I. Brown, bu ayrışma sürecinde, Kıbrıs sendikal hareketine müdahale etmiş, tek çatı altında sendikalaşmayı savunmuş, bu yönde göz ardı edilemeyecek çabalarda bulunmuştur. Ancak, 1950’li yılların ikinci yarısında pek çok kez Kıbrıs’a giden bu CIA ajanı, her iki tarafın da güçlü milliyetçi tutumları karşısında başarılı olamamıştır. Başarılı olamayışındaki en önemli unsur ise Türk tarafının katı tutumu […]
I. Brown, bu ayrışma sürecinde, Kıbrıs sendikal hareketine müdahale etmiş, tek çatı altında sendikalaşmayı savunmuş, bu yönde göz ardı edilemeyecek çabalarda bulunmuştur. Ancak, 1950’li yılların ikinci yarısında pek çok kez Kıbrıs’a giden bu CIA ajanı, her iki tarafın da güçlü milliyetçi tutumları karşısında başarılı olamamıştır. Başarılı olamayışındaki en önemli unsur ise Türk tarafının katı tutumu olmuştur. Zira Kıbrıs Türk sendikacılığının oluşumuna ve gelişimine, her yolu deneyerek, destek veren TMT ve Özel Harp Dairesi, belirli bir dönemden sonra bu sendikaları direnişin, milliyetçi mücadelenin de birer aktörü ve aracı olarak görmüş, onları bu yönde kullanmıştır. Bu nedenle de Kıbrıs Türklerinin sendikal örgütlenmesi CIA ajanı I. Brown’a bırakılmayacak kadar hassas bir konumda idi, sendikal yapılanma CIA’nin değil Türkiye’nin isteğine göre yapılanacaktı: Milliyetçi ve militan, Taksim’den yana.
Rumlar arasında Enosis, Türkler arasında Taksim işçiler nezdinde güçlü bir şekilde kök salarak iki milliyetçi toplumun ve bir türevi olarak bu temelde örgütlenen iki sendikal yapının temellerini atmıştır. Geriye, nostaljik olarak Rum ve Türk işçilerin, 1950’ler öncesinde birlikte verdikleri sınıf temelli mücadeleler ve emek sermaye çelişkisi ile mücadelesinin derinleştiğini gösteren unutulmaz grevler kalmıştır.
1960’ta bağımsızlığına kavuşan Kıbrıs’ta, üç yıl gibi kısa bir süre sonra, 1963 yılına gelindiğinde manzara-i umumiye patlamaya hazır iki topluma işaret ediyordu. Makarios’un Anayasa değişikliği önerileri ile ateşlenen fitil, 1974’teki kanlı bir hesaplaşmayla yeni bir mecraya girdi: herkes kendi evine… Ancak, 1974’e gelinceye kadar her iki kesim arasında sınıfsal temelde bir işbirliği ve mücadele isteği, güçlü olmasa da, suikast, yıldırma, korkutma gibi pek çok zorluğa rağmen, varlığını sürdürüyordu.
1968 yılı sonunda, Kıbrıslı Türk işçi ve memurlarının kurmuş olduğu 9 sendika, daha sonra Türk-İş’e de üye olacak olan, Türk-Sen adı altında bir araya gelerek, en önemli çatı örgütlerini oluşturdular. Kuzey’de sanayileşme düzeyinin düşüklüğü nedeni ile buradaki sanayi işçisi sayısı da sınırlı idi. Bu nedenle sendikal örgütlenmeye daha çok memurlar damgasını vuruyordu.
Kıbrıs’ın 1974 yılında bölünüp, iki ayrı devlet şeklinde örgütlenmesinden sonra, sıra Kıbrıs sendikal hareketi içinde rekabete ve bu rekabetin yarattığı parçalanmaya geldi. İdeolojik temelde başlayan bölünme, izleyen yıllarda işyeri ve meslek sendikacılığı temelinde de sürerek, çok sayıda, güçsüz, zayıf, etkisiz bir sendikal yapılanmaya yol açtı. 1974 sonrası dönem Kuzey’deki sendikal yapılanmanın Türkiye’den de etkilendiği ve esinlendiği bir dönemdir. Özellikle Türkiye’de üniversitelerde okuyan ve daha sonra Kıbrıs’a dönen Kıbrıslı öğrencilerin sendikal örgütlenmeye ve bu sendikaların politikalarına önemli katkıları oldu, Dev-İş’in kurucularından Hasan Sarıca bunların arasında zikredilmeğe değer bir isimdir.
