Şimdi Kıbrıslırum liderliği, Annan Planı’nın bu versiyonuna hayır demenin Kıbrıs’ta çözüme/barışa hayır demek olmadığını, yeni bir müzakere sürecinin başlamasını beklediğini söylüyor. Kıbrıslıtürk liderliği ise, yeni bir görüşme sürecinin yakın zamanda başlamasının muhtemel görünmediğini, uluslararası toplumun Kıbrıslıtürkler’i ambargolarla cezalandırmaya devam edemeyeceğini ifade ediyor. Beklenti, ABD ve AB’nin ekonomik izolasyonu gevşetmesi yönünde. Esası, referandumda kuzeyden evet güneyden […]
Şimdi Kıbrıslırum liderliği, Annan Planı’nın bu versiyonuna hayır demenin Kıbrıs’ta çözüme/barışa hayır demek olmadığını, yeni bir müzakere sürecinin başlamasını beklediğini söylüyor.
Kıbrıslıtürk liderliği ise, yeni bir görüşme sürecinin yakın zamanda başlamasının muhtemel görünmediğini, uluslararası toplumun Kıbrıslıtürkler’i ambargolarla cezalandırmaya devam edemeyeceğini ifade ediyor. Beklenti, ABD ve AB’nin ekonomik izolasyonu gevşetmesi yönünde.
Esası, referandumda kuzeyden evet güneyden hayır sonucunun çıkması -meselenin uluslararası ilişkiler, devletlerarası hukuk boyutu bir yana- Kıbrıslıtürkler ile Kıbrıslırumlar arasındaki ilişkinin seyrini ne yönde etkileyeceği teşkil ediyor.
Aynı adada dini/etnik farklılıklar temelinde farklı toplumsal süreçler yaşayan Kıbrıslıtürklerle Kıbrıslırumlar, Annan Planı ile etnik temelde yeniden birleşemedi. Görünen o ki, statüko varlığını hem kuzeyde hem de güneyde daha uzun süre devam ettirecek.
Kıbrıslıtükler daha Türk, Kıbrıslırumlar daha Rum olacak. Kıbrıslılık gibi ortak bir kimlik bu saatten sonra artık çok daha ihtimal dışı.
Egemenliğimiz, devletimiz, bayrağımız elden gidecek diye hayır propagandası yapan Cumhurbaşkanı Denktaş, referandumların sonucunu ‘başarılı olduk’ diye değerlendiriyorsa, bir bildiği var: Artık KKTC nihaî bir proje olarak ele alınacak ve kendi ayakları üzerinde duran bir devlet projesi, KKTC ilan edildiği 1983 yılından bu yana ilk kez meşru bir temel bulacak, özellikle de Kıbrıslıtürkler arasında. Kıbrıs sorununun çözümü ile demokratikleşme-özgürleşme arasında kurulan illiyet bağı meşruiyetini yitirecek; eldekiyle yetinilecek.
Mülkiyet sorunu, diplomatik ilişkiler sorunu, tanınmama sorunu, ekonomik ambargolar sorunu, Türkiye-KKTC ilişkilerinin niteliği artık yepyeni bir mecrada tartışılacak. Kıbrıslırumlar’ın referandumdaki irade beyanı ile Kıbrıslıtürklerinki çelişiyor; o zaman bu uyumsuzluktan mağdur olacak tarafın kim olması gerektiği konuşulacak. Kıbrıs?ın kuzeyindeki genel yargı şudur: İradesini AB, ABD ve BM’nin arzu ettiği doğrultuda beyan eden Kıbrıslıtürkler olduğuna göre, cezalandırılması gereken de Kıbrıslırumlardır. Kıbrıs’ta Kıbrıslıtürk-Kıbrıslırum karşıtllığı üzerine kurulu siyaset, işlemeye devam edecek.
Karşıtlıklardan insani hiçbir fayda elde etmeyen Kıbrıs, tarihinin mahkûmu yine.
Başka bir Kıbrıs mümkün, başka bir dünya, başka bir hayat mümkün diyebilmek artık daha bir zor.