Bu yazıda, Çin, Almanya ve Brezilya hükümetlerinin ÖAKKY’yi tercihlerini etkileyen faktörler ve ÖAKKY’ye geçiş süreçleri incelenecek. İlk bölümde, çalışmayı daha anlaşılır kılmak amacıyla, e-devlet, ağ dışsallıkları ve yazılımda mülkiyet kavramları ele alınacak. İkinci bölümde, söz konusu ülkelerin genel politikaları ve ÖAKKY’nin bu politikalarla ilişkisi analiz edilecek. Çin, son yıllardaki göz kamaştırıcı büyümesiyle dikkatleri üzerinde topluyor. […]
Bu yazıda, Çin, Almanya ve Brezilya hükümetlerinin ÖAKKY’yi tercihlerini etkileyen faktörler ve ÖAKKY’ye geçiş süreçleri incelenecek. İlk bölümde, çalışmayı daha anlaşılır kılmak amacıyla, e-devlet, ağ dışsallıkları ve yazılımda mülkiyet kavramları ele alınacak.
İkinci bölümde, söz konusu ülkelerin genel politikaları ve ÖAKKY’nin bu politikalarla ilişkisi analiz edilecek.
Çin, son yıllardaki göz kamaştırıcı büyümesiyle dikkatleri üzerinde topluyor. Merkezi planlamaya dayalı Çin ekonomisi, yazılıma büyük önem veriyor. Bunun yanı sıra, kalabalık nüfusunu ağ dışsallıkları bağlamında ele aldığımızda Çin’in bilişim dünyasındaki yeri daha çok göze çarpıyor.
Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, enformasyon devrimini geriden takip etmenin telaşı içindeler. AB’nin lider ülkelerinden Almanya’nın son zamanlardaki atılımlarını bu “geç kalınmışlık” duygusu ve ÖAKKY’nin buna yönelik sunduğu olanaklar bağlamında ele almak gerekiyor.
Brezilya ise gelişmekte olan bir ülke ve Lula’nın başkanlığıyla yeni bir döneme girdi. Lulalı Brezilya, gelişmekte olan ülkeler için henüz çok geç olmadığını ve sayısal uçurumun ancak bağımsızlık üzerine kurulmuş bilişim politikalarıyla aşılabileceğini gösteriyor.
Yazının son bölümünde ise, Çin, Almanya ve Brezilya hükümetlerinin deneyimlerinden yola çıkarak, ÖAKKY, Türkiye bağlamında tartışılıyor.
2- KAVRAMLAR
2.1 e-Devlet
e-Devlet, Bilişim Şurası’nın raporunda :
“Devletin vatandaşlara karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu görev ve hizmetler ile vatandaşların devlete karşı olan görev ve hizmetlerinin karşılıklı olarak elektronik iletişim ve işlem ortamlarında kesintisiz ve güvenli olarak yürütülmesidir.”
şeklinde tanımlanıyor.
Şekil 1
Raporda da belirtildiği gibi, e-Devlet’i, onu oluşturan öğelerin (vatandaş, şirket, kurum vs) başına “e ” eklemenin ötesinde, ilişkisel bir bütünlük olarak ele almak gerekiyor. Bir diğer deyişle, e-Devlet’in olabilirliği için yalnız parçaların sayısallaştırılması yetmiyor, e-Devlet’e yönelik hükümet politikalarının parça/bütün diyalektiğini göz ardı etmemesi önemli. Bu nedenle, e-Devlet, durağan, ulaşılması gereken bir yapı olarak değil ilişkisel bir süreç olarak değerlendirilmeli.
Hükümetlerce alınacak kararlar, yalnız kurumları değil, şirketleri ve çalışanları da doğrudan etkiliyor. e-Devlet sürecinde hükümetlere düşen çok fazla görev olmasına rağmen bunları dört ana maddede toplamak mümkün :
Kamusal enformasyona özgür erişimi sağlamak
Kamusal verinin devamlılığını sağlamak
Kamunun geneline ve vatandaşlara ait verilerin güvenliğini sağlamak
Gereksiz kamu harcamalarından kaçınmak
Yazının daha sonraki bölümlerinden de görüleceği gibi hükümetlerin ÖAKKY’yi tercih nedenleri özellikle son iki madde üzerinde yoğunlaşıyor.