1950’li yıllarda TMT ve ÖHD-Türkiye destekli başlayan sendikal “atılım”, 1960’lı yıllarda ivmesini artırarak devam etmişken, 1974 sonrasında yeni bir süreç başlıyordu. Bu sürecin temel özelliği, iç bölünmeler ve sağ-sol temelinde yeniden yapılanma çabalarıdır. Karayolları çalışanlarının kurduğu Yol-İş’i (YOL-İŞ, daha sonra, 5. Genel Kurul’unda Emek-İş adını aldı), ile Devrimci Genel İş Sendikası (1975 yılında kuruldu) 1976 yılında bir araya gelerek, Türk-İş’in denetimi ve güdümündeki Türk-Sen’e karşı sınıf sendikacılığını savunan Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu’nu (Dev-İş) kurdular. Sınıf perspektifli bir örgütlenme olan Dev-İş, Dünya Sendikalar Federasyonu’nun (DSF) 10. Kongresinde, 1986 yılında üyeliğe kabul edildi ve bu üyeliği hala sürmektedir. Dev-İş’e yukarıda belirtilen kurucu iki sendikadan başka KKTC Petrol İşçileri Sendikası da (Türk-Petrol-İş) üyedir. Milliyetçi rüzgarların sert estiği, Türkiye’den gelen tutucu, milliyetçi nüfus grubunun da önemli bir orana ulaştığı KKTC’de sınıf perspektifli bir sendikal örgütlenmenin başarı şansı oldukça sınırlı görünmekteydi. Zira, “güvenlik güçleri” de güvenlik kaygısı ile sıkı bir denetim ve yönetim uygulamaktaydı.
Böylesi zor bir ortamda sendikal faaliyette bulunmaya çalışan Dev-İş “Kişi hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne, laik ve demokratik ilkelere dayalı çoğulcu bir sistemi savunan, “tüm emekçilerin en geniş biçimde ekonomik ve demokratik haklarını kazanabilme olanaklarının anayasal ve yasal örgütlenmeden geçtiğine inanan” bir tepe örgütüdür. Dev-İş, “yurtta ve dünyada barışı savunan,” ve tüm sorunların barışçı ve diyalog yolu ile çözümlenmesine inanan, “Kıbrıs’ta iki toplum arasındaki sorunların barışçı yöntemlerle çözülmesini” savunan bir işçi örgütüdür. Dev-İş, “Kıbrıs sorununun siyasi bir çözüme ulaşması halinde iki toplumun büyük faydalar sağlayacağına, bölge ve dünya barışına büyük hizmet edileceğine inanmakta, “siyasi bir çözüme ulaşılmasında doruk anlaşmalarını en doğru ve sağlıklı zemin olarak kabul” etmekte ve desteklemektedir.
Yukarıda belirtilen temel ilkeleri benimsemiş olan Dev-İş, bu doğrultuda hareket ederek Kıbrıs’ta Kıbrıs Sendikalar Konfederasyonu (KIB-SEK)’in, 2000 yılında çeşitli partiler ve demokratik kitle örgütlerince kurulan, AB üyeliğini ve birleşik Kıbrıs’ı temel hedef edinen “Bu Memleket Bizim Platformu” ve 2002 yılında kurulan “Ortak Vizyon”un kurucu üyeleri arasında yer almaktadır. Dev-İş gibi, Dev-İş’e bağlı üç sendika da bu kuruluşlara üyedir.
