Kullanılan yargı ölçütleri Wall Street-Washington’un yeni liberal politikalarını izleme konusunda gösterilen heves, bunların uygulanması konusunda sergilenen yetenek ve politik meşruiyeti sağlama yeteneği olarak öne çıkıyor. Düzenin sıralaması özellikle kayırılan rejimlerin ya politikaları uygulama konusunda etkisizleşmeleri ya da politik bakımdan yanıtılmaları nedeniyle son bir yıl içinde değişmiş gibi görünüyor. Örneğin bir yıl kadar önce Bolivya Başkanı […]
Kullanılan yargı ölçütleri Wall Street-Washington’un yeni liberal politikalarını izleme konusunda gösterilen heves, bunların uygulanması konusunda sergilenen yetenek ve politik meşruiyeti sağlama yeteneği olarak öne çıkıyor. Düzenin sıralaması özellikle kayırılan rejimlerin ya politikaları uygulama konusunda etkisizleşmeleri ya da politik bakımdan yanıtılmaları nedeniyle son bir yıl içinde değişmiş gibi görünüyor. Örneğin bir yıl kadar önce Bolivya Başkanı Sanchez de Losada, Peru Başkanı Toledo ve Kolombiya’daki Uribe rejimi FTAA, özelleştirme programları, borç ödemelerine sadakat ve Bush’un Kolombiya, Afganistan ve Irak’a yönelik askeri müdahalelerine verdikleri koşulsuz destekle sıralamanın üstünde yer alıyorlardı. Bu yılsa aşağılara düşmüşler; politikalarını değiştirmiş olmaları nedeniyle değil de, politik desteklerini yitirmiş olmaları nedeniyle – bu yalıtılmış ve güvenilmezleşmiş işbirlikçiler Washington ve Wall Street’in gündemi açısından sınırlı bir değer taşıyorlar.
2003’ün Wall Street Favorileri
Favoriler listesinin başında Brezilya ve Ekvador rejimleri var. Dış işlerinin birçok kurt eski diplomatı 2002 başkanlık seçimleri öncesinde de Lula’nın artık ne radikal bir tehdit ne de hatta ısrarlı bir reformcu olmadığını bildikleri halde, Lula’nın ortodoks liberal bir ekonomi takımını seçmesinden şaşıran çoğu Wall Street ve Washington politikacısı, onun sosyal güvenliğin özelleştirilmesi, kamu çalışanlarının emeklilik ikramiyelerinin düşürülmesi ve kapitalistlerin işçi çıkarma maliyetlerinin düşürülmesi de dahil olmak üzere radikal bir yeni liberal gündemi dayatmaya başlamasıyla birlikte tamamen rahatladılar. Washingtonlu bir görevlinin bana yaptığı yoruma bakılırsa, onun kendi partisinin (İşçi Partisi) Keynesci yeniden bölüşüm politikalarından uzaklaşması, kendisine, Gorbaçov’un komünizmi reddederek Doğu Avrupa’yı Washington’a hiçbir baskı ya da karşılık olmaksızın sunmasını hatırlatıyormuş. Wall Street’teki konsensus Lula ve Bush arasındaki tek önemli ekonomik farkın Brezilya Başkanının Bush’tan daha kararlı bir serbest piyasa taraftarı olduğu. Washington’dan bir dizi korunmalı mal (portakal suyu, çelik, tekstil gibi) üzerindeki ticaret duvarlarını indirmesini talep ediyor. Brezilya’nın ABD düzeni tarafından üst sıralara yerleştirilmesinin dört nedeni var: 1) sinik bir (eski solcu) Wall Street borsacısının adlandırmasıyla Lula’nın “taliban yeni liberalizmi” (ki bundan kastedilen onun mali kemer sıkmadan yoksullukla mücadele için çokuluslulara başvurmasına kadar tüm IMF repertuarına olan dogmatik bağlılığı); 2) Lula’nın sağcı partilerle ittifaklar kurarak ve kendi partisindeki solcu muhalif milletvekillerini cezalandırarak katı bir yeni liberal gündemi yürürlüğe koyması; 3) Lula’nın seçmenlerin gözünde hala popüler bir çoğunluğa sahip olması ve solcu sendikal örgütü (CUT) içererek MST’nin taleplerini kulak ardı etmesi 4) Lula’nın 2003’ün ilk 6 ayındaki negatif büyüme oranına rağmen IMF gündemini dayatmayı sürdürmesi.