2.2 Ağ Dışsallıkları
1990’ların ikinci yarısında ABD ekonomisinde görülen beklenmedik iyileşmeler Yeni Ekonomi tartışmalarını gündeme getirdi. Yeni Ekonomi savunucularının tezleri, üretimde bilginin öne çıkması üzerine kuruluydu. Bu durum, ‘Kıtlık’ üzerine kurulu Klasik Ekonomi’nin paradigmasını altüst ediyordu. Örneğin fiziksel metanın satılması, satıcının artık ona sahip olmaması anlamı taşır. Meta olarak bilginin el değiştirmesinde ise böyle bir durum söz konusu değildir, alıcı da satıcı da aynı metaya aynı anda sahip olabilir. Yeni Ekonomi’de ikinci önemli nokta ise, şirketlerin (özellikle de yazılım şirketlerinin) stratejilerini ağ dışsallıkları üzerine kurmuş olmalarıdır. Ağ dışsallıklarının temel ilkesi, (Yeni Ekonomi paradigması içinde) bir metanın değeri, ona sahip olan insanların sayısı arttıkça artıyor olmasıdır. Örneğin MS’un gücü, MS Office kullanıcılarının sayısındaki artışla orantısal olarak artacaktır. MS Office ürünlerinin kullanımı arttıkça, MS dosya değişim formatları standart haline gelmeye başlayacak, bu da olası yeni kullanıcıları bu formatları kullanmaya mecbur bırakacaktır.
2.3 Yazılımda Mülkiyet
MS’in hikayesi, Gates’in ve Allen’in BASIC üzerine çalışmasıyla başlar. BASIC, bir e-meta ve yazılım üretmek için kullanılan bir yazılımdır . e-Meta’lar, (Windows, Linux, Java, MySQL, .NET), yalnızca bir tüketim nesnesi ya da bir üretim aracı değildir. Bilgiye dayalı ekonomide e-Metalar, üretim sürecinde hem üretim aracı hem de tüketim aracı olarak yer alırlar.
Bu nedenle, özel mülkiyete dayalı yazılımla ÖAKKY arasındaki çelişkinin temeli üretim araçlarının özel mülkiyeti üzerinedir. Örneğin ÖAKKY’nin Ö’sünün, İngilizce aslı Free’dir ve özgürlük anlamında kullanılmaktır, ücretsiz manasında değil. ÖAKKY, ücretli olabilir. GNU’nun da vurguladığı gibi :
Özgür Yazılım, ücretiz yazılım değildir. Özgür bir program da pekala, ticari uygulama, geliştirme ve dağıtım için kullanılabilir. Günümüzde Özgür Yazılım’ın ticari uygulamalarda kullanımı sıra dışı bir durum da değildir.
Özgür yazılım’da özgürlük tüketimde değil, üretimdedir. Bu özgürlüğü Özgür Yazılım Hareketi’nin dört ilkesiyle özetleyebiliriz:
Her türlü amaç için bilgisayar programını çalıştırma özgürlüğü (özgürlük 0).
Bilgisayar programının nasıl çalıştığını inceleme ve kendi gereksinimleri doğrultusunda değiştirme özgürlüğü (Özgürlük 1). Programın kaynak koduna erişim bunun için bir ön şarttır.
Bir bilgisayar programını Yeniden dağıtma ve toplumla paylaşma özgürlüğü (Özgürlük 3).
Bilgisayar programını geliştirme ve gelişmiş haliyle topluma dağıtma özgürlüğü (Özgürlük 4). Böylece yazılım bütün toplum yararına geliştirilmiş olur. Program kaynak koduna erişim bunun için de bir ön şarttır.