Dev-İş’in yukarıda belirtilen ilkeleri daha sonra kurulmuş olan, ama Dev-İş’e üye olmayan pek çok sendikaca farklı versiyonlar ve türevler olarak benimsenmiş, sendikaların amaç ve ilkeleri olarak tüzüklerde düzenlenmiştir. 1970’li yılların ikinci yarısında kurulan pek çok sendika sınıf perspektifli olurken, bunlar 1990’lı yıllara kadar üye sayısı açısından göz ardı edilmeyecek bir sayıya sahip olan sendikalardı da. Ancak, bu türden pek çok sendika 1990’lı yıllarda önemli oranda üye kaybına uğramıştır. Örneğin, Dev-İş üyesi Emek-İş’e, 1997 yılında 1776 işçi üye iken, radikal düşüşlerle üye sayısı 2003 yılında 129’a inmiştir. Bu düşüşlerin nedeni sendikal yetersizlikten çok, Türkiye kaynaklı yaptırımların Kuzey Kıbrıs’ta yarattığı gerilimin çalışma hayatına yansımasının bir sonucu olarak değerlendirmek daha gerçekçi olur. II. Abdülhamit dönemini aratmayacak bir ortamın olduğu yerde sınıf perspektifli, sol sendikacılığın yaşamasına olanak tanınmasını beklemek pek gerçekçi olmaz. Çeşitli baskılar sonucunda, çalışanlar sınıf perspektifli sendikalardan ayrılmaya zorlanarak, daha işbirlikçi, yönetime yakın sendikalara üye olmaya yönlendirilmiştir. Kuzey Kıbrıs bu hali ile, çalışma hayatında adeta sıkıyönetimin, olağanüstü halin yaşandığı bir özelliğe sahip idi.
Kuzey’in ilk tepe örgütü olan Türk-Sen’in, 2000 yılına gelindiğinde politikalarında da önemli değişiklikler yaşanmış, Türk-Sen ile Türk-İş Kıbrıs sorununun çözümü konusunda zıt politikaları savunur hale gelmişlerdir. Türk-Sen de, birleşik Kıbrıs’ı ve AB’ye üyeliği savunan Bu Memleket Bizim Platformu ve Ortak Vizyon’un kurucu üyesidir. 1994 yılında kurulan Tüm Kıbrıs Sendikalar Platformu (All Cyprus Trade Unions Form) kurucu üyeleri arasındadır. Türkiye’de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-
İŞ) üyeliği yanısıra Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ICFTU) ve Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC) üyeliğine sahip olan Federasyon, Kıbrıs’ta uluslararası ilişkileri en örgütlü olan sendikal kuruluştur. Bu nedenle, Dev-İş’te olduğu gibi, Türk-Sen’in de temel ilkelerini içeren görüşlerini aktarmakta yarar vardır: “Kıbrıs’ta özgür ve bağımsız bir sendikacılığın tesis edilmesi; Kıbrıs Türk toplumunun bir an önce barışa kavuşması; Birleşik bir Kıbrıs olarak AB’ne girilmesi; Çalışanların AB düzeyinde işçi haklarına kavuşması; Herkesin yurt içi ve dışında seyahat etme özgürlüğüne kavuşması; Kıbrıslı Türklerin kısa sürede kendi kimliklerine sahip olması; Kaçak işçilerin ülkeye giriş ve çalışmalarının denetlenmesi”.
TÜRK-SEN’e üye olan sendikalar şunlardır: Kıbrıs Türk Banka, Ticaret ve Büro Çalışanları Sendikası (BANK-SEN), Kıbrıs Türk Liman ve Taşıt İşçileri Sendikası (LİMAN-SEN), Kıbrıs Türk Telekomünikasyon Müstahdemleri Sendikası (TEL-SEN), Kıbrıs Türk Elektrik Müstahdemleri Sendikası (EL-SEN), Kıbrıs Türk Askeri Müstahdemleri Sendikası (AS-SEN), Kıbrıs Türk Gıda, Tütün ve Müskirat İşçileri Sendikası (GIDA-SEN), Kıbrıs Türk Belediye Müstahdemleri Sendikası (BEL-SEN).