İkinci favori ise dolarize edilmiş ekonomiyi kabul eden, Manta’daki ABD askeri üssünü onaylayan, Kolombiya’ya yönelik askeri müdahaleyi (Kolombiya Planı) destekleyen ve kilit petrol, enerji ve hafif sanayilerin özeleştirilmesini savunan Ekvador devlet başkanı Lucio Gutierrez. Seçilmesinden önce Gutierrez Washington tarafından seyahat ücretini kimin karşıladığına göre bir Pinoşet, bir Castro lehine konuşabilen berbat bir fırsatçı olarak tanınıyordu. Seçimlerin ilk roundundan hemen sonra off the record konuşan bir Washington görevlisine göre “terbiyeli bir dinleyici” olarak görüldüğü Washington’a gitti. Seçildikten sonra Gutierrez önde gelen bir petrol yatırım danışmanına göre “Yerlilerle konuştu ama bizim için çalıştı”. Washington’u keyiften çatlatacak biçimde birkaç koltuk, (çok az etkili) birkaç bakanlık görevi ve önemsiz birkaç yerel post sunarak politik kanadı Pachacuti’yi satın aldığı, bir zamanların güçlü yerli hareketini bölmeyi başardı. Yerli sosyal hareketi CONAİE ise Gutierrez’i terk etmek ya da savunmak konusunda tabanda ve tavanda ikiyi bölündü, bu da muhalefeti birleştirme etkinliklerini ciddi biçimde zayıflatıyor. Aynı içerilme süreci bir zamanların güçlü petrol işçileri sendikası için de geçerli. Bu Washington için iyi haber çünkü Ekvador’da daha önce iki ABD işbirlikçisi başkan CONAİE ve onun elektrik ve petrol işçileri sendikası içindeki ittifakları sayesinde devrilmişti.
Sıralamanın biraz daha altında Meksika başkanı Fox, Kolombiyalı Uribe ve Şilili Lagos var. Hepsi de Washington’un yeni liberal ALCA gündeminin adanmış birer savunucusu. Bu işbirlikçi başkanların sıralamanın altına düşmeleri birkaç nedenden oldu. Öncelikle Fox Wall Street’in bastırdığı petrol ve elektrik özelleştirmelerini gerçekleştiremedi ve hala ABD’deki 4 milyon Meksikalı kaçak işçinin yasallaştırılması konusunda ısrarcı. İkinci olarak Fox Washington’un bir numarası Jorge Casteneda’nın dışişlerinden çıkartılmasına izin verdi. Son olarak Fox Güvenlik Konseyi’nde Irak’taki ABD işgali konusunda yapılan oylamada Bush’un yanında yer almadı.
Benzer biçimde Uribe Washington’un gerillalara karşı savaşını yürütmekteki iktidarsızlığı ve artan politik ve sosyal yalıtılmışlığı nedeniyle sıra düştü. Oysa ülkeyi militarize etme ve gerillaları da yok etme sözü vermişti. Bir yılı aşkın sürelik savaştan sonra tamamen başarısız oldu. Pentagon kaynakları Uribe’nin askeri komutanlarını, gerillaları yakın takibe almaktan çok yeniden satmak üzere uyuşturucu toplamakla suçluyorlar.
Lagos Washington’un sıralamasında hala üstlerde ama yeni Pinoşeci sağın güç kazanması ve Lagos yanlısı koalisyonun yolsuzluk skandallarıyla çalkalanması, Lagos’un sıralamasını biraz düşürdü, özellikle de Güvenlik konseyindeki Irak kararında yan çizmesinden sonra.
