Futbolun “özünde, on birerden yirmi iki oyuncunun çeşitli kurallar ve kurgulara bağlı olarak, topu karşı tarafın kalesine sokma esasına dayanan basit bir oyundur” şeklinde yapılan tarifi futbol oyununun ne olduğunu anlayamayanların yapacağı bir sözlük tanımından öte bir şey değildir. Futbolun tüm dünyada bunca yaygınlaşmış olması, bunun ötesinde seviliyor olması emperyalist bir ülke olan İngiltere’de kurumsallaşmış […]
Futbolun “özünde, on birerden yirmi iki oyuncunun çeşitli kurallar ve kurgulara bağlı olarak, topu karşı tarafın kalesine sokma esasına dayanan basit bir oyundur” şeklinde yapılan tarifi futbol oyununun ne olduğunu anlayamayanların yapacağı bir sözlük tanımından öte bir şey değildir.
Futbolun tüm dünyada bunca yaygınlaşmış olması, bunun ötesinde seviliyor olması emperyalist bir ülke olan İngiltere’de kurumsallaşmış olması ya da basit kurallara sahip olmasıyla açıklanabilir mi? Atletizm, voleybol, yüzme gibi çok fazla araç-gereç istemeyen sporların futbol kadar yaygınlaşmamış ve sevilmemiş olması nasıl açıklanabilir ki. Günümüzde futbolun bir oyun olmaktan çık(artıl)ıp, medya-eğlence sektörü-kar üçgeninin içinde eritilip büyük paraların kazanıldığı bir sektör haline getirildiği bir gerçektir. Ancak bu futbol oyununun ya da onun bir oyun olarak sevip bir şekliyle katılanların sorumlu oldukları bir durum değildir. Günümüzde kapitalist sistem kar elde edebileceği güzel ya da kötü herşeyi metalaştırıyor ve paraya çevirmeye çalışıyor. Asıl unutulmaması gereken bu gerçekliktir.
Gramsci’nin ideolojik hegemonya kavramının egemenlik ilişkilerinin
nasıl yeniden üretildiğini açıkladığı doğrudur. Ancak yeterli olduğu söylenemez. Çünkü Gramsci bunları yaklaşık 70 yıl öncesinin koşullarında söylemiştir. Buradan futbola geçersek. Futbol bugün sadece futbol değildir elbet. Hegemonya mücadelesinin sürdüğü alanlardan birisidir. Egemen sınıf futbol aracılığıyla ırkçılığı, milliyetçiliği, savaşı teşvik edecek. Ezilenler ise kardeşliği, eşitliği, özgürlüğü, barışı teşvik edecekler. Şöyle düşünün bir bıçağı nasıl kullandığınız onun yararlı ya da zararlı olduğunu belirler. Eğer bıçakla adam öldürürseniz zararlıdır. Ekmek keserseniz yararlıdır. Yani araçtır.
Latin Amerika’da birçok ülkeyi ABD işgal ederken, futbol devrimcilerin ve halkın kendini örgütlemesine büyük katkı sağlamıştır. Yine Milan tribünlerinde aşağı sallanan büyük Che pankartı Milanolu sanayi işçilerinin futbolu nasıl algıladığını da göstermektedir. Fenerbahçe futbol takımının İstanbul işgal altındayken işgal güçleriyle yaptığı 50 maçın 41’ini kazanmış olmasının işgal altında yaşayanlara verdiği moral gücü biraz olsun düşünmek gerekir. Bunu olumsuz olarak görmek o günlerin gerçeğini kavrayamamaktan geliyor sanıyorum.
Milli birliğin tehdit edildiği her dönem sadece futbol değil, 12 Dev Adam, Süreyya Ayhan, Eurovizyon şarkı yarışması vb. birçok konu gündeme sokulmaktadır. Önemli olan ezilenlerin bu durumu tersyüz etmesidir. Susurluk olayından sonra yapılan, gece 21.00’de ki ışık söndürme eylemlerine özellikle Beşiktaş maçlarında tribünde mumlar yakılarak nasıl katılındığı ve futbolun nasıl olumlu bir araca çevrilebileceğini göstermesi açısından önemli bir örnekti.
Kürt hareketinin geliştiği dönemlerde yurdun batısında sadece futbol değil, toplumsal her olay PKK karşıtı-Kürt karşıtı bir hareket olarak örgütlenmeye çalışılmıştır. Düğünler, asker uğurlamaları, Cuma namazları, asker cenaze törenleri, yazlıklardaki eğlenceler bunlardan ilk akla gelenleri. Başka ülkelerde de futbol ırkçılığa alet edilmektedir. Örneğin İtalya’da Lazio kulübü taraftarları ırkçıdır. Aynı kentin Roma kulübü taraftarları ise tam tersi. Emperyalist güçler egemenliklerini pekiştirmek, sömürü düzenlerini yaygınlaştırmak için birçok konuyu kullandıkları gibi futbolu da kullanmaktadır. Bu tespit doğrudur ve katılmamak mümkün değildir.
O halde bizler; tüm ezilen kesimler için iki yol var önümüzde. Birçok güzel şeyi emperyalistlere terkettiğimiz gibi futbol’u da onlara terkedeceğiz ve yıllar sonra da “keşke”lerle başlayan cümleler kurarak tespitler yapacağız. Ya da zor olanı tercih edip futbol oyununu egemenlerin egemenlik alanı olmaktan çıkaracağız. İkinci tercihi yapıp bundan 14 yıl önce bir üniversitenin bir fakültesinde bunları başaran insanlardan birisi olarak bu güzel oyunu onlara bırakmamayı tercih eden taraftar olmamız gerektiğini düşünüyorum. Sonuç olarak futbol da yaşamımızın bir parçası. Yaşamımızın tüm parçalarına ve esasında tümüne hükmetmeye çalışanlara karşı her alanda ve tabi ki futbolda da fırsat vermemekten yanayım. Tabi ki tek tek, birey birey bu çok mümkün gözükmüyor. Hep beraber. Futbolu seviyorum. Oynamayı, seyretmeyi seviyorum. Çünkü futbol güzel bir oyun…
Ahmet Çakır