3- Özgür ve Açık Kaynak Kodlu Yazılımın Ulusal Yazılım Politikaları’ndaki yeri
Bu bölümde yukarıda özetlediğimiz kavramlar çerçevesinde, Çin, Almanya ve Brezilya hükümetlerinin ulusal yazılım politikaları incelenecek. Bu incelemeden de görüleceği gibi güçlü hükümetlerin genel politikaları asla eklektik değildir ve bu nedenle yazılım politikaları genel politikalarından ayrı düşünülemez. Örneğin 1980’lerden sonra Çin’de liberalleşme ve milliyetçilik genel politikaları belirleyen iki ana motiftir. Almanya Fransa’yla beraber AB içinde ABD’den bağımsız politikalara yönelişi temsil etmektedir ve Sosyalist Blok’un dağılmasından sonra bu politik yöneliş daha belirginleşmiştir. Brezilya ise solcu başkan Luis Inacio de Silva (“Lula”)’nın liderliğinde yeni bir döneme girmiştir. Tüm bu faktörler, ülkelerin yazılım politikalarını doğrudan etkilemektedir.
3.1 Çin
ÖAKKY’nin Çin politikalarındaki yerini anlayabilmek için, Çin’in politikalarını bir bütün olarak düşünmek gerekiyor. Çin’in son yirmi yılına damgasını vuran liberalizm ve milliyetçilik ideolojilerdir. Çin Komünist Partisi (ÇKP) hala iktidarda olsa da politikalarında belirleyici olan çoğu zaman sosyalizm değil, milliyetçilik olmaktadır.
Çin’in bilim ve teknoloji politikaları da milliyetçiliğin ve liberalleşmenin bir sentezi şeklinde oluşuyor. Konjonktüre ve uygulanan politikalardan alınan sonuçlara bağlı olarak milliyetçilik ya da liberalizm ağırlık kazanıyor.
Çin, 1980’l
erde ortaya çıkan, içinde Japonya ve Güney Kore’nin de bulunduğu tekno-milliyetçi ülkeler kategorisine girmektedir. Bu devletlerin politikası teknolojik ve ekonomik bağımsızlık üzerine kurulmuştur. Diğer devletlerden bağımsızlık ve özerklik bu devletler için önemlidir. Ancak Çin, Amerika’dan bağımsızlık konusunda diğer tekno-milliyetçi ülkelere göre daha hassastır.
Bir diğer nokta da Çin’in ulusal güvenliğe verdiği önemdir. Dolayısıyla Çin’in bilim ve teknoloji politikaları askeri politikalardan ayrı düşünülemez. Askeri amaçlar için araştırma-geliştirme Çin’in teknolojik gelişimindeki temel dinamiklerden biridir. Çin askeri planlamacılarının da vurguladığı gibi güvenlik politikalarında, enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin yeri giderek artmaktadır. 6
1980’lerde sonra Çin, hızla bir piyasalaşma sürecine girdi. Piyasalaşma daha çok ekonominin ‘düşük-teknoloji’ye dayanan bölümleri ile ilgiliyken ‘Yüksek-teknoloji’ devletin ilgi alanına girmekteydi. Devlet, teknolojik gelişme sürecinin kontrolünü elinde tutmak istiyor. Bu amaçla hazırlanan uzun vadeli planlar iki uç eğilimin sentezinden oluşuyor: Teknoloji ithali ve Teknoloji geliştirme. Bu iki eğilim arasındaki çelişki, planların da temel dinamiğini oluşturuyor. Örneğin, 1990’lara baktığımızda teknoloji transferinin daha ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Ancak ÇKP’nin bilim ve teknoloji politikasının temelleri hiç değişmiyor:
1. Temel teknoloji araştırmalarında liderlik devletin elinde olmalı
2. Uygulamaları teknolojilerin geliştirilmesi ise piyasalara bırakılmalı
ÇKP liberalleşme söylemine karşın, kendine yakın firmaları desteklemekten geri durmuyor, ama bu destek yalnızca ulusal olanları kapsıyor. 6
Çin’in teknoloji politikalarına dair yukarıdaki kısa bilgilendirmeden, Çin’in neden Özgür/ Açık Kaynak Kodlu Yazılım’ı tercih ettiği daha kolay anlaşılacaktır.
