Çalıştığımız ve ürettiğimiz bir dünyada kölece ve insanlık dışı koşullarda yaşamaya devam ediyoruz. Patronlar durgunluk, yüksek maliyetler, düşük verimlilikten bahsediyorlar. Kendileri için sürekli daha fazlasını, bizim için ise sürekli daha azını istiyorlar: daha fazla mesai, daha fazla fedakarlık, daha fazla iş, daha fazla küfür. Buna karşılık daha az ücret, daha az yemek, daha az tatil, […]
Çalıştığımız ve ürettiğimiz bir dünyada kölece ve insanlık dışı koşullarda yaşamaya devam ediyoruz. Patronlar durgunluk, yüksek maliyetler, düşük verimlilikten bahsediyorlar. Kendileri için sürekli daha fazlasını, bizim için ise sürekli daha azını istiyorlar: daha fazla mesai, daha fazla fedakarlık, daha fazla iş, daha fazla küfür. Buna karşılık daha az ücret, daha az yemek, daha az tatil, daha az izin, daha az güvence.
Çoğumuz bu olanları kader deyip geçiyor, kimimiz biz ne yapabiliriz diyor. Haklarını bilmeyen bu yüzden patron karşısında kendini savunamayan arkadaşlarımız da var. Fakat patronların sömürü çarkı işçilerin sessizliği ile dönüyor.
Bütün bunlar sessiz kalmayan haklarına sahip çıkan işçiler de var. Televizyonlar dünyadaki işçi eylemlerini kimi zaman yayınlıyor. Hepsi fabrika ve işyeri sahipleri olan medya patronları ülkemizdeki işçi eylemlerime karşısında “üç maymunu” oynuyorlar: görmedim, duymadım, konuşmuyorum.
Ancak medya gazetelerinin ve televizyonlarının bu sessizliğine rağmen hemen hergün ülkenin bir yerinde işçiler hakları ve örgütlülükleri için ayaktalar. Sayfalarımızın sayısının kısıtlı olmasından dolayı bunların büyük bir bölümüne yer veremiyoruz. Ancak Çorum’dan Bolu’ya, Esenyurt’tan Ümraniye’ye işçiler direniyorlar. Belediye işçileri, konfeksiyon işçileri, gıda işçileri, tuğla-kiremit işçileri, taşeron işçileri… Yaşanan her direniş şimdilik zaferle sonuçlanmıyor. Aynı sorunları yaşayan diğer işçilerin onları yalnız bırakması sonucu pek çoğu küçük kazanımlarla veya kazanımsız sona eriyor.
Ancak başarılı veya başarısız her direniş işçi sınıfının kolektif bilincine örgütlenme deneyimi olarak kazınıyor. İşçiler bir araya gelip örgütlendiklerinde patronların yüzündeki korku ve çaresizliği görüyorlar. Daha iyi çalışma koşullarına ancak mücadeleyle kazanma şanslarının olduğunu görüyorlar İşte bu, bir işçi hayattan alabileceği en büyük derslerden biridir.
Öyleyse haydi, bulunduğumuz her yerde bir araya gelelim. Haklarımız ve taleplerimiz için örgütlenelim. Patronların yüzündeki korku ve çaresizliği çoğaltmak için, “güvenceli bir iş ve insanca bir yaşam” için örgütlenelim.