Zavallı George Bush. Bu Ocak ayı içinde iki raporda oldukça kötü muamele gördü. Uluslararası Barış için Carnegie Vakfı (ingilizce kısaltılmış haliyle CEIP) Saddam Hüseyin’in Irak’ındaki kitle imha silahları ile ilgili deliller üzerine çok kapsamlı bir çalışma yaptı ve Bush rejiminin iddia ettiğinin tam aksine bu silahların “acil bir tehdit” oluşturmadığını buldu. Ve Uluslararası Para Fonu […]
Zavallı George Bush. Bu Ocak ayı içinde iki raporda oldukça kötü muamele gördü. Uluslararası Barış için Carnegie Vakfı (ingilizce kısaltılmış haliyle CEIP) Saddam Hüseyin’in Irak’ındaki kitle imha silahları ile ilgili deliller üzerine çok kapsamlı bir çalışma yaptı ve Bush rejiminin iddia ettiğinin tam aksine bu silahların “acil bir tehdit” oluşturmadığını buldu. Ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ABD para politikaları üstüne bir üst düzey rapor yayınladı. Bu rapor ABD mali politikalarındaki “kötüleşmeyi” ayrıntıyla inceliyor ve “geçen on yılda güçlükle elde edilen kazançların yitirildiğini ve bütçe fazlası yerine, bütçe açıklarının tekrar rahatlıkla tahmin edilebildiğini” söylüyor.
Çok saygın ve sağduyulu, oldukça merkezci CEIP gerçekte ABD’nin Irak’ı işgalinin yalan suçlamalara dayalı olduğunu söylüyor ve Bush rejiminin bunların yalan olduğunu bildiğini ima ediyor. Ve ortodoks kapitalizmin kalesi IMF, ABD’yi genelde kararsız üçüncü dünya rejimleri için sakladığı bir çeşit herkesin önünde azarlamaya layık görüyor. Gerçekte IMF Bush rejiminin temel ekonomik politikalarının ABD ve dünya için tehlikeli olduğunu söylüyor. Bush ve takımının geçen üç yılda yaptıklarından dolayı iyi bir rapora sahip olduklarını kimse söyleyemez. Gelin her iki raporu da ayrıntılarıyla gözden geçirelim.
CEIP, Irak’ın kitle imha silahları programının “uzun dönemde” bir tehdit içerse de “acil bir tehdit” oluşturmadığını söylüyor. CEIP “Irak’ın nükleer programının uzun yıllar askıda olduğunu. ve Irak’ın sinir gazlarının öldürücülüğünü 1991 yıllarında kaybettiğini” söylüyor. Bunun nedeni de ilk Irak savaşının ve ambargoların “Irak’ın büyük ölçekli kimyasal silah üretim kapasitesini etkin bir şekilde yok etmesidir”.
O zaman bunun karşıtını söyleyen istihbarat nereden çıkıyor? CEIP 2002 yılında “istihbarat kararlarında önemli yön değiştirme”yi inceliyor ve “istihbarat örgütünün politika yapıcıların görüşlerinden çok fazla etkilenmiş göründüklerini. ve yetkililerin istihbaratın Irak’ın kitle imha silahları ve balistik roket programları hakkında sağladığı bulgular üzerinden tehditi yanlış yorumladıklarını” söylüyor.
Ayrıca kategorik olarak ” Saddam’ın yönetimiyle El-Kaide arasında bir işbirliğine dair elle tutulur bir kanıt olmadığını” belirtiyor. Daha da ileri giderek “Irak’ın kitle imha silahlarını El-Kaide’ye aktardığı iddialarını destekleyen kanıt olmadığını ama bunun tam tersine dair çok sayıda kanıt olduğunu” söylüyor.
Yani CEIP “önlemlerin artık işe yaramaz olduğunu gösteren delillerin olmadığını. Uluslararası destek olmadan alınabilecek savaşa tercih edilebilecek en azından iki seçenek vardı: BM ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile BM Silah Denetleme Komisyonu’nın denetçilerinin engel olunana ya da iş tamamlanana kadar denetlemeye devam etmeleri ya da daha sert bir “zorla denetleme” programı koymak.”
Kısaca CEIP Güvenlik Konseyi’nde Fransa, Almanya ve Rusya’nın ve Amerika’nın içinde ve dışında savaşa karşı olanların yaptığı her ciddi savı gerçekliyor. Tabii, bildiğimiz gibi, şimdi Bush yönetimi bulunamayan kitle imha silahlarının gerçekte o kadar önemli olmadıklarını söylüyor. Ama bu savaş sırasında ve aylar sonrasında söyledikleri bir şey değildi. Şu anda savaşın amacının Saddam Hüseyin’i devirmek olduğunu söylüyorlar. Tabii pek çok muhalifin de söylediği gibi bu savaşın daima nedeniydi. Ve şimdi eski Hazine Sekreteri Paul O’Neill Bush rejimin ilk günlerinden beri başkanın kabineye Saddam Hüseyin’i devirmek için bir yol, bir bahane, aradığını söylediğini doğruluyor. Bush bunu hala inkar ediyor. Kararı ancak 11 Eylül’den sonra verdiğini söylüyor. Ne zaman karar vermiş olursa olsun bu ne o zaman ne de şimdi meşru bir dış politika hedefiydi. Çünkü uluslararası yasanın en temel kurallarına karşıydı.
