AKP’nin Eğitim Anlayışı Çarpıklıklarla Doludur AKP Hükümeti, iktidar olduğundan bu yana eğitimin sorunlarını çözme noktasında en ufak bir adım atmamış, kendisinden önceki iktidarlar gibi eğitim sistemini “yaz-boz tahtası”na çevirmiştir. AKP iktidarının eğitime dönük girişimlerine baktığımızda ise, bırakın olumlu sonuçlar yaratmayı, eğitimin temel özelliklerini daha da geriletmeye çabaladığı görülmektedir. Geçtiğimiz dönemde AKP’nin eğitim politikasının özünü, kamu […]
AKP’nin Eğitim Anlayışı Çarpıklıklarla Doludur
AKP Hükümeti, iktidar olduğundan bu yana eğitimin sorunlarını çözme noktasında en ufak bir adım atmamış, kendisinden önceki iktidarlar gibi eğitim sistemini “yaz-boz tahtası”na çevirmiştir. AKP iktidarının eğitime dönük girişimlerine baktığımızda ise, bırakın olumlu sonuçlar yaratmayı, eğitimin temel özelliklerini daha da geriletmeye çabaladığı görülmektedir. Geçtiğimiz dönemde AKP’nin eğitim politikasının özünü, kamu kaynakları ile özel okulları desteklemek, siyasi kadrolaşma, üniversiteleri egemenliği altına almak ve eğitimi daha da gericileştirme gibi uygulamalar oluşturmuştur.
Sendikamız Eğitim Sen’e ve yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisinin payına düşen ise; eğitimin çözül(e)meyen sorunları, altyapı eksiklikleri, öğretmen ve derslik açıkları, yoksulluk, hatta açlık sınırında olan eğitim emekçilerinden söz etmek düşmüştür. Eğitim sorunlarının çözümü noktasında adım atılmadığı, eğitim hak ettiği noktaya taşınmadığı, genel bütçe içindeki eğitim payı en az iki katına çıkartılmadığı sürece Eğitim Sen, aynı sorunlar üzerinde hassasiyetlerini ısrarla dile getirmeye devam edecektir.
Eğitim Sen yıllardır, özellikle eğitim süreci açısından önemli sayılacak dönemlerde, bir taraftan eğitimin sorunlarını, sorunların sayısal karşılıklarını kamuoyuyla paylaşmaya bir taraftan da kamusal, nitelikli, bilimsel eğitim talebi için toplumsal destek oluşturmaya çalışmaktadır. Milli Eğitim Bakan’ı ise, 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası çıktığından bu yana eğitim işkolunda yetkili sendika olan Eğitim Sen’e ve Türkiye çapında görev yapan eğitim emekçilerine karşı daima bir önyargı ile yaklaşmaktadır.
Öncelikli olarak şunu belirtmek gerekir ki eğitimin sorunları, lokal tedbirlerle, geçici iyileştirmelerle çözülmekten son derece uzaktır. Yıllardan bu yana çözülmeyen ve çözülmediği oranda da gelecek yıllara çoğalarak sarkan sorunlar, sorunların sadece “reform”lar yaparak çözülmesini güçleştirmektedir. Yapılması gereken, eğitim siteminde göstermelik reformlar yapmak değil; köklü ve radikal değişiklikler yaparak sistemin temel sorunları için çözümler üretmektir. Ancak söz konusu değişiklikler, Avrupa Birliği’ne “uyum” için değil, Türkiye’de eğitim-öğretim sürecinde bulunan milyonlarca çocuk ve gencimizin daha nitelikli bir eğitimi hak ettiği için yapılmalıdır.
Her yıl 1 milyonu aşkın öğrencinin eğitim sürecine dahil olduğu ve üniversite mezunlarının büyük bir bölümünün iş bulamadığı bir ülkede, yaşanması olası sorunların farkında olmak, sorunların ortaklaştırdığı bileşenlerin, çözümde de ortaklaşmasını zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’de eğitim sistemini eşitsizlik ve adaletsizlikler belirlemektedir. Parası olan olmayana göre avantaj elde ediyor, parası olan okuyor, olmayan okuyamıyorsa; siyasi iktidar eğitim gibi temel bir insan hakkını “serbest piyasa”nın insafına bırakmak için yasal düzenlemeler gerçekleştiriyorsa; Eğitim sistemi kamusal, nitelikli, demokratik, bilimsel ve laik olmaktan uzaksa söylenecek çok sözümüzün olması gerekir.
