Türkiye’nin önde gelen yerli sermaye grupları giderek büyüyen ölçeklerde, çokuluslu şirketlerle ortaklıklara giderek sektörün tekelleşmesini hızlandırdılar. II. Paylaşım Savaşı’nı izleyen 20 yıl içerisinde, devlet, gıda sektöründe büyük ölçekli işletmeler kurmuş ve bunlara yoğun yatırım yapmıştır. Bu işletmeler (KİT’ler) şeker, çay, tütün, alkollü içecekler, et ve süt ürünleri üretimi alanlarında etkinlik göstermekteydi. Bu dönemde artan kamu […]
Türkiye’nin önde gelen yerli sermaye grupları giderek büyüyen ölçeklerde, çokuluslu şirketlerle ortaklıklara giderek sektörün tekelleşmesini hızlandırdılar.
II. Paylaşım Savaşı’nı izleyen 20 yıl içerisinde, devlet, gıda sektöründe büyük ölçekli işletmeler kurmuş ve bunlara yoğun yatırım yapmıştır. Bu işletmeler (KİT’ler) şeker, çay, tütün, alkollü içecekler, et ve süt ürünleri üretimi alanlarında etkinlik göstermekteydi. Bu dönemde artan kamu yatırımlarına ve büyük devlet işletmelerinin varlığına karşın, gıda sektöründe küçük ölçekli ve bağımsız üretici birimlerin egemenliği sürmekteydi (5).
Uluslararası sermaye piyasaya 1950’lerde girdi
Uluslararası sermayenin Türkiye’de gıda piyasasına girişi 1950’li yıllara dayansa da etkinlik alanları birkaç sektörle sınırlı kalmıştır. Örneğin Unilever’in bitkisel yağ üretimine başlaması, Coca Cola’nın alkolsüz içecek üretim ve dağıtımına başlaması gibi.
1980’den sonra ihracata dönük birikim tarzına geçildi
1980 öncesinde dünya ekonomisine ithal ikameci birikim tarzı ile eklemlenmiş bulunan Türkiye kapitalizmi, bu tarzın artık işlememesi sonucu dışa açılan, ihracata dönük bir birikim tarzına doğru evrilmeye başladı. Ücretler ve küçük üretici gelirleri, ithal ikameci modelde daha çok bir talep, yeni strateji olarak saptanan ihracata dönük modelde ise maliyet öğesi idi. Bu nedenle, yeni birikim modeline geçiş, ücretleri ve taban fiyatlarını baskı altına almadan gerçekleştirilemezdi (4).
Bu dönemde dış ticaret rejiminde gıda ürünlerini de kapsayan önemli değişiklikler oldu. Bunların başında gıda ve tarımsal ürünler dış ticaretinin serbestleştirilmesi geliyordu. 1984 yılında gıda ürünlerinin ithalatında uygulanan vergi ve harçlar önemli ölçüde düşürüldü.
1980’den sonra gıda ithalatı 6 kat arttı
1985-95 döneminde gıda ve tarım ürünleri ithalat hacmi 6 katın üzerinde artarken, ihracat yalnızca 2 kat artabilmiştir. Öyle ki 1985 yılında gıda ve tarım ürünleri ihracat değerinin yüzde 22’si kadar ithalat yapılırken, 1995’te Cumhuriyet tarihinde ilk kez ithalat ihracatı geçmiş; ithalatın ihracata oranı yüzde 106’yı bulmuştur. Rakamlar ayrıntılı olarak incelendiğinde, gıda ithalatının özellikle hayvansal ürünlerde, ette ve süt ürünlerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu arada hiç gereği yokken, üretim fazlası bulunmasına karşın, çeşitli meyve ve sebze (muz, kivi, karpuz) ithalatında bulunulduğunu, iç piyasada haksız rekabet yaratan bu durumun yerli üretim üzerinde olumsuz etki yarattığını da belirtmek gerekir (1).
Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi piyasada istikrarsızlık yarattı
1990’ların başında özelleştirme kapsamına alınan SEK’e ait işletmeler 1993-98, YEMSAN’a ait işletmeler 1993-95, EBK’ye ait kombinalar ise 1995-2000 yılları arasında özelleştirildi. Bu işletmeler çok düşük (arsa bedellerinin bile altında kalan) fiyatlarla Koç, Tekfen, Tikveşli, Aytaç gibi büyük sermaye gruplarına peşkeş çekildi. Besi ve süt hayvanı üreticileri için belirli bir pazar güvencesi oluşturan bu üç kuruluşun piyasadan çekilmesi sonucunda piyasada görülen fiyat istikrarsızlığı, et ve süt ürünleri üretiminde dalgalanmalara yol açtı.
1980’lerden sonra sektörde uluslararası sermayenin rolü arttı.
1980’lerden başlayarak tarımsal üretim ve gıda sanayiinde uluslararası sermayenin rolü önemli ölçüde arttı. 1987-98 yılları arasında yabancı şirketler ile yabancı ortaklı yerli şirketlerin sayısında önemli bir yükselme oldu. Yabancı sermayeli kuruluş sayısı tarımda 32’den 65’e, gıda işleme sektöründe 38’den 139’a, yemek müteahhitliği sektöründe 8’den 198’e yükseldi. Türkiye’nin önde gelen yerli sermaye grupları (Sabancı, Koç, Yaşar, Tekfen, vs.) giderek büyüyen ölçeklerde, çokuluslu şirketlerle ortaklıklara giderek et, süt ve sütlü ürünler üretimi, gıda paketlemesi, sebze ve meyve işlenmesi ve dondurulması, çay üretimi, tam ve hazır gıda üretimi, gıda pazarlaması ve perakendeciliği gibi alanlarda etkinlik göstermeye başladılar. Çokuluslu gıda şirketlerinin büyük ölçekli ve yüksek teknolojili tesislere yatırımlarının artmasına koşut olarak Türkiye’deki gıda üretim yapısı uluslararası tarım/gıda sanayiin bir parçası olma yönünde dönüşmeye, Türkiye hızla küresel tarım/gıda komplekslerinin bir parçası haline gelmeye başladı (5).
1990’larda sektörde tekelleşme hızlandı
Bugün Türkiye’de 24 bin dolayında gıda işletmesi bulunmaktadır. Gıda işletmelerinin yüzde 56’sını un ve unlu mamuller, yüzde 18’ini süt ve süt mamulleri, yüzde 12’sini meyve-sebze işleme, yüzde 4’ünü bitkisel yağ ve margarin, yüzde 3’ünü şekerli mamuller, yüzde 2.5’ini et mamulleri ve yüzde 4.5’lik kısmını ise tasnif dışı gıdalar, alkollü içecekler, su ürünleri sanayii oluşturmaktadır.
Eğer bir sanayi dalında 4 şirket toplam satışların yüzde 50’sinden fazlasını gerçekleştiriyorsa o sektörde tekelleşmenin varlığı kabul edilmektedir.1996 yılında DİE’nin yaptığı araştırmaya göre 1986-96 yıllarını kapsayan dönemde en büyük 4 şirketin pazar payı su ürünlerinde yüzde 80’den yüzde 89.3’e, şarapta yüzde 62.4’ten yüzde 86.5’e, alkolsüz içkilerde yüzde 37.9’dan yüzde 64.4’e, süt ve süt ürünlerinde yüzde 44.7’den yüzde 61.7’ye, şekerleme ve çikolatada yüzde 38.9’dan yüzde 53.9’a yükselmiştir (3).