Wall Street’in gözünde, ikinci dereceden işbirlikçiler, bazı yumuşak ifadeleri Rumsfeld’in Pentagon’unu rahatsız etse bile stratejik yeni liberal müttefikler olma niteliğini sürdürüyorlar.
Olumlu sıralamanın üçüncü düzeyinde eski favoriler olan Uruguaylı Batlle, Bolivyalı Sanchez de Losada ve Perulu Toledo var. Batlle politik sistemin hareketsizliği ve ortanın solu parlamenter muhalefetin ultra-yasalcılığı ve kibri sayesinde iflas etmiş çürümüş bir rejimi sürdürüyor. Sanchez de Losada ve Toledo yüzde 10’un altında desteğe sahipler ve sokaklarda giderek daha fazla kitlesel muhalefetle karşılaşıyorlar. Wall Street’in özelleştirme gündemini, Washington’un koka üreten çiftçilere yönelik baskıcı politikalarını istedikleri gibi sürdürme yeteneğine asla sahip değiller.
Washington/ Wall Street şimdiye dek bu rejimleri desteklemeyi sürdürüyor ama popüler baskının artması durumunda onları devre dışı bırakma olanaklarını arıyor. O zaman ateşe atmak için (Peru’daki APRA’nın Alan Gareen’i benzeri) “sorumlu” bir merkezciyi ya da Bolivya’da Rumsfeld’in formülüne göre (büyükelçi Greenlee’nin ima ettiği türden) askeri-sivil bir cuntayı “demokrasiyi korumak” üzere bulup buluşturma tercihine bakacaklar.
Olumlu ve olumsuz arasında yer alansa yeni Arjantin başkanı Nestor Kirchner. Washington alt düzey bir Küba göçmeni olan bir bakanı Kirchner’in yemin törenine göndermek suretiyle iki favorisi olan ultra-sağcı adayların (Menem/ Murphy) yenilmesi karşısındaki olumsuz tepkisini gösterdi. Wall Street Kirscher’in IMF ile görüşmeleri nasıl ele alacağı, borç ödemelerine ne kadar erken başlaşacağı ve düzeni
ne ölçüde sağlayıp yerel mali seçkinler ve çokuluslularla nasıl bir anlaşma yapacağı konularında hassas. Hem Washington hem de Wall Street Kirscher’in şirketlerden politik bağımsızlık ve ALCA’ya karşı bölgesel bütünleşmeye öncelik tanıma açıklamasından hoşnutsuz oldular. Ama her ikisi de seçimler sonrası popülist ve ulusalcı söyleme alışkın olduklarından Kircher’in hangi somut politikaları izleyeceğini bekliyorlar. Mali bir danışmanın bana yaptığı yoruma göre “Santa Cruz gibi petrol bakımından zengin bir eyaletin valisi olarak, karlı petrol sanayinin özelleştirilmesini desteklemişti ve bu da önemli bir şey.” Wall Street ve Washington onu “politik ekonomik gündemin uygulanmasını bekliyor” anlamına gelen bir yıldız koyarak sıralama dışı bir kutuya koydular.
Olumsuz sıralamada ise Venezüella ile Küba var. Venezüella Washington sıralamasında olumsuz bir yerde olmakla birlikte Wall Street’ten hem artı hem eksi aldı. Aradaki farkın nedeni Başkan Chavez’in heterodoks politikaları. Borçlarını Wall Street bankalarına zamanında ödüyor; emperyalist bir savaş döneminde bile ABD’nin sadık bir petrol sunumcusu olmayı sürdürüyor; hiçbir ABD malını ulusallaştırmış ya da vergilendirmiş değil. Yeni liberal ekonomi takımı ve politikaları Wall Street tarafından artılar olarak görülüyor. Ama en çürümüş ve belalı Wall Street yetkililerini devlet petrol şirketinden attı, karları ABD hisse senedi piyasası yerine yerel kalkınma yatırımlarına yöneltti ve Wall Street firmalarını karlı bir komisyondan etti. Sermaye kontrollerini kurumsallaştırdı, ABD bankalarına ve gayrı menkul yatırımcılarına yönelik açık ya da gizli sermaye akımlarını sınırlandırdı. Wall Street’de Venezüella konusunda biraz karışıklık olsa da Washington sıralamasında tamamen olumsuz durumda. Başkan Chavez seçilmiş başkanı iki kez devirmeye çalışan CIA yönetimli Venezüellalılarla Washington’un politik-ekonomik işbirlikçilerini yenilgiye uğrattı. ABD’nin terörizme karşı savaşında, Kolombiya Planı’nda ve ALCA konusunda barış, anti-militarizasyon ve Latin Amerikan entegrasyonu adına eleştirel bir tutum takındı. Chavez yönetimi altında Venezüella, Küba ile dostane ticari ve diplomatik ilişkiler kurdu. Rumsfeld-Wolfowitz dünyasında Venezüella’ya gereken bir “rejim değişikliği”.
Küba ise Washington’un sıralamasında en altta. Bush yönetimi Küba’yı askeri bir hedef, işgal edilecek “şer ekseninin” bir parçası olarak etiketlendirdi, tek engeli Küba’nın Üçüncü Dünyadaki en iyi eğitimli askeri kuvvetlere, ciddi bir güvenlik sistemine ve milyonlarca Kübalının popüler desteğine sahip olması. Küba bölgenin yeni liberal sömürgeleri karşısında açık seçik bir alternatif oluşturduğu için bir numaralı düşman. Küba Birleşmiş Milletler’de ve tüm uluslararası forumlarda önemli bir güç, küreselleşme karşıtı ve anti emperyalist hareketlerle dayanışma ilan eden Asya, Orta doğu ve özellikle de Latin Amerika’daki ABD emperyal tasarılarına muhalif bir ülke. Washington Küba’yı olabilecek en alt sıraya koyarken, Wall Street, ya da en azından büyük tarımsal sanayi sektörünün belirli bölümleri bu konuda her zaman hemfikir değil. ABD Ticaret Odası, büyük tarımsal ihracatçılar ve dev gemi firmaları Küba’yı önemli miktarda turizm, havayolu ve hizmet sanayileri nedeniyle erişilebilir bir pazar olması özellikleriyle ekonomik açıdan olumlu bir sıraya yerleştiriyorlar.
Sonuç
ABD sıralaması Latin Amerika’nın karmaşık politik ve sosyal güçlerindeki bir değişimi olduğu kadar Washington ve Wall Street politikalarının başarı ve yenilgilerini de yansıtıyor. Popüler hareketler bazı ABD işbirlikçi rejimlerinin ABD siyasetinin etkin araçları olma özelliklerini ortadan kaldırırken, bazı önemli başka örneklerde de bazı popüler önderlerin sağa kayması Washington’un bu ülkeleri favoriler listesine dahil etmesiyle sonuçlandı. ABD’nin Latin Amerika rejimleri sıralaması büyük oranda yerel politik ve sınıfsal mücadelelerin, yeni liberal ekonomik politikaların yenilgilerinin ve emperyal müdahale ile anti emperyalist hareket ve uluslar arasındaki mücadelenin bir ürünü. İkincisi, Wall Street ile Washington’un kesiştikleri bazı örnekler olmakla birlikte aralarında bazı farklılıklar da var. Son olarak, Lula Brezilya’sında Bush-Rumsfeld yönetimi ile Latin Amerikalı merkez sol siyasetçilerin kesiştiği tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Washington’un olumlu yaklaşımı Lula’nın gerçek siyasetine dayanıyor, merkez solunkilerse hatalı beklentilere ya da yanılsamalara.