KKTC Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hür İş) ise Kıbrıs’ın üçüncü tepe örgütüdür. Bu Konfederasyon’a ise şu sendikalar üyedir: Kıbrıs Türk İlkokul Öğretmenler Sendikası (İlk-Sen), Doğu Akdeniz Üniversitesi Yönetsel Personel Sendikası (DAÜ-PER-SEN). Kıbrıs Türk İlkokul Öğretmenler Sendikası (İLK-SEN), 1984 yılında Başöğretmenler Sendikası adı altında kurulmuş, 5 Kasım 1988 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurulda bugünkü ismini almıştır. 1999 yılı itibarı ile 268 üyesi vardır. DAÜ-PER-SEN ise 6 Kasım 1995 tarihinde kurulmuştur.
Bu üç üst tepe örgütüne üye olmayarak, bağımsız kalan çok sayıda, ama içlerinde oldukça etkili olan başka sendikalar da bulunmaktadır. Bunlar, Kıbrıs Türk Ofis, Banka ve Ticaret Çalışanları Sendikası (BASS), 2002 yılında kuruldu, 65 üyesi var, hiçbir kuruluşa ve oluşuma üye değildir; Belediye Emekçileri Sendikası (BES), 1977 yılında kuruldu, üye sayısı 677 olup, KIB-SEK’in, Bu Memleket Bizim Platformu, ile Ortak Vizyon’un kurucu üyesidir; Kıbrıs Türk Devlet Çalışanları Sendikası (Çağ-Sen), 1992’de kuruldu, 355 üyesi olup, TÜRK-SEN’e üyelik için başvurmuştur, Bu Memleket Bizim Platformu ile Ortak Vizyon’un kurucu üyesidir; Doğu Akdeniz Üniversitesi Çalışanları Sendikası (DAÜ-SEN), 1984 yılında kuruldu, Bu Memleket Bizim Platformu ile Ortak Vizyon’un kurucu üyesidir; Gümrük Çalışanları Sendikası (Güç-Sen), 1994 yılında kuruldu, 218 üyesi var, Bu Memleket Bizim Platformu ile Ortak Vizyon’un kurucu üyesidir; Kıbrıs Türk Kamu Görevlileri Sendikası (Kamu-Sen), 1975 yılında kuruldu, 1471 üyesi var, KAMU-SEN, merkezi Türkiye’de olan HAK-İŞ KONFEDERASYONU üyesidir; Kooperatif Görevlileri Sendikası (Koop-Sen), 1976 yılında kuruldu, 757 üyesi var, Bu Memleket Bizim Platformu ile Ortak Vizyon’un kurucu üyesidir; Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS), Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), 1968 yılında kuruldu, 2000 üyesi var, KIB-SEK, Bu Memleket Bizim Platformu ile Ortak Vizyon’un kurucu üyesi olup, uluslararası düzeyde Eğitim Enternasyonali (EI) ve Avrupa Sendikalar Eğitim Komitesi (ETUCE) üyesidir; Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), 1968 yılında kuruldu, 1525 üyesi var, KIB-SEK, Bu Memleket Bizim Platformu ve Ortak Vizyon’un kurucu üyesidir, KTÖS uluslararası düzeyde Eğitim Enternasyonali (EI) üyesidir; Kıbrıs Türk Memur Sendikası (Memur-Sen), 2002 yılında kuruldu, 350 üyesi var, herhangi bir kuruluşa üye değildir; Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş), 2001 yılında kuruldu, 150 üyesi var, Bu Memleket Bizim Platformu ve Ortak Vizyon’un kurucu üyeleri arasındadır.