Bush’un kararsız ve merkezci bir think-tank tarafından azarlanması yeterince kötü. Ama dünya finans çevrelerinin koruyucuları tarafından eleştirilmesi daha da onur kırıcı. IMF raporu ne diyor? Vergi kesintileri ve savunma harcamaları bir ekonomik düzelmeyi teşvik etmiş olabilir ama bunun kaçınılmaz bedeli faiz oranlarında bir yükseliş, özel sektör yatırımlarda bir sıkışıklık, uzun dönem Amerikan üreticilik artışında bir erezyondur.”Ve bu ABD’yi henüz bebek ekonomik büyüme kuşağının emekliliğiyle başa çıkmada hazırsızlık” yakalayacak.
IMF 2001 yılındaki ekonomik duraklamanın bazı bütçe zaman ayarlamaları yüzünden olduğunu kabul ediyor, ama ancak “yarısının”. Diğer çeğrek plan dışı harcamalardaki artıştan geri kalan ise vergi kesintilerinden kaynaklanıyor. Peki vergi kesintileri ekonomi için iyi değil miydi? Bush’un adamları yüksek sesle söyleyip duruyorlar. Hayır, diyor IMF. “2001 yılının başlarından beri uygulanan vergi kesintilerinin arz yönünde önemli yararları olduğu sorusu yanıtlanmadan duruyor. Gelir vergilerindeki kesintilerin en iyi olasılıkla çalışmaya teşviği geliştirse bile, emek katılımı zaten oldukça yüksek, ve araştırmalar bunun vergi elastikliğinin yüksek olduğunu göstermiyor.” Sanırım bu yüzden vergi kesintilerinin sonucu olarak iş artışı yok.
IMF devam ediyor:”Yapılan vergi kesintileri sayesinde artan mütevazi verimlilik kazançlarının uzun süredir devam eden mali zayıflık döneminin etkileriyle birlikte tartılması gerekecek. ABD mali açıklarının görülebilen bir gelecekte devam edeceği düşünülürse, arz yönlü yararların faiz ve yatırımlar üzerinde zayıf kamu birikimlerinin etkisiyle beraber tartılabilecek mi?”
Ve, tabii ABD’de olan herşey diğer herkesi de endişelendiriyor. “ABD’nin büyük mali açığı dünyanın geri kalanı için de önemli bir tehlike oluşturuyor. Dışarıdan borç almanın yüksek bedeli ABD mali açıklarının ters etkilerinin küresel yatırımlar ve üretim üzerine yayılması anlamına geliyor.” ABD’nin borç seviyesi GDP’sinin yüzde 40’ına yaklaşıyor, “bu büyük bir sanayi ülkesi için daha önce hiç görülmemiş bir dış borç oranı…Bu eğilim Amerikan doları üstüne baskı uygulamaya devam edecek gibi görünüyor, özellikle de hesaplardaki şimdiki açık, artan bir şekilde yüksek oranda, yatırımdan çok düşük birikimi yansıtıyor.”
IMF sosyal güvenlik ve sağlık sigortası borçları üzerindeki endişelerini belirtiyor. Bu IMF raporlarında tanıdık bir zemin çünkü IMF refah harcamaları üstüne her zaman çok endişelidir. Bush rejiminin de bu konuda endişeli olduğuna kuşku yok. Ama IMF mali açığı neyin kapatacağını da tarif ediyor: ya “federal vergi oranında hemen ve sürekli bir yüzde 60 artış ya da sosyal güvenli ve sağlık sigorta katkılarında yüzde 50’lik bir kesinti.” Ve IMF gayet dikkatlice şu sonuca varıyor: “Bu ayarlamanın büyüklüğü düşünüldüğünde, hem gelir ölçülerinin hem de sürdürülen harcama kısıntılarının tekrar gözden geçirilmesi olası görünmektedir.”
Bush’un yarattığı rezaletten çıkmak için ABD hem vergileri önemli oranda arttırmak hem de yaşam standardında ulusal bir kesinti almak zorunda kalacak. IMF dikkatle sorunlardan birisinin “terör ile savaşın harcama baskısını daha da kötüleştirdiğini, ama bu ve buna benzer önceliklerin, eğer düzenlemenin yükü gelirler tarafına daha ağır şekilde düşmeyecekse, dikkatle tartılması gerektiğine” işaret ediyor. Kısaca eğer vergi artışının çok büyük olması istenmiyorsa ABD askeri harcamaları azaltmak zorunda. IMF “ABD mali açıklarının
hala yönetilebilir durumda olduğunu ama hareket için alanın hızla daralmakta olduğu” sonucuna varıyor.
Eğer ABD Siri Lanka ya da hatta Brezilya olsaydı IMF daha fazla borç vermeden önce “yapısal yeni düzenlemeler”de ısrar ederdi. Ama ABD Çinliler ve Japonlar Amerikan dolarına yatırıma devam ettikleri sürece IMF’den borç almaya muhtaç değil. Ve George Bush’un Doğu Asya’ya verdiği mesaj “bizi lütfen kurtarmaya devam edin”dir. Doğu Asya’nın bunu duyup duymadığını göreceğiz. Ya da daha önemlisi, karşılığında ne bedel isteyeceklerini.