3.1.1 Neden Özgür /Açık Kaynak Kodlu Yazılım?
Yazılım Teknolojisinin Öğrenilmesi: 2001 yılında hazırlanan 10 yıllık planda6, yazılım, kalkınmada stratejik sektör olarak yer alıyor. Planda, ulusal yazılım sektörünün yaratılmasına odaklanılıyor. Dolayısıyla yazılım geliştirmeye yönelik temel teknolojilerin öğrenilmesi gerekiyor. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için de açık kaynak kod yazılım, üretim araçlarının, yazılım bağlamında düşündüğümüzde kaynak kodunun, toplumsal mülkiyetine olanak sağlamasıyla önem kazanıyor.
Microsoft’un Monopolünün Engellenmesi: Microsoft’un Çin piyasasına girmesinden önce, Çinli Kingsoft firması kelime işlem sektörünün %90’ını elinde bulunduruyordu. Microsoft hızla sektörü kontrolü altına almaya başladığında devlet yaklaşan tehlikeyi gördü. Eğer hemen bir şey yapılmazsa, ağ dışsallıklarıyla durumun kronikleşeceği apaçık ortadaydı. ÇKP, liberal devletler gibi sorunu mahkemede çözme yoluna gitmedi. Yukarıda da belirtildiği gibi, teknoloji ithali ve teknoloji geliştirme arasında her zaman bir çelişki vardı. Fakat sorun ithal edilen ürünlerin monopolü doğru sürüklenmeye başladığında, ÇKP hiç duraksamadan teknoloji geliştirmeye yönelmekteydi. Microsoft’a karşı da böyle bir strateji izlendi.
Korsan Yazılım: Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesinin önkoşullarından biri de, yazılım ürünlerine ait lisans ücretlerinin ödenmesiydi. Uluslararası fikri mülkiyet hakları tuzağına düşmeyecek bir yazılım endüstrisinin yaratılması gerekiyordu . Çin’deki korsan yazılım kullanımının yaygınlığını düşündüğümüzde , Çin’in ÖAKKY üzerine kurulu bir politika geliştirmek dışında pek fazla şansının olmadığı hemen fark edilecektir. Çin’in önüne sunulan, ya uluslararası ticaretten dışlanmaktı ya da hayli yüklü meblağlar tutan lisans paralarının ödenmesiydi. ÖAKKY sayesinde Çin iki öneriyi de geri çevirebildi.
Güvenlik: Çin’in yazılım bağlamında önem verdiği diğer bir konu da güvenlikti. Microsoft yazılımlarında olan gizli delikler, savaş zamanında ABD’nin Çin’in ağ yapısına ulaşmasına fırsat verebilirdi. Bu olasılık düşünüldüğünde Microsoft’un önüne geçilmesi ulusal güvenlik politikaları için de yaşamsal derecede önemliydi.Çinliler’in söylediği gibi, Microsoft’a bağımlılığın, gittikçe dijitalleşen ekonominin anahtarlarını potansiyel bir düşmanın eline vermekten farkı yoktu.
3.1.2 Nasıl?
10 yıldan fazla bir zaman önce Çin kendi işletim sistemini yaratmaya çalıştı.Fakat baş döndürücü hızla ilerleyen yazılım endüstrisine yetişebilme konusunda başarısız oldular.Bu açıdan değerlendirildiğinde Linux Çin için mutlu bir rastlantıydı. Aradıklarını bulmuşlardı. Çin Bilişim Endüstrisi Bakanlığı’ndan, Gou Zhonwgen:
Linux, yazılım geliştirmede bir atak yapabilmemiz için eşsiz bir fırsat… Ama piyasalar, hükümetin desteği olmadan büyük atılımlar yapamaz
diyordu.
‘Yüksek-teknoloji’nin devletin ilgi alanına girdiğini anımsayalım. ÇKP, bu doğrultuda oldukça güçlü ve kararlı politikalar uyguladı.
Aşağıdaki bilgiler, Çin Elektronik Standardizasyon Enstitüsünün (ÇESE) raporundan alınmıştır :
Çin Devlet Konseyi ve Bilişim Endüstrisi Bakanlığı (EEB), Linux tabanlı bir ulusal işletim sisteminin geliştirilmesini en önemli görevlerinden biri olarak kararlaştırdı.
