Özkök “sadece ‘Genç Subaylar’ değil bütün ordu rahatsız” diyerek kendileri ile alt kademe subaylar arasında mesafe oluşturan ve açıkça ordu içindeki ayrılıkların kavramı haline dönüşen bu ifadeyi, absorbe ederek şimdilik işlevsiz kıldı. Cumhuriyet gazetesi ve yazarına da iyi bir fırça atıldı. Diğer önemli bir mesaj da ordu içinde bulunan farklı görüş sahiplerine verildi. Özkök bu […]
Özkök “sadece ‘Genç Subaylar’ değil bütün ordu rahatsız” diyerek kendileri ile alt kademe subaylar arasında mesafe oluşturan ve açıkça ordu içindeki ayrılıkların kavramı haline dönüşen bu ifadeyi, absorbe ederek şimdilik işlevsiz kıldı. Cumhuriyet gazetesi ve yazarına da iyi bir fırça atıldı. Diğer önemli bir mesaj da ordu içinde bulunan farklı görüş sahiplerine verildi. Özkök bu kesime de orduyu kötü duruma düşürecek açıklamalar yapmayalım, gelin sorunlarımızı kendi içimizde konuşalım halledelim mesajı verdi.
Çarşamba günü (28 Mayıs) ise MGK toplantısı vardı. Yine herkesin önemli diye gördüğü toplantıda, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi gibi “önemli” meseleler uzun uzun konuşuldu, ancak AB konusunda ordu çekincelerini belirtmekle yetindi. Zaman kalmadı ve AB gündemli özel bir MGK toplantısının Haziran ayı içinde yapılması kararlaştırılarak taraflar karargahlarına döndüler. Sonradan anlaşıldı ki AKP’de MGK’ya pekte hazırlıklı gitmemişti. MGK sadece tarafların yoklama atakları yaptığı bir toplantı oldu.
Ertesi günkü (29 Mayıs) gazete manşetleri ilginçti. Hürriyet ve Cumhuriyet bu iki düşman kampın sözcüleri, aynı manşeti atmıştı. “MGK’dan AB’ye fren”. Aklıevvel liberallerin sözcüsü Radikal gazetesi ise “MGK AB’ye yol verdi” şeklindeydi. Hürriyet orduyu sıkıştırmak için bu manşeti atmıştı, Cumhuriyet ise savunmak için. Ancak aynı gün (29 Mayıs) hepsine bir fırça daha geldi. Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri’ndeki sempozyumda “TSK’yı tüm olumsuzlukların nedeni olarak topluma yansıtan çevrelere”, “Türkiye AB’ye girecektir” diye cevap verdi. Esas hesaplaşma Haziran MGK’sına kaldı.
Tuncay Özhilhan başkanlığındaki TÜSİAD heyeti ABD’ye yaptığı gezide Amerikan yetkilileri ile temaslarda bulundular (28 Mayıs). ABD savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile görüşen TÜSİAD heyeti adına açıklama yapan Tuncay Özilhan, Amerikalıların “Top sizde” mesajı verdiğini söyledi. New York Times yazarı William Safire’le de bir görüşme yaptılar. Ertesi gün Avrupa’ya geçen TÜSİAD’ın yönetim kurulu üyeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro de Soto ile bir görüşme yaptı. Tüsiad yönetim kurulu üyesi Cem Duna “Kıbrıs konusunda top Türk hükümetinde” dedi. Cem Duna, 2004 yılının Mayıs ayına kadar Kıbrıs’ta çözüme yönelik bir gelişme yaşanmadığı takdirde, bunun Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecine olumsuz etki edeceğini kaydetti.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İslam Konferansı Örgütü dışişleri bakanları toplantısı için gittiği Tahran’da “Evimize çeki düzen vermeliyiz” diyerek İslam ülkelerinin çağdaş dünyaya uyum göstermesi gerektiğini iletti. İletti, çünkü bu ABD’nin bu ülkelerden istedikleriydi. AKP’nin İran’a yönelik Amerikan planlarına yattığına yönelik ciddi işaretler vardır.
Perşembe günü (29 Mayıs) Türk basınında Polonya komutasında Necef ve Kerbela’da konuşlandırılacak askeri birliğe Türkiye’nin de katılması için çağrı yapıldığı yazıldı. Aynı gün (29 Mayıs) New York Times’da William Safıre “Türkiye için öneriler” başlıklı yazısında, Türkiye’nin 4 bin askerle Polonya komutasında Irak’taki Şii bölgesinde yer alması gerektiğini yazdı. Neden Şii bölgesi? Neden Türk askeri? Çünkü gelecek savaşın adresi belli olmuştur İran. Iraklı Şiilere karşı asker gönderen bir Türkiye, İran’a karşı yapılacak bir sefere dünden hazır demektir. Hükümetin asker talebine olumlu yaklaştığı basında yer alan haber arasındadır.
Bu baş döndürücü gelişmeleri nasıl okumak lazım. Egemenler blokunun bütün temsilcileri hareket halinde ve her an yeni bir sıcak gelişme yaşanıyor. Bu gelişmeleri takip etmek ve doğru bir siyasal sonuç çıkarmakta o kadar zor bir iş haline bürünüyor. Türkiye halkı bütün bu gelişmeleri şaşkınlıkla izliyor.
Emperyalistlerle sömürgecilik ilişkilerinin restorasyonunda kurucu rolünü üstlenen AKP hükümeti devlet içinde güçsüzlüğünün farkında. Irak savaşında olduğu gibi TSK’nın AB-Kıbrıs konusunda da kendisine açık destek vermesini istemektedir. Tekelci sermaye ve medyanın desteğini yeterli görmemektedir. Bu desteğin gelmemesi halinde TSK’nın iyice yıpranarak kendisine engel olmayacak bir duruma gelmesini hedeflemektedir. Bu konuda medyadan hatırı sayılır bir destek almaktadır.
Ordu merkezi ise Irak savaşında olduğu gibi elini taşın altına koymamakta bu sürecin bütün bedelini AKP hükümetine ödetmek isteyen bir çizgi izlemektedir. TSK, AB hedefinin Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlıklar seviyesine ulaşma isteğinin bir devamı olduğunu ikide bir tekrarlamasına karşın, ama, lakin, ancak, fakat’la başlayan açıklamalarda AB’ye giriş için gerekli, özellikle Kürt sorunu merkezli kimi yasal değişikliler ile Kıbrıs konusunda itirazlar getiriyor. TSK’nın kendi içinde, soğuk savaş dönemine ait eski statükolarının olduğu gibi devam etmesini savunan hırçın kesimleri ile sorunun büyüklüğünün farkında olan ve itirazlarını belirtip AKP’ye açıktan engel olan bir görüntü çizmek istemeyen, bütün sorumluluğu AKP’nin üstüne yıkıp (tezkere işinde görüldüğü gibi) sonradan vatan millet nidalarıyla ortaya çıkmayı hedefleyen kesimleri arasındaki bu çatışma şimdilik yatışmış gibi görünüyor. Ordu merkezi “Genç Subaylar”ın dillendirdiği gibi askeri bir darbenin saçma sapanlığının farkında. Kime karşı darbe? ABD’ye mi? Ancak TSK içindeki bütün bu ucuz manevraların tarihin (ABD’nin) önünde hiçbir hükmü yok. William Safire’in yazısında belirttiği gibi her şey açık seçik ortada. Köle efendisi ile pazarlık edemez. ABD’nin uluslararası sorunlara yeni yaklaşımı böyledir.
ABD İran’a yönelik olarak pek yakında kokusu ortaya çıkacak olan saldırı planlarında Türkiye’yi de görmek istiyor. Ve bu planlarda Türkiye’nin nasıl yer alacağını, kimin iktidar ilişkilerinde egemen haline gelip (AKP-Ordu) kiminle iş yapacağını görmek istiyor. Wolfowitz fırçası bunun ortaya çıkması doğrultusunda bir müdahaleydi. TSK hala kendi iç sorunlarını aşıp ABD’ye bir makul cevap veremedi. Ancak AKP, A. Gül’ün İKÖ’deki açıklamalarına bakılırsa, mesajı almış ve yeni köle olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Bütün bu yaşanan gelişmelerin içinde sol yok. Halk yok. Oysa tarih göstermiştir ki egemen sınıflar bloğundaki bu tarihsel çatışma anları yoksul halk sınıflarına büyük fırsatlar sunar.