Tekelleşme olgusundan örnekler Gıda sanayiinde 1990’lı yıllardaki uluslararasılaşma ve tekelleşme olgusunu daha somut hale getirmek için sektördeki ortak girişim ve satın almalara tipik örnekler vermek mümkün:
1990’lı Yıllarda Gıda Sektöründe Önemli Ortak Girişimler
Kuruluş
Ortak Olduğu Kuruluş
Marsa (Sabancı)
Kraft Jabobs Suchard (Philip Morris)
Sabancı
Danone
Sabancı
Carrefour
Koç
Sodial
Doğuş
Lamb-Weston
Filiz (Doğuş)
Barilla
Piyale
Dr. Oetker
Yaşar
Yadex
Calsberg
Türk Tuborg
Köy-Tür
Dutch Development Bank
1990’lı Yıllarda Gıda Sektöründe Önemli Satın Almalar
Kuruluş
Satın Aldığı Kuruluş
Unilever
Unilever-İş (% 75)
Unilever
Komili
Unilever
Dosan Konserve
Bestfoods (Unilever)
Bozkurt Helva
Henkel
Turyağ Henkel (Çukurova)
Coca-Cola
Schwepps (Çukurova)
Coca-Cola
İmbat
Nestlé
Mis Süt (Tekfen)
Citibank
Merko Gıda (% 25)
Danonesa (Sabancı)
Tikveşli
Danonesa (Sabancı)
Birtat
Koç
SEK (% 72)
Koç
Pastavilla
Koç
Tat Konserve (% 17.3)
Bayındır
Sagra
Gıda devi Unilever faaliyetlerini yoğunlaştırıyor
1930’da Hollanda’da margarin üreten Union ile İngiltere’de sabun üreten Lever Brother’in birleşmesiyle doğan Unilever, 1953 yılında İş Bankası ile sermaye ortaklığı kurarak iki bitkisel yağ markasıyla (Vita ve Sana) üretime başladı. Uzunca bir süre Unilever’in Türkiye’deki en önemli etkinlik alanı temizlik maddeleri ve bitkisel yağ üretimiyle sınırlı kaldı.
Lipton çayı Türkiye
piyasasında
75 ülkedeki 500’ü aşkın şirketiyle dünyanın tüketim malları üreten en büyük çokuluslu şirketlerinden birisi olan Unilever, Türkiye’de çay üretiminin özel sektöre açılmasıyla 150 ülkede bilinen bir çay markası olan Lipton ile iç piyasaya girdi. İlk olarak Pazar (Rize)’da Dosan Şirketi tarafından kurulan fabrikasıyla üretime geçti. Unilever, iç piyasada yaş çayın en kalitelisini alıp işlemekte, bu çayı yıl boyunca Hindistan, Kenya, Sri Lanka gibi ülkelerden ithal ettiği çaylarla harmanlayarak piyasaya sürmektedir.
Unilever isim yapmış şirketleri satın alıyor
Unilever son 20 yıldır Türkiye piyasasında isim yapmış şirketleri satın alarak, daha önce faaliyet göstermediği alanlara da girdi. Buna en tipik örnek olarak Türkiye’nin en köklü ve büyük gıda şirketlerinden Komili’yi 2000 yılında satın alarak zeytinyağı üretimine başlaması gösterilebilir. Unilever, Komili’nin ardından 2001’de Rize’deki Dosan Konserveyi de bünyesine kattı.
Koç gıda alanında da büyüyor
1963 yılında kurulan SEK, 1995’te özelleştirildi. SEK’in isim hakkı ve İstanbul İşletmesi’ni özelleştirme kapsamında küçük ve orta boy sanayici ile gıda toptancılarından oluşan 164 kişilik bir grup satın aldı. Özelleştirmeden iki yıl sonra Koç Grubu (Fransız Sodial firması ile birlikte) işletmenin yüzde 68’ini satın aldı. Bugün SEK’teki Koç Holding hisselerinin oranı yüzde 72.
1928’de Ulukartal Makarnacılık adıyla üretime başlayan Pastavilla hisseleri de 1995’te Koç Holding bünyesine geçti. Pastavilla’nın bugün makarna piyasasındaki payı yüzde 13 dolayında.