1990’lı yıllardaki sendikalaşmaya bakıldığında daha çok mesleki temelde bir örgütlenmeye gidildiği, çok parçalı bir özellik gösterdiği görülmektedir. Bu durum, ise dağınık, çok sayıda, güçsüz sendikaların varlığının işareti olarak kabul edilebilir. İzleyen yıllarda, aynı işkolundaki sendikaların, gönüllülük temelinde, tek çatı altında örgütlenmeye yönelmesi, güçlü bir sendikacılığın da oluşmasının ilk işaretlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Birleşik Kıbrıs ve AB üyeliğini politikalarının merkezine yerleştirmiş olan çok sayıda sendika, muhalefetin de en dinamik unsurları olarak göze çarpmaktadır. Böyle olduğu için de bu sendikaların Bu Memleket Bizim Platformu ile Ortak Vizyon çatısı altında diğer siyasal partiler ve demokratik kitle örgütleri ile birlikte hareket etmesi anlaşılır bir durumdur. Ancak, 1970’lerin ve 1980’lerin sendikal politikaları ile karşılaştırıldığında, özellikle Dev-İş ve bağlı sendikaların anti-emperyalist, bağımsız bir devlet söyleminden feragat ederek, “güvenli gördükleri” AB limanına sığınmaları tartışmaya açık olsa gerek….
Mevcut politikaları ile Kuzey’deki sendikaların bağımsız, anti-emperyalist bir devlet isteklerinin bulunduğunu söylemek zordur. Bir adada kıstırılmışlık duygusu içinde bu durum anlaşılır bir hal midir? Soru Kıbrıslılar için ortada duruyor. Enosis ve Taksim kıskacından kaçış, AB üyeliğinin “güvenli” limanına sığınmaya yöneliş, Kıbrıs’lı emekçilerin önünde “yeni” bir sorun oluşturacak mıdır? 24 Nisan’da Kıbrıs’ın Kuzeyindeki emekçilere hayır diyerek 1 Mayıs’ta AB limanına giren Güneyli emekçiler, bu durumu “yeni” bir sorun olarak kabul edecek midir, yoksa “benden sonra tufan” mı diyecektir? Hali hazırda Kuzey ile Güney arasında süren görüşmeler Kuzey için umut verici ip uçları içermektedir.1995’te iki kesim emekçileri arasında başlayan görüşmelere katılım her iki tarafta olumlu tepki görmüş ve yeni bir platform oluşması ile sonuçlanmıştır: Tüm Kıbrıs Sendikaları Forumu (All-Cyprus Trade Union Forum). 1997 yılında da bir kez daha bir araya gelen iki kesim temsilcisi sendikalar bir Deklarasyon yayınlayarak temel isteklerini ve amaçlarını dile getirmiş, sınıfın ortak mücadelesini sağlamayı, federal bir devlet yapılanışı gibi pek çok konuda birlikte hareket etmenin ortamını oluşturmayı amaçladıklarını açıklamıştır. Böylece emekçiler, eski günlerde olduğu gibi, emek sermaye çelişkisinde, emekçilerin çıkarlarını geliştirmek için, sınıf temelli bir mücadelenin yollarını ve araçlarını oluşturmaya yönelmiştir.
Daha bir yapılanma ise her iki kesimdeki sol sendikalarca gerçekleştirilmiş, AB’ye üyelik sürecinde emekçiler Kıbrıs’ın Güney’i ve Kuzey’inde bir kez daha ortak amaçlar doğrultusuna hareket etmek için çabalarını sürdürmektedirler. Bu nedenle Dev-İş, KTAMS, KTÖS ve KTOEÖS’ten oluşan Kıbrıs Sendikalar Konfederasyonu (KIB-SEK) Güney Kıbrıs’taki PEO sendikasıyla, görüş alışverişinde bulunmaları, aslında, bir tür “yuvaya dönüş” olarak kabul edilebilir.
Şimdi, Enosis ve Taksim hattında başlayan milliyetçi temeldeki ayrışma süreci, AB hattında, yeniden, sınıf temelinde birleşmeye yönelmiş görünmektedir. Kanlı ve acılı bir süreçten sonra gelinen yeni sancılı süreçte Kıbrıs’ta manzara-i umumiye böyledir. Geriye kalan ise acı bir keder ve hüzünden başka bir şey değildir; kuşkusuz emekçiler için dersler çıkarılması gereken acı bir deneyimden de…