1999’a gelindiğinde Linux ve Linux temelli uygulamaların kullanımının yaygınlaştığı görülüyor. Ancak, farklı kullanıcı profilleri ve taleplerinden kaynaklı olarak sorunlar ortaya çıktı: uygulama geliştirme zorluğu, uyuşabilirlik ve kullanım kolaylığı.
Yaşanan sorunların üstesinden gelebilmek için EEB, Çin Standartlaşma İdaresi (ÇSİ), ve ÇESE liderliğinde standartlaşma çalışmalarına başlandı.(2001). Daha sonra bu çalışmaya Red Flag Linux, Sun Wah Linux Ltd. Firmaları, Yazılım Enstitüsü, Çin Bilim Akademisi vb gibi şirketler ve enstitüler de katıldı. Çalışmanın ana hedefi, Linux tabanlı, uluslararası arenada rekabet edebilen bir yazılım sektörünün yaratılmasıydı.
Standart çerçeve (framework) ve içerik konusunda bir planlama yapıldı.
Burada ayrıca belirtilmesi gereken, yukarıda belirtilen çalışmalardan sonuç alınmasını sağlayan en önemli faktörlerden birinin Çin’in teknik işgücünün yüksek niteliği ve sayısıydı: Yüksek eğitim düzeyi, 10000 yazılım şirketi ve 400000 yazılım mühendisi bu politikaları uygulanabilir kıldı.
Devletin, müşteri olarak desteği de ulusal bir yazılım endüstrisinin geliştirilmesi ve standartlaşmanın sağlanması açısından önemlidir. Devlet, özel sektörü, Linux platformuna uygun yazılım geliştirme konusunda teşvik etmiştir. Linux, e-Devlet’e yönelik yatırımlarda temel platform olurken ulusal bilişim güvenliği yine Linux tabanlı olarak planlanmıştır .
3.2 ALMANYA
Çin’in ÖAKKY politikalarında belirleyici olan onun ‘Tekno-Milliyetçi’ özgünlüğüydü. ABD’den bağımsızlık vurgusunun koyuluğu ile bu kategorideki diğer devletlerden ayrılıyordu. Sosyalist Blok’un dağılışından sonra Almanya’nın politik yöneliminde de Çin’e benzer bir ABD’den bağımsızlık teması vardır. 1990’lardan sonra ABD’nin Avrupa’daki hegemonyası zayıflamış ve Avrupa ülkeleri, özellikle de Fransa ve Almanya ABD’den bağımsız politik arayışlara girmiştir.
1990lar ayrıca bir devrimin sona erdiği, yeni bir devrimin başladığı yıllardır. Bu dönemde, enformasyon ve iletişim teknolojilerinde yaşanan ge
lişmelere bağlı olarak, bilgiye dayalı (knowledge-based) Yeni Ekonomi tartışmaları gündeme gelmiştir. Fakat bu tartışmalar genellikle ABD bağlamında gerçekleşmiştir. Yeni Ekonomi’nin başrol oyuncuları ABD ve onun şirketleri olurken, Avrupa ülkeleri geç kalmışlığın sıkıntısını çekmeye başlamışlardır. Çünkü, ABDli şirketlerin hegemonyası, sektöre girmek isteyen Avrupalı şirketlerin önünde aşılması güç bir engel olarak durmaktadır:
Avrupa, Microsoft, Cisco, Dell gibi dünya çapında faaliyet gösteren şirketlerden yoksundur. Dünyanın ilk 50 şirketinden 36 tanesi Amerikan, 9 tanesi Japon ve sadece 4 tanesi Avrupalı’dır.
Bu iki faktör, ABD’den bağımsızlık ve Enformasyon Devrimi’nde geç kalınmışlık, Almanya’nın Bilişim politikalarının başlıca belirleyenleridir. Bunun yanında sosyal devletin kalıntıları ve güçlü vatandaşlık bilinci önemli parametrelerdir.
Bu bölümde, yukarıdaki parametrelerin Almanya’nın ÖAKKY politikasında nasıl belirleyici olduğu incelenecektir. İncelemede, Avrupa Birliği Komisyonu’nca finanse edilen FLOSS raporundan faydalanılmıştır . Raporda, ÖAKKY’nin bugünkü ekonomilerdeki yeri, önemi, bilişim politikalarındaki yeri analiz edilmektedir.
Almanya’nın tercihinde, bağımsızlık ve sosyal devletin gerekleri önemli yer tutsa da, ağırlık ekonomik çıkarlardadır.
3.2.1 Neden Özgür /Açık Kaynak Kodlu Yazılım?
Uyumlu Çalışma, Standartlar ve Bağımlılık: e-devlet tartışmalarında karşılıklı etkileşim gözardı edilmemesi gereken bir kavramdır. Kamu Kurumları’nın kendi içlerindeki bütünlüklü yapısı ve diğer kurumlarla ilişkiye geçebilirliği, bir diğer deyişle ağ yapıları, e-devlet’in temelini oluşturmaktadır.Özel mülkiyete dayalı yazılım, ağ yapılarının işlerliğinin önündeki en büyük engeldir.
Aslında bu engelin varlığı, yazılım şirketlerinin ağ dışsallıkları üzerine kurulu stratejilerinin hedeflenen bir sonucudur. Her bir firma, sektöre kendi standartlarını dayatmaya çalışmaktadır. Bu dayatmanın üstesinden gelemeyen kurumları bekleyen kaçınılmaz son ise, hem kendi içlerinde yaralan farklı şirketlere ait sistemlerin birbiriyle uyumlu çalışamaması, hem de Internet dünyasında dünyayla bağlantısı kesilen bir adacık haline gelmek olacaktır. Ya da aynı verinin, farklı birimlerde tekrar saklanmasıyla kaynak israfına yol açılacaktır.
Farklı şirketlerin ürünlerinin uyumsuzluğu yanında aynı şirketin ürünlerinin farklı versiyonları da uyumlu çalışamayabilmektedir.Bir sistemde yaptığınız yükseltme (upgrade), çoğu zaman diğer sistemlerde de bir yükseltmeyi gerektirmektedir. Bunun maliyeti de yalnız ek lisans ücretiyle sınırlı olmamakta, arkasından donanım iyileştirmelerini, kullanıcı eğitimlerini getirmektedir.
Diyelim ki, daha güvenilir, daha verimli çalışan farklı bir sisteme geçmek istiyorsunuz. Özel mülkiyete dayalı yazılımların terki daha çok emek ve maliyet gerektirir. Üstelik, geçişi ne kadar ertelerseniz, geçiş sürecinin zorlukları da bir o kadar artar. Bu yazılım bağımlılığının tipik bir örneğidir. Bu bağlamda düşünüldüğünde, ABD’den bağımsızlığa özen gösteren ve bilişim sektöründe geç kalan Almanya için de ÖAKKY iyi bir şanstır. Kaynak kodlarına sahip olma, bilginin toplumsal mülkiyeti, farklı sistemlerin birbirleriyle ilişkiye geçebilmesi için yapılacak düzenlemelere olanak sağlamaktadır.
Alman Parlamentosu’nda enformasyon ve iletişim teknolojilerinin kullanımının araştırılması için kurulan Deutche Bundestag da özel mülkiyete dayalı yazılım yönünde yapılacak bir tercihin gelecekte yapılacak seçimleri de doğrudan etkilediğine dikkat çekilmektedir.
Maliyet: Almanya’nın Bavaris eyaletinin Mali Denetim Ofisi’nin 2001 yılında hazırladığı raporda ÖAKKY ve özel mülkiyete dayalı yazılım arasında yapılacak maliyet karşılaştırmalarının lisans ücretlerinin çok daha ötesinde olduğuna vurgulanıyor. Doğrudan maliyetlerin (lisans ücretleri, kurulum maliyeti, eğitim, destek) yanında dolaylı maliyetlerini (donanım yükseltmeleri, eski formattaki verilere ulaşım maliyeti) de dikkate almak gerekiyor. Bu bağlamda, Toplam Sahip Olma Maliyeti (TSOM) kavramı daha açıklayıcı bir çerçeve sunuyor. TSOM, lisans ücretlerinin çok daha ötesinde bir kavramsal çerçeve sunuyor. Cybersource tarafından yapılan çalışmada aşağıdaki niteliklere sahip bir şirket modellendi :
250 bilgisayar kullanan personel
Internet bağlantısına sahip sunucular ve iş istasyonları
e-iş sistemi
ağ yapısı için gerekli kablolama ve donanım
standart yazılımlar
altyapı sisteminin devamlılığını sağlayacak bilişimci personelin maaşları
Model, iki seçenek üzerinden geliştirildi. İlk seçenekte, şirketin halihazırda bir sistemi olduğu varsayıldı. İkincisinde ise sıfırdan bir yapılanmaya gidiliyor. Sonuç:
Microsoft Çözümü (3 yıllık TSOM) Linux/Açık Kaynak Kod çözümü (3 yıllık TSOM) Linux kullanımından elde edilen tasarruf (3 yıl içinde) Yüzde olarak tasarruf (3 yıl içinde)
Şirketin işleyen bir sistemi var $733,973 $482,580 $251,393 % 34.26
Yeni bir sistem satın alınıyor $1,042,110 $790,717 $251,393 % 24.69
Bu model gerçek hayatla birebir uyumlu olmasa da bilişim yatırımlarında iyi bir rehber olacağı açıktır.
Güvenlik: Alman Parlamentosu, ‘Bilişim Toplumu’nda Alman Ekonomisi’ adlı raporunda açık kaynak kodun güvenliğin sağlanmasındaki rolüne işaret etmektedir. Alman Parlamentosu, gerçek bir güvenlik için kapalılığın, yazılımın kaynak kodlarının saklanması gibi, yetersiz olduğu görüşündedir. Sistem güvenliğinde açıklığı tercih etmektedirler. Kaynak kodlarından yoksun olunan yazılım, sistem yöneticileri için bir kara kutudan farksızdır. Sistemin dışarıya bilgi transferini sağlayan kasten açık bırakılan arka kapılar ya da ilk başta farkına varılmayan hatalar (bug) olabilir.Oysa açık kaynak kod yazılımda, kaynak kodu kontrol edilebilir ve güvenlik açıklıkları daha hızlı bir şekilde kamuya duyurulabilir.
Şeffaflık ve Kamunun Bilgilenme Hakkı: Bağımlılık, maliyet ve güvenlik Çin’in de ÖAKKY’i seçmesinde önemli bir faktördü. Almanya’nın Çin’e göre daha demokratik bir yapısı olduğu düşünüldüğünde, toplumun taleplerinin bunlarla sınırlı olmayacağı açıktır. Devlet nasıl ki güvenliğe gereksinim duyuyorsa kamu da şeffaflık istemektedir. Vatandaşlar yalnızca veriye sahip olma hakkına değil, bu verinin nasıl elde edildiğini bilme hakkına da sahip olmalıdır. Örneğin, seçimlerde oyların sayımı ya da vergilerin hesaplanması vatandaşlara açık olmalıdır.
3.2.2 Nasıl?
Alman Hükümetleri, ÖAKKY’nin kamu sektöründe kullanımı doğrultusunda yoğun bir çaba gösteriyor, maliyet giderlerini kısmak için fizibilite raporları hazırlanıyor. Aşağıda özel mülkiyete dayalı yazılımdan ÖAKKY’ye geçmek için önerilen stratejiler yer alıyor:
1. Kamu kuruluşları, alımlarda, yazılımın lisans koşullarını belirtmelidir. Öncelikle kullanıcılara kaynak koduna erişim hakkı, sınırsız kullanım ve onu gereksinimlere göre değiştirebilme hakkı veren yazılımlar tercih edilmelidir.
2. Eğer bu şartların hepsi sağlanmıyorsa, bu hakların bir kısmında vazgeçilebilir. (raporda öncelik sırası, hangi durumlarda hangi konuda ısrarcı olunacağı ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir)
3. Eğer 1. ve 2. maddeleri sağlamanın hiçbir imkan