Eğitim emekçilerinin yüz yıllık mücadelesini sürdürmek ve ilerletmek amacıyla 23 Ocak 1995 tarihinde kurulan Eğitim Sen, sendikal hak ve özgürlükler sürecinde verdiği mücadele ve savunduğu ilkeler nedeniyle, Ankara Valiliği’nin başvurusu üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın açmış olduğu kapatma davasıyla karşı karşıyadır. Eğitim Sen, TÖS’ten, TÖB-DER’den, EĞİT-DER’den, EĞİTİM İŞ’ten ve EĞİT-SEN’den devraldığı geleneği Türkiye’nin geleceğine taşıma kararlılığı […]
Eğitim emekçilerinin yüz yıllık mücadelesini sürdürmek ve ilerletmek amacıyla 23 Ocak 1995 tarihinde kurulan Eğitim Sen, sendikal hak ve özgürlükler sürecinde verdiği mücadele ve savunduğu ilkeler nedeniyle, Ankara Valiliği’nin başvurusu üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın açmış olduğu kapatma davasıyla karşı karşıyadır.
Eğitim Sen, TÖS’ten, TÖB-DER’den, EĞİT-DER’den, EĞİTİM İŞ’ten ve EĞİT-SEN’den devraldığı geleneği Türkiye’nin geleceğine taşıma kararlılığı ve azmini her adımda kararlılıkla taşımaktan çekinmemiştir. Eğitim Sen, Türkiye’nin onuru, çocuklarımızın yarınlarının güvencesi olmanın bilinciyle eğitim-öğretim sürecinde her toplumsal sorunda ezilenlerin yanında taraf olmaya gayret göstermiştir. Çünkü Eğitim Sen, eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal, kültürel, mesleki hak ve özgürlüklerini savunmanın, demokratik ve bağımsız bir ülkeyi savunmakla aynı anlama geldiğinin farkındadır.
Eğitim Sen, geçmiş siyasi iktidarlar döneminde olduğu gibi, mevcut iktidar döneminde de eğitim emekçileri ve halka yönelik her türlü saldırıya karşı en ön saflarda yer almıştır. “Demokratikleşme” nutuklarının atıldığı bir dönemde, mücadeleci çizgisi ile tüm toplum kesimlerinin takdirini kazanmış olan Eğitim Sen’e kapatma davası açılmasının hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını düşünüyoruz.
Bugüne kadar eğitim emekçileri, çeşitli saldırılarla, baskılarla, soruşturma ve sürgünlerle, cezalandırmalara karşı karşıya kalmış, ancak örgütlü olmanın getirdiği duyarlılıkla direnerek ve mücadele ederek büyüttüğü Eğitim Sen’i yüz binlerin örgütü olarak bugünlere taşımıştır.
Değerli Basın Emekçileri
Türkiye uzun zamandan bu yana demokratikleşme sancısı yaşamaktadır. Demokratik hakların kazanılması, siyasal demokratik hakların geliştirilmesi mücadelesinde pek çok sendika, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü dönem dönem fiili ve yasal anlamda kuşatılmıştır.
Yakın geçmişte “AB süreci”, “Kopenhag kriterleri”, devletin resmi kanalı TRT’de başlayan farklı dil ve lehçelerdeki programlar, açılan dil kursları ve bu uygulamalar eşliğinde yükselen demokratikleşme söylemleri arasında, Eğitim Sen’e karşı “anadil öğrenimini savunduğu” için kapatma davası açılması son derece manidardır.
Türkiye, devletin resmi organları tarafından da ifade edildiği gibi, farklı kültür, kimlik ve dillere sahip yurttaşların yaşadığı bir ülkedir. Devletin görevi; laik, bilimsel, demokratik ve anadilde öğrenim taleplerini savunan sendikamıza karşı kapatma davası açmak değil; insan haklarına, uluslararası hukuka saygılı olmak, demokratikleşmenin önündeki engelleri kaldırmaktır.
Eğitim Sen, anadilde öğrenim hakkını en temel insan haklarından birisi olduğu için savunmaktadır. Sendikamız, bu hakkın eğitim bilimi ve pedagojisinin, demokratik-bilimsel eğitim anlayışının en temel ilkelerinden birisi olduğuna inanmaktadır.
4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nın çıkmasının ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim Sen tüzüğünü onaylamayarak sendikamıza geri göndermiştir. 3 Temmuz 2002 yılında yapılan tüzük değişikliği ile geri gönderilmeye gerekçe olan tüzük maddesi “Toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda demokratik, laik, bilimsel ve parasız eğitim görmesini, bireylerin anadillerinde öğrenim görmesini ve kültürlerini geliştirmesini savunur” şeklinde değiştirilmiştir. Tüzük değişikliği sonrasında Ankara Valiliği’nin başvurusu üzerine soruşturma açılmış, ancak savcılık takipsizlik kararı vererek sonucu resmi makamlara göndermiştir.
Devletin resmi organları tarafından onaylanan, tüzük ilkeleri yıllardır sorun edilmeyen, dava açılmasına gerek görülmeyen bir dönemde bir maddeye dayanılarak yeniden kapatma davasının açılmak istenmesi, Türkiye’de estirilmeye çalışılan demokratikleşme rüzgarının koskoca bir yalandan ibaret olduğunu göstermiş, değiştiği savunulan zihniyetin değişmediğini bir kez daha kanıtlamıştır.
Biz bu uygulamanın hukuki olmaktan çok, siyasal nitelikli olduğunu düşünüyoruz. Eğitim Sen, kurulduğu günden bu yana eğitimin daha da gericileştirilmesi, ticarileştirilmesi, kadrolaşma uygulamalarına karşı çıkmış, ülke çapında yaşanan anti demokratik gelişmelere karşı her zaman duyarlı olmuştur. Açılan kapatma davası, hukuki olmaktan çok, Eğitim Sen gibi güçlü bir mücadele odağının susturulması amacına yöneliktir.
Eğitim Sen aleyhine açılan kapatma davası geri çekilmeli, Türkiye bir kez daha anti demokratik uygulamalarla, “sendika kapatma davası” ile gündeme gelmemelidir.
Eğitim Sen’e açılan kapatma davası geri çekilmediği takdirde, Eğitim Sen, gerek Türkiye’de ve gerekse uluslararası kamuoyuna, sendikamızın üyesi olduğu uluslararası örgütler ve kuruluşlara, söz konusu anti demokratik tutum karşısında harekete geçmeleri için acil eylem çağrısı yapacaktır.
Tüm emek ve demokrasi güçlerini, aydınları, bilim insanlarını, tüm toplum kesimlerini demokrasi mücadelesinin en önemli parçalarından birisi olan Eğitim Sen’e sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Eğer açılan dava geri çekilmez ise, 11 Temmuz 2004 tarihinde 1200 Eğitim Sen yöneticisi ile Ankara’da oturma eylemleri gerçekleştirileceğiz. Eylemlerimiz, dava tarihi olan 13 Temmuz’a kadar sürecek ve Türkiye’nin dört bir tarafından gelecek olan on binlerce üyelerimizle birlikte, sendikamıza sahip çıktığımızı göstermek için, Ankara’da olacağız.
Yıllarca mücadele ederek, bedeller ödeyerek, sokakta kurduğumuz sendikamızı, tıpkı geçmişte olduğu gibi, tüm gücümüzle, sonuna kadar savunacağımızın bilinmesini istiyoruz…
Kaynak www.egitimsen.org.tr