Sabancı sigaradan sonra gıdada da Philip Morris’le ortak
Sabancı Holding bitkisel yağ üretimine 1946 yılında Toroslar AŞ ile başladı. Bu şirket 1973’te Marsa AŞ adını aldı. Marsa, 1993 yılında Philip Morris’in bağlı kuruluşu olan Kraft Foods International ile ortaklık kurmuş ve faaliyetlerini genişleterek kahve, çikolata ve toz içecekleri de ürün yelpazesine dahil etmiştir.
Sabancı 1997 yılında sütlü ürünler konusunda dünyanın önemli kuruluşlarından Danone ile kurduğu ortak girişim Danonesa ile piyasaya girdi. Danonesa 1998 yılında Tikveşli’yi, 1999’da Ankara’da faaliyet gösteren Birtat firmasını satın aldı.
Nestlé’nin taşeronu Mis Süt
Çokuluslu şirketlerin Türkiye’de tarım ve gıda sektörünü kontrol altına almada doğrudan yatırım ve ortak girişim dışında yerli taşeronlar da kullanmaktadır. Bunun en tipik örneği Nestlé’nin Mis Süt’ü taşeron olarak kullanmasıdır.
1867 yılında İsviçre’de başlayan Nestlé serüveni, bugün dünya ölçeğinde tanınan bir markaya dönüştü. Bugün İsviçre Vevey’de, dünyadaki 200 kadar şirketin etkinliklerini kontrol eden 3 Nestlé şirketi bulunuyor. Nestlé, 2000 yılında yaklaşık 51 milyar doları bulan cirosu, 3 bin çeşidi bulan ürünü, dünyanın 81 ülkesinde 224 bin çalışanı ile coğrafi yayılım bakımından da dünyanın en büyük gıda şirketlerinden birisidir.
Türkiye pazarına 1875 yılında giren Nestlé , sınırlı bir tüketici kitlesine hitap eden birkaç ürün (çikolata) dışında, 1980’lere kadar Türkiye gıda piyasasında önemli bir yere sahip değildi. Bu tarihten sonra Nesquik ve çocuk mamaları ithal etmeye başladı. 1994 yılında hazır kahve üretimine girdi ve Nescafé’yi Türkiye piyasasına sürdü. Nestlé 1995 yılında Türkiye’nin en büyük süt ve süt mamulleri üreticilerinden Tekfen Holding bünyesindeki Mis Süt’ün yüzde 25’ini satın alarak iç piyasaya güçlü bir giriş yaptı. 1996 yılında Nestlé bu şirketteki ortaklık payını yüzde 34’e, 1998’de yüzde 60’a çıkardı ve sonuçta 2000 yılında Mis Süt’ün tümünü satın aldı.
