Ancak katılımcıların sloganları ve pankartları; anlatmak istediklerinin, haykırışlarının ortak çizgisini açıklamaya yetmiyor. Yanımda yürüyen Türk Tabibleri Birliği Yönetim Kurulu üyesi arkadaşım, “Biz sadece bir şeylere karşı değiliz. İnsan odaklı bir dünyanın, ülkemiz için en iyisinin arayışı içindeyiz. Burada toplananların ittifakı karşıtlık değil, en iyisini, en doğrusunu yapmak üzere…” diye bir itirazda bulunuyor. O kadar özgür […]
Ancak katılımcıların sloganları ve pankartları; anlatmak istediklerinin, haykırışlarının ortak çizgisini açıklamaya yetmiyor. Yanımda yürüyen Türk Tabibleri Birliği Yönetim Kurulu üyesi arkadaşım, “Biz sadece bir şeylere karşı değiliz. İnsan odaklı bir dünyanın, ülkemiz için en iyisinin arayışı içindeyiz. Burada toplananların ittifakı karşıtlık değil, en iyisini, en doğrusunu yapmak üzere…” diye bir itirazda bulunuyor. O kadar özgür ve özgün duruşlar, sloganlar var ki, “sol, sosyalist” kimlik ağırlıklı demek de sınırlayıcı oluyor. Sonunda onbinler içinde ağırlıklı olan gençlik gruplarından birinin kocaman bir bez afişe yazılmış “Umut yürüyor” sloganını, dünkü 1 Mayıs etkinliğinin havasını verecek en uygun başlık olarak seçtim.
Saraçhane’deki 1 Mayıs buluşması, katılanlara çok sevinçli, umutlu bir havanın yayılmasını da getirdi. Bir gece önce valinin asık suratlı “Yasak, yasadışı” açıklamasının ardından, böylesine yüksek katılım, bir şeylerin kırılmasını, iyimserliği öylesine pekiştirmişti ki, en radikal, marjinal grupların içinden çatışmacılık gelmedi. Kimseler “Neden Taksim’e gitmiyoruz” itirazında bulunmadı.
Yürümeye izin verilen Yenikapı kavşak alanına ancak DİSK ve KESK’liler sığabildi. Kalanlar Saraçhane’den Yenikapı’ya uzanan iki yönlü cadde boyunca sıralanmak, durmak zorunda kaldılar. Ona bile kızmayıp pankartları, sloganları ile uzun yıllar sonra halkla buluşabilen bir mekanda olmanın keyfini çıkardılar.
1 Mayıs’ta işçilerin solun halkın içinde olması ile korkutulduğu gibi kıyamet kopmamıştı. Katılımcılar sıradan halkı hiç de ürkütmüyordu. Afiş ve sloganlarda en çok kullanılan sözcükler; devrim, sosyalizm, özgürlük, barış, savaş karşıtlığı üzerine. En sıcak protestolar ise Irak işgali, emperyalizm, Bush ekseninde. “Sıra gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek” gibi iktidar uygulamalarını, özelleştirmelerle yağmalamayı, köle düzeninde çalıştırmayı öne çıkaran, Türkiye ve işçi sorunları öncelikli pankart ve sloganların yanında, protesto gündemi, İstanbul’da yapılacak NATO toplantısında odaklanmıştı.
1 Mayıs uzun yıllardır bu kadar anlamlı vurgulanmamıştı. Çok büyük gruplarla katılan başta TKP, akla gelecek tüm siyaset, örgütler, kültürevleri, varoş örgütlenmeleri ayrı renk ve giysiler, flamalarla geçerlerken yanımda uzman bir gençlik grubunun geçen örgütleri tanıma çabası içindeki diyaloglarını dinlemek, hoşgörü adına keyif vericiydi doğrusu: “Canım bilmiyor musun? Eski TKP İngiltere grubu kökenli. Ama şimdi çizgilerini değiştirmişler.”, “Ağabey, ben bu kimliksiz kalmak istemiyoruz sloganını çok tuttum”…
Aklım Türk-İş’in mitinginde. Arkadaşlardan bilgi alıyorum. Orda da 15-20 binlik katılım varmış. Yıllardır gelmeyen işçi boşluğunun sol tarafının doldurulmasına alışmış, 1 Mayıs meydanlarına ayak basmayan büyük sendikaların başkanları bile gelmişler. Çok sevindim. Sonuçta bölünme gibi sevimsiz bir nedenle de olsa, son yılların 1 Mayıs’larını katlayan bir meydanlar kalabalığı, işçi, emekçi etkinliği gerçekleşmiş oldu.
Cumhuriyet 2 Mayıs 2004