Bilindiği gibi, POAŞ’ın dörtte birine yakın hisseyi satın alan İş-Doğan şirketi özelleştirme borcunun bir bölümünü peşin ödemiş, geri kalan borcu için de şirketin hisselerini teminat göstererek borcun ertelenmesini sağlamıştı. Yasaya aykırı olan bu durumu Petrol-İş Sendikası, İdare Mahkemesine taşımış ve açmış olduğu davayı da kazanmış bulunuyor. Dava sonucuna göre ya İş-Doğan şirketi borcunu derhal ödeyecek […]
Bilindiği gibi, POAŞ’ın dörtte birine yakın hisseyi satın alan İş-Doğan şirketi özelleştirme borcunun bir bölümünü peşin ödemiş, geri kalan borcu için de şirketin hisselerini teminat göstererek borcun ertelenmesini sağlamıştı. Yasaya aykırı olan bu durumu Petrol-İş Sendikası, İdare Mahkemesine taşımış ve açmış olduğu davayı da kazanmış bulunuyor. Dava sonucuna göre ya İş-Doğan şirketi borcunu derhal ödeyecek ya da Özelleştirme İdaresi satışı iptal ederek hisseyi geri alacaktır.
Bu dava, yarattığı sonuçları itibariyle iki açıdan çok büyük bir önem taşımaktadır. Bir defa, bu gelişme, özelleştirmeleri dahi doğru dürüst yapamayan ve bu konuda kamu yararı doğrultusunda hiçbir çaba sarf etmeyen idarenin özel kesim karşısındaki aczini ve ona tabiiyetini ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu sonuçla, bazı kişilerin ileri sürdüğünün aksine, ana sektörlerde üretimden çekilerek küçülen devlet kural koymada ve onu uygulamada güçlü olamaz.
Üretimden çekilen devletin aynı zamanda kural koyma ve uygulamada da güç kaybedeceği, son sigara fiyatı konusunda hükümet yetkilileri ile sigara holdingleri arasındaki çatışmada da açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır. Yabancı sigara tekellerinin hükümetin fiyat yükseltme önerilerine karşı direnmeleri piyasa paylarını büyütmeye yönelik stratejiden başka bir şey değildir. TEKEL’in ani ve sıçrama biçimindeki fiyat ayarlamaları döneminde yabancı sigara holdinglerinin ağırdan almaları ve yavaş fiyat ayarlaması yapmaları, piyasa paylarını artırmayı amaçlamaktadır. Şu anda oynanan oyun da budur. Devlet özel kesim karşısında güçlü olsa idi, ne sigara şirketleri böyle bir oyun oynayabilirdi ne de POAŞ’ı alan İş-Doğan İdare Mahkemesinin iptal ettiği işleme yeltenebilirdi!
POAŞ ile ilgili mahkeme kararının ikinci önemli yönü de, bu kararın, bundan sonraki işlemlerde devletin ve özelleştirmeye talip olan özel kesim kuruluşlarının işlemlerinde hukuk ve kamu yararı kurallarına karşı belki biraz daha dikkatli ve duyarlı olmalarını sağlıyor olmasıdır. Tabii, bu bir temennidir; bu temenninin geçerli olabilmesi için özel kesimin toplumu sömürme mantığından, hükümetlerin de kamu yararını gözardı etme duyarsızlığından vazgeçmesi gereklidir. Ama, ne özel kesimin felsefesi, ne de kapitalist toplumlarda hükümetlerin sınıfsal tabanları bu temenniyi gerçekleştirmeye elverişlidir. Onun için sendikalara ve yargı organlarına çok büyük görevler düşmektedir. Sendikaların ve yargı organlarının görevlerini yapmalarını ummak, kapitalist sınıf ve çıkar tabanı üzerinde yükselen hükümetleri kamu yararı doğrultusunda göreve davetten daha gerçekçi bir davranıştır.
POAŞ ile ilgili yargı kararı özelleştirmeye karşı halkımızı ve sendikaları da umutlandırmış ve gayrete getirmiş olabilir ve olmalıdır. Hükümetin ve özellikle de Maliye Bakanının, “ne bulursam satarım” mantığı ve uygulamasına karşın, halkımızın ve sendikaların toplumsal çıkarı koruma mücadeleleri güçlenmiş olmalıdır.
Özelleştirmelerin yanlış yapıldığı iddiası ise tümüyle geçersizdir. Ne geçmiş hükümetler ne de şimdiki hükümet özelleştirme konusunda bir yanlış yapmaktadır. Özelleştirmeler tümüyle işin ruhuna uygun olarak yapılmaktadır. Bir ülke çok ağır borçlu konumda ise, o ülkeye IMF durmadan özelleştirme dayatması yapıyor ise, o ülkenin ilgili bakanları da “her şeyi babalar gibi satacağım” gibi devlet adamı olma ciddiyetiyle bağdaşmayan sözler sarf eder ve özelleştirmelerden pay kapma heveslilerine gizli mesaj verircesine, gerekirse trilyonluk malvarlıklarını bedavaya vereceğini açıkça ilan ederse, özelleştirmeler tam bir yağmaya dönüşmez mi! Özelleştirmelerin böyle bir yağmaya dönüşmesinden rahatsız olduğunu ifade eden bazı liberal çevrelerin ve/veya basın organlarının şikâyetleri ise tam bir danışıklı dövüşten başka bir şey değildir. Zira, onlar da biliyorlar ki, yapılanlar özelleştirme felsefesine uygundur, ama özelleştirme fikrini halkın gözünde küçültmemek için, meseleyi bir uygulama hatası gibi gösterme yapmacılığına bürünmekteler. Özelleştirmeler doğru yapılıyor; çünkü özelleştirme demek zaten yağma demektir; toplumsal birikimleri talan demektir; emekçi haklarına saldırı demektir!