ayırım yapmadan bütün işçileri kapsamak zorundadır. Bu anlamda kayıt dışı istihdam edilenler, part-time çalışanlar ya da geçici işçiler gibi a-tipik koşullarda çalıştırılan kesimlerle, kendi çalışma statüleri yada iş organizasyonunun doğası dolayısıyla sendikal örgütlenmede engellerle karşı karşıya bulunan kesimlerin de mutlaka sendikaların örgütlenme hedefi içine alınması zorunludur.
Kongre, işçilerin çıkarlarının, bağımsız işçi örgütlenmesi dışındaki kişi ve kurumlarca da savunulabileceğine dair yanlış ve tehlikeli algılamaları tümüyle reddeder. Bağımsız işçi örgütlenmesi, bu mücadeleye inanmış başka örgütlerce desteklenebilir, belli düzeyde yardım alabilir ama bu yapılar asla sendikal hareketin yerine geçemez. İşverenlerin “şirketlerin sosyal sorumluluğu” çerçevesindeki faaliyetleri sendikal örgütlenmenin yerine geçemez ve sendikalaşmaya bir engel gibi kullanılamaz. İşverenlerin en önemli sosyal sorumluluğu işçilerinin örgütlenme hakkına saygı göstermektir.
Kongre, örgütlenmenin uluslar arası boyutunun en fazla, aynı işverene bağlı fakat farklı coğrafyalarda çalışan işçiler olayında görünür hale geldiğini tespit eder. Küreselleşme süreci bu tip üretim zinciri çalışma tipini giderek ortak bir uygulama haline getirmekte ve küresel sendikaların sendikal örgütlenmeye uluslar arası ölçekte verdikleri desteğin artmasına genişlemesine yardım etmektedir.
Kongre, ICFTU’nun ve bölgesel örgütlerinin sendikal örgütlenmeyi güçlendirmek için aşağıdaki başlıklar etrafında ortak çalışma yürütmesini önerir:
* Eğitim ve toplu sözleşme yapılarının güçlendirilmesine yönelik faaliyetler de
dahil olmak üzere çalışmasının tüm alanlarında örgütlenmeye sağlanacak
desteklere birincil önceliğin verilmesi
* Sendikaların örgütlenmeye ilişkin çalışma ve deneyimlerini uluslar arası ölçekte birbirlerine aktarmalarının olanaklarının yaratılması ve böylece tek tek sendikaların örgütlenme kapasitelerinin artması; bu çalışmalara yardımcı olabilmek için ICFTU’nun işverenlerce işçi örgütlenmesine engel olma amacıyla başvurdukları taktik ve stratejileri tespit ederek yayınlaması ve ilgili bütün bilgileri gecikmeden yayınlayıp, sirküle etmesi
* Stratejik anlamda örgütlenme hedefi olarak belirlenen genç ve kadın örgütlenmeleri gibi alanlarda yürütülen kampanyalara destek verilmesi
* Eğitim başta olmak üzere genç işçileri hedef alan yenilikçi örgütlenme metodlarının geliştirilmesi
* Sendikaların örgütlediği işçi profillerinin yakından izlenmesi , cinsiyet, ya