Sendikamız, her eğitim-öğretim dönemi sonunda geçmiş dönemin değerlendirmesini yapmakta, bu vesile ile eğitim sisteminin kronik hale gelmiş sorunlarını yeniden masaya yatırmaktadır. Kuşkusuz eğitim sistemimizin sorunları burada belirtilen sorunlarla sınırlı değildir. Ancak bazı yapısal sorunların varlığı eğitim sistemimizin diğer sorunlarının önüne geçmiştir.
Eğitim sistemimizin sorunları çözülemez değildir. Önemli olan yaşanan sıkıntıların giderilmesi noktasında somut, planlı ve radikal adımların atılmasıdır. Gerek AKP Hükümeti, gerekse Milli Eğitim Bakanı geçmiş dönemde sergiledikleri performans ile eğitim sisteminde çözüm istemediklerini tüm topluma ilan etmiştir. Eğitim işkolunun en çok üyeli sendikası olan EĞİTİM SEN eğitim sisteminin sorunları ve çözümlerini kamuoyu ile paylaşmayı sürdürecektir.
Türkiye’de Eğitim Sisteminin Genel Durumu
1980’li yılların başından bu yana tüm dünyada yaygınlık kazanan neoliberal politikaların en çok etkilediği alanlar, sağlık ve sosyal güvenlik ile birlikte eğitim sistemleri olmuştur. Kapitalizmin içine girdiği krizden çıkabilmesi için önerilen kamusal nitelikli hakların “piyasaya” açılması geçtiğimiz yirmi yılın ana hedefi olarak belirlenmiştir.
Eğitim sistemi en yaygın kamu hizmetlerinden birisi olarak ortaya çıkması nedeniyle neoliberal politikaların merkezinde yer almaktadır. Eğitim sistemi “çağın gereklerine” göre yeniden düzenlendiğinde, diğer kamusal hizmet alanları, bu düzenlemeye kendiliğinden uyum sağlayabileceği için aynı zamanda stratejik bir önem taşımaktadır. Bu nedenle bir ülkenin, örneğin Türkiye’nin eğitim sistemi, devletin, diğer kamu alanlarının yeniden oluşturulması için lokomotif görevi görebilir. Bu nedenle “eğitim sisteminde yeniden yapılanma” bir bütün olarak uluslararası finans kuruluşları başta olmak üzere Avrupa Birliği’nin de temel istekleri arasındadır.
Eğitimin piyasa ekonomisine açılması çabalarından iki sonuç çıkarılabilir; birincisi, tüm eğitim kurumları “serbest piyasa” ve “serbest rekabete” uygun hareket etmek zorundadır. İkincisi devlet, eğitim hizmetini sunmaktan vazgeçerek serbest piyasanın işleyişine engel oluşturmamalıdır. Eğer, devlet piyasa ekonomisine uygun bir tarzda eğitim verme kararı alırsa okullar piyasa ölçütlerine göre fiyatlandırılacak, eğitim emekçilerinin iş güvencesi, sosyal güvenlik hakkı gibi farklı uygulamalarla korunmasına gerek kalmayacaktır. Devlet, özel okullardan daha iyi eğitim veriyorsa bu hizmeti mutlaka belli bir bedel karşılığında yapacaktır. Türkiye’nin de taraf olduğu GATS ve benzeri uluslararası anlaşmalar, pek çok kamu hizmeti alanı gibi eğitimin de “serbest piyasaya” açılmasını özelleştirilmesini hedeflemektedir.
Bugün, tüm dünyada eğitim sistemlerine egemen olmaya çalışan anlayış, eğitimi bir insan hakkı olarak değil, karşılığı ödenmesi gereken bir “müşteri hizmeti” olarak görmektir. Eğitim sistemlerinde yapılan değişiklikler ve açılan “reform paketleri”nin temelinde “müşteri hizmeti” anlayışının yaygınlaştırılması vardır. Milli Eğitim Bakanlığı da Türkiye’deki öğrencileri birer “müşteri” olarak görmektedir.
Eğitim sistemimizin uzun süredir yaşadığı sıkıntılar bahane gösterilerek hazırlanan raporlar, açılan “reform” paketleri özellikle AKP Hükümeti döneminde artış göstermiştir. Ancak gerek yazılan raporlara ve gerekse açıklanan “reform” paketlerine baktığımızda, eğitimin temel sorunlarına ilişkin çözüm önerilerinin olmadığını, “paketlerin” sadece kısmi iyileştirmeler içerdiğine tanık oluyoruz. Oysa eğitim sisteminin çözüm bekleyen yapısal sorunları vardır. Türkiye’nin bugünkü sorunu çözümlerin üretilmesi için adım atacak iradenin olmamasıdır.
Kaynak:http://www.egitimsen.org.tr