Basın açıklamasında Brezilya, İtalya, Fransa ve Kıbrıs’ ta ki kadın örgütlerinden dayanışma mesajları okundu. Ancak okunan mesajların bir tanesi vardı ki , fazla söze hacet bırakmıyordu. Irak’ lı annenin yaşadıklarını anlatan mesajda şunlar anlatılıyordu: ” 1991 Körfez savaşında eşim esir düştü. 3 ay sonra haber alabildik. Eşim asker olduğu için serbest bırakılınca 1 ay izin […]
Basın açıklamasında Brezilya, İtalya, Fransa ve Kıbrıs’ ta ki kadın örgütlerinden dayanışma mesajları okundu. Ancak okunan mesajların bir tanesi vardı ki , fazla söze hacet bırakmıyordu. Irak’ lı annenin yaşadıklarını anlatan mesajda şunlar anlatılıyordu:
” 1991 Körfez savaşında eşim esir düştü. 3 ay sonra haber alabildik. Eşim asker olduğu için serbest bırakılınca 1 ay izin verdiler.Uzun süre psikolojik tedavi gördü. O dönemde Irak’ ta bir çok kadın ve erkekte tedavi gördü. 91 Körfez savaşından sonra 3 tane çocuğumla Kuzey Irak sınırından kaçakçılara 3000 dolar ödeyerek Türkiye’ ye geçtik. Verdiğimiz diğer paralar hariç…Yeğenlerim hala kaçakçıların elinde ve haber alamıyoruz. Saddam’ ın gitmesi lazım ama koalisyon güçleri ile değil. Koalisyon güçleri ile bizim demokrasiye kavuşmamız mümkün değil. Irak’ ta 91′ den beri açlık ve hastalıkla uğraşıyoruz. Şimdi de aynı şeyleri yaşıyoruz. Amerika ve İngiltere bize özgürlük getiremez.”
Koalisyon güçlerinin Irak müdahalesi başladığından bu yana, Irak’ ta ki gelişmelerden sağlıklı haber alınamıyor. Savaş başlamadan önce hamile kadınların hastanelere koştukları ve doğum zamanlarından önce sezeryan olmak istedikleri haberlerde yer aldı. Savaşı; Irak’ lı kadınlar gelecekleri belirsiz bir kriz olarak algılıyorlardı. Ve savaş yaşanırken doğurmak büyük bir kabustu onlar için.
2001 verilerine göre: Bebek ölüm hızı binde 98 ( iki kat artmış ), doğumda ölen anne sayısı binde 291 ( üç kat artmış ), sekiz çocuktan biri 5 yaşına ulaşamıyor, üç bebekten biri hastalıklarla doğuyor. Bu rakamlar savaş başlamadan önceki rakamlar ve Irak’ ta ki kadınlar açısından daha kötüsü ne olabilir diye düşününce, 8 aylık hamileliğini anestezi olmadan sezeryanla aldırmak vahşice bir şey değil.
Medya da çocuğuyla beraber bir tabuta sığabilen anneleri görüyoruz ve savaşın aslında neden gerektiğini anlatan haberleri izliyoruz. Sonuç olarak yalnızca kadınlar ve çocuklardan değil, tüm Irak halkının yaşadıklarından haberimiz olmuyor.
11 EYLÜL SALDIRILARINDAN SONRA AFGAN KADINLARI IRAK’ LI KADINLARIN YAŞADIKLARINI HALA YAŞIYORLAR…
11 Eylül saldırılarından sonra başta Afganlar olmak üzere bir çok Ortadoğu halkı, ölümün ve korkunun kuralları altında yaşamak gibi ortak bir deneyimi paylaşıyor. Kurulan geçici hükümetlerle, eşit haklar içeren vatandaşlık anayasalarının yürürlüğe gireceği demokrasiler vaat ediliyor.
ABD hükümeti tarafından eğitilip silahlandırılan Taliban’ a ya da Kuzey İttifakı’ na katılan mücahit güçler; tecavüz, kaçırma, işkence ve zorla evlendirme gibi silahları kullanarak kadınlara karşı savaşa giriştiler. Pek çok kadın bu süreçte kurtuluşlarının tek yolu olarak intiharı seçti. Afgan kadınları da Irak’ lı kadınlar gibi; ABD askerlerinin, Kuzey İttifak’ ının ya da Cumhuriyet Muhafızlarının hiç birinin özgürlük getirmeyeceğini biliyorlar.Afganistan’ da kadınlara; ya kökten dinci çeteler ya askerler arasında seçim yapmaları bir çözüm olarak sunuluyor.Bir çok Avrupa ülkesi, Afgan halkının gördüğü kan ve çatışma dolu günlerin yalnızca cihat yanlılarından kaynaklandığını ve Rabbani- Mesud çetesine ” demokratik ” bir hava vererek Afganistan’ a empoze etmeye çalışıyor.