Türkiye’de Gıda Piyasasına Hakim Olan Şirket ya da Markalar
Üretim Konusu
Şirket ya da Markalar
Et
Maret (Koç), Pınar (Yaşar), Aytaç
Süt
Pınar (Yaşar), Mis (Nestlé), Danonesa (Sabancı), SEK (Koç), İçim (Ülker)
Makarna
Pastavilla (Koç), Filiz (Barilla), Oba, Nuh
Bisküvi
Ülker, Eti
Salça
Tat (Koç), Merko, Öztusan,Demko
Konserve
Tukaş, Tamek, Demko
Dondurulmuş Gıda
Kerevitaş, Pınar (Yaşar), Önentaş, I.R.O, Apeks
Margarin
Unilever, MarsaKJS (Sabancı)
Zeytinyağı
Komili (Unilever), Tariş, Kristal, Ekiz
Ayçiçek Yağı
Komili (Unilever), MarsaKJS (Sabancı), Henkel, Kırlangıç, Trakyabirlik
Meyve Suyu
Aroma, Dimes, Tamek, Meysu
Malt Ve Bira
Efes Pilsen, Tuborg, TEKEL
Çay
Çaykur, Lipton (Unilever), Doğuş, Sir Winston Tea
Hazır Kahve
Nescafé (Nestlé), Jacobs (Sabancı), Maxwell
Çikolata
Nestlé, Milka (Sabancı), Ülker
Süt ve yoğurtta 6 kartel piyasaya hakim
Türkiye’de süt ve süt ürünleri pazarının parasal büyüklüğü 10 milyar dolar düzeyinde olup, pazar 1995’ten bu yana her yıl yüzde 8 oranında büyümektedir. Pazarın büyük olması, genç nüfusun fazlalığı, perakende sektörünün hızla büyümesi gibi nedenlerle Türkiye’deki büyük sermaye grupları bu alanda yatırımlarını artırmaktadır. Türkiye’de üretilen 11 milyon ton dolayındaki sütün yüzde 8’i (900 bin ton) endüstriyel anlamda 6 büyük firma (Pınar, Mis, SEK, Danonesa, Sütaş, Ülker) tarafından işleniyor. Bu rakama 10 kişinin üzerinde işçi çalıştıran KOBİ’leri de katarsak süt sanayiin Türkiye’de üretilen sütün en çok yüzde 20’sini işlediği sonucu ortaya çıkar. Endüstriyel süt ve süt ürünleri pazarının yaklaşık üçte birini (yüzde 29) Yaşar Grubu kontrol etmekte, onu Nestlé (yüzde 19), Ülker (yüzde 13), Sütaş (yüzde 10) ve Koç (yüzde 9) izlemektedir. Bu 4 şirketin toplam pazar payı yüzde 80’i bulmaktadır (2).
Süt ürünleri içerisinde en fazla tüketilen yoğurt pazarında irili ufaklı birçok firma etkinlik göstermektedir. Pazarda Mis, Pınar, SEK, Tikveşli, Sütaş gibi büyük firmaların yanı sıra yerel merdiven altı olarak adlandırılan birçok üretici de bulunmaktadır. Bu üreticilerin yoğurt pazarından aldıkları pay ise küçümsenecek boyutta değildir. Yoğurt pazarının yüzde 47’si bu firmaların elinde olup, pazarın yüzde 16.6’sına ise Mis Süt sahiptir. Mis’i yüzde 15 ile Sütaş ve yüzde 12.6 ile Tikveşli izlemektedir (6).
Dondurulmuş gıda pazarını Kerevitaş kontrol ediyor
Türkiye’de dondurulmuş gıda pazarının yaklaşık yüzde 91’ini 5 şirket kontrol ediyor. Yüzde 54.3 pazar payı ile Kerevitaş sektörün lideri konumunda. Onu yüzde 14.7 ile Pınar, yüzde 12.6 ile Önentaş, yüzde 5.2 ile I.R.O. ve yüzde 3.8 ile Apeks izliyor.
Biranın lideri Efes Pilsen
Türkiye’de bira özel sektörde Efes Pilsen ve Tuborg, kamuda da TEKEL tarafından üretiliyor. Efes Pilsen 5 fabrikası ile pazarın yüzde 80’ini elinde tutuyor.TEKEL pazarın yüzde 1.2’sine sahipken, diğer dilim de Tuborg ve sektöre ithalat yoluyla giren yabancı markalar tarafından paylaşılıyor.
Bisküvi Pazarının yüzde 60’ı Ülker’in
Türkiye’de bisküvi üretimi 50 fabrika tarafından gerçekleştiriliyor. Ancak piyasanın yüzde 61’ini Ülker Grubu elinde tutuyor. Ülker’i yüzde 27’lik pazar payı ile Eti izlemekte; kalan yüzde 12’lik kısım ise küçük ölçekli üreticiler tarafından paylaşılmaktadır.
Hazır kahvede de Nestlé
Kahve pazarında Türk kahvesi tüketim oranı yüzde 82. Haz