Otoriter, hantal, bürokratik ve yurttaşla demokratik ilişki kuramayan merkezi idareyle, yerel yönetimlerin ve çalışma yaşamının demokratikleşmesi konusunda taleplerimizi ifade ettik; olumsuzlukları değiştirmek için mücadele ettik. Konfederasyonumuz, meclis komisyonlarından geçen ve “reform” çalışmalarına çerçeve oluşturan yasa tasarısını titizlikle incelemiş ve değerlendirmiştir. Tasarı, eleştirilerimize konu olan hiçbir değişikliği içermediği gibi, toplumsal faydayı tamamen yok saymıştır. Konfederasyonumuz yasa […]
Otoriter, hantal, bürokratik ve yurttaşla demokratik ilişki kuramayan merkezi idareyle, yerel yönetimlerin ve çalışma yaşamının demokratikleşmesi konusunda taleplerimizi ifade ettik; olumsuzlukları değiştirmek için mücadele ettik.
Konfederasyonumuz, meclis komisyonlarından geçen ve “reform” çalışmalarına çerçeve oluşturan yasa tasarısını titizlikle incelemiş ve değerlendirmiştir. Tasarı, eleştirilerimize konu olan hiçbir değişikliği içermediği gibi, toplumsal faydayı tamamen yok saymıştır. Konfederasyonumuz yasa tasarısını değerlendirirken şu soruyu sormuştur: Bu “reform” kimin için? Bu “reformda” toplumsal yarar, halktan ve emekçilerden yana demokratik bir dönüşüm var mı? Çalışma yaşamında taleplerimize uygun demokratik yönelimler var mı? Ve gördük ki, hükümetin “reform” hazırlıklarıyla, kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi ve kamuda çalışanların istihdam koşullarının olumsuz bir biçimde değiştirilmesi hedefleniyor.
TÜRKİYE’NİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUM, GERÇEK BİR REFORMU ZORUNLU KILIYOR!..
Bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı sürüyor. Marmara Bölgesinde kişi başına 11 bin dolar gelir elde edilirken, bu rakam Doğu Anadolu’da 100 doların altına düşüyor.
Gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluk büyüyor. Nüfusun en altta yeralan yüzde 20’lik kısmı gelirin sadece yüzde 4.9’unu alırken, en üstteki yüzde 20’lik kısım gelirin yüzde 54.9’unu alıyor.
Resmi rakamlara göre bile işsiz sayısı 2.5 milyona dayandı. Üstelik kayıt dışı istihdam da dikkate alındığında bu rakam daha da yükseliyor.
Türkiye’de kişi başına yapılan sağlık harcaması Almanya’dan 28 kat, Yunanistan’dan 7 kat daha az olup, sağlığa ayrılan bütçe payı sadece yüzde 3 düzeyinde.
Son 10 yılda eğitim hizmetinden yararlananların sayısı yaklaşık 12 milyon 500 bin arttığı halde genel bütçeden eğitime ayrılan pay yüzde 50 oranında azaldı.
Enerji, ulaştırma, haberleşme, madencilik, tarım ve orman, bayındırlık, sosyal hizmet, sosyal güvenlik, kültür, turizm vb. hizmetler de halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Üstelik bu hizmetlerin önemli bir kısmı piyasa koşullarında verilerek, yoksul halkın yaşamı daha da çekilmez hale getiriliyor.
İç borçlar 129.8 milyar doları, dış borçlar 137.9 milyar doları buldu. Borç faizleri, bütçenin yüzde 44’ünü oluştururken, bu faizleri ödeyebilmek için, devletin sosyal ödevlerinden kaynaklanan giderleri ve çalışanların ücretleri kısılıyor.
Vergilendirmede adaletsizlik sürüyor, sermaye ve servet vergilendirilmiyor. Dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı, yüzde 66 iken, kurumlar vergisinin payı yüzde 9.4’tür. Kayıt dışı ekonominin milli gelire oranı yüzde 60’ın üzerinde seyrederken; vergi kaçakları, toplanan verginin iki katını buluyor.
Ekonomideki çeteleşmeye, rüşvete ve yolsuzluklara yönelik kararlı adımlar atılmıyor; siyasi uzantıları hesap vermiyor.
Kamuda çalışanlar, düşük ücretlerle ve en temel sendikal haklarından yoksun olarak çalışmaya mahkum ediliyor. Kazanılmış hakları her gün adım adım ellerinden alınıyor.
Yukarıda belirttiğimiz belli başlı sorunlar, bozuk düzenin ortaya çıkardığı, toplumu ve çalışanları doğrudan etkileyen gerçeklerdir. AKP’nin hazırlamış olduğu yasa tasarısı, uluslararası finans ve sermaye çevrelerinin beklentilerini karşılarken, yukarıdaki sorunların hiçbirine çözüm getirmemekte, yaldızlı laflarla halka ve çalışanlara ciddi tuzaklar kurmaktadır. Konfederasyon olarak, mevcut bozuk düzeni ve “reform” adı altındaki tuzakları reddediyoruz. Demokrasiyi içselleştirmiş, halk iradesi ile şekillenecek alternatif bir kamu reformu programı için mücadeleyi zorunlu görüyoruz.
Konfederasyonumuz alternatif bir kamu reformu için öncelikle aşağıdaki adımların atılmasını zorunlu görüyor:
1) Gerçek bir reform, demokratikleşme adımları ile bir bütündür. 12 Eylül Anayasası yerine, toplumun geniş kesimlerinin katılımıyla, demokratik ve özgürlükçü bir Anayasa hazırlanmalıdır. Toplumun ihtiyaçlarına ve demokrasiye denk düşmeyen her türlü yasal düzenleme benzer biçimde kaldırılmalı; hak ve özgürlükler güvence altına alınmalıdır.
2) Temsilde adalet ilkesini zedeleyen seçim sistemi derhal değiştirilmelidir. Çoğulcu demokrasi yaşama geçirilmeli; siyaset toplumsallaştırılmalı, halkın iradesinin TBMM’ye yansımasının önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.
3) Merkezi ve yerel yönetimler halkın ve emekçilerin katılımını ve denetimini esas alacak biçimde demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.
4) Yurttaşların kamu hizmetlerinden ücretsiz, nitelikli, eşit ve yaygın biçimde yararlanması sağlanmalı; IMF politikalarından, özelleştirmelerden ve borç ekonomisinden vazgeçilmeli; adaletli bir vergi politikasıyla servet ve sermaye vergilendirilmelidir.
5) Kamuda çalışanların kazanılmış hakları korunmalı; toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak ve özgürlükleri güvence altına alan demokratik bir çalışma yaşamı kurulmalıdır.
AKP hükümetinin “reform” iddiasıyla hazırladığı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı hangi tuzaklarla doludur?
HALK NASIL ETKİLENECEK?
KONFEDERASYONUMUZ NE TALEP EDİYOR?
1) Tasarının amacı ve kamu yönetiminin amaç ve görevleri (md.1, md.4) incelendiğinde; sosyal devletten piyasa devletine geçilmek istendiği görülüyor. Tasarı, bu haliyle devletin sosyal yükümlülüklerini ortadan kaldırmak istiyor.
# Oysa kamu yönetiminin temel amaç ve görevi, sosyal devlet ilkesine bağlı kalarak, yoksul halkın ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumsal faydayı esas almaktır!
2) Tasarının kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinin temel ilkelerini düzenleyen maddelerine (md.5) bakıldığında; kanunla tanımlanmayan mal ve hizmetlerin üretilemeyeceği, işletme kurulamayacağı, kamu hizmetlerinde yapılacak yeni düzenlemeler ve kurulacak birimler için fayda ve maliyetin tek başına kriter alınarak etki analizinin yapılacağı belirtiliyor. Kamu hizmetlerinin niteliği, kamu yararı, toplumsal adalet gibi kavramlar yok sayılıyor.
# Kamu hizmetlerinin süreklilik, eşitlik, tarafsızlık, ortak yarar gibi temel nitelikleri yok sayılamaz. Kamu hizmetleri şirketlerin çalışma sisteminde geçerli olan kar ve maliyet esasına göre değil, toplumsal ihtiyacı karşılayacak ve karı esas almayan biçimde tasarlanmalıdır. Halkın ve emekçilerin karar süreçlerinde söz sahibi, uygulamada denetleyici olduğu mekanizmalar oluşturulmalıdır.
3) Yasa tasarısının merkezi ve mahalli idarelerin yetkilerinin düzenlendiği maddelere bakıldığında; kamu hizmetlerini ticarileştirerek ve kamu hizmeti niteliklerinden uzaklaştırarak, yerele devri öngörülmektedir. Bu biçimiyle bile tasarı çelişkiler taşımakta; bazı kamu hizmetlerinin mahalli idarelere devredilmeyerek merkezi idareye bağlı olarak yürütülmesi benimsenmektedir. (md.7, md.8, md.9, geçici md. 1)
# Kamu hizmetlerinin, halkın ekonomik, sosyal ve kültürel mahalli müşterek ihtiyaçlarının yerelde belirlenip, giderilmesi ve sorunların yerelde çözümlenmesi için yerinden yönetim ilkesi gereğince yerel yönetimler tarafından kamu yararına uygun biçimde verilmesi sağlanmalıdır. Merkezde ve yerelde demokratik bir planlama esas olmalıdır.
4) Tasarının mali kaynak dağılımını içeren 10. maddesine bakıldığında, mahalli idarelere genel bütçe vergi gelirlerinden ne kadar pay ayrılacağı belirtilmemiştir.<
br />
# Mahalli idarelerin yetki, görev ve sorumlulukları dikkate alınarak, bu hizmetlerin verilebilmesi için genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından yeterince pay ayrılmalıdır.
5) Yasa tasarısı ile kamu hizmetlerinin özel sektöre devredilip yaptırılabileceği, (md.11) kamu hizmeti üreten kamu kuruluşlarının tasfiye edileceği belirtilmektedir. Bu şekilde kamu hizmetlerinin özelleştirme yolu ile verilebilmesinin önü açılmıştır. Yasa tasarısının bu maddeleri ile öncelikle kamu kurumlarının sosyal amaçlı tüm tesisleri, kreşleri ile lojmanlarının, ulaşım araçlarının kısa süre içinde özelleştirileceği anlaşılmaktadır.
# Oysa kamu hizmetleri kar eksenli rekabet koşullarına ve piyasa önceliklerine terk edilemez. Başta eğitim, sağlık, sosyal güvenlik olmak üzere kamu hizmetleri, temel insan hakları içinde yer alır ve şirketlerin kar hırsına bırakılamaz. Kamu kaynaklarının ve kamu işletmelerinin özel sektöre devri anlamına gelen özelleştirme uygulamalarına son verilmeli; kamu hizmetleri kamu kurum ve kuruluşlarınca verilmelidir.
6) Tasarı ile Bakanlıkların teşkilat yapısı yeniden düzenlenmekte, teftiş kurulları kaldırılarak denetim ilkeleri değiştirilmektedir. İç denetimin yöneticiler eliyle, dış denetimin ise Sayıştay ya da Sayıştayın onay vereceği özel bir kuruluş tarafından yapılacağı belirtilmiştir. (md. 38, md.39, md.40)
# Oysa bir bütün olarak kamu yönetimi üzerinde yolsuzlukları önleyecek bir biçimde hukuki ve mali denetim araçları güçlendirilmelidir. Yolsuzlukların sistem tarafından üretildiği görülmeli; kamuoyunda derin devlet olarak bilinen bütün ilişkiler tasfiye edilmeli, buralardan güç alan odaklar hesap vermelidir. Demokratik hukuk devletinin gereği olan saydamlık ve şeffaflık, bu ilişkiler cezalandırılmadan sağlanamaz. Yine toplumsal ve siyasal denetim sağlanmaya yönelik araçlar geliştirilmelidir. Bilgi alma hakkı, tam olarak güvence altına alınmalıdır. Hem merkezi hem de yerel düzeydeki denetim, yaygın katılım mekanizmalarının varlığıyla harekete geçirilmelidir.
ÇALIŞANLAR NASIL ETKİLENECEK? KONFEDERASYONUMUZ NE TALEP EDİYOR?
Tasarıda, kamu hizmetlerinin memurlar, tam zamanlı ve kısmi zamanlı çalışan diğer kamu görevlileri ve işçiler eliyle yürütüleceği, diğer kamu görevlileri ile işçilerden tam zamanlı ve kısmi zamanlı olarak ve KADRO ŞARTINA BAĞLI OLMAKSIZIN SÖZLEŞMELİ STATÜDE İSTİHDAM edileceklerin sözleşmelerinde ilgili personelin görevleri, hak ve yükümlülükleri ile performans ölçülerinin yer alacağı belirtilmektedir. Yine tasarı ile performansa dayalı ücret sistemi getirilmek istenmektedir. (md. 46)
# Oysa kamu hizmetleri, kamuda sürekliliği olan çalışanlar tarafından verilmeli, sözleşmeli personel uygulamasından vazgeçilmelidir.
# Esnek çalışmayı dayatan kısmi zamanlı çalışma kaldırılmalıdır.
# Subjektifliği ve bireysel rekabeti körükleyen performansa dayalı ücret uygulaması yerine ücretler ve bütün çalışma koşulları toplu sözleşmelerle belirlenmelidir.
# Toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı demokratik bir çalışma yaşamı benimsenmelidir.
# İşçi, memur, sözleşmeli gibi statü ayrımı ve çalışanların ortak örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmalıdır.
NE BOZUK DÜZEN, NE TUZAK YASA! ÇÖZÜM HALKTAN YANA GERÇEK REFORMDA!