Afganistan’ da zalimlik ve delice çatışmalar, sakatlanmış insanları tekrar tekrar ülke dışına göçe zorluyor.Pakistan’ da Jalozai adında ki cehennem kampında ( Afgan kadın örgütü RAWA’ nın kampa verdiği isim ) ilaçsızlıktan, sıcaktan ölüyor. Yiyecek karşılığı 13-14 yaşında ki kız çocukları askerlerle birlikte oluyor.
Paralı askerler, cihat yanlıları , Kalashnikov ve erin köleleri olan Taliban’ dan meydana gelen arena dağıtılmadıkça Afganistan’ a barış gelmeyecek diyen RAWA; hala mücadeleye devam ediyor. Mülteci kamplarında kız ve erkek çocuklarına kimsesizler yurdu kuran RAWA, ağır koşullar altında çocuklara ve kadınlara okuma- yazma öğretiyor. 1977′ den bu tarihe kadar RAWA, Afgan kadınlarının mücadelesi için, bağımsız-toplumsal-siyasal bir kadın örgütü olarak çalışmalarına devam ediyor.
VİETNAM…
“Ona yazması gerekirdi belki de gebe olduğunu
Sormalıydı, neredeyse unutulmuş yüzüyle, çocuğa ne ad koyacağını?
Kız olursa Napalm.
Oğlan olursa eğer, M-14 ya da Şarapnel
Unutmamak asla unutmamak için
Toprağı uğruna savaştığını-
Yirmi yıl savaş eksi yirmi yıllık acı
Eşittir hiçlik.
Her gece bekler uyumak için tan ağarana kadar
Belki de yazmalıydı ona…”
Kadınlar Uluslar arası Demokratik Federasyonu Kurultayında Vietnamlı Kadınlar, Sırtımızdan İnin. 14 Aralık 1970.
Vietnam’ lı kadınlar Amerikan varlığını en gizli yanlarıyla yaşayıp duyumsuyordu. Amerika’ nın Vietnam’ ı işgalinden sonra 5 milyon nüfusun 400.000 ‘ i fahişeydi ve 12 ile 14 yaş arasında ki genç kızların çoğuna tecavüz edilmişti. Özellikle Güney Vietnam’ da kadınlar Amerika’ nın varlığını, yalnızca okullarda ki çocukların üzerine düşen bombalardan , ayrım yapmaksızın gerçekleştirilen toplu kıyımlardan değil; aynı zamanda doku yapısını bozan, yüksek oranlarda düşüklere, ölü ve sakat doğumlara, çocukların büyük kafalı küçük beyinli doğumlarına neden olan zehirli gazlardan öğrenmiştir. Çocuğunuzu dokuz ay karnınızda taşıyıp ölüm çevrenizde kol gezerken doğurursanız, savaşı Vietnam’ lı, Afganistan’ lı ve Irak’ lı kadınlar gibi içinizde hissedersiniz.
Vietnam’ da yaşlı kadınlar en önce savaşmak istiyorlardı Amerikan askerlerine karşı…” Niçin Amerikalılar kızlarımızın ırzına geçsin; bırakın biz yaşlı kadınlar gidelim. ” diyorlardı. Savaşın ilerleyen günlerinde başlarında örtüleri, yaşlı kadınlar bastonlarına dayanarak seke seke, sanki pazara gidiyormuş gibi kimsenin dikkatini çekmeden kente ulaşmışlardı. Sonra birdenbire bir noktada toplanıverdiler. Bir anda başlarında ki örtüler bayrağa dönüştü ve ” Amerikan Emperyalistleri Güney Vietnam’ dan Dışarı ” gibi sloganlar atmaya başladılar. Yaşlı kadınlar bastonlarını sopa gibi kullanıyorlardı……1970′ de kadın özgürlüğü akımı üyeleriyle yapılan bir toplantı da, Güney Vietnam Ulusal Özgürlük Cephesi’ nin yöneticisi Ma Thi-Chu savaşa karşı mücadelede kadınların geliştirdiği bazı yöntemleri böyle anlatıyordu…
Sürekli bombardıman altında yaşayan bir halkın barış talebi, emperyalizme karşı mücadeleye dönüştüğünde ancak gözyaşımız dinecek diyor Ma